Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî rahimehullah şöyle demiştir:
“Seçimlere katılmaya davet eden selefi olamaz. O selefi değil, felsefîdir.”[1]
Yine şöyle demiştir: “Seçimlere katılmaya çağıranlar sapık
ve fasık sayılırlar. Zira bu, komünistlerin, baasçıların, nasırîlerin ve - Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in: “İman Yemendendir, hikmet Yemen’lidir”[2]
buyurduğu - tertemiz topraklarımız üzerine gelecek olan diğerlerinin ayaklarını
sağlamlaştırmaktır. Oy kullanma meselesine “içtihadi bir mesele” diyen miskinin
de miskinidir.”[3]
Şeyh Mukbil b. Hadi el-Vadiî rahimehullah’a şöyle soruldu: “Seçimlere
katılmayı vacip görüyorum. Zira hayır ehlinin bundan geri kalması caiz olmaz.
Çünkü hayır ehli bundan geri kalırlarsa hayırsız kimseler oraya girer. Hayırlı
kimselerin hükümet meclislerinde bulunmaları iyidir. Zira bu meclislerde
doğruyu gösterebilirler. Seçimler hakkında sizin görüşünüz nedir? Bunu caiz
gören kimseyi reddetmek için kitap ve sünnetten delil nedir? Bunun haramlığının
delili nedir?”
Cevap: Rabbu’l-İzzet, kerim kitabında şöyle buyuruyor: “Hiç mü'min olan kimse fâsık olan gibi
midir? Bunlar asla eşit olamazlar.”
(Secde 18) Alim, fazilet sahibi, eşek ve komünistin oyları birdir. Allah Teâlâ
kerim kitabında şöyle buyuruyor: “Yoksa kötülükleri işleyenler,
hayatlarında ve ölümlerinde, kendilerini, iman eden ve sâlih amel işleyen
kimselerle bir tutacağımızı mı zannediyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar.”
(Casiye 21)
“Yoksa îman edenleri ve sâlih amel işleyenleri,
yeryüzünde fesad çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yahutta Allah'tan korkanları,
kötülük işleyenler gibi mi tutacağız?” (Sad 28)
“Erkek kız gibi değildir.” (Al-i İmran 36)
Fazilet sahibi kimsenin oyu, günahkâr bir kadının oyu ile
eşit sayılmaktadır. Allah Subahnehu ve Teâlâ, müşrikler meleklerin Allah
Teâlâ’nın kızları olduklarını söyledikleri ve erkekleri kendilerine nispet
ettiklerinde şöyle buyurmuştur: “O halde bu haksız bir taksim” (Necm 22)
Bu seçimler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
zamanında, Ebu Bekir ve Ömer radıyallahu anhuma zamanlarında, Emeviler ve
Abbasiler devletlerinde var mıydı? Nitekim küfür ülkelerinden bazısında livata,
erkeğin erkekle evlenmesi, içkiyi ve fazili bankaları serbest bırakma konuları
oylanır hale gelmiştir. Oylama ve seçimler gölgesinde her şeyi yapmak
mümkündür. Rabbu’l-İzzet ise kerim kitabında şöyle buyuruyor: “Onlar, yine
de câhiliyyenin (o kokuşmuş) hükmünü mü arıyorlar?” (Maide 50) Sen dosdoğru
olanı talep et. Allah Teâlâ, Nebisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e
şöyle buyuruyor: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud 112) Yine şöyle
buyurur: “O halde dosdoğruca O'na yönelin” (Fussilet 6) Bizler Kitap ve
sünnete karşı dosdoğru olmakla emrolunduk. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Eğer
seni sağlam tutmamış olsaydık, neredeyse onlara azıcık meyledecektin.”
(İsra 74)
Afganistan’da seçimlerin sonucu ne oldu? Birçok İslamî
ülkelerde seçimler ne sonuç getirdi? Bundan da kötüsü, seçimler demokrasinin vesilesidir. Bu sözler
Sudan’lı kardeşlerimize yönelik değildir. Seçimlerden günler sonra kimse benden
konuşmamı istemesin. Ben “el-Musara’a”, “Fetva Fi Vahdeti’l-Muslimin
Maa’l-Kuffar”, “Kam’u’l-Muanid” ve “Gâretu’l-Eşrita Ala Ehli’l-Cehl
ve’s-Safsata” kitaplarımda seçimler hakkında konuşmaktan yoruldum.
Elhamdulillah bu kitapların hepsi basılmıştır.”[4]
Şeyh Mukbil rahimehullah’a bazı şeyhlerin oy kullanmaya
cevaz verdikleri söylenir ve bunun neden içtihadi bir mesele olmadığı sorulur.
Bunun üzerine şöyle cevap vermiştir: “Şeyh el-Elbânî Cezair’de seçimlere
katılmaya cevaz vermiş, kadınların nikaplarıyla seçime katılmasında sakınca görmemiştir.
Yine Şeyh b. Baz da böyle fetva vermiştir. İhvanu’l-Muflisin de onların
fetvalarını yayınlamıştır. Ben de diyorum ki bu iki şeyhin Allah’tan korkmaları
ve Ehl-i Sünnet’ten bir çok kimseyi saptırdıkları bu fetvadan dönmeleri
gerekir. Allaha hamd olsun Ehl-i Sünnet taklit etmez. Çünkü Allah Azze ve Celle
kitabında şöyle buyurmuştur: “Bilmediğin şeyin ardına düşme” (İsra 36)…”
Şeyh Mukbil rahimehullah oy kullanmayı caiz sayan
Abdurrahman Abdulhalık ve Ebu İshak el-Huveyni’yi şu sözleriyle reddetmiştir:
“Abdurrahman Abdulhalık’a Allah hayırlı karşılık vermesin.
Selefi idi, sonra Sulfatî oldu. Çünkü seçimlere katılma görüşüne tutundu. Oy
kullanmak demokratiyye’nin görüşüdür.
Onun Allah’tan korkması ve Allah’a daveti terk etmesi
gerekir. Zira ben onun gibilerin yerinde oturması gerektiği görüşündeyim. Onun
zararı faydasından büyüktür. Ondan teberri edilmelidir. Çünkü başkalarının
Kitap ve sünnet üzerine kurulu olan davetlerine zararı çoktur. Onun tevbe
etmesini ve bu partilerden uzaklaşmasını öğütlerim.[5]
Bütün selefilerin sünnet ile izzet bulmaları, bunu şeref
saymaları gerekir. Abdurrahman Abdulhalık’ın selefiliği gibi olmamalıdırlar. O
Yemen’de, Sudan’da, Cidde’de ve hatta Endonezya’da Ehl-i Sünnet’in saflarını
bölmüştür. Abdurrahman Abdulhalık oralara gittiğinde ancak aralarını bölen
belalarla dönmüştür. Fikirleriyle değil, dinarlarıyla bölücülük yapmıştır.
Onun İhvanî görüşleri vardır ve seçimlere katılmaya davet
etmektedir. Onun ve Abdullah es-Sebt’in daveti Selefî ve Sünnî davete karşı bir
lekedir.[6]
Abdurrahman Abdulhalık’ın el-Vela ve’l-Bera kitabı hakkında
Şeyh Mukbil şöyle dedi: “Hükümetlere dostluk edenleri ve Salihlerden
uzaklaşanları Allah’a davet edenlerin en faziletleri olarak sayıyor” demiştir.
Sonra Şeyh Mukbil, Abdurrahman Abdulhalık’ın bu kitabındaki sapık sözlerinden
birisi olarak şunu nakleder: “Saddam müminlerin kahramanı ve mucahiddir…”
diyor”[7]
Ebu İshak el-Huveyni, Parlemento meselesi hakkında: “Fer’î
bir meseledir, aslî mesele değildir. Bizim bundan geri kalmamamız gerekir”
demiştir. Ebu Abdillah el-Mısri dedi ki: Şeyh Mukbil, Ebu İshak el-Huveyni
hakkında şöyle dedi: “Nasıf Ali dedi ki: “Allah biliyor ya, bu adam hakkında
emin olamıyorum.” Kasetlerini dinlemeyi tavsiye etmiyorum.”[8] Bir gün
Şeyh Mukbil, Ebu İshak el-Huveyni hakkında eliyle havaya işaret ederek “Şuradan
ve buradan yemeyi seven birisi” dedi.[9]
Şeyh Mukbil’in seçimler hakkında birçok açıklamaları;
İ’lamu’l-Ecyal Bikelami’l-İmam el-Vadiî Fi’l-Furuk ve’l-Kutub ve’r-Rical
kitabında bulunmaktadır.
Şeyh Mukbil’in bu konuda fetvalarından diğer bazıları da
şöyledir:
Soru: Hüküm yalnız Allahın olmasına rağmen, “Halkın kendi
kendini yönetmesi” sözlerinin anlamı nedir? Oylama Allahın şeriatına muhalif
olursa tabi olunabilir mi?
Cevap: Halkın kendi
kendini yönetmesi demokrasidir ve bu küfürdür. Zira Allah Teâla: “Hükmünde
hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf 26) Demokrasi küfürdür başlıklı sesli
kaydımız vardır.
Oylamaya gelince, bu
Müslümanlara karşı taraf olmaktır. Bu dinde pazarlıktır. Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bütün cahiliye işleri ayaklarımın
altındadır”[10] Bizim de: “Partilerin,
Ba’asçıların, Nasırilerin görüşleri ayaklarımızın altındadır” dememiz gerekir.
Ama Allah’ın kitabını millet meclisine koymamız halinde Kitap ve sünnete aykırı
bir oylama yapıldığında, “Millet meclisinin söylediğini alırız” demek küfürdür.
“Öyleyse bu haksız bir paylaşma“ (Necm 22) Allah yardımcımız olsun.[11]
Soru: İnsanların birçoğu Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in: “Şeytan arap yarımadasında kendisine ibadet edilmesinden ümit
kesmiştir” hadisini delil getirerek Arap yarımadasında şirk olmayacağını
söylüyor.
Cevap: Şeytanın ümit
kesmesi hüccet değildir. O namaz kılanların ibadetinden ümit kesmiş ve namaz
kılmayanlara çıkmıştır. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Devs
kabilesinin kadınlarının kıçları Zu’l-Halasa putu için sallanmadıkça kıyamet
kopmaz.”[12]
İşte Arap
yarımadasında Allah’tan başkasına dua edenler! İşte Allah’ın indirdiğinden
başkası ile hükmedenler! Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmek şirktir.
İşte Allah’tan başkasına itikad besleyenler!
Bu sadece şeytanın
bir zannıdır ve o zannında hata etmiştir. Şirk günümüzde de kol gezmektedir.
Mesela Müslümanların yöneticilerinin hükümde bulunduğu meclisler buna bir
örnektir. Bu şekilde muhakeme şirk ve küfürdür. Birleşmiş Milletlerin hükümleri
şirk ve küfürdür.: “Yoksa,
Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak ortakları mı vardır?“ (Şura 21)
İşte Irak tagutu
Saddam! İşte Kaddafi! Savtu’l-Ummal ve el-Mesar gazeteleri: “el-Vadii
Müslümanları tekfir ediyor” diyorlar! Bilakis ben ehl-i sünnetim ey gafiller!
Müslümanları değil, kâfirleri tekfir ediyorum! Allah’ın kendilerine vacip
kıldıklarını yerine getirerek namaz kılanlara gelince, ben onları tekfir
etmiyorum. Size meydan okuyorum: bir müslümanı tekfir ettiğimi ispatlayın!
Bu gazeteleri rezil
ederek onların partici olduklarını Müslümanlara bildiren Allah’a hamd olsun.
Onların partici olduklarını söylediğimizde hakkımızda: “Siz çok sertsiniz, siz
şöylesiniz, siz böylesiniz…” diyorlardı. Bizim bu gazetelerin partici olduğunu
yazmaktaki amacımız; Müslümanlara onların partici olduklarını ve küfre hizmet
ettiklerini bildirmekti.
Bu zamanda tagutlar
çoktur. Millet meclisi taguttur, ülkemizdeki partici bakanlar taguttur. Ey
Cezayirli’ler! Şazeli b. Cedid taguttur. Fransa Şazeli b. Cedid’e öfkelenmiş ve
ülkesine girmekle tehdit etmiştir. Bu, Şazeli b. Cedid’in Fransa için
çalıştığını ve onlara vekâlet ettiğini gösterir.”[13]
[1]
Garetu’l-Eşrita (2/20)
[2]
Sahih. Muslim (52)
[3]
Garetu’l-Eşrita (2/153)
[4]
Mukbil b. Hadi, Tuhfetu’l-Mucib (244-246) Garetu’l-Eşrita (2/114, 166)
[5]
Fadaih ve Nasaih (s.49, 54)
[6]
Garetu’l-Eşrita (Es’ileti’l-Cezairiyye)
[7]
Garetu’l-Eşrita (1/286) el-Mahrec Mine’l-Fitne (s.138)
[8]
Şemsan nakletmiştir.
[9]
Şeyh Yahya b. Ali el-Hacuri hafazahullah nakletmiştir.
[10]
Sahih. Müslim (2137)
[11]
Mecmuul Fetava’l-Vadii 1/154)
[12]
Sahih. Buhari (6583) Müslim (5173)
[13]
Mecmuu’l-Fetava’l-Vadii (1/139-140)