Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

28 Mart 2014 Cuma

Kadınlar ve İlim Tahsili Hususunda Dikkat Edilecek Hususlar


Ebu Muâz el-Çubukâbâdî
- Türkiye'de Hadis Ehlinin Selefî Menhecini tahrip etmek için kendilerini selefîliğe nispet eden face-bok davetçisi sahtekârların, velâ ve berâ, maslahat, tekfir, ircâ,  mescidlerden uzaklaşıp derneklere çağırma, davete video bid'atini karıştırma, oy kullanma ve demokrasi küfründen gaflete getirme gibi akide ve menhec meselelerini tahrif etmelerine ek olarak, tesettür ve kadınların ilim tahsili meselesini saptırmalarına reddiyedir -
Bismillah.
Muasır Mu’tezile kelamcıları, “İyiliği emretme ve kötülükten yasaklama vazifesi erkeklere farz olduğu gibi kadınlara farzdır. Kadının iyiliği emredip kötülüğü yasaklayabilmesi için de bilgi sahibi olması gerekir” gerekçesiyle kadınların öğretim ve öğrenim faaliyetlerine aktif olarak katılabileceklerini iddia ediyor, buradan hareketle;
1- Kadınların kendi aralarında ders yapmak için (dernek, konferans salonları gibi yerlerde) toplanabilecekleri
2- Erkek hocaların kadınların huzuruna çıkıp ders verebilecekleri, 
3- Hatta gerekirse kadınların erkeklerin huzuruna çıkarak ders verebileceklerini söylüyorlar.
Bu gibi iddialar şüphesiz fitnenin ve deyyusluk davetinin ta kendisidir. Zira yolların en hayırlısı olan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine aykırıdır.
Bir münker görüldüğü zaman iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak konusunda erkekler gibi bunu gören kadınların da sorumlu olacağı doğrudur. Lakin çoğunlukla münkere eliyle ve diliyle mani olmaya gücü yetmeyen kimselere kalp ile karşı çıkma düşmektedir. Bu konuda kadının erkekten daha zayıf olduğu bilinen bir durumdur. İnşaallah bu risalede açıklayacağım üzere;
1- Kadın zaruret ve ihtiyaç gibi haller dışında evden çıkmamakla emrolunmuştur. Bu sebeple kadın genellikle evi dışındaki münkerlerle sorumlu olmaz. Çarşılarda görevli kadın bir muhtesip tayin edildiğine dair rivayetler ise isnad bakımından sabit olmamıştır.
2-  İleride zikredileceği gibi kadının mesuliyet alanı istisnai durumlar haricinde evi ve çocukları hakkındadır.
3- Kitap ve sünnet nasları ile sahabenin uygulamasında; kadının bazı ibadetlerin edası için belli şartlarda evinden çıkmasına müsaade edilmiş, yine bu ibadet alanlarında birbirlerine mahrem olmayan kadınlarla erkeklerin arası ayrılmıştır.
4- Kadınların dinî bir ders için kendi aralarında toplanmaları bir “ibadet”tir ve böyle bir ibadetin meşru olabilmesi için nastan delili olması gerekir. Böyle bir uygulama selefte mevcut değildir. Bazı nasların genel ifadelerini delil getirmek bu konuda hüccet olmaz. Zira nasların iddia edilen şekilde bir delaleti olsaydı mutlaka selef bizi bu hayırda geçerdi. O halde selefin üzerinde bulunmadıkları bid’atlerden uzak durmak gerekir.
5- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, herkesin damarında şeytanın dolaştığını haber vermiş, kendisi için şeytanının boyun eğdirildiğini bildirmiş olmasına rağmen, mescidde kocalarının arka saflarında bulunan kadınlara hitap etmiştir. Erkek sahabelerinden birinin de kadınların yanına girerek sohbet tertip ettiği varid olmamıştır. Bilakis bunun aksine rivayetler gelmiştir.
6- Kadınların erkeklerin huzuruna çıkarak hitap etmesi ise daha da çirkin bir iştir. Bu konuda Aişe radıyallahu anha’nın isminin karıştırılması ise habis bir iftiradır. Aişe radıyallahu anha müminlerin annesi olarak her ne kadar erkeklerin arasına karışmasa da, cemel olayında önderlik etmeye kalkınca, Ebu Bekre radıyallahu anh: “Başlarına bir kadın tayin edilen kavim iflah olmaz” hadisini öne sürerek buna karşı çıkmış, Aişe radıyallahu anha ise “Hav’eb’in köpeklerinin havlamalarını işitince” nebevî ihtarı hatırlayarak kalan ömründe pişmanlık göz yaşları dökmüştür.
Müslümanlara nasihat şudur ki, kitap ve sünnet naslarını rehber edinip, bunlara aykırı olan görüşler kimden gelirse gelsin reddetmeleri, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelenlere teslim olup hevayı terk etmeleridir. Sema’dakinin yardımı ancak naslara ittiba edenlere muyesser olur. Yeryüzündekilerin çoğunluğu ise zanna uyar ve batılı destekleyerek saptırırlar:
Eğer yeryüzündeki insanlaların çoğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar; zira onlar, zandan başka bir şeye uymuyorlar ve dolayısıyle sadece saçmalıyorlar” (En’am 116)
Kadınlara Evlerinde Oturmalarının Emredilmiş Olduğu ve Nafile Hac İçin Dahi Evden Çıkamayacakları
Ümmetin önceki ve sonraki âlimleri ve muhakkikleri, Allah Teâla’nın;  Vakarınızla evlerinizde oturun. Önceki Cahiliye açılıp saçılması gibi açılmayın.” (Ahzab 33) ayetinden, Müslüman kadının evinde oturup zaruret haricinde dışarı çıkmamaları gerektiği ve onların yabancı erkeklerle ihtilatının haram olduğu hükmünü çıkarmışlardır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in beyanı da bu konuda nettir:
Umm Seleme radıyallahu anha’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem eşlerine şöyle buyurdu: “Sadece bu hac için çıkabildiniz. Sonra size evlerde hasırlar üzerinde oturmak düşer.” Sahih. Taberani (23/313) Taberani Evsat (6/198) Ebu Ya'la (12/312) Busayri İthaf (2652) İbni Hacer Metalibu Aliye (1590) Mecmau’z-Zevaid (3/490) Elbani Sahihu’t-Tergib (1168) Şuayb el-Arnaut da sahih demiştir. Elbani Sahiha (2401)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarıyla hac yaptığı zaman şöyle buyurdu:  Sadece bu hac için çıkabildiniz. Sonra hasırların üzerinden ayrılmamanız gerekir.”Sahih. Ahmed (2/446) Bezzar (1077, 1078) Beyhaki (5/228) Tayalisi (1647, 2312) İbn Sad (8/55) Tahavi Muşkilu’l-Asar (5603) Taberani (24/33) Ebu Ya’la (13/80) Huseyn Selim Esed: “Sahih”, Şuayb el-Arnaut “hasen” demiştir.
Ebu Vakıd el-Leysî radıyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem haccında hanımlarına şöyle dedi: “Bu hacdan sonra size hasırların üzeri var.” Sahih. Ahmed (5/218) Ebu Davud (1722) Ebu Ya’la (3/32) Taberani (3/252) Beyhaki (5/228) el-Elbani ve Fethu’l-Bari’de (4/88) İbn Hacer sahih demişlerdir.
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarıyla beraber hac yaptığı zaman şöyle buyurdu:  Sadece bu hac için çıkabildiniz. Sonra size hasırlar üzerinde olmak gerekir Sahih ligayrihi. İbn Hibban (9/20 no:3706) Taberani Evsat (7926) Ebu Ya'la’ya nispetle: İbni Hacer Metalibu Aliye (1591) Busayri İthaf (2653)
Aynı hadisi Ahmed (6/324) ve İbn Sad (8/207-208) Zeyneb bt. Cahş radıyallahu anhadan rivayet etmişlerdir. Yine aynı hadisi Ahmed (6/324) ve İbn Sad (8/207-208) Sevde bt. Zem’a radıyallahu anhadan rivayet etmişlerdir. Yine aynısını Ahmed (6/68) Aişe radıyallahu anha’dan rivayet etmiştir.
Sevde radıyallahu anha’ya; “Kız kardeşlerinin yaptığı gibi hac ve umre yapsan olmaz mı?” denilince dedi ki; “Ben hac ve umre yaptım. Bunun üzerine Allah bana vakarla evde oturmamı emretti.”  Ravi der ki; “Allah’a yemin olsun, o cenazesi çıkarılana kadar evinden çıkmadı.” Sahih mevkuf. İbni Sa’d (8/55, 208) Salebi el-Keşfu ve’l-Beyan (8/34)
Azatlı bir cariyesi, Aişe radıyallahu anha’nın yanına girmiş ve demiştir ki;  “Ey müminlerin annesi! Beyt’i yedi defa tavaf ettim ve Rükn’ü iki ya da üç kez selamladım.” Aişe radıyallahu anha ona dedi ki; “Allah sana karşılık vermesin! Allah sana karşılık vermesin! Erkeklerin arasına mı girdin!? Tekbir getirip geçemez miydin?” Hasen mevkuf. İmam Şafii Müsned (s.127) el-Ümm (2/172) Beyhaki (5/81) Fakihi Ahbaru Mekke (1/122)
Hafız İbni Hacer der ki; “el-Fakihî – Zaide’den, - o da İbrahim en-Nehaî’den naklediyor; “Ömer radıyallahu anh, erkeklerin kadınlarla beraber tavaf etmesini yasakladı ve bir adamı onlarla beraber görünce onu kamçısıyla dövdü.” Sahih mevkuf. Fakihi Ahbaru Mekke (1/252) Fethu’l-Bari (3/480)
İbni Cürayc, Atâ’dan naklediyor; “İbni Hişam kadınları erkeklerle beraber tavaf etmekten men edince dedi ki;“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kadınları erkeklerle beraber tavaf ettiği halde onları bundan nasıl alıkoyarsın?” dedi ki; “Bunu hicap emrinden önce mi, yoksa sonra mı yapıyorlardı?”“Ben onlara ancak hicap emrinden sonra yetiştim.”“Peki erkeklerle kadınlar nasıl karışıyorlardı?” “Karışmıyorlardı. Aişe radıyallahu anha erkekler arasına karışmadan, ayrı şekilde tavaf ediyordu.” Sahih maktu. Buhari (1539) Abdurrazzak (5/66) Beyhaki (5/78)
Bu haber gösteriyor ki, İslam’ın ilk yıllarında erkekler ile kadınlar karışıp, izdiham içinde tavaf etmiyorlardı.

Kadınların Mescidlerde Erkeklerden Ayrı Yerde Vaaz Meclislerine Katılmalarının Meşrû Oluşu

 Fatıma bt. Kays radıyallahu anha’dan: “…İddetim geçince dellâlın (yâni) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dellâlinin sesini işittim: “Haydin toplayıcı olduğu halde namaza!” diye sesleniyordu. Hemen mescide çıktım ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte namazı kıldım. Cemaatin arkalarına gelen kadın safındaydım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince gülerek minberin üzerine oturdu ve: “Herkes namaz kıldığı yerde kalsın!” buyurdu. Sonra: “Biliyor musunuz sizi niçin topladım?” dedi. Ashab: “Allah ve Resulü bilir” dediler. Buyurdu ki: “Ben vallahi sizi bir istek veya korkudan dolayı toplamadım. Lâkin şunun için topladım ki, Temim ed-Dârî hıristiyan bir adamdı. Sonra gelerek bey'at etti ve müslüman oldu. Bana bir söz rivayet etti ki, Mesih Deccal için size anlattıklarıma uygun düştü…” Sahih. Muslim (2942)
Kadınların Namaz İçin Evden Çıkmaları Caiz Olsa da, Bunda Hayır Olmadığı
Kadınların (akşam, yatsı ve sabah namazları gibi) karanlıkta çıkabilecekleri gece namazları için mescide çıkmayı istemeleri halinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem erkeklere izin vermelerini tembihlemiş, lakin evlerinde kılmalarının daha hayırlı olduğuna uyarmıştır:
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Hanımlarınız gece mescidde (cemaatle) namaza çıkmak için izin istediklerinde onlara mani olmayın.” Sahih. Buhari (865) Muslim (422)
Diğer rivayette: “Kadınların mescide çıkmalarına engel olmayın. Evlerinde kılmaları ise onlar için daha hayırlıdır.” Sahih. Ebu Davud (567) İbn Huzeyme (1684) Ahmed (2/76, 77)
Umm Seleme radıyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kadınların en hayırlı mescidleri evlerinin ortasıdır.” Hasen ligayrihi. Ahmed (6/301) Taberani (23/no 709) Ebu Ya’la (7025)
Ümmü Humeyd es-Saidiye radıyallahu anha, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip dedi ki; “Ey Allah’ın Rasulü! Ben seninle beraber namaz kılmak istiyorum.” Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Benimle namaz kılmak istediğini biliyorum. Lakin evinin ortasında kıldığın namaz, evinin avlusunda kıldığı namazdan hayırlıdır. Evinin avlusunda kıldığın namaz da, mahalle mescidinde kıldığın namazdan hayırlıdır. Mahalle mescidinde kıldığın namaz ise, senin için benim şu mescidimde kıldığın namazdan hayırlıdır.” Hasen. Ahmed (6/371) İbn Huzeyme (1689) İbn Hibban (5/595) İbni Ebi Şeybe (2/157) Ru’yani (2/233) Taberani (25/148) İbn Abdilberr et-Temhid (23/398)
Aişe radıyallahu anha’dan: “Şayet Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kadınlarda benim gördüğüm şeyleri görseydi, tıpkı israiloğullarının kadınlarının mescidlerden yasaklandıkları gibi, onları mescidlere çıkmaktan yasaklardı.” Ravi Amre dedi ki: “İsrailoğullarının kadınları mescidlerden yasaklandılar mı?” Aişe radıyallahu anha: “Evet” dedi. Sahih. Buhari (869) Muslim (445)
İbn Ömer radıyallahu anhuma Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in “Allah'ın kadın kullarını Allah'ın mescidlerinden men etmeyiniz” şeklindeki sözünü naklettiği zaman kardeşlerinden biri “Evet, Allah'a yemin ederim, biz onları Allah'ın camilerinden men edeceğiz” diye karşılık verdi. Bunun üzerine İbn Ömer bu karşılığı veren kardeşine kızarak kendisini dövdü ve dedi ki: “Ben "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem 'Kadınları camiye gitmekten men etmeyiniz” dedi" diyorum. Sen ise buna karşılık 'Evet onları men edeceğiz' diyerek ısrar ediyorsun'.
İbn Ömer radıyallahu anhuma'nın kardeşi bu hadise insanların bozulmuş olduğunu kesinlikle bildiğinden muhalefet etmişti. İbn Ömer radıyallahu anhuma'nın ona karşı duyduğu kızgınlık ise, onun özür beyan etmeksizin doğrudan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadîsine muhalefet etmesinden ileri geliyor.
Ebû Ömer Şeybânî’den, o şöyle demiştir: “İbn Mes’ûd t kadınların Cuma günü mescide çıktıklarını görünce dedi ki: ‘Evlerinize dönmeniz sizin için daha hayırlıdır.’” Taberânî, (9/294); Beyhakî, Şu‘ab (3/186)
İbn Mes’ûd t, kadınların evlerinde vakarla oturmalarını teşvik ederek dedi ki: “Şüphesiz kadın avrettir. Kadın dışarı çıkmada sakınca görmezse, şeytan bakışları ona çevirtir ve denilir ki: ‘Sen bir kimseden hoşlanmasan ona uğramazsın.’ Kadın dış elbisesini giyince ona denilir ki: ‘Nereye gidiyorsun?’ O da: ‘Hasta ziyaret etmeye veya cenazeye katılmaya ya da mescitte namaz kılmaya’ der. Hâlbuki kadın, evinde yaptığı ibadet gibisiyle Rabbine ibadet edemez.” Hasen. Taberânî, (9/294)
Görüldüğü gibi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kadınlara evlerinde namaz kılmalarının, mescide çıkmaktan daha hayırlı olduğunu tembihlemiş, Aişe radıyallahu anha kadınların çıkardıkları işleri görünce Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bunları görseydi yasaklayacağına dikkat çekmiş, İbn Mesud radıyallahu anh Cuma için mescide çıkan kadınlara evlerine dönmelerini tembihlemiştir.
Kadının Zaruret Dışında Dışarı Çıkmaması ve Çıkmak Zorunda Kalırsa Yolun Kenarından Gitmesi
Abdullah b. Mes’ud Radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;“Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan, bakışları ona çevirtir. Kadının Rabbine en yakın olduğu yer, evinin ortasıdır.” Sahih. İbn Huzeyme (3/93) İbn Hibban (12/412, 413) Bezzar (5/489, 492) Taberani (9/295, 10/108) Deylemi (6713) Abdulhak el-İşbili Ahkâm (2/46) Hatib Tarih (8/451) Darekutni İlel (5/314) “hasen, sahih” kaydıyla Tirmizi (1173)
İbni Ömer radıyallahu anhuma'dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu "Kadınların iki bayram namazı olan ramazan ve kurban bayramı namazları haricinde zaruret olmadıkça – yani hizmetçisi yoksa - sokağa çıkmaktan nasipleri yoktur. Onların kenarlar hariç yollardan da nasibleri yoktur." Hasen ligayrihi. Taberani (13/172) İbni Adiy (3/454) et-Temhid (23/399, 403) el-İstizkar (2/470)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Yolun ortası kadınlar için değildir." Hasen. Bkz.: Elbani Sahiha (856) Sahihu’l-Cami (5425) Feyzu’l-Kadir (7658) Bu hadisi Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Busayri İthaf (5539) İbni Hibban (12/415) İbni Adiy (4/5) Beyhaki Şuab (7823) İbn Ebi Asım ed-Diyat (202) Muhlis Fevaid (9/5) Metalibu’l-Aliye (2788)
Aynı Hadisi Ebu Amr b. Hamas radıyallahu anh’den: Dulabi Kuna (240) Beyhaki Şuab (7821) Beyhaki Adab (2/422) Taberani Evsat (3/235) Ebu Nuaym Marife (20/341) Ebu Tahir Makdisi Etrafu’l-Garaib ve’l-Efrad (4915) Deylemi (5255)
Aynı hadisi Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’den: Taberani Evsat (4/226)
Kadınların Mescidde veya Yollarda Erkeklerden Ayrı Durmaları Gerektiği
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Erkeklerin en hayırlı safları ön sıralar, en şerli safları ise arka sıralardır. Kadınların en hayırlı safları arkalar, en şerli safları da ön sıralardır.” Sahih. Muslim (440) Ahmed (3/387) İbn Ebi Şeybe (1/333) Ebu Davud (678) Nesai (820) İbn Mace (1000-1001) Tayalisi (2408) Darimi (1/325) İbn Huzeyme (3/96) Taberani (8/165) İbn Carud el-Munteka (317) Ebu Ya’la (1102)
Rasûlüllâh r, kadınların erkeklerle ihtilat etmemesi için mescidinde kadınlara özel bir kapı tahsis etmiştir. Ebû Dâvud, Sunen’inde: Kadınların Mescitlerde Erkeklerden Ayrı Tutulması’ diye bir başlık koymuş ve İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan şu rivayeti kaydetmiştir: “Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Şu kapıyı kadınlara ayırsak’ buyurdu.” Nâfî’ der ki: ‘İbn Ömer t ölünceye kadar bir daha o kapıdan girmedi.’ Sahih. Ebû Dâvud, (462) Sahîhu Câmi‘i’s-Sagîr, (5134).
Ömer radıyallahu anh erkeklerin mescide kadınlara ayrılmış kapılardan girmesini yasaklardı.” Sahih mevkuf. Ebu Davud (464) Buhari Tarihu’l-Kebir (1/60) İbni Hazm el-Muhalla (3/131, 4/199) Elbani Semeru’l-Mustetab’da (s.485) sahih dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında erkek sahabeler, mescidin ön saflarında, kadınlar ise örtünmüş oldukları halde arka saflarda namaz kılıyorlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram günlerinde erkeklere vaaz ettikten sonra, hutbeyi işitemeyecek uzaklıkta bulunan kadınlara doğru yaklaşarak vaaz ediyordu.
Abdurrahman bin Âbis dedi ki; “İbni Abbas radıyallahu anhuma’ya; “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bayram gününe katıldın mı?” diye sorulunca; “Evet. Küçük yaşta olmasaydım katılamazdım. Kesir b. Samit’in evi civarından bayrak getirilir, namaz kılındıktan sonra hutbe verirdi. Sonra Bilal radıyallahu anh ile kadınların bulunduğu yere doğru gider, onlara vaaz eder, sadaka vermelerini emrederdi.”  Sahih. Buhari (934)
Hafız İbni Hacer der ki; “Sonra kadınlara doğru giderdi” sözü, kadınların erkeklerden ayrı bir yerde olduğunu gösterir. “Yanında Bilal olurdu” sözü, kadınlara vaazın bir edebi olması veya şahitlik gibi ihtiyaçlar sebebiyle erkeklerden birinin hazır olması hikmetine binaendir. Zira Bilal radıyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetçisi ve zekât toplama görevlisi idi. İbni Abbas radıyallahu anhuma ise, kendisinin de belirttiği gibi, küçük olması sebebiyle orada bulunmuştur.” Fethu’l-Bari (2/466)
Hind bintu’l-Hâris z’dan: “Umm Seleme z dedi ki: ‘Rasûlüllâh r namazı bitirip selâm verince, kadınlar derhal kalkarlar, Rasûlüllâh r ise kalkmadan önce bir müddet beklerdi.’ Zuhrî dedi ki: ‘Bunun sebebi, kadınların erkekler ile karşılaşmamaları içindir. Allahu a’lem.’ Sahih. Buhârî, (870).
Diğer rivayetin metni şu şekildedir: ‘Rasûlüllâh r namazı kılıp selam verince, kadınlar derhal evlerine dönmek üzere kalkarlardı.’ Sahih. Buhârî, (850).
 ‘Â’işe z diyor ki: ‘Kadınlar Rasûlüllâh r ile beraber namaz kılmak için sabah namazına koku sürünmeden ve yüzlerini de örterek katılırlar ve namazı kıldıktan sonra kimsenin onları tanıyamayacağı karanlıkta evlerine dönerlerdi.’ Sahih. Buhârî, (578); Muslim, (5/143)
Ebû Useyd el-Ensârî t‘den: “Rasûlüllâh r kadınlarla erkeklerin karışık bir halde yürüdüklerini görünce buyurdu ki: ‘Kadınlar geri tarafa geçsin! Kadınların yol ortasından yürümeye hakları yoktur. Onlar kenarlardan yürümelidirler.’ Bunun üzerine kadınlar kenardaki duvarlara o kadar yakın yürürlerdi ki bazılarının elbisesi duvara takılırdı.” Hasen. Ebû Dâvud, (5272) Sahîhu Câmi‘is-Sagîr, (942).
Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh, kadınlar ile erkeklerin karışmasına karşı çıkarak dedi ki;“Hiç utanmıyor musunuz? Hiç kıskanmıyor musunuz? Duyduğuma göre kadınlarınız çarşılara çıkıyor ve kalabalığın arasına giriyormuş!” Rüsteh’in rivayetinde: “Kıskanmayanda hayır yoktur” ifadesi de vardır. Hasen. Ahmed (1/133) Begavi Şerhu’s-Sunne (9/270) Ahmed Şakir isnadının sahih olduğunu söylemiştir. Musned (2/254-255)
Kadının Mesuliyeti Kocasının Evi ve Çocukları Hakkındadır
İbni Ömer radıyallahu anhuma'dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsünden mes'üldür. İnsanlara hük­meden emîr bir çobandır; o sürüsünden mes'üldür. Kişi ailesi fertlerine ço­bandır. O da onlardan mes'üldür. Kadın kocasının evine ve çocuklarına çobandır; o da onlardan mes'üldür. Köle, sahibinin malına çobandır; o da ondan mes'üldür. Dikkat!.. İmdi hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsünden mes'üldür.” Sahih. Buhari (893) Muslim (1829)
Enes radıyallahu anh'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem, kadınlara buyurdu ki; “Sizin evlerinizdeki mihnetiniz Mücahidlerin Allah yolundaki ameline ulaştırır.” Hasen. Ebu Ya'la (6/140, 141) Beyhaki Şuab (8742-3) İbn Şahin et-Tergib (452) Ali el-Harbi el-Fevaid (75) Bezzar (2/182) Taberani Evsat (3/163) İbn Adiy el-Kamil (3/143)
Aynı manada benzer bir hadisi Esma bt. Yezid radıyallahu anha’dan: Beyhaki Şuab (6/420) İbn Asakir (7/363) Ebu Nuaym Marifetu’s-Sahabe (6881) İbn Bişran Emali (11) Ebu Abdillah el-Asbahani Meclis Fi Ruyetillah (11) Taberani (3/93) Tarihu Vasıt (s.83) Bezzar (2/181) İbn Ebi’d-Dunya el-Iyal (528) Mudaratu’n-Nas (173)
Allah Azze ve Celle kadını ve erkeği, akıl, hissiyat ve beden olarak farklı özelliklerde yaratmıştır. Bunun için vazifeleri de farklıdır. Kadının en önemli vazifeleri; eş olma ve annelik vazifeleridir.
1- Eş olma vazifesi; Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur.”(A’raf 189)
 Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”(Rum 21)
 Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı.”(Nahl 72)
2- Annelik vazifesi; bu, kadın için en kutsal, en şerefli ve en önemli vazifedir. Bu yüzden Allah, annenin hakkını, babanın hakkından üstün tutmuştur. Analık vazifesi insan hayatının dört merhalesini kapsar; hamilelik, doğum, süt emzirme ve terbiye etme (yetiştirme)
Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer.”(Ahkaf 15)
 Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.”(Lukman 14)
 Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler.”(Bakara 233)
Husayn b. Mihsan radıyallahu anh, halasından rivayet ediyor; “Halam dedi ki; “Bir ihtiyacım için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitmiştim. Buyurdu ki;“Ey şuradaki! Sen evli misin?”“Evet” dedim.“Kocana nasıl davranıyorsun?” buyurdu.“Ona hizmette kusur etmiyorum” dedim. Bunun üzerine buyurdu ki;“Onun yanındaki yerini gözet. Zira o senin ya cennetin ya da cehennemindir.” Sahih. Ahmed (4/341, 6/419) İbn Ebi Şeybe (3/557) Nesai Sünenu’l-Kubra (5/311) Beyhaki (7/291) Hakim (2/206) Ebu Nuaym Marife (7424) Humeydi (355) Taberani (25/183) İbn Sad (8/459) Elbani es-Sahiha (2612)
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar (kocalarına gönülden) itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar.” (Nisa 34)
İbni Abbas radıyallahu anhuma ve başkaları dedi ki; “Bu ayetteki gönülden itaat eden kadınlar; kocalarına itaat edenlerdir.” Taberi (8/294) İbni Kesir Tefsiri (2/293)
İbni Teymiye, bu ayet hakkında der ki; “Saliha kadın, kocasına gönülden itaate devam eden kadındır.” Mecmuu’l-Fetava (32/275)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e; “Hangi kadın hayırlıdır?” diye soruldu. Buyurdu ki; “Kendisine bakıldığında sevinç veren, emredildiğinde itaat eden, nefsinde ve malında hoşlanılmayan bir şeyle muhalefet etmeyen kadındır.” Sahih. Ahmed (2/251, 432, 438) Nesai (6/68) Hakim (2/175) Beyhaki (7/82) Taberi (5/60) Deylermi (2912) Hakîm et-Tirmizi (2/150) Elbani Sahihu Suneni’n-Nesai (3231)
Kadınların Dışarı Çıktıkları Zaman Tesettür İle Emredilmeleri İle Kapalı Alanlarda Perde Arkasına Geçmelerinin Emredilmesinin Farklı Oluşu
Aişe radıyallahu anha’dan; "Sevde radıyallahu anha örtünme emri nazil olduktan sonra bir ihtiyaç için dışarı çıktı. Sevde cüsse bakımından irice bir kadındı. Onu tanıyanlar hemen farkına varırlardı…" hadisi böylece zikrettikten sonra Ömer radıyallahu anh'ın onu ancak cüssesinden dolayı tanıdığından bahseder Yani peygamber hanımlarının bizzat perde arkasına geçmeleri emri kastedilmiştir. O da "Onlardan bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin.." (Ahzab 53) ayetidir. Bu ayet, Buhari ve diğerlerinin rivayet ettiği gibi, Ömer radıyallahu anh'ın sözüne uygun olarak nazil olmuştur;
Enes radıyallahu anh'den; "Ömer radıyallahu anh şöyle dedi; "Rasulullah'a; Ey Allah'ın Rasulü, senin yanına iyi ve kötü kimseler de giriyor. Müminlerin annelerine perde arkasına gizlenmelerini emretsen" dedim. Bunun üzerine hicab ayeti nazil oldu." Sahih. Buhari (8/428)
Ahzab Suresi 53. Ayetinin nüzulü ile ilgili olarak Enes radıyallahu anh’ın rivayetinde şöyle geçer: “…Yemekten sonra evde birkaç kişi kalmış konuşuyorlardı. Derken Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de çıktı. Ben kendisini takip ettim. Kadınlarının hücrelerini dolaşarak on­lara selâm veriyor, onlar da kendisine: “Yâ Resûlallah! Aileni nasıl buldun?” diye soruyorlardı. Bilmiyo­rum cemâatin evden çıktıklarını ben mi ona haber verdim; yoksa o mu bana haher verdi. Bunun üzerine giderek eve girdi. Ben de onunla be­raber girmek üzere gittim. Ama benimle kendi arasına perde çekti ve tesettür âyeti (Ahzab 53) indi. Halka (bu âyetlerde)  alabildiğine vaaz edildi…” Sahih. Muslim (1428)
Bu rivayetler, “hicab ile kastedilen kadının ferdî tesettürüdür. Kadın tesettürlü olursa perde arkasında demektir, erkekler onun yanına girebilir” diyen saptırıcı kelamcıları açık bir şekilde reddetmektedir. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, hizmetkarlığını yapan Enes radıyallahu anh’ın kadınların yanına girmemesi için perdeyi indirdiği net bir surette ifade edilmiştir.
Ahzab suresi 53. Ayetinin nüzulü hakkında zikrettiğimiz ve sözün uzamaması için zikretmediğimiz rivayetler, kadınlara tesettürün emredilmesinden sonra bu ayetin indiğini ve kapalı alanlarda kadınların perde arkasına geçmelerinin emredildiğini göstermektedir.
Bir gün Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bir hanımı ile mescide giderken yoldan geçen iki sahabeyi çevirir ve onlara şöyle buyurur: “Dikkat edin, bu yanımdaki hanımım Safiyye’dir” Sahabeler: “Ey Allah’ın rasulü! Senden şüphelenecek değiliz ya” deyince, “Lakin şeytan hepinizin damarlarında dolaşır…” buyurur. Seninde mi ey Allah’ın rasulü! Deyince; “Evet, benim de, lakin benim şeytanım bana boyun eğdirilmiştir” – ya da bu manada - buyurur.
Bu kıssa şuna delalet eder:
1- Asr-ı saadette birbirine yabancı kadınlarla erkekler karışmıyorlardı. Böyle bir durum düzgün toplum fıtratına aykırı olduğu için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanındakinin eşi olduğunu açıklama gereği duymuştur. Yine bu temiz toplum fıtratının bir gereğidir ki, küçük yaşta evlenmiş olan Aişe radıyallahu anha’nın henüz kız çocuğu olan arkadaşları, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem girince hayâlarından dolayı hemen kaçıyor, gizleniyorlardı!!
Onlar çocuk idiler ve yabancı erkeklerden saklanmak üzere eğitiliyorlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in istisna olduğunu bilmemeleri gayet tabiîdir.
2- Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yalnız kendisinin şeytanının boyun eğdirildiğini bildirmiştir. Bu yüzden Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in namahremi olan kadınlarla halvet etmesi dahi caiz idi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Umm Suleym ve Umm Haram bt. Milhan radıyallahu anhuma’yı ziyaret eder, onların yanına girerdi. Fakat ashabına kadınların yanına girmeyi yasaklamış, halvette ise üçüncülerinin şeytan olacağını bildirmişti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise bir kadınla halvet ettiğinde üçüncüleri olacak şeytanın zararından güvende kılınmıştır.
Kureyş’ten bazı kadınlar Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile konuşurlarken Ömer radıyallahu anh içeri girince perde arkasına geçerler… (Buhari (3294) Muslim (2396) Bu kadınların Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile konuşurken gizlenmeyip, şeytanın kendisinden kaçtığı bildirilen Ömer radıyallahu anh’den gizlenmeleri, bu durumun Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e has olduğunun delillerindendir.
Nitekim hiçbir erkek sahabenin – bildiğimiz kadarıyla - mescidlerdeki umumi vaaz dışında kadınlara özel ders yaptığı rivayet edilmemiştir.
Ukbe b. Amir radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;"Sizleri kadınların yanına girmekten sakındırırım." Ensar’dan biri dedi ki; "Ya Rasulullah! Kocanın akrabalarına ne dersin?" Buyurdu ki; "Kocanın akrabaları ölüm (gibi kaçınılması gereken bir durum) dur." Sahih. Buhari (5232) Müslim (2172)
İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Bir erkek, bir kadın ile yanlarında mahremleri olan bir kimse bulunmadan yalnız kalmasın.” Bir adam: “Ey Allah’ın rasulü! Eşim hacca çıktı. Ben ise filan savaşa yazıldım” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Git ve hanımınla beraber hac yap” buyurdu.” Sahih. Buhari (5233) Müslim (1341)
Bu hadisten, kadının yanında mahremi bulunduğu zaman erkeklerin, kadınların yanına girebileceği bir anlam çıkarılamaz. Hadis yolculuk gibi zorunlu çıkışlar hakkında varid olmuştur ve lafzın umumiliği, evlerinde kocaları bulunmadığı zaman, ayrı odalarda olsalar dahi kadınların evine girmemeyi de kapsar. Zira birbirine namahrem olan kadın ile erkek aynı ev içerisinde olurlarsa, ayrı odalarda veya perde arkasında olsalar dahi şeytanın vesveselerine muhatap olurlar. Kötülük işlemeseler dahi ithama uğrarlar.
Bütün tecrübelerden bilinmektedir ki, bu hadislerde sakındırılan kadın erkek ihtilatı, o toplumu fitneye düşürür. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise “kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım” buyurarak erkekleri, uzak durmaları için uyarmıştır.
Kadınlar Tesettürlü Olsalar Dahi Erkek Onların Yanına Giremez
Sahih bir rivayette Enes radıyallahu anh şöyle anlatmıştır: Ömer radıyallahu anh bir gün evine gelince hanımının yanında çarşaflı bir kadın gördü ve onu hür zannerek hemen dışarı çıktı. Tekrar geldiğinde kadın yine oradaydı. Kadın gidene kadar Ömer radıyallahu anh bunu tekrarladı. Eve girince; “Bizimle inatlaşan bu kadın kimdi?” diye sordu. Hanımı; “Ondan sana ne, falan cariyedir.” Dedi. Dışarı çıkınca insanlara dedi ki; “Cariyeler efendilerine benzemeye çalışmasın! Onlar çarşaf giyip yüzlerini örterek evli hür kadınlara benzemesinler!” Sahih mevkuf. Ehadisu İsmail b. Cafer ez-Zuraki (101) İbn Habib el-Gaye ve’n-Nihaye (s.228) muhtasar olarak: Begavi Şerhu’s-Sunne (2/438) Ahmed Ahkamun Nisa (103)
Bu rivayetten anlaşılacağı üzere, Ömer radıyallahu anh bahsi geçen cariyeyi, çarşaflı olmasından dolayı hür zannetmiş, derhal dışarı çıkmıştır. Şayet kadın çarşaflı ve yüzü örtülü diye onun yanında bulunmayı caiz görseydi tekrar tekrar dışarı çıkmazdı. Ayrıca yukarıda da bir kısmı zikredilen pek çok rivayette açıkça belirtildiği gibi, erkek raviler, hanım sahabelerden naklettikleri rivayetlerde “perde arkasından dedi ki…” şeklinde ifadeler kullanmışlardır.
Kadın erkek karışık salonlarda konferans vs. gibi ortamlar Rahman’ın değil şeytanın sevdiği ortamlardır. Allah bizleri selamete ulaştırsın.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Mümin hanımlara söyle gözlerini sakınsınlar, namuslarını korusunlar” (Nur 30)
İbn Kesir rahimehullah şöyle der: “Allahın kendilerine haram kıldığı kocalarının dışındakilere karşı bakışlardan sakınsınlar demektir. Tefsiru Kur’ani’l-Azim (3/284)
Bu ayet her durumda kadının erkeklere bakmasını mutlak olarak yasaklamaktadır.
Peygamberin eşlerinden bir şey istediğiniz zaman, örtü arkasından isteyin; bu hem sizin kalpleriniz ve hem de onların kalpleri için daha temizdir.” (Ahzab 53)
Kaide: Hüküm, varlığına veya yokluğuna göre ilettin etrafında döner. İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Şehvet söz konusu olmasa dahi bakış fitne kaynağıdır. Fitneye sebep olan her şeyde asıl onun caiz olmamasıdır.” Mecmuu Kutubi ve Resaili İbn Teymiyye (15/415)
Yine şöyle demiştir: Kim bakışını tekrar ve devam ettirirse ve “Ben şehvetle bakmıyorum” derse yalan söylemiştir. Zira bakıştan dolayı mutlaka kalbinde lezzet oluşur. Ama aniden bakışa gelince, gözünü hemen çevirdiği takdirde affolunur.
Cerir b. Abdillah radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e aniden bakışı sordum, bana gözümü hemen çevirmemi emretti. Sahih. Muslim (4018)
Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’den: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu: “Ey Ali!... Bakışına bakış ekleyerek devam ettirme. Zira ilki lehine olsa da, ikincisi lehine değildir.” Hasen. Ahmed (1/159) Hakim (6/407) bu hadisin Müslim’in şartına göre sahih olduğunu söylemiş, Elbani, Sahihu’t-Tergib’de (2/189) hasen demiştir.
Bu hadislerde karşı cinse bakma yasağı erkekleri de, kadınları da kapsamaktadır ve bakışın şehvetli ya da şehvetsiz olması arasında fark yoktur.
İshak b. Hânî en-Nisaburî dedi ki: “Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel’e Nebhan’ın Ümmü Seleme’den rivayet ettiği hadisi zikrettim ve bu hadise göre erkeğin kadınlara bakması yasak olduğu gibi, kadınların erkeklere bakması yasaklanmıyor mu?” dedim. Ahmed b. Hanbel: “Evet” dedi. El-Mesailu İbn Hani (2/149)
İmam Ahmed’in ikrar ettiği hadis şudur: Ümmü Seleme radıyallahu anha der ki; "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanındaydım. Yanında Meymune radıyallahu anha da vardı. İbni Ümmü Mektum radıyallahu anh çıkageldi. Bu hicab ayetinden sonra idi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; "Haydi, ikinizde perde arkasına geçin" buyurdu. Dedik ki; "Ya Rasulullah! o âmâ değil mi? Bizi ne görür ne tanır?" Buyurdu ki, "Siz de mi körsünüz? Onu görmüyor musunuz?" Hasen. Ahmed (6/396) Ebu Davud (4112) Tirmizi (2778) İbni Hibban (12/387-389) İbni Sa'd (8/178) Beyhaki (7/91) Taberi (6/138) Hatib (3/16) Nesai Kübra (5/393) İshak b. Rahuye (1/85) Ebu Ya’la (12/353) Taberani Kebir (23/302) Bu hadisin zayıf olduğunu iddia eden muasırlara “Haya Sigortası” adlı çalışmamda ayrıntılı cevap verdim.
Kadınlara Karşı Nefisler Temize Çekilemez
Ben nefsimi temize çıkaramam; zira nefis Rabbımın acıdıkları dışında, dâima kötülüğü emredicidir. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayıcıdır; çok merhametlidir” (Yusuf 53)
“Cabir b. Abdullah radıyallahu anhuma’dan; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kocaları yanında bulunmayan kadınların evlerine girmeyin. Şüphesiz şeytan her birinizin damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır” Dediler ki; “Senin de mi ey Allah’ın Rasulü?” Buyurdu ki; “Evet benim de. Lakin Allah bana yardım etti de, (şeytanım) Müslüman oldu.” Sahih ligayrihi. Ahmed (3/309, 397) Darimi (2782) Tirmizi (1172) Ebu Davud (2777) Tahavi Müşkilu’l-Asar (1/103) Taberani Evsat (9/14) İbnu’l-Arabi Mucem (1827) bkz.: Buhari (6/158) Müslim (s.1711) Tirmizi (1171) Nesai (3898) Ahmed (1/18, 26) Hakim (1/114) Ebu Nuaym Hilye (8/305) Beyhaki  Şuab (5454) Zeylai Nasbur Raye (4/249)
Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh dedi ki; “Dikkat edin! Kişi, kendisine mahrem olmayan kadınla konuşmasın! Kayın biraderi ise kadının ölümden sakınır gibi sakınması gereken birisidir.” Sahih mevkuf. Abdurrazzak (7/137) İbn Ebi Şeybe (4/48) Ebu Ubeyd Emsal (s.18) el-Cuz’u Fihi Nushati İbrahim b. Sad (72)
Tesettürlü olsa da bir kadına bakmak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in dahi şehvetine sebep olabilmiştir:
Ebu Kebşe radıyallahu anh’den; “Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında iken bir kadın geçti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kalkıp evine gitti ve biraz sonra gusletmiş halde geri geldi. Biz; “Bir şey mi oldu ey Allah’ın rasulü!” diye sorduk. Buyurdu ki; “Buradan bir kadın geçmişti. Nefsime düşen şehveti helal yoldan giderdim. Böyle bir şey olursa siz de böyle yapın.” Sahih. Ahmed (4/231) Buhari Tarihu’l-Kebir (6/139) Taberani (22/338) Taberani Evsat (3/311) Müsnedi Şamiyyin (2047) Hakîm et-Tirmizi Nevadiru’l-Usul (2/151) Ebu Nuaym Hilye (2/20) Mecmauz Zevaid (4/292) Heysemi; “Ahmed’in ricali güvenilirdir” dedi. Elbani Sahiha (235)
Ebu Abdurrahman es-Sulemi radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir kadın uğramıştı. O kadın hoşuna gidince, hanımı Sevde’nin yanına gitti ve ihtiyacını giderdi. Sonra buyurdu ki; “Herhangi biri başka bir kadından hoşlanırsa kendi eşine gitsin. Aynısını onda da bulacaktır.” Hatib el-Fasl li’l-Vasl (2/915)
- İbn Mesud radıyallahu anh’den merfuan: Buhari Tarihul Kebir (5/69) Beyhaki Şuab (4/367) Darimi (2215) Darekutni İlel (5/196-8) İbn Ebi Hatim İlel (1/394) Hatib el-Fasl li’l-Vasli’l-Mudrec (2/917)
- Enes radıyallahu anh’den: Taberani Musnedi Şamiyyin (4/7)
- Abdullah b. Habib’den: İbni Ebi Şeybe (4/4)
- Salim b. Ebi’l-Ca’d’den mürsel: İbn Ebi Şeybe (4/5)
- Ebu’z-Zübeyr’den mürsel olarak: Nesai Kubra (5/351)
Sahabe Hanımlar Kendi Aralarında Dinî Sohbet İçin Toplanmazlardı
Sahabe hanımlarının kadın bir hocanın ders yapması için bir araya toplandıklarına dair bir haber varid olmamıştır. Bilakis kadınlar zaruret ve ihtiyaç hali dışında dışarı çıkmaktan sakındırılmışlar, dinî bir bilgiye ihtiyaç olduğunda ise ya Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sormaya veya müminlerin annelerine, onları evinde ziyaret etmek suretiyle müracaat etmişlerdir. Bununla birlikte kadınların toplanıp biraraya gelmelerinin keraheti hakkında rivayet yollarının birbirini kuvvetlendirdiği şu hadisler varid olmuştur:
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:  Kadınların cemaatinin misali; ateşe konup çıkarılan, sonra dövülüp etrafa ateş parçaları sıçratan demirin misali gibidirHasen ligayrihi. Deylemi (6453) Musnedu’l-Firdevs (s.231)
Aişe radıyallahu anha’dan: “Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Muhakkak ki kadınlar bir kimse öldüğü zaman toplanıyorlar.” Şöyle buyurdu: “Kadınların bir araya gelmelerinde hayır yoktur. Zira onlar bir araya geldikleri zaman dedikodu yaparlar.” Hasen ligayrihi. Es-Sehmî, Tarihu Curcan (s.365)
Aişe radıyallahu anha’dan gelen diğer rivayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mescid veya öldürülen kimsenin cenazesi dışında kadınların cemaat olmasında hayır yoktur.” Hasen ligayrihi. Ahmed (6/66, 154; no:24376 ve 25213) Taberani Evsat (9/142 no:9359)
Kadınlar, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ve raşid halifelerin hutbelerine mescidlerde iştirak etmişler, mescidlerdeki yerleri ise erkeklerden ayrı olmuştur. Yine bayram namazı hutbelerine cilbablarını giyinerek katılmaları bütün kadınlara emredilmiştir.
Şeyh el-Elbânî rahimehullah şöyle demiştir: “Şu son zamanlarda Dımeşk’te kadınların mescidlerde belirli vakitlerde, “kadın davetçi” diye iddia ettikleri kadınlardan birinin dersini dinlemek için toplanmaları sonradan uydurulmuş muhdes (bid’at) işlerdendir. Bu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ve salih selefin zamanında yoktu. Onlarda olan uygulama; kadınların eğitiminin hadiste geldiği gibi özel mekanda veya imkan dâhilinde mescidde erkeklerden ayrı bulunan bölümde, salih âlimler tarafından verilen deslere katılmaları şeklinde idi. Aksi halde erkekler onlara galip gelir ve ilim öğrenme ve sorma imkanları olmaz. Eğer bugün kadınlar arasında kendisine ilim verilmiş, kitap ve sünnetten kendisine fetva sorulacak selim fıkıh sahibi varsa, onun evinde veya kadınlardan birinin evinde özel meclis kurmasında sakınca yoktur. Bu onlar için daha hayırlıdır. Nasıl böyle olmasın ki? Nebî sallallahu aleyhi ve sellem mescidde cemaatle namaz hakkında dahi: “Kadınlar için evleri daha hayırlıdır” buyurmuştur. Müslüman Kadının edep ve haşmetini en fazla korumak zorunda olduğu, daha fazla çıkamayacağı namaz halinde bile durum böyle olduğuna göre, peki ya ilim için evlerinde toplanmaları onlar için nasıl daha hayırlı olmaz? Özellikle de onlardan bazısı sesini yükseltir, başkaları da onlara katılır. Böylece mescidde onların bu sesleri çirkin ve kötülenmiş bir şey olur. Maalesef işittiğimiz ve şahit olduğumuz şeyler böyledir.
Sonra bu bid’at’in Umman gibi başka yerlerde de yayıldığını gördüm. Allah’tan her sonradan çıkarılmış bid’atten selamette kılmasını dileriz.” Silsiletu’s-Sahiha (6/179)
Şeyh el-Elbani'nin diğer bir fetvası:
Soru: “Bazı kadınlar, kadınları davet için çıkıyor ve onları evlerinde ziyaret ediyorlar ve onlar ders vermek için oturuyorlar. Bu durum Allah Teâlâ’nın kadınlara evlerinde karar kılmaları emrine aykırı mıdır? Onların kadın davetçiler olarak isimlendirilmeleri sahih midir?
Cevap: Bu işin şu asrımızda problemli olduğuna inanıyorum. Bundan dolayı bugün arkadaşlarımızla beraber diyoruz ki: “Burada erkek ve kadın davetçiler” olması şüphesiz sonradan çıkma işlerdendir. Kadın davetçiler diye isimlendirmek uygun değildir. Dinî ilim öğreten kadınlar bulunmasında ise sakınca yok, hatta bu vaciptir. Zira kadınlar bu kadınlara soru sorarlar. Çünkü birçok kadınlar özel sorularını faziletli âlimlere sormakta sıkıntı duymaktadırlar.
Eğer gerçekten kadınlar arasında, az önce açıkladığımız gbi kitap ve sünneti bilen âlimler varsa, onların kadınlara gitmesi değil, kadınların ona gidip sormaları gerekir. Çünkü bizler şunu diyen ilim ehlinin sözünün doğruluğuna inanıyoruz: “Bütün hayır selefe tabi olmakta, bütün şer ise sonrakilerin çıkardıkları bid'atlerdedir.”
Burada ve bazen diğer bazı beldelerde durum şu hale ulaşmıştır: Kadın mescidde minbere çıkıyor ve kadınlara ders veriyor! Burada mescid avlusuna erkekler gelip cemaatle namaz kılabilir ve içeri girip namaz kılabilirler. Şüphe yok ki ben bunun bir bid’at olduğunu söylemekten hiç çekinmiyorum! Durum sorduğun soruda söylediğin gibidir. Kadına gereken evinde vakarla oturmasıdır. Eğer kadın, Allah Azze ve Celle’nin dininde bir ilimle başkalarından ayrıcalıklı olmuşsa, bu konuda erkekler gibi hareket edemez. Evinden çıkma konusunda erkeklerle eşit olamaz. Nitekim rabbimiz kerim kitabında: “(Kadınlar) Evlerinde karar kılsınlar” buyurmuştur. Kadında asıl olan; dışarı çıkmadıkça gideremeyeceği bir ihtiyacı olmadıkça çıkmamasıdır. Böylece durum ortadadır: İlim sahibi olan kadının çıkıp harekete geçmesi ve “davetçi kadın” diye isimlendirilmesi caiz değildir. İlim öğrenmek isteyen kadının ise Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında olduğu gibi mescide çıkması caizdir. Bununla beraber Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “Kadınlar için evleri daha hayırlıdır” buyurmuştur. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kadınların yatsı namazı için bile mescide çıkmalarını onaylamıştır. “Sizden biriniz hanımını yatsı namazına çıkmaktan engellemesin” şeklinde açık yasak da gelmiştir. Muslim’deki hadiste geçtiği gibi kadınlar, sabah namazından örtülerine bürünmüş olarak dönüyorlardı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, beş vakit namazı eda etmeleri için kadınların mescide çıkmalarını onaylamasına rağmen, evlerinin kendileri için daha hayırlı olduğunu açıklamıştır. Eğer burada ilim sahibi bir kadın varsa, diğer kadınlar ilim talebi için de çıkabilir, onun evine gidip oturabilirler. Kadınların ona gidip toplanmalarında engel yoktur. Bütün bunlar imkan ve takat nispetincedir. Ama kadın, erkeklerin çıktığı gibi çıkamaz! Zira bu erkeklere benzemek olur. “ Şeyh el-Elbani’nin sözleri bitti. Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur, kaset 189
Müminlerin Anneleri Perde Arkasından Hadis Rivayet Etmişlerdir

Nesâî, Ebû Abdillah Salim Sebelân'dan rivayet ediyor: Âişe radiyallahu anhâ, ona Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in nasıl abdest aldığını gösterdi ki, onda şöyle geçmektedir: "Başını tam arkasına kadar bir kere mesh etti. Sonra elini (önce) kulaklarına, sonra da yanaklarına değdirdi." Salim der ki: "Ben Âişe'ye mukâteb (anlaşmalı köle) olarak geldim. Karşımda oturur, benimle konuşurdu (benden gizlenmezdi). Bir gün kendisine şöyle dedim: "Bana bereketle dua et!" "Ne oldu ki?" diye sorunca, "Beni Allah azat etti!" dedim. Şöyle dedi: "Allah bunu senin hakkında mübarek kılsın!" Sonra perdeyi indirdi, o günden sonra onu bir daha göremedim.” Sahih. Nesâî (1/73) Elbani, Sahihu Suneni’n-Nesai (97)
Bu rivayette görüldüğü gibi, Salim’in hürlüğüne kavuşması üzerine Aişe radıyallahu anha, perde arkasına geçmiştir. Bu perdeyi kadının ferdî tesettürü olarak yorumlamak mümkün değildir. Zira Salim, bir daha Aişe radıyallahu anhayı hiç göremediğini açıkça söylemiştir. Bu konuda sahabe hanımların perde arkasından hadis aktardıklarına dair birçok tasrihler vardır.
İbn Mulakkin, Bedru’l-Munir’de şöyle der: “Aişe radıyallahu anha ve müminlerin diğer anneleri perde arkasından rivayet ederler, onlardan işitenler böylece rivayette bulunurlardı.” Bu husus, kaynak belirtmeye bile gerek kalmayacak kadar bilinen bir durumdur.” Bedru’l-Munir 9/675, İbn Hacer, Telhisu’l-Habir (4/495).
Şeyh Mukbil b. Hadi’nin bir fetvası şu şekildedir:
Soru 45: Kendilerinden erkeklerin de hadis rivayet ettikleri kadın muhaddisler mevcuttur. Bu konuda görüşünüz nedir?
Cevap: Evet, müminlerin annesi Aişe ve Umm Seleme radıyallahu anhuma böyledirler. Yine onlardan sonra tabiinden Hafsa bt. Sirin, Amre bt. Abdirrahman da böyledirler. Bunlardan sonra da âlimler kadınlardan hadis dinlemeye devam etmişlerdir. Bütün bunlar perde arkasından olduğuna yorumlanır. Zira olnlar Allah Azze ve Celle’den takva üzere idiler. Nitekim Aişe radıyallahu anha hadisinde, O’nun perde arkasından konuştuğu gelmiştir. Bir gün Ebu Hureyre radıyallahu anh gelmiş ve hadis rivayet etmişti. Şöyle diyordu: “Ne diyorsun ey perde sahibi?” Aişe radıyallahu anha ise namaz kılıyordu. Namazdan sonra Aişe radıyallahu anha dedi ki: “Ebu Hureyre nereye gitti?” Ona: “O gitti” dediler. Aişe radıyallahu anha dedi ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sizin şu hızlıca konuşmanız gibi hızlıca konuşmazdı.” Hadis rivayeti perde arkasından olmuştur. Allah yardımcımız olsun. Eğer erkekler takva hususunda onlar gibi olurlar ve muhaddise kadın da takvada Aişe radıyallahu anha gibi olursa inşaallah bunda sakınca yoktur. (Şeyh Mukbil b. Hadi, Fetava’n-Nisa (s.75)
Şeyh Mukbil rahimehullah’ın bu sözünü Hafız Zehebi’nin Siyeru A’lam’da söylediği şu söz desteklemektedir: “Kendilerini hiç görmediğimiz kadınlardan hadis dinledik.”
Kadınlardan Yabancı Erkeklerle Konuşmamak Üzere Biat Alınmıştır
Ümmü Atiye Radıyallahu anha'dan; "Ben de Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e biat edenler arasındaydım. Musibet üzerine çığlık atmamak, ancak mahremimiz olan erkeklerle konuşmak, mahremimiz olmayanlarla konuşmamak üzere Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizden söz aldı.." Hasen. Ahmed (5/85 no:19868) Taberani (25/168)  Hatib (5/98)
Ümmü Afif en-Nehdiyye Radıyallahu anha da şöyle demiştir: “Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) kadınlardan biat alırken biat ettik. Onlardan mahrem olmayan erkeklerle konuşmamak üzere söz alındı ve bize cenaze namazında ölülerimize Fatiha okumamız emrolundu.” Ebu Nuaym Marifetus-Sahabe (no: 7362) İbn Abdilberr el-İstiab (2/132) Taberani (18/343) el-İsabe (4/108) Usdü’l-Gabe (3/452, 3/470)
Sad b. Mesud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizleri kadınlarla konuşmaktan sakındırırım. Zira bir erkek bir kadınla yanlarında mahrem bulunmaksızın halvet ettiklerinde mutlaka (erkek kadına) tamah eder.” Hasen ligayrihi. Hakîm et-Tirmizi Esraru’l-Hac, İbn Hacer el-İsabe (3/82)
Katade radıyallahu anh Mümtehine suresi 12. Ayetinin tefsirinde dedi ki: “Bize anlatıldı ki o gün Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kadınlardan ölü üzerine feryat etmemek ve mahrem olmayan erkeklerle konuşmamak üzere biat aldı.” Sahih mürsel. Durru’l-Mensur (9/494) Taberi (23/342) Abdurrazzak (3/560) sahih isnad ile rivayet etmiştir ancak rivayet mürseldir. İbn Kesir Tefsir (8/100) Fethu’l-Bari (8/640)
el-Hasen rahimehullah dedi ki ki: “Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) kadınlardan biat alırken mahrem olmayan erkeklerle konuşmamayı şart koştu” Sahih mürsel. İbn Sa’d (8/10) bunu İbn Ebi Hatim Tefsirinde (12/305) mürsel olarak sahih isnadla rivayet etmiştir. Bkz.: Elbani ed-Daife (6058) İbn Kesir (8/101)
Bu, Said b. el-Müseyyeb, Muhammed b. Saib el-Kelbî, ve Zeyd b. Eslem’den de rivayet edilmiştir
Said b. el-Museyyeb, Muhammed b. Saib el-Kelbî ve Zeyd b. Eslem, Mumtahine suresi 12. Ayeti hakkında şöyle dediler: “Bu ölüye ağıt yakmaktan, beddua etmekten, elbise yırtmaktan, saç tıraş etmekten, saç yolmaktan, yüzü tırmalamaktan, kadının mahrem olmayan erkeklerle konuşmasından, namahrem erkeklerle halvet etmekten ve yanında mahremi bulunmadan yolculuğa çıkmaktan yasaklamadır.” Begavi Tefsir (8/101) Kurtubi (18/72) İbn Adil el-Lubab (15/247) Salebi el-Keşfu ve’l-Beyan (9/298)
Bu rivayetler birbirini desteklemekte, kadınlardan mahrem olmayan erkeklerle konuşmamak üzere biat alındığı konusunda ilim ifade etmektedir.
Subhaneke'llahumme ve bihamdike ve eşhedu en la ilahe illa ente vahdeke la şerike leke ve estagfiruke ve etubu ileyk.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)