Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

30 Eylül 2013 Pazartesi

Davette Akidevî Mesele-Amelî Mesele Ayrımı Bid'ati


Davette Akide Meseleleri ile Amelî Meseleleri Ayırt Etme Bid’ati
- Allah'tan korkmayan kimse hakkında hüsn-ü zanda bulunan aldanmıştır! - Edebu'd-Dunya ve'd-Din (s.536)
Şüphe: İslam davetçilerinin kadın-erkek karışıklığı ve müslüman kadınların yüzlerini örtmeleri gibi meseleleri önemsememeleri gerekir. Zira bu dinin asıllarından değil, füru’undandır.
Cevap:
1- İslam, dinin hem asıllarına hem de fer’lerine davet eder. Davet açısından asıl ile fer arasında ayrım yoktur. Selefin ve imamların üzerinde devam ettikleri menhec budur. Ancak son zamanda çıkmış olan ve dinin hükümlerini hayatlarına geçirmede gevşek davranan bazı bozuk menhec sahipleri, tıpkı Fethullahçılar gibi“önce tevhid” sözünü; iyiliği emir ve kötülüğü yasaklama vacibini iptal etmek için slogan edinmişlerdir.
Şeyh Abdulaziz el-Abdullatif, akide meselelerinde varid olmuş olan füru konularına dair risalesinde şöyle der: “Allah Teâlâ’nın dini usul ve füruyu, itikadları ve amelleri kapsar. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “İyilik (hayır), yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat iyilik, o kimselerin iyiliğidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman etmişlerdir. Mal sevgisine rağmen, onu, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmışlara ve kölelerin kurtuluşuna vermişlerdir. Namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiş, ahitleştikleri zaman, ahitlerini yerine getirmişlerdir. Zorda, darda ve savaşta sabırlıdırlar, işte, doğruyu söyleyenler onlardır; takva sahibi olanlar da onlardır.” (Bakara 177)
Yine Amr b. Abese radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ne ile gönderildin?” diye sorunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Akrabalık bağlarını korumak, putları kırmak ve Allah’a hiçbir şeyin ortak koşulmaksızın birlenmesi ile gönderildim.” (Muslim 832)
Din ismi; akide ve amelleri kapsadığına göre şeriat ismi de Allah’ın akide ve amel olarak koyduğu her şeyi düzenler.” Nitekim Cibril hadisinde "dininizi öğretmeye geldi" buyrulmuş, bu hadiste iman, islam, ihsan hasletleriyle kıyamet alametleri zikredilmiştir.
2- Sünnet alimlerinin çoğu akide kitaplarına bir çok füru meselelerini koymuşlardır. Onların bazı füru meselelerinde keskin duruşları olmuştur. Hakkında çekişme yapılan bazı konularda İslam için muhalefet farkını ortaya koymuşlar, insanların sükut ettikleri, doğru hükmü açıklamadıkları konularda, Allah’ın dini için hırs göstererek yüksek ses çıkarmışlardır. Yine insanlar arasında münker yayılıp da ona karşı çıkan olmadığı, aralarında bu münker sıradanlaşıp ülfet eder hale geldikleri, marufu münker, münkeri de maruf görmeye başladıkları zaman, bu davranışlar onların tabiatleri ve fıkıhlarıdır.
Bu konuya dair, alimlerin fer’î denilen konularda sünneti ispat etmelerine örnek vermek gerekirse:
a) Mestler Üzerine Mesh Etmek:
İmam Sufyan es-Sevri rahimehullah, akidesini soran kimseye şöyle demiştir: “Ey Şuayb b. Harb! Senin ayakkabılarından mestlerini çıkarmaksızın mestlerine mesh etmeyi, ayaklarını yıkamaktan daha uygun görmediğin sürece sana yazdıklarımın faydası olmaz.” El-Lalekai, Usulu’s-Sunne (1/154) Bkz.: İbn Teymiyye, Minhacu’s-Sunne (4/151)
Hatta Sufyan es-Sevrî şöyle demiştir: “Mestlerine mesh etmeyeni dininiz konusunda itham ediniz.” Ebu Nuaym, el-Hilye (7/32)
Hanefilerin Ebu Hanife adına uydurdukları Fıkhu’l-Ekber’de (s.4), Ebu’l-Hasen el-Eşari’nin el-İbane’de (s.61) Tahavi Akidesi Şerhinde (2/552), İbn Batta’nın el-İbanetu’s-Sugra’sında (s.287) Berbahari’nin Şerhu’s-Sunne’sinde (s.30) İbn Hafif’in akidesinde (Bkz.: İbn Teymiyye, Fetava’l-Hameviye s.443) Ebu Amr ed-Dânî’nin Risaletu’l-Vafiye’sinde (s.145) mestlere mesh etme meselesi böylece zikredilir.
Şeyh Abdulaziz el-Abdullatif, Mesailu’l-Furui’l-Varide Fi Mesaili’l-Akide risalesinde şöyle der: “Mestlere mesh etme meselesinin itikat kitaplarında zikredilmesinin sebebi; mestler üzerine mesh etmeyi caiz görmeyen Rafizi ve Haricilere muhalefet etmektir.” Nitekim İmam Muhammed b. Nasr el-Mervezi es-Sunne (s.104) şöyle demiştir: “Heva ve bid’at ehli taifelerden hariciler ile rafiziler mestlere mesh etmeye karşı çıkmışlardır.” Bkz.: Nevevi, el-Mecmu (1/500) İbn Kudame, el-Mugni (1/360) el-Eşari, Makalat (2/161)
b) Cehrî Namazlarda Besmeleyi Gizli Okumak
Kıraatin sesli yapıldığı namazlarda besmeleyi sesli okumamak hakkında İmam Sufyan es-Sevri, İtikad’ında şöyle demiştir: “Besmeleyi gizli okumak, açıktan okumaktan faziletlidir.” El-Lalekai Usulu’s-Sunne (1/152)
Şeyh Abdulaziz el-Abdullatif şöyle der: “Sufyan es-Sevrî Kufe’lilerin imamı idi. Aralarında Rafiziler zuhur etmişti. Hatta Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah şöyle dedi: “Kufe’lilerden rafiziliğe dair bir şey almayın.” (Berbehari, Şerhu’s-Sunne s.52) Bu yüzden Sufyan es-Sevri, Rafizilere muhalefetini besmeleyi sesli okumayı terk ederek izhar etti. Özellikle Rafiziler besmelenin sesli okunmasına dair hadisler uydurmuşlardı. Bu mesele Ehl-i sünnet arasında da ihtilaflıdır. Bazısı delillere dayanarak sesli okumayı müstehap saymış, yine diğerleri delillere dayanarak gizli okunmasını müstehap saymışlardır. Bkz.: Nevevi, el-Mecmu (3/289) el-Mugni (2/149)”
Bunları zikretmedeki gayemiz, selef imamlarının bid’atçilerden uzaklaşmalarını ve onlara benzemekten sakınmalarını açıklamaktır. Böyle bir durumda bid’atçilere muhalefet ve onlardan ayırt edilmek maslahat olur. zira besmeleyi sesli okumak da, sessiz okumak da sünnette gelmiştir.
Yine ayakkabılarla namaz kılmak da, ayakkabısız namaz kılmak da sünnette varid olmuş, hatta Yahudilere muhalefet için ayakkabılarla namaz kılmak emredilmiştir. Bu yüzden asrın müceddidlerinden Şeyh Mukbil rahimehullah, ayakkabılarla namazın meşru oluşuna dair risale telif etmiş, bunu meşru görmeyen bid’at ehline muhalefetin açıkça ortaya konmasına teşvik etmiştir.
Şeyhulislam İbn Teymiyye besmeleyi sesli okuma meselesini inceden inceye tahkik ederek şöyle demiştir: “İslam imamlarının üzerinde bulundukları yol; meşru olan bir fiilin, ister Rafizilerin, ister başkalarının fiili olsun, sırf bid’at ehlinin fiili olması sebebiyle terk edilmemesidir. İmamların tamamının usulleri buna göredir.” Minhacu’s-Sunne (4/149-154) Nevevi de bunu kabul etmiştir. bkz.: Şerhu Sahihi Muslim (5/264)
Bu hususu pekiştiren şeylerden birisi de İmam Ahmed rahimehullah’tan besmeleyi açıktan okumayı sünnet saymadığına dair rivayettir. Bkz.: el-Mugni (2/149) Bununla beraber besmeleyi açıktan okumada da ağır basan maslahat olabilir. Hatta Medine’de namaz kılanın besmeleyi cehrî okuması belirtilmiştir. Zira Medine’liler besmelenin sesli okunmasına karşı çıkıyorlardı. Bkz.: İbn Teymiyye, Mecmuu’l-Fetava (22/407)
c)- Her İyi ve Facir İmamın Arkasında Cemaat ve Cuma Namazlarını Kılmak
Sufyan es-Sevrî rahimehullah akidesinde şöyle demiştir: “Ey Şuayb! Her iyi ve facir kimse arkasında namazı doğru görmedikçe yazdıklarımın sana faydası olmaz…” Şuayb dedi ki: “Süfyan’a: “Ey Ebu Abdillah! Bütün namazları mı?” dedim. Dedi ki: “Hayır, bunu yalnızca Cuma ve bayram namazları için söylüyorum. Bu namazları kimin arkasında idrak edersen kıl. Bunun dışındaki diğer namazlara gelince, bu hususta muhayyersin. Ancak güvendiğin ve ehl-i sünnet ve’l-cemaatten olduğunu bildiğin kimseler arkasında kıl.” El-Lalekai, Usulu’s-sunne (1/154)
Sufyan rahimehullah’ın Cuma ve bayram namazlarını her imamın arkasında kılmayı tavsiye etmesinin sebebi, o dönemlerde müslümanların halifesinden ve cemaatinden ayrılmamak içindir. Günümüzde ise müslümanların halifesi ve cemaati olmadığından Huzeyfe radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste olduğu gibi bid’at ehli fırkalardan uzaklaşmak, Cuma ve bayram namazlarını da ehl-i sünnet ve’l-cemaat ile kılmak gerekmektedir.
İmam Ahmed’in itikadında şöyle gelmiştir: “Müslümanların halifesinin ve onun görevlendirdiği kimselerin arkasında Cuma namazı kılmak caizdir, eksiksizdir ve iki rekat kılınır. Kim bu iki rekati terk edecek olursa bid’atçidir. Bu husustaki rivayetleri terk etmiş, sünnete muhalefet etmiş olur.” el-Lalekai, Usulu’s-Sunne (1/161) Ali İbnu’l-Medinin Akidesi için bkz.: el-Lalekai, (1/163) Sehl b. Abdillah et-Tusteri’nin akidesi için bkz.: el-Lalekai (1/183) ayrıca bkz.: Ebu’l-Hasen el-Eşari, el-İbane (s.71) İbn Batta, el-İbanetu’s-Sugra (s.278) Berbehari, Şerhu’s-Sunne (s.29, 50) Kıvamus’-sunne el-Esbehani, el-Hucce (2/477)
Sünnet alimlerinin bu meselelere önem vermelerinin sebebi:
* Selef imamları füru ve ibadetlere dair meseleleri akideye dair eserlerinde zikretmişlerdir. Zira Allah Teâlâ’nın dini usul ve füru olarak itikadları ve amelleri kuşatmaktadır.
* Bu aktarılanlardan da anlaşıldığı gibi, Salih selef sünnete tazim ediyor ve yüceltiyorlardı. Bunların yok olması endişesi olduğu zaman izhar edip yayıyorlardı.
* Bundan dolayı İmam Sufyan es-Sevri şöyle diyordu: “Şam’da olduğun zaman Ali radıyallahu anh’ın faziletlerini zikret. Kufe’de olduğun zaman ise Ebu Bekr ve Ömer radıyallahu anhuma’nın faziletlerini zikret.”
* İmam Ahmed, Bağdad’da üzüm dışında elde edilen ve çok içildiğinde sarhoş eden nebizin/hoşafın haram olduğunu açıkladı. Bu yüzden el-Eşribe kitabını yazdı. Hatta bir kişi Bağdat’a girdiğinde: “Burada nebizi haram sayan var mı?” diye sorar, onlar da: “Hayır, sadece Ahmed b. Hanbel haram görüyor” derlerdi.
* Salih selefin hayatlarında füruya dair meselelerdeki şiddetli hırsları, kafirlere ve bidatçilere muhalefeti açıkça sergilemek içindir. Onlar, ister akide ister füru meseleleri olsun, kafirlerin ve bid’atçilerin yollarına aykırılığı açıkça ortaya koymaya özen gösteriyorlardı. Şimdi ise selefilik iddia edenler, “Bizden Olmayanlar” kitabını telif etmemden dolayı, bâtıl ehline hoş görünmek için kıyameti başıma koparmaya kalkışıyorlar!
* İbn Abbas radıyallahu anhuma şöyle demiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dışında herhangi bir kimseye salat edilmesini uygun görmem.” Onun bunu söylemesinin sebebi Şia’nın zuhur edip başkalarına değil de sadece Ali radıyallahu anh’e salat okumalarıdır.
3- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in fer’i hükümlere davet ettiği sabit olmuştur. Her kim bunlara davet ederse en güzel örnek olan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine uymuş olur.
4- Yukarıda bahsi geçen iddia, müslümanların Nebileri Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine ittiba etmekten mahrum kalmalarına sebep olur. Örnek olarak, sohbet edilen mekanlarda erkeklerle kadınların aralarında birbirlerini görmelerini engelleyen perde veya duvar hicabının bulunması hususunda ehl-i sünnet müslümanların icmaı vardır. Müslüman kadınların yüzlerini örtmeleri hakkında muteber alimlerin ittifakı vardır.  Muteber muasır alimler arasında bunun hükmü farz mıdır, yoksa sünnet midir ihtilafı vardır. Buna göre müslüman kadını yüzünü örtmeye davet etmek, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetlerinden bir sünneti ihya etme davetidir. Kim bir sünnete davet ederse, onunla amel edenlerin ecri kıyamet gününe kadar kendisine yazılır. Bu ecir, bir sünnetin terk edildiği bir beldede ihya edilmesi halinde daha da artar. Nice faziletler ve ecirler vardır ki, dinî hükümlere davet edilmesinden dolayı katlanılan ezalar neticesinde müslümanların bunlara uymaları sebebiyle ona ulaşılır.
Bunun aksini de unutmamak gerekir; sabit bir şer’î hükmün veya sünnetin terkine, küfür ve bid’at ehline benzemeye sebep olan kötü bir adeti başlatmanın veya buna devam etmenin vebali de böyledir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)