Şeyh Ebu Muâz el-Çubukâbâdî der ki: “Bize Şeyh Subhi
es-Samarrâî umumî icazetle rivayet etti; o; Ebu’s-Sâika’dan, o; Huseyn b.
Muhsin el-Ensarî’den, o; Muhammed b. Nasır el-Hazimî’den, o; Muhammed Âbid
es-Sindî’den, o Şeyh Salih el-Fullanî’den, o; Şeyh eş-Şerif Molla Suleyman
ed-Der’î’den, o; Şeyh Hasen el-Uceymî’den, o; Eş-Şems Muhammed b. Alaiddin
el-Babilî’den, o; Ahmed b. Halil es-Subkî’den, o; En-Necm Muhammed
el-Gaytî’den, o; Abdulhak es-Sinbâtî’den, o; el-Hafız İbn Hacer
el-Askalanî’den, o; Abdullah b. Muhammed b. Muhammed b. Suleyman
en-Nisaburî’den, dedi ki: “Bize İbrahim b. Muhammed b. Ebi Bekr et-Taberî haber
verdi, o; Ebu’l-Hasen İbni’l-Mukayyer’den, dedi ki: “Bize Ebu’l-Fadl Muhammed
b. Nasır haber verdi, dedi ki: “Bize Ebu’l-Kasım Abdurrahman b. Ebi Abdillah b.
Mende haber verdi, dedi ki: “Bize Ebu Muhammed Abdurrahman b. Ebi Hâtim Muhammed
b. İdris er-Razî haber verdi”, dedi ki: “Bize Kesir b. Şihab el-Kazvinî
el-Muzhicî tahdis etti”, dedi ki: “Bize Muhammed b. Said b. Sabık tahdis etti”,
dedi ki: “Bize Ebu Ca’fer, er-Rabî’ (b. Enes)’ten, o; Ebu’l-Aliye’den tahdis
etti,
Ebu’l-Aliye (Rufey’ b. Mihran) rahimehullah dedi ki: “Abdullah
b. Mes’ud radiyallahu anh, arkadaşları arasında oturuyorken, birisi:
“Kalkayım da şu ikisine iyiliği emredip kötülükten
yasaklamayayım mı?” dedi. Yanındaki kardeşi de ona şöyle dedi:
“Sen kendine bak. Zira Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey
iman edenler! Siz kendinize bakın! Siz doğru yolda olduğunuz takdirde o
sapanlar size zarar vermez.” (Miade 105) Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh
bunu işitti ve dedi ki:
مَهْ لَمْ يَجِئْ تَأْوِيلُ
هَذِهِ الآيَةِ بَعْدُ. إِنَّ الْقُرْآنَ أُنْزِلَ حَيْثُ أُنْزِلَ، وَمِنْهُ آيٌ:
قَدْ مَضَى تَأْوِيلُهُنَّ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ،
ومنه أي: يقع تأولهن بَعْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِسِنِينَ.
وَمِنْهُ آيٌ: يَقَعُ تَأْوِيلُهُنَّ بَعْدَ الْيَوْمِ. وَمِنْهُ آيٌ: يَقَعُ تَأْوِيلُهُنَّ
عِنْدَ الْحِسَابِ مَا ذَكَرَ مِنَ الْحِسَابِ وَالْجَنَّةِ وَالنَّارِ. فَمَا دَامَتْ
قُلُوبُكُمْ وَاحِدَةً وأهواءكم وَاحِدَةً وَلَمْ تَلْبِسُوا شِيَعًا وَلَمْ يَزقْ
بَعْضُكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ، فَمُرُوا وَانْهَوْا فَإِذَا اخْتَلَفَتِ الْقُلُوبُ والأهواء
وألبستم شعيا، وَذَاقَ بَعْضُكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ فَكُلُّ امْرِئٍ وَنَفْسَهُ فَعِنْدَ
ذَلِكَ جَاءَ تَأْوِيلُ هَذِهِ الآيَةِ
“Bu ayetin tevili henüz gelmemiştir. Muhakkak ki Kur’ân
indirildiği konularda indirildi ve bir kısım ayetlerin te’vili Kur’ân inmeden
önce geçti. Bir
kısmının te’vili Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında gelmiştir,
bir kısmı O’ndan yıllar sonra gelmiştir. Bir kısmının te’vili de bu günden
sonra, hesap, cennet ve cehennem'in zikredildiği bir kısmının te'vili, hesap günü zamanıdır. Kalpleriniz ve istekleriniz bir olup,
fırkalara ayrılmadıkça ve birbirinize acılar tattırmadığınız sürece iyiliği
emredip kötülükten yasaklayın. Kalpleriniz ve istekleriniz ayrı olduğu,
fırkalara ayrılıp birbirinize acılar tattırdığınız zaman herkes kendi nefsinden
sorumludur. İşte o zaman bu ayetin te’vili de gelmiş olur.”[1]
[1]
Sahih. İbn
Ebî Hâtim (6922) Nuaym b. Hammad Fiten (38) Taberî (9/46) Beyhaki Şuabu’l-İman
(7552)