Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

8 Eylül 2013 Pazar

Davet Hakkında Bir Saptırma Üzerine...


İmam Berbeharî Şerhu’s-Sunne’de (s.23) şöyle der: “İşlerin sonradan uydurulan küçüklerinden sakın! Çünkü bid’atlerin küçükleri gün gelir büyük olur. Bu ümmette ihdas edilen her bid’at böyledir. Başlangıcı küçük olup hakka benzerdi. Ona giren bu şekilde aldanır, sonra da ondan çıkmaya güç yetiremez. Böylelikle o küçük bid’at büyür, kendisine boyun eğilen bir din haline dönüşür. Böylece doğru yola muhalefet eder ve İslam’dan çıkar.
Allah sana rahmet etsin, özellikle kendi zamanının ehlinden sözünü işittiğin her bir kişiye bak! O konuda Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından ya da (selef) alimlerinden birisi konuşmuş mu? Sorup araştırana kadar onun hakkında aceleci ve şüpheci davranma. Eğer o konuda onlardan bir eser (rivayet) bulursan derhal ona temessük et ve ona hiçbir şeyi tercih etme. Yoksa ateşe düşersin.
Bil ki, yoldan çıkmak iki şekilde olur: Birincisi hayırdan başka bir şey istemediği halde hata yapıp yoldan çıkan bir adamın misalidir. Onun hatasına uyulmaz. Çünkü ona hatasında uyan helak olur.
İkincisi ise hakka karşı çıkıp direnen, kendisinden önceki muttakilere muhalefet eden bir adamın misalidir. O haktan sapan ve saptırandır! Şeytan bu ümmete karşı isteklidir. Onu bilenin üzerine, insanları ondan sakındırmak bir haktır. İnsanlara onun durumunu anlatır ki, hiç kimse onun bidatine düşüp de helak olmasın.
Allah sana rahmet etsin, şunu da bil ki, kulun İslam’ı; ittiba edip, tasdik edip, teslim olmadıkça tamam olmaz. Her kim İslam’ın işinden, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabının koruyup muhafaza etmedikleri bir şeyin kaldığını zannederse onları yalanlamış olur. Bu da bölücülük ve onlara hakaret olarak yeter. İşte o, bid’atçi, sapan ve saptıran, İslam’da ondan olmayan bir şeyi ihdas edendir
(İmam el-Evzai rahimehullah şöyle der: “İlim; Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından gelendir, Onlardan birinden gelmeyen şey ilim değildir” İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-İlm 1/18-19)
Berbahari’nin bu sözlerine açıklama olarak Ali el-Halebî, İlmu Usuli’l-Bid’a’da (s.193) şöyle demiştir:
“İşte bu harika söz bilgisiz davetçilerin(!) ya da avamın ya da kültürlü(!) bir takım kimselerin tekrar edip durdukları bazı sözlere karşı konulmaz bir cevaptır. İrtikap etmiş oldukları bir bid’ati ya da bulaşmış oldukları bir muhdesi inkar eden biri ile karşılaştıkları zaman onların şöyle dediğini görürsün:
“Bunlar formalitedir”!
“Bunlar küçük şeylerdir”!
“Bunlar önemsiz, cüziyyattan sayılan şeylerdir”!
Bütün bunlar bu yüce dinin hakikati hakkında anlayış kıtlığına işaret eden faydasız sözlerdir. Onlar aslında ancak kendisine insanların aşina olup, alışmış oldukları, dine sonradan yamanan ve dinin onlardan uzak olduğu bid’atler ve muhdesatta insanların peşi sıra gitmenin ve onlara dalkavukluk yapmanın esiri olan ihmalkarların ya da avamın duygularını okşayan ya da heveslerini kaşıyanlardan sadır olur.
Sonra derler ki: “Özle ilgilenin” “Büyük işlerle ilgilenin”
Bir cevap ve açıklama olarak derim ki: Sizler ne tuhaf insanlarsınız! Kendinizde olan bir bidati engellemeye ya da bir sünneti tatbik etmeye güç yetiremezsiniz, sonra kalkıp kendinizden başkasından ondan daha büyük bir şeyi (!) talep edersiniz. Bu şaşılacak, acayip bir şeydir!
Salih Selef’ten sabit olan eserleri düşünen birisi kabuk ve öz şeklinde yapılan bu batıl ayrımın onların aklının ucundan dahi geçmediğini açık olarak görür…
Her kim – onların tabirine göre – teferruatta gevşek davranırsa özde de ihmalkar davranır. “Kim azda gevşek olursa, bu alışkanlık onu çokta da gevşekliğe götürür” (İbn Badis, Asar 1/243)
İmam Şatıbî, el-Muvafakat’ta (2/61) şöyle der: “Aslî konuların yerine gelmesinde tâlî konular dikkate alınır. Aksi halde teşrî ile istenilen maslahat kaybolur gider.”…
İmam Buharî, Sahih’inde (1/160) Allah Teâlâ’nın: “Bilakis şöyle demesi gerekir: Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz kitap uyarınca Rabbaniler olunuz” (Al-i İmran 79) ayetinin tefsirinde şunu nakletmiştir: “Rabbanî: insanları büyüğünden önce ilmin küçüğü ile terbiye edendir” İşte bu en mükemmel tanımlardandır.
Üstadımız Şeyh Muhammed Şakra, nefis kitabı Tenviru’l-Efham’da (s.36-44) bu önemli meseleyi güçlü kelimeleriyle tartışarak şöyle der: “İçinde bulunduğumuz bu zamanda insanların ihdas etmiş oldukları şeylerden birisi de çok geniş, sınırları alabildiğine kapsamlı, başlangıcı olmayan, sonu bilinmeyen bir sözdür. Acizlik, cehalet ve heva hep beraber onu insanların gözünde süslemiştir. O söz şudur: “Bugün müslümanların yapması gereken şey, teferruatla alakalı meseleleri bırakıp öze önem vermeleridir!...” (Daha sonra müellif bu konunun ayrıntılarıyla ilgili kuvvetli cevaplar zikretmiştir.)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)