Şeyh Takıyuddin el-Hilali rahimehullah el-Kavlu’l-Fasl Fi Hukmi
Tariki’s-Salat kitabında (s.33) dedi ki:
ونقول لمن خالفنا: قد وافقتمونا على
أن الحج لا يجزئ في غير وقته، وأن الصوم لا يجزئ في غير النهار، فمن أين أجزتم ذلك
في الصلاة؟ وكل ذلك ذو وقت محدود أوله وآخره؟ وهذا ما لا انفكاك منه. فإن قالوا قسنا العامد على الناسي. قلنا القياس كله باطل، ثم لو كان القياس حقا
لكان هذا منه عين الباطل، لأن القياس عند القائلين به إنما هو قياس الشيء على
نظيره، لا على ضده، وهذا ما لا خلاف فيه بين أحد من أهل القياس، وقد وافقهم من لا
يقول بالقياس، على أنه لا يجوز قياس الشيء على ضده، فصار إجماعا متيقنا وباطلا لا
شك فيه. والعمد ضد النسيان،
والمعصية ضد الطاعة، بل قياس ذلك على ما ذكرنا من الحج أولى، لو كان القياس حقا،
لا سيما والحنفيون والمالكيون لا يقيسون الحالف عامدا للكذب على الحالف، فيحنث غير
عامد للكذب في وجوب الكفارة، بل يسقطون الكفارة عن العامد، ويوجبونها على غير
العامد، ولا يقيسون قاتل العمد على قاتل الخطأ في وجوب الكفارة عليه، بل يسقطونها
عن قاتل العمد، ولا يرون قضاء الصلاة على المرتد، فهذا تناقض لا خفاء به، وتحكم
بالدعوى وبالله تعالى التوفيق. ولو
كان القضاء واجبا على العامد، لترك الصلاة حتى يخرج وقتها لما أغفل الله تعالى ولا
رسوله -صلى الله عليه وسلم-
“Muhalifimize deriz ki: “Hacc’ın vakti dışında geçerli
olmadığı ve orucun gündüz vakti dışında tutulmasının geçerli olmadığı konusunda
bize muvafıksınız. Peki ya namazın vakti dışında kılınmasının (kaza
edilmesinin) geçerli olacağını nereden çıkardınız? Bütün bu ibadetler başı ve
sonu itibariyle vakitle sınırlıdırlar?” Eğer “Kasten terk edeni unutarak terk
edene kıyasladık” derlerse deriz ki: kıyas tamamen batıldır. Şayet kıyas hak
olsaydı bile böyle bir kıyas yine batıl olurdu. Çünkü kıyası kabul edenlere
göre kıyas ancak bir şeyin benzeri olan bir şeye kıyaslanmasıdır. Zıddına
kıyaslanması değildir. Bu konuda kıyas ehli arasında bir ihtilaf yoktur. Nitekim
bir şeyin zıddıyla kıyaslanamayacağı konusunda, kıyası kabul etmeyenlerle de
muvafakat etmişlerdir. Böylece bu kıyasın batıl olduğu hususunda bir tereddüt
söz konusu olmaksızın kesin icma hâsıl olmuştur. Kasıt, unutmanın zıddıdır.
Masiyet taatin zıddıdır. Hatta şayet kıyas hak olsaydı zikrettiklerimize haccın
kıyaslanması daha öncelikli olurdu. Özellikle Hanefiler ve Malikiler kasten yalan
yeminde bulunanı, yemin edip de kasıtsız olarak yemininde yalancı çıkana
kıyaslamazlar. Bilakis kasıtlı olarak yalan yemin edenden kefareti düşürürken,
kasıtsız olarak yalan yeminde bulunanın keffarette bulunmasını vacip görürler. Yine
kasten adam öldüreni, hata ile adam öldürene kıyaslamazlar. Kasten adam
öldürene keffaret yüklemeyip, hata ile öldürene keffareti vacip görürler. Yine
mürted’in namazı kaza etmesini gerekli görmezler. Bu ise apaçık bir çelişkidir
ve dava düşmüştür! Başarı Allah’tandır. Namazı kasten terk edenin namazı kaza
etmesi vacip olsaydı elbette namazı vakti çıkıncaya kadar terk etmek konusunda
kaza gerektiği hükmünü ne Allah Teâlâ ne de Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem
bunu bildirmeden bırakmazlardı…