Bismillahirrahmanirrahim.
Çalgı aletleri umumen haram kılınmış olup, bundan yalnızca
def istisna edilmektedir. Defin nikâhta ve bayramlarda çalınması müstehap olup
bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen hadisler nettir.
İhtilaf edilen konu ise iki açıdandır;
* Düğün ve bayram dışında def çalmak veya dinlemek caiz
midir?
* Erkeklerin def çalması caiz midir?
Aşağıda tercüme ettiğim fetvalar her ikisini de yasaklayan
veya haram kılan sarih bir nas bulunmadığından hareketle verilmiş fetvalardır.
Daha önce çeşitli münasebetlerle zikrettiğim gibi Şeyh Mukbil b. Hadi ve Şeyh
Şankıti gibi âlimler de, bu konuda yasaklayıcı sahih ve sarih bir nas
bulunmaması sebebiyle, âlimlerin ihtilaf ettiği bu iki meselede haram
denilemeyeceğini ifade etmişlerdir.
Bu fetvaları görünce, daha önce def çalma hususunda söyleyip
yazdıklarımı bir kenara bırakarak bu ihtilafı kitap ve sahih sünnetin
delillerine arz edip, akla takılan bazı şüpheleri tekrar incelemem gerekti.
Zira İbn Ömer radiyallahu anhuma’nın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
إِنَّ
مُحَرِّمَ الْحَلَالِ كَمُحِلِّ الْحَرَامِ
Bu yüzden muasır âlimlerden bazılarının bu konudaki fetvası
ile, meselenin deliller ışığında incelemesini sunacak, zihne takılan şüphelere
cevap vermeye çalışacağım. Başarı Allah’tandır.
Şeyh Mukbil b. Hâdî rahimehullah’ın Erkeklerin Def Çalması Hakkındaki
Fetvası:
Soru: Def vurarak neşid okumanın hükmü nedir?
Cevap: Bunda sakınca olmadığını umarım. Haram olan şey ise
müziktir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: "Nikâhı defle ilan edin"
buyurmuştur. Yine bir kadın:
"Ey Allah'ın rasulü! Allah seni geri getirirse, başının
üzerinde def çalmayı nezrettim" dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem:
"Nezretti
isen yap, yoksa yapma" buyurdu. Şayet bu günah olsaydı,
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem o anda: "Günah olan hususta nezirde bulunmak yoktur"
buyururdu ve bunu kabul etmezdi..."[2]
Yine Şeyh Mukbil'in
sitesinde yayınlanan ve "Es'iletu Nisai Aden" adlı kasetten
yazıya dökülen bir fetvasında şeyh Mukbil rahimehullah şöyle demiştir:
"İlim ehlinden
bazısı def çalmayı kadınlara tahsis etmiş, bazısı kadınlara tahsis
etmemiştir..."
Aynı kasetten diğer
bir fetvada da şöyle der:
"Kadınların def
çalmasında sakınca yoktur. Erkeklerin def çalmasında ise ihtilaf edilmiştir.
Bana zahir olan ise bunun erkeklere haram olmadığıdır. Çünkü "Nikahı
def ile ilan edin" hadisi genel kapsamlıdır.
Şeyh Halid el-Muslih’in Fetvası
Soru: Erkeklerin def çalmasının hükmü nedir?
Şeyh Halid el-Muslih’in cevabı:
Bismillahirrahmanirrahim.
İlim ehli erkeklerin def çalması hususunda iki görüş
üzerinde ihtilaf etmişlerdir.
Birinci görüş: Erkeklerin düğünlerde ve benzer zamanlarda
def çalması mubahtır. Malikî[3] ve Şafiî[4]
mezheplerinden bana zahir olan ve İmam Ahmed ile ashabının sözlerinin[5] zahiri
bu şekildedir.
İkinci görüş: Erkeklerin düğün ve benzerlerinde def çalması
mekruhtur. Bu da Ebu Hanife’nin[6] mezhebi
olup, Maliki, Şafii ve Hanbeli’lerden bazılarının görüşüdür.[7]
Cumhurun delili; nikâhta kadınlara tahsis söz konusu
olmaksızın def vurmayı teşvik eden hadislerdir. Mesela Aişe radiyallahu anha
hadisinde:
أعلنوا النكاح واضربوا عليه
بالدف
“Nikâhı ilan edin ve onun üzerine def vurun”
buyrulmuştur. Muhammed b. Hâtıb radiyallahu anh’den gelen rivayette de:
فصل ما بين الحلال والحرام الضرب
بالدف
“Helal ile haramı ayıran şey def vurulmasıdır”
buyrulmuştur. Ve bunun gibi daha başka hadisler vardır.
Def vurmayı sadece kadınlara tahsis etme görüşünde olanlar
ise Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında yalnızca kadınların def
çaldıklarına dair rivayetleri delil getirmişlerdir. İbn Hacer, Fethu’l-Bari’de
(9/226): “Bu konudaki kuvvetli hadisler iznin kadınlar hakkında olduğunu
gösteriyor. Kadınlara benzemek hakkındaki yasağın umumiliğinden dolayı erkekler
buna dâhil edilmez.”
Fakat bana zahir olan şudur: O zamanda yalnız kadınların def
çalıyor oldukları bunun erkeklere de mubah olmasına engel teşkil etmez.
Özellikde de vurulan defi erkeklerin dinlemesi, Tirmizî’de (3690) gelen şu
rivayette geldiği gibi caizdir:
“Burayde radiyallahu anh’den:
خرج رسول الله صلى الله عليه وسلم في بعض
مغازيه فلما انصرف جاءت جارية سوداء فقالت: يا رسول الله إني كنت نذرت إن ردك
الله سالماًُ أن أضرب بين يديك بالدف وأتغنى. فقال لها رسول الله صلى الله عليه وسلم:
"إن كنت نذرت فاضربي و إلا فلا"، فجعلت تضرب
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gazvelerinden birine
çıkmıştı. Döndüğü zaman siyah bir cariye gelerek dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Ben, şayet Allah seni selametle
döndürürse önünde def çalıp şarkı söylemeyi adadım.” Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem ona dedi ki:
“Eğer adamışsan çal, aksi halde hayır.” Kadın çalmaya
başladı…” Ebu İsa (et-Tirmizi) dedi ki: “Bu hadis hasen, sahih, garibdir”
Burada erkeklerin kadınlara benzeyeceği şeklinde bir sakıncanın zikredilmesine
gelince, bu durum örf, zaman ve mekâna göre büyük farklılıklar arz eder. Allah
en iyi bilendir.”[8]
Şeyh Suleyman el-Macid’in Fetvası
Soru: es-selamu aleykum. Ey şeyh! Amcamın kızı beş ay
önce evlendi fakat kimse düğününe katılmadı ve orada def de çalınmadı. Beş ay
sonra kutlama yapıldı ve düğün için def vuruldu. Bu kutlamaya katılmanın hükmü nedir?
Cevabınızı bekliyoruz, Allah size hayırlı karşılık versin.
Şeyh Suleyman b. Abdillah el-Macid’in cevabı: Aleykum
selam ve rahmetullahi ve berakatuhu. Âlimler, düğünler dışında def çalmanın
cevazı hakkında ihtilaf etmişlerdir. Caiz olduğunu söyleyenler, sünnette
bayramlarda, düğünlerde ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
yolculuktan dönüşünde varid olan def çalmayla ilgili rivayetleri delil
getirmişlerdir. Nitekim Tirmizî’de Burayde radiyallahu anh’den sabit olduğuna
göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gazvelerinden birinden döndüğü
zaman siyahi bir cariye gelerek:
“Ey Allah’ın rasulü! Allah seni selametle
döndürürse önünde def çalıp şarkı söyleyeceğim” diye adakta bulundum” dedi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Adadıysan çal, yoksa çalma” buyurdu.
Bilindiği gibi masiyet (haram) olan bir hususta adak olmaz ve böyle bir adak
yerine getirilmez. Tercihe şayan olan görüş budur. Allah en iyi bilendir.”[9]
Yukarıdaki fetvalarda zikredilen Burayde radiyallahu anh
hadisinin tam metni şu şekiledir:
خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ فِي بَعْضِ مَغَازِيهِ فَلَمَّا انْصَرَفَ جَاءَتْ جَارِيَةٌ سَوْدَاءُ
فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ اللَّهِ إنِّي كُنْتُ نَذَرْتُ إنْ رَدَّك اللَّهُ
صَالِحًا أَنْ أَضْرِبَ بَيْنِ يَدَيْكَ بِالدُّفِّ وَأَتَغَنَّى، قَالَ لَهَا:
إنْ كُنْتِ نَذَرْتِ فَاضْرِبِي وَإِلَّا فَلَا، فَجَعَلَتْ تَضْرِبُ، فَدَخَلَ
أَبُو بَكْرٍ وَهِيَ تَضْرِبُ، ثُمَّ دَخَلَ عَلِيٌّ وَهِيَ تَضْرِبُ، ثُمَّ
دَخَلَ عُثْمَانُ وَهِيَ تَضْرِبُ، ثُمَّ دَخَلَ عُمَرُ فَأَلْقَتْ الدُّفَّ تَحْتَ
اسْتِهَا ثُمَّ قَعَدَتْ عَلَيْهِ، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إنَّ الشَّيْطَانَ لَيَخَافُ مِنْكَ يَا عُمَرُ، إنِّي كُنْتُ
جَالِسًا وَهِيَ تَضْرِبُ، فَدَخَلَ أَبُو بَكْرٍ وَهِيَ تَضْرِبُ، ثُمَّ دَخَلَ
عَلِيٌّ وَهِيَ تَضْرِبُ، ثُمَّ دَخَل عثمان وهي تضرب، فلما دخلت أنت يا عمر ألقت
الدف.
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gazvelerden birine
çıkmıştı. Döndüğünde siyahi bir cariye geldi ve dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Eğer Allah seni selametle döndürürse
önünde def çalıp şarkı söylemeyi adamıştım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem ona:
“Eğer adadıysan çal, yoksa çalma” buyurdu. Bunun
üzerine kadın def çalmaya başladı. Ebu Bekr radiyallahu anh girdi, o def
çalmaya devam ediyordu. Sonra Ali radiyallahu anh girdi, o def çalmaya devam
ediyordu. Sonra Osman radiyallahu anh girdi, o def çalmaya devam ediyordu.
Sonra Ömer radiyallahu anh girdi, bunun üzerine kadın defi kıçının altına attı
ve üzerine oturdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Muhakkak ki şeytan senden korkar ey Ömer! Ben otururken
şu kadın def çalıyordu, Ebu Bekr girdi, çalmaya devam etti, sonra Ali girdi,
çalmaya devam etti, sonra Osman girdi, çalmaya devam etti. Sen girince ey Ömer,
kadın defi atıverdi.”[10]
Görüldüğü gibi düğün veya bayram haricinde bir vakitte
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ebu Bekir, Ali ve Osman radiyallahu
anhum defi dinlemişlerdir. Şayet bu haram olsaydı, Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem haram olan bir adağın yerine getirilmesine de, bu def sesini ashabının
dinlemelerine de karşı çıkardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şayet
adadıysan, çal, aksi halde yapma” demiş, düğün ve bayram dışında cariyelerin
def çalıp söyledikleri şarkıyı dinlemenin tenzihi kerahetten uzak olmadığına
işaret etmiştir.
Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan:
أَنَّ امْرَأَةً، أَتَتِ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَتْ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنِّي نَذَرْتُ أَنْ أَضْرِبَ
عَلَى رَأْسِكَ بِالدُّفِّ، قَالَ: «أَوْفِي بِنَذْرِكِ»
“Bir kadın Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek: “Ey
Allah’ın rasulü! Ben senin başın üzerinde def çalmayı adadım” dedi. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Adağını yerine getir” buyurdu.”[11]
Cabir radiyallahu anh’den:
كَانَتِ امْرَأَةٌ تُغْنِّي عِنْدَ عَائِشَةَ
بِالدُّفِّ عِنْدُ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَلَمَّا دَخَلَ
عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ جَعَلْتِ الدُّفَّ تَحْتَ
رِجْلِهَا وَأَمَرَتِ الْمَرْأَةَ فَخَرَجَتْ، فَلَمَّا دَخَلَ عُمَرُ قَالَ لَهُ
رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «هَلْ لَكَ يَا ابْنَ
الْخَطَّابِ فِي ابْنَةِ أَخِيكَ، فَعَلَتْ كَذَا وَكَذَا» فَقَالَ عُمَرُ رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهُ: يَا عَائِشَةُ أَعِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ، فَقَالَ: «دَعْ عَنْكَ ابْنَةَ أَخِيكَ» فَلَمَّا خَرَجَ عُمَرُ
قَالَتْ عَائِشَةُ: كَانَ الْيَوْمَ حَلَالًا، فَلَمَّا دَخَلَ عُمَرُ كَانَ
حَرَامًا؟ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ: «لَيْسَ كُلُّ النَّاسِ مُرْخًى عَلَيْهِ»
“Bir kadın Aişe radiyallahu anha’nın ve Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in yanında def ile şarkı söylüyordu. Ömer b. El-Hattab radiyallahu
anh girince defi ayakları altına koydu ve Aişe radiyallahu anha kadının
çıkmasını söyledi. Kadın da çıktı. Ömer radiyallahu anh girince Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Ey İbnu’l-Hattab! Kardeşinin kızı şöyle şöyle yapabilir
mi?” Ömer radiyallahu anh:
“Ey Aişe! Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında mı
(bunu yaptırıyorsunuz)?” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki:
“Yeğenini bırak” Ömer radiyallahu anh çıkınca Aişe radiyallahu
anha dedi ki:
“Bugün bu helaldi, Ömer girince haram mı oldu?” Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Herkes bu konuda yumuşak davranmaz”[12]
İbnu’l-Kayserani, es-Sema adlı risalesinde (s.51) şöyle der:
“Def çalmak ve onu dinlemeye gelince, deriz ki bu bir sünnettir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem onu dinlemiş ve def vurulmasını emretmiştir. Buna
ancak sünnete muhalefet eden bir cahil karşı çıkar. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem:
“Kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir”
buyurmuştur.
Aişe radiyallahu anha’dan:
سَافَرَ سَفَرًا فَنَذَرَتْ جَارِيَةٌ مِنْ قُرَيْشٍ: إِنِ اللَّهِ
عَزَّ وَجَلَّ رَدَّهُ أَنْ تَضْرِبَ فِي بَيْتِ عَائِشَةَ
بِدُفٍّ، فَلَمَّا رَجَعَ رَسُول اللَّهِ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَاءَتِ
الْجَارِيَةُ، فَقَالَت عَائِشَة للنَّبِي - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم َ
-: هَذِهِ فُلانَةُ بِنْتُ فُلانَةٍ نَذَرَتْ إِنْ رَدَّكَ اللَّهِ تَعَالَى أَنْ
تَضْرِبَ فِي بَيْتِي بِدُفٍّ، قَالَ: فَلْتَضْرِبْ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir yolculuğa
çıkmıştı. Kureyş’ten bir cariye de:
“Muhakkak ki Allah Azze ve Celle onu geri döndürürse
Aişe’nin evinde def çalacağım” diye adakta bulundu. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem döndüğü zaman cariye geldi ve Aişe radiyallahu anha, Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’e:
“Şu falan kızı filan, Allah Teâlâ seni geri döndürürse
evimde def çalacağına dair adakta bulunmuş” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem:
“Çalsın o halde” buyurdu.” [13]
İbnu’l-Kayserani şöyle demiştir: “Bu hadisin isnadı muttasıl
ve ravileri sikadırlar. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Masiyet
(günah) olan hususta adak yerine getirilmez” buyurmamıştır. Şayet def çalmak
masiyet (haram) olsaydı elbette ona adağı için kefaret vermesini emreder, böyle
bir şey yapmasına mani olurdu.”
Derim ki: Kayserani “isnadı muttasıl” derken yanılmıştır.
Zira Şa’bi, Aişe radiyallahu anha’dan işitmemiştir. “Ravileri sikadırlar”
derken de yanılmıştır. Zira ravilerinden Abdurrahman b. İshak zayıftır. Lakin
Burayde radiyallahu anh hadisi bu hadisin şahididir.
Hafız İbn Tahir el-Kayserani’nin def hakkında sünnet
demesini destekleyen rivayet şudur:
Iyaz el-Eşari radiyallahu anh, bayram günü uğradı ve şöyle
dedi:
مَالِي لَا أَرَاهُمْ يُقَلِّسُونَ، فَإِنَّهُ مِنَ السُّنَّةِ.
قَالَ زِيَادٌ فَسَّرَ هُشَيْمٌ. " التَّقْلِيسَ: الضَّرْبُ بِالدُّفِّ
“Neden taklis yaptıklarını görmüyorum? Zira bu
sünnettendir.” Ravilerinden Ziyad b. Eyyub dedi ki: “Huşeym, taklis: def
çalmaktır” diye açıkladı.[14]
1. Şüphe: Ömer radiyallahu anh’ın def sesi işittiğinde karşı çıktığı
rivayet edilmiştir.
Düğün ve bayram dışında def çalınmasını mekruh görenler bunu
delil getirmişlerdir. Ancak bu konuda gelen rivayetler hem metin hem isnad
bakımından sabit olmamıştır:
* Hatib el-Bağdadi,… Asım b. Hilal – Eyyub - İbn Sirin
isnadıyla dedi ki: “Ömer radiyallahu anh def veya davul sesi işittiği zaman,
ona düğün veya sünnet (hitan) kutlaması olduğu söylenirse karşı çıkmaz, sükût
ederdi.”[16]
Cevap: Bu rivayet, isnadında bulunan Asım b. Hilal el-Bariki
ve isnadındaki inkıta sebebiyle zayıftır. Yahya b. Main, Asım b. Hilal’in zayıf
olduğunu söylemiştir. Nesai ve başkaları da: “Kuvvetli değil” demişlerdir. Ebu
Zur’a da: “Eyyub es-Sahtiyani’den münker rivayetlerde bulundu” demiştir. Bu
rivayet de Asım’ın Eyyub’dan rivayetlerindendir. İbn Hibban ise: “İsnadları
değiştirirdi. Öyle ki onunla hüccet getirmek bâtıl bir hale geldi” demiştir.
Nitekim İbn Kesir bu rivayeti Musnedu’l-Faruk’ta (1/47) zikrederek, illetli bir rivayettir demiştir.
* Ma’mer b. Raşid; Eyyub – İbn Sirin tarikiyle rivayet
ediyor: “Ömer b. El-Hattab radiyallahu anh bir ses veya def işitirse: “Bu
nedir?” derdi. “Düğün veya hitan (sünnet töreni) derlerse susardı” lafzıyla
rivayet etmiştir.[17]
Cevap: Bu isnad munkatıdır. İbn Sirin, Ömer radiyallahu
anh’den işitmemiştir.
* İbn Ebi Şeybe; İbn Uleyye – Eyyub – İbn Sirin yoluyla
rivayet ediyor: “Bana haber verildi ki,
Ömer radiyallahu anh çirkin bulduğu bir ses işitince onu sorar, eğer düğün veya
hitan derlerse onaylardı.”[18]
Cevap: Bu isnad da munkatı olup, işitilen sesin mahiyeti
tasrih edilmemiştir.
* Said b. Mansur; İsmail b. İbrahim – Eyyub – Muhammed b.
Sirin yoluyla rivayet ediyor: “Bana haber verildi ki; Ömer radiyallahu anh
çirkin bulduğu bir ses işitince onu sorar, ona düğün veya hitan denilirse
onaylardı.”[19]
Cevap: Bu isnad da munkatıdır. İbn Sirin, Ömer radiyallahu
anh’den işitmemiştir. Yine işitilen ses meçhuldür.
* Musedded; Hammad – Eyyub – İbn Ömer radiyallahu anhuma
isnadıyla: “Ömer radiyallahu anh bir ses işittiği zaman irkilir, ona hitan veya
düğün olduğu söylenirse sükût ederdi.”[20]
Cevap: Bu isnad da munkatıdır. Eyyub es-Sahtiyani, İbn Ömer
radiyallahu anhuma’dan işitmemiştir. Ayrıca metinde geçen sesin ne sesi olduğu
belirtilmemiştir.
Bu isnadların tamamı Eyyub es-Sahtiyani üzerinde
dönmektedir. Bazı muhaddisler, Eyyub’dan bunu zayıf bir ravi olan Asım b. Hilal’in
rivayet ettiğini, diğerlerinin bu rivayeti ondan aldıklarını zikretmişlerdir.
Neticede hem isnad, hem de metin olarak burada defin
aleyhine bir hüccet söz konusu değildir.
2. Şüphe: Erkek sahabelerin def çaldığı rivayet edilmemiştir.
Cevap: Bu durum erkeklerin def çalmasının haram olmasını
gerektirmez. Zira def çalmak eğlence babındandır. İbadet babından değildir.
Şayet bu ibadet konusunda olsaydı, burada sahabeden örneklik aramak gerekirdi.
Fakat bu mesele eşya (ibadet haricinde kalan meseleler) babından olduğu için
bunu yasaklayan ve haram kılan delilin bulunması gerekir. Hanefilerin: “Bunun
kadınlara benzemek olacağı” iddiası ise geçersizdir. Zira bu örfi bir durum
olup, örfler zaman ve mekâna göre farklılık arz eder. Nitekim Tacuddin
es-Subki, Tabakatu’ş-Şafiiyye’de şöyle der:
“Def çalmanın cevazını yalnızca kadınlara tahsis etmesi
el-Halimi’nin tuhaflıklarındandır. Cumhur, bu konuda erkek ile kadın arasında
fark görmemişlerdir. Babam İmam Takiyuddin es-Subki, Halimi’nin bu ayrımının
zayıf bir görüş olduğunu söylemiştir.”[21]
Ömer radiyallahu anh, Şam’a geldiği zaman onu defler ve
kılıçlarla raksederek çiçeklerle karşılamışlar, Ömer radiyallahu anh, Ebu
Ubeyde radiyallahu anh’e:
“Bu da ne, onlara engel olun” demiş, Ebu Ubeyde radiyallahu
anh:
“Ey müminlerin emiri, bu onların âdetidir” deyince,
Makrizi el-Mevaiz ve’l-İtibar’da, bu rivayette geçen taklis’in
def çalmak olduğunu açıklamıştır.[23]
Taberi, Tarih’inde şöyle zikreder: “Halid (b. Velid)
radiyallahu anh Hire’ye döndüğü zaman, el-Ka’kaa radiyallahu anh Hire’lilere
def aldırdı ve onlar da çıkıp onu def çalarak (taklis) ile karşıladılar.
Birbirlerine:
Belazuri, Ebu Hafs ed-Dımeşki yoluyla Said b. Abdilaziz’den
rivayet ediyor: “Ebu Ubeyde radiyallahu anh Mi’ratu Humus’a uğradığı zaman
oranın halkı çıkıp kendisini def çalarak karşıladılar.”[25]
3. Şüphe: Sahabe “Düğünde def çalmaya ruhsat verildi” dediğine göre başka
zaman bunun yasak olduğu anlamına gelmez mi?
Cevap: Öncelikle bu rivayetin tarik ve metinlerine
baktığımda, onların ruhsata söz konusu ettikleri şeyin def değil, cariyelerden
şarkı dinlemek olduğunu gördüm.
* İbn Ebî Şeybe, Şureyk – Ebu İshak – Amir b. Sa’d yoluyla:
“İbn Mes’ud ve Karaza b. Kab’ın yanına girdim. Yanlarında şarkı söyleyen
cariyeler vardı. Dedim ki:
“Siz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı
olduğunuz halde bunu mu yapıyorsunuz?” Dedi ki:
Bu isnadda Şureyk’in hıfzı kötüdür. Bununla beraber ruhsatın
söz konusu edildiği şey cariyelerin söylediği şarkıyı dinlemek hakkındadır. Def
hakkında değildir.
* Ebu Davud et-Tayalisi; Şu’be – Ebu İshak – Amir b. Sa’d
el-Beceli yoluyla: “Sabit b. Vedia ve Karaza b. Ka’b el-Ensari’yi bir düğünde
gördüm. Şarkı başladı. Onlara bu konuyu söylediğimde dediler ki:
Bu isnad kuvvetlidir. Yine metinde ruhsata söz konusu edilen
şey def değil, şarkıdır.
* İbn Ebi Şeybe; Gunder – Şu’be – Ebu İshak – Amir b. Sa’d
yoluyla: “Sabit b. Vedia ve Karaza b. Kab ile beraber bir düğünde idim. Şarkı
sesi işitince: “İşitmiyor musunuz?” dedim. Dediler ki:
Yine bu da bir önceki gibidir. Zuheyr’in Ebu İshak’tan
rivayeti de aynı şekildedir ve bu Ebu İshak’ın rivayetinden daha sahihtir. Bunu
Muhammed b. Ca’fer – Şu’be yoluyla; Hâkim rivayet etmiş, sahih olduğunu
söylemiş, Zehebi de onaylamıştır.
Hâkim (348) şöyle rivayet ediyor: Ali b. İsa b. İbrahim –
Ahmed b. Necdeh – Yahya b. Abdilhamid – İsrail – Osman b. Ebi Zur’a – Amir b.
Sa’d el-Beceli yoluyla:
“Karaza b. Ka’b, Ebu Mes’ud ve Zeyd b. Sabit’in yanlarına
girdim, bir de ne göreyim! Yanlarında cariyeler şarkı söylüyorlardı. Onlara:
“Sizler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı
olduğunuz halde bunu mu yapıyorsunuz?” Dediler ki:
“Dinleyeceksen dinle, yoksa geç git. Zira Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem bize düğünde eğlenceye ve ölü için ağıt yakmadan
ağlamaya ruhsat verdi.” Hâkim dedi ki:
“Yahya el-Himmani böyle rivayet etmiştir, bunu mahfuz
görmüyorum. Doğru şeklini Ebu İshak rivayet etmiştir.”
Sahabenin, def çalınmasını düğün ve bayrama has olarak anlamadıkları sabit
olmuştur:
Ebu’l-Huseyn el-Medaini (Halid b. Zekvan) dedi ki:
كُنَّا
بِالْمَدِينَةِ يَوْمَ عَاشُورَاءَ، وَالْجَوَارِي يَضْرِبْنَ بِالدُّفِّ،
وَيَتَغَنَّيْنَ، فَدَخَلْنَا عَلَى الرُّبَيِّعِ بِنْتِ مُعَوِّذٍ، فَذَكَرْنَا
ذَلِكَ لَهَا، فَقَالَتْ: دَخَلَ عَلَيَّ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ صَبِيحَةَ عُرْسِي، وَعِنْدِي جَارِيَتَانِ يَتَغَنَّيَانِ،
وَتَنْدُبَانِ آبَائِي الَّذِينَ قُتِلُوا يَوْمَ بَدْرٍ، وَتَقُولَانِ، فِيمَا
تَقُولَانِ: وَفِينَا نَبِيٌّ يَعْلَمُ مَا فِي غَدِ، فَقَالَ: «أَمَّا هَذَا
فَلَا تَقُولُوهُ، مَا يَعْلَمُ مَا فِي غَدٍ إِلَّا اللَّهُ»
“Biz Aşura günü Medine’de idik. Cariyeler def çalıp şarkı
söylüyorlardı. Rubeyyi bt. Muavviz radiyallahu anha’nın yanına gittik ve ona bu
durumu anlattık. O da dedi ki:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gelin olduğum
gecenin sabahında yanıma geldi. Yanımda iki cariye şarkı söylüyor ve Bedir günü
öldürülen babalarımı anıyorlardı. “Aramızda yarın ne olacağını bilen bir nebî
var” demeye başladılar. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
Buhârî’nin rivayetinde bu cariyelerin def çaldıkları da
tasrih edilmektedir. Abd b. Humeyd’in rivayetinde: “Kadınlar def çalıyorlardı,
bunu Rubeyyi bt. Muavvize sordum…” şeklindedir.
Bu rivayette görüldüğü gibi, sahabeden Rubeyyi bt. Muavviz
radiyallahu anha, kendisinin düğününde çalınan defi, düğün veya bayram dışında
bir günde def çalmanın caiz olduğuna delil getirmiştir. Dolayısıyla düğün ve
bayram dışında def çalınması caiz değil diyenin herhangi bir sabit dayanağı
yoktur.
4. Şüphe: İbn Abbas radiyallahu anhuma’nın def hakkındaki sözü
Beyhaki; Said b. Mansur – Ebu Avane - Abdulkerim el-Cezeri –
Ebu Hişam el-Kufî yoluyla rivayet ediyor: İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
Şeyh el-Elbani dedi ki: “Eğer Ebu Haşim el-Kufi diye adı
geçen zat, Sa’d olarak adlandırılan Ebu Haşim es-Sencari ise, bu sahih bir
isnaddır. Abdulkerim el-Cezeri’nin ondan rivayette bulunduğu zikredilmiştir.
Fakat ben onun kufeli olduğunu zikredeni görmedim. İbn Hibban’ın es-Sikat’ta
zikrettiğine göre (4/296) o Dımeşk’te yerleşmiştir. Doğrusunu Allah en iyi
bilendir.”
Şeyh el-Elbanî’nin sözlerinden anlaşılacağı üzere Ebu Haşim
el-Kufi meçhuldür. Bu kişinin Ebu Haşim es-Sincari ile aynı kişi olduğu zannı
zayıftır ve Şeyh el-Elbani bu konuda bir delil getirememiş ve “şayet, bu kişi o
ise isnadı sahihtir” demiştir. Fakat görünen o ki, Kufe’li olan Ebu Haşim
meçhul bir kimsedir. Ebu Avane’nin Abdulkerim el-Cezeri’den işittiği sabit
olmamıştır. Nitekim Ebu Avane bunu an’ane ile rivayet etmiştir.
Her halukarda rivayet mevkuftur, hüccet olmaz. Üstelik
isnadı da illetlidir. Abdulkerim el-Cezeri’nin rivayetinde mahfuz şekli şöyle
olsa gerek:
Sufyan – Abdulkerim (el-Cezeri) – Kays b. Hebter – İbn Abbas
radiyallahu anhuma yoluyla rivayet ediyor: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Muhakkak ki leş, kumar ve davul haramdır.” İbn Abbas
radiyallahu anhuma dedi ki:
Aynısını Ma’kil b. Ubeydillah el-Cezeri; Abdulkerim – Kays
b. Hebter – İbn Abbas radiyallahu anhuma yoluyla rivayet etmiştir.[32]
Burada bunun, İbn Abbas radiyallahu anhuma rivayetinin
mahfuz şekli olabileceğini söylememin sebebi, Abdulkerim el-Cezeri ile İbn
Abbas radiyallahu anhuma arasındaki vasıtanın: Kufe’li sika bir ravi olan Kays
b. Hebter oluşudur. Kays’ın künyesi bilinmemektedir. Nispesi el-Kufi’dir. Ebu
Avane ezberinden rivayet ettiğinde yanılan bir ravidir. Dolayısıyla defin
zikredildiği rivayetin isnadında ve bunu mevkuf rivayet etmede yanılmış olması
muhtemeldir. Mahfuz olan rivayet ise hem merfudur, hem de bunda def
zikredilmemektedir. Allah en iyi bilendir.
5. Şüphe: Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’ın ashabı defleri
parçalıyorlardı
Cevap: Bu konudaki rivayetin tam metni görüldüğünde defe
mutlak karşı çıkmaya delil olamayacağı açıktır:
Bunu İbn Ebî Şeybe: “İbn Mes’ud’un öğrencileri düğünlerde
ellerinde def olan cariyelerle karşılaştıklarında defleri yararlardı” lafızyla
rivayet etmiştir.[33]
Lakin bu iki açıdan hüccet olmaz;
Birincisi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
düğünlerde def çalınmasını teşvik ettiği sabittir.
İkincisi bu fiil, İbn Mes’ud radiyallahu anh’ın
öğrencilerine aittir. Maktu rivayetler hüccet değildir, üstelik Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olanlara aykırıdır.
Yine burada şunu hatırlatmakta fayda var: “Şeyh el-Elbani,
Hasen el-Basri’nin şu sözünü zikreder:
“Deflerin müslümanların işiyle bir ilgisi yoktur, Abdullah
(b. Mesud)un arkadaşları deflerin derilerini parçalıyorlardı.”
El-Elbani buna kaynak olarak el-Hallal’ın el-Emru
bi’l-Ma’ruf kitabını verir. Fakat el-Hallal’ın kitabında isnad zikredilmeyip,
“Ruviye” (rivayet edildi ki) şeklinde meçhul siga ile aktarılmıştır. Fakat İbn
Mes’ud’un ashabının fiili İbn Ebî Şeybe’nin Musannef’inde sabit olduğu için
el-Elbani bunu zikreder. Yani “Müslümanlarla defin ilgisi yoktur” sözü de Hasen
el-Basri’den sabit değildir.
6. Şüphe: Ebu Bekr radiyallahu anh defle şarkı söyleyen cariyeler hakkında:
“Şeytan mizmarı” tabirini kullanmıştır.
Cevap: Bu konuda İbnu’l-Habbaz diye meşhur Hafız Ebu Bekr
Muhammed b. Abdillah b. Ahmed b. Habib el-Âmirî el-Bağdadi (vefatı: 530 h.)şöyle
der: “Kim Ebu Bekr radiyallahu anh’ın “şeytan mizmarı” şeklindeki
adlandırmasına dayanarak hüküm verirse, çeşitli açılardan yanlış anlamış ve
hata etmiş olur:
Birincisi: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in onun sözünü
reddetmesi, şarkı söyleyenlere sert davranmasından dolayı onu azarlaması ve Ebu
Bekr radiyallahu anh’ın, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in söylediğine
dönmüş olmasına rağmen, bu kimsenin, Ebu Bekr radiyallahu anh’ın o sözüne
tutunması hatadır.
İkincisi: Bu görüşte olan kimsenin, Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem’in dinlemesi ve helal oluşu gerektirdiğinde şüphe bulunmayan
onayından yüz çevirip, Ebu Bekr radiyallahu anh’ın sözünün mutlak ifadesine
bağlanması hatadır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bâtıl üzere
olmayacağını bilmesine rağmen Ebu Bekr radiyallahu anh’ın, Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in hazır bulunup onayladığı bir hususun haram
olduğuna inanması imkânsızdır. Sahih olan şöyle demektir:
Ebu Bekr radiyallahu anh’In sözünden ona uygun mananın
anlaşılması olup, o da şudur: “Ebu Bekr radiyallahu anh def çalmayı ve şiir
okumayı, ibadet sayılmayan mubahlar cümlesinden kabul etmekle birlikte,
nübüvvet makamına olan tazimi, risalet makamına ihtiramı ve bu makamın
ihtişamının yüceliğinden dolayı kerim vicdanı onu Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’in huzurunu eğlence görüntüsünden tenzihe yöneltti ve bu yüce mevkide
zikir ve ibadetle meşgul olmanın daha uygun olacağını düşündü. Bu sebeple de
haram olduğu için değil, saygısı dolayısıyla bundan men etti. Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem de onun bu davranışı hoş karşılamamasını iki husustan dolayı
reddetti:
Birincisi: Ümmetine genişlik, yumuşaklık ve bazı durumlarda
ferahlık olarak şeriatinde meşru kılınmış bir şeyin haram olduğunun zannedilmemesi
için.
İkincisi: Kalplerinin bazı mubah davranışlarla yatışması ve
ibadet vazifelerine daha canlılık duymaları için, ailesi ve ümmetine karşı
güzel ahlak ve gönül genişliği izhar etmesi. Nitekim Ebu Bekra radiyallahu anh’ın:
“Kur’an mı, şiir mi?” diye sorduğunda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir
süre bundan, bir süre ondan buyurmuştu.”[34]
Sonuç:
* Haram kılınan çalgılardan def istisna edilmiştir ve
nikâhta def çalınması teşvik edilmiştir.
* Bayramlarda def çalındığı sünnette sabit olmuştur.
* Düğün ve bayram dışında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem ve sahabesinin def dinledikleri, bunu haram görmedikleri sabit olmuştur.
* Düğün ve bayram dışında def çalınması ve dinlenmesinin
tenzihî kerahetten uzak olmayışına işaret edilmiştir. Zira Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Şayet adamadıysan bunu yapma” buyurmuştur. “Bunu
yapma” sözünün cariyelerin söylediği şarkıyı dinlemenin keraheti hakkında
olması da ihtimal dâhilindedir. Ebu Bekr radiyallahu anh bayram günü def çalan
cariyeleri görünce:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında şeytan
çalgısı mı?” diye itiraz etmiş, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onun
itirazına mani olmuş, fakat “Def şeytan çalgısı değildir” gibi bir söz
de söylememiştir. Defin haramlıktan istisna edildiği sabit olduğuna göre, bu
mubah ile fazlaca meşgul olmanın şeytanın sevdiği bir iş olabileceği akla
gelmektedir. Zira neşid ve mubah şarkılarla meşguliyet kişiyi Kur’an ve hadis
ile meşgul olmaktan alıkoyar.
* Erkeklerin def çalmaları halinde kadınlara benzemiş
olacağı iddiası bazı ilim ehlinin şahsi kanaatlerinden ibarettir ve hüccet
değildir. Zira örfler zaman ve mekâna göre farklılık arz eder. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem defe musaade ederken ve nikâhta çalınmasına teşvik
ederken: “Defi kadın çalar, erkekler kadınlara benzemesin” diye bir
yasaklama yapmamıştır. Hatta bazı lafızlarda: “Vadribû”, “Deffifu” şeklinde
erkeklere hitap eder bir lafız varid olmuştur ki, bunun zahiri erkeklerin def
çalmasına delalet eder. Nitekim Ömer radiyallahu anh’ın Şama gittiği zaman
kendisini karşılamak için huzurunda def çaldıklarını görünce önce karşı çıkmak
istemiş, bunun onların adeti olduğu söylenince izin vermiştir.
Allah en iyi bilendir.
[1]
Hasen. Taberânî Evsat (8/67) Ebu Bekr en-Nisaburi Fevaid (el yazma no: 98)
İbnu’l-Kayserani es-Sema (s.51-52)
[2]
Şeyh Mukbil b. Hadi, Garatu'l-Eşrita (2/483-484)
[3]
Bkz.: Haşiyetu’d-Dusuki (2/338) Mevahibu’l-Celil (4/7)
[4]
Bkz.: Esne’l-Metalib (4/345) Heytemi Fetava’l-Kubra (4/356)
[5]
Bkz.: el-İnsaf (8/342) Metalibu Uli’n-Nuha (5/341)
[6]
Bkz.: Bahru’r-Raik (7/88) Reddu’l-Muhtar (5/483)
[7]
Bkz.: mevhibu’l-Celil (4/7) Esne’l-Metalib (4/345) Keşşafu’l-Kına (5/384)
[10]
Sahih. Tirmizî (3690) İbn Hibbân (10/233) Ahmed (5/356) Abdulhak el-İşbili
Ahkamu’s-Sugra (2/846) Beyhaki (10/77)
[11]
Hasen. Ebû Dâvûd (3312) İbnu’l-Munzir el-Evsat (7162) el-Elbani es-Sahiha
(2261)
[12]
Hasen. Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (2/56)
[13]
El-Muhallisiyyat (1667) Kayserani es-Sema (s.55)
[14]
Sahih. İbn Mâce (1302) Buhârî Tarih (7/19) Taberânî (17/371) Hatib Tarih
(1/207) İbn Asakir Tarih (19/212, 47/252) el-Muhallisiyyat (1156) İbnu’l-Kayserani
es-Sema (s.55) İbn Mace’nin isnadına Şureyk olduğu için el-Elbani zayıf dese
de, daha başka birçok tariklerden bu sabit olmuştur.
[15]
el-Hallal, el-Emru bi’l-Ma’ruf (s.182)
[16]
Zayıf. Tarihu Bağdat (5/415)
[17]
Zayıf. Abdurrazzak Musannef (19738) Beyhaki (7/463)
[18]
Zayıf. İbn Ebî Şeybe (16659)
[19]
Zayıf. Said b. Mansur (632)
[20]
İbn Hacer, Metalibu’l-Aliye (1725)
[21]
Tabakatu’ş-Şafiiyye (4/339)
[22]
Hasen. İbn Zencuye el-Emval (633) Ebu Ubeyd el-Emval (425) İbn Muhenna Tarihu
Dariya (s.96) Belazuri Futuhu’l-Buldan (no: 372) İbn Asakir (32/116) Bkz.: Said
el-Efgani, Esvaku’l-Arab (s.373) Cevad Ali, el-Mufassal Fi Tarihi’l-Arab
(9/123)
[23]
El-Mevaiz ve’l-İtibar (3/371)
[24]
Taberi Tarih (3/379)
[25]
Belazuri Futuhu’l-Buldan (no:355) İbnu’l-Adim Bugyetu’t-Taleb (1/585)
[26]
Hasen ligayrihi. İbn Ebî Şeybe (16662)
[27]
Sahih. Tayalisi, Musned (1317)
[28]
Sahih. İbn Ebî Şeybe (16664)
[29]
Sahih. İbn Mâce (1897) Taberani (24/273) Abd b. Humeyd (1589) Rubeyyinin
sözünden itibaren: Buhârî (4001) Ebû Dâvûd (4922) Tirmizî (1115) Nesâî
Sunenu'l-Kubrâ (5538)
[30]
Zayıf. Beyhaki (10/222)
[31]
Sahih. Bezzar (Zevaidu’l-Bezzar 1/622 no:1116);
[32]
Sahih. Taberânî (12/103) Darekutni (3/7)
[33]
Sahih maktu. İbn Ebî Şeybe (16670)
[34]
Kettani, Teratibu’l-İdariyye (terc.: 2/189-190) Ebu Bekra radiyallahu anh’den
zikredilen rivayeti Ebu Abdirrahman es-Sulemi, es-Sema adlı risalesinde (s.7)
zayıf bir isnad ile tahric etmiştir.