Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

22 Mart 2022 Salı

Azaptan Korkmaksızın Sadece Ümitte Bulunan Mürcie'ye Reddiye

 

Ma'kil b. Yesâr el-Müzenî radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لا تَذْهَبُ اللَّيَالِي وَالْأَيَّامُ حَتَّى يَخْلَقُ الْقُرْآنُ فِي صُدُورِ أَقْوَامٍ مِنْ هَذِهِ الْأُمَّةِ كَمَا تَخْلَقُ الثِّيَابُ وَيَكُونُ غَيْرُهُ أَعْجَبَ إِلَيْهِمْ وَيَكُونُ أَمْرُهُمْ طَمَعًا كُلُّهُ لَا يُخَالِطُهُ خَوْفٌ إِنْ قَصَّرَ عَنْ حَقِّ اللَّهِ مَنَّتْهُ نَفْسُهُ الْأَمَانِيَّ وَإِنْ تَجَاوَزَ إِلَى نَهْيِ اللَّهِ قَالَ أَرْجُو أَنْ يَتَجَاوَزَ اللَّهُ عنِّي يَلْبَسُونَ جُلُودَ الضَّأْنِ عَلَى قُلُوبِ الذِّئَابِ أَفْضَلُهُمْ فِي أَنْفُسِهِمُ الْمُدَاهِنُ قِيلَ ومن الْمُدَاهِنُ؟ قَالَ الَّذِي لَا يَأْمُرُ وَلَا يَنْهَى

Bu ümmetten bazı kimselerin gönüllerinden Kur'ân çıkarılmadıkça gece ve gündüzler tükenmez. Öyle ki elbisenin çıkarıldığı gibi Kur'ân da o kimselerin kalplerinden çıkarılır ve onlara Kur'ân'dan başka şeyler sevdirilir. O şeyler daha çok hoşlarına gider. O zaman o kimselerin her işleri hırs ve tamahkârlıkla olur. Onlar o zaman Allah'tan korkmazlar. Allah'ın emrettiği bir şeyi yapmadıklarında kendilerini nefislerini temennilerle avuturlar. Allah'ın yasakladığı bir şeyi işlediklerinde: “Allah beni cezalandırmaz” derler. İşte o kimseler kuzu postuna bürünmüş kurt kalpli kimselerdir. Aralarında en faziletlileri mudâhin olan kimsedir." Ona:

"Mudâhin kimdir?" denilince: “İyiliği emretmeyen ve kötülüğü yasaklamayan kimsedir” dedi.”[1]

Ebu’l-Aliye Rufey b. Mihran er-Riyahi rahimehullah dedi ki:

لَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ تَخْرَبُ صُدُورُهُمْ مِنَ الْقُرْآنِ وَتَبْلَى كَمَا تَبْلَى ثِيَابُهُمْ وَتَهَافَتُ لَا يَجِدُونَ لَهُ حَلَاوَةً وَلَا لَذَاذَةً إِنْ قَصَّرُوا عَمَّا أُمِرُوا بِهِ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ وَإِنْ عَمِلُوا بِمَا نُهُوا عَنْهُ قَالُوا سَيُغْفَرُ لَنَا إِنَّا لَا نُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا أَمْرُهُمْ كُلُّهُ طَمَعٌ لَيْسَ مَعَهُمْ خَوْفٌ لَبِسُوا جُلُودَ الضَّأْنِ عَلَى قُلُوبِ الذِّئَابِ أَفْضَلُهُمْ فِي أَنْفُسِهِمُ الْمُدَاهِنُ

“İnsanlar üzerine bir zaman gelir, kalpleri Kur’ândan yana harap olur. Elbiselerinin eskimesi gibi eskir. Onun tat ve lezzetini bulamazlar. Emrolundukları şeyleri yapmadıklarında: “Muhakkak ki Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir” derler. Yasaklandıkları şeyleri işlediklerinde: “Biz Allah’a bir şeyi ortak koşmadığımız için bağışlanacağız” derler. Onların bütün işleri tamahkârlıktır. Onlarda Allah’tan korku yoktur. Onlar kuzu postuna bürünmüş kurt kalpli kimselerdir. Aralarından en faziletlileri mudahin kimselerdir.”[2]

Muaz b. Cebel radiyallahu anh dedi ki:

سَيَبْلَى الْقُرْآنُ فِي صُدُورِ أَقْوَامٍ كَمَا يَبْلَى الثَّوْبُ فَيَتَهَافَتُ يَقْرَءُونَهُ لَا يَجِدُونَ لَهُ شَهْوَةً وَلَا لَذَّةً يَلْبَسُونَ جُلُودَ الضَّأْنِ عَلَى قُلُوبِ الذِّئَابِ أَعْمَالُهُمْ طَمَعٌ لَا يُخَالِطُهُ خَوْفٌ إِنْ قَصَّرُوا قَالُوا سَنَبْلُغُ وَإِنْ أَسَاءُوا قَالُوا سَيُغْفَرُ لَنَا إِنَّا لَا نُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا

“Kur’ân tıpkı kumaşın dürülüp kaldırılması gibi bazı kavimlerin göğüslerinden kaldırılacak, onun arzusunu ve lezzetini bulamayacaklar. Onlar kuzu postuna bürünmüş kurt kalpli kimselerdir. Amelleri korkunun karışmadığı ümitten ibarettir. Kusur işlediklerinde: “Ulaşırız” derler. Kötülük işlediklerinde: “Bağışlanırız. Çünkü bizler Allah’a bir şeyi ortak koşmuyoruz” derler.”[3]

Tabiinin büyüklerinden Tubey’ el-Himyeri rahimehullah dedi ki:

إِنِّي لأَجِدُ نَعْتَ أَقْوَامٍ يَتَفَقَّهُونَ لِغَيْرِ اللهِ وَيَتَعَلَّمُونَ لِغَيْرِ الْعِبَادَةِ وَيَلْتَمِسُونَ الدُّنْيَا بِعَمَلِ الآخِرَةِ يَلْبَسُونَ جُلُودَ الضَّأْنِ عَلَى قُلُوبِ الذِّئَابِ فَبِي يَغْتَرُّونَ وَإِيَّايَ يُخَادِعُونَ فَبِي حَلَفْتُ لَأُتِيحَنَّ لَهُمْ الفِتْنَة تَتْرُكُ الْحَلِيمَ فِيهَا حَيْرَانَ

“Muhakkak ki ben (Tevrat’ta) Allah’tan başkası için fıkıh öğrenen ve ibadet dışında bir gaye için ilim öğrenen kavimlerin özelliğini buluyorum. Ahiret ameliyle dünyayı isterler ve kalpleri kurt kalbi olduğu halde koyun postuna bürünürler. Benim rahmetime mi aldanıyorlar? Ben onları öyle bir fitneye düşürmeye yemin ettim ki aralarında halim kimse dahi şaşkın kalır.”[4]

Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh’den:

ليخلقن الْقُرْآن فِي قُلُوب أَقوام فيتهافت كَمَا تتهافت ثِيَابهمْ لَا يَجدونَ لَهُ لَذَّة وَلَا حلاوة إِن قصروا مَا أمروا بِهِ قَالُوا إِن الله غَفُور رَحِيم وَإِن انتهكوا مَا نهوا عَنهُ قَالُوا سيغفر لنا مَا نشْرك أَمرهم إِلَى الطمع لَا تخالطهم مَخَافَة يلبسُونَ جُلُود الضَّأْن على قُلُوب الذئاب خَيرهمْ فِيهِ المداهن

“Kur’ân bazı kavimlerin kalplerinde öyle eskir ki, elbisenin dürülüp kaldırılması gibi kaldırılır. Onda bir tat ve lezzet bulamayacaklar. Emrolundukları şeyi yapmadıklarında: “Muhakkak ki Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir” derler. Yasaklandıkları şeyi işlediklerinde: “Şirk koşmadığımız sürece bağışlanacağız” derler. Onların işi korkunun karışmadığı ümit etmekten ibarettir. Kalpleri kurt kalbi gibi olduğu halde koyun postuna bürünürler. Aralarından en hayırlıları mudahin olanlardır.”[5]

Tevhid üzere olan kimsenin korku ve ümit arasında denge üzere olması gerekir. Nitekim İmam Malik b. Enes rahimehullah dedi ki:

لَوْ أَنَّ الْعَبْدَ ارْتَكَبَ الْكَبَائِرَ بَعْدَ أَنْ لا يُشْرِكَ بِاللَّهِ شَيْئًا ثُمَّ نَجَا مِنْ هَذِهِ الأَهْوَاءِ وَالْبِدَعِ وَالتَّنَاوُلِ لأَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَرْجُو أَنْ يَكُونَ فِي أَعْلَى دَرَجَةِ الْفِرْدَوْسِ مَعَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا وَذَلِكَ أَنَّ كُلَّ كَبِيرَةٍ فِيمَا بَيْنَ الْعَبْدِ وَبَيْنَ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَهُوَ مِنْهُ عَلَى رَجَاءٍ وَكُلُّ هَوًى لَيْسَ مِنْهُ عَلَى رَجَاءٍ إِنَّمَا يَهْوِي بِصَاحِبِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ مَنْ مَاتَ عَلَى السُّنَّةِ فَلْيُبْشِرْ مَنْ مَاتَ عَلَى السُّنَّةِ فَلْيُبْشِرْ مَنْ مَاتَ عَلَى السُّنَّةِ فَلْيُبْشِرْ

“Şayet kul Allah’a bir şeyi ortak koşmadan, şu hevalardan, bid’atlerden ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına dil uzatmak kurtulmuş olduğu halde büyük günahlar işlese onun Firdevs’in en yüksek derecelerinde nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraber olabileceğini umarım. Onlar da ne güzel arkadaşlardır! Çünkü her büyük günah kul ile Allah Azze ve Celle arasındadır ve ondan ümit vardır. Hevâ (bid’atler)den ise ümit yoktur. Heva ancak sahibini cehennem ateşine yuvarlar. Kim sünnet üzere ölürse sevinsin! Kim sünnet üzere ölürse sevinsin! Kim sünnet üzere ölürse sevinsin!” İbnu’l-Mibred Cem’u'l-Cuyuşi’d-Desakir'de (34) isnadıyla nakletmiştir.



[1] Zayıf. Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (6/59) Haris b. Ebi Usame (768) isnadında Eban b. Ebi Ayyaş metruktur.

[2] Hasen maktu. Ahmed Zühd (1764) İbn Ebi'd-Dunyâ el-Ukubat (341) Dineveri el-Mucalese (2811) İbn Asakir Tarih (18/181) İbnu’l-Adim Bugyetu’t-Taleb (8/3688)

[3] Sahih mevkuf. Dârimî (3389) İbn Asakir Tarih (67/97)

[4] Sahih maktu. Beyhakî Şuab (2/314) İbn Asakir Tarih (11/34)

[5] Deylemi (5360)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)