Ebu Bekr el-Mervezi rahimehullah Ahbaru’ş-Şuyuh ve Ahlakihim
kitabında (no: 275) dedi ki:
فَقَدِمَ عَلَيْنَا الْقَاسِمُ بْنُ مُحَمَّدِ
بْنِ الْحَارِثِ فَسَأَلْنَاهُ عَنْهَا فَقَالَ سَمِعْتُ إِسْحَاقَ بْنَ
رَاهَوَيْهِ يَقُولُ كُنْتُ صَاحِبَ رَأْيٍ، فَلَمَّا أَرَدْتُ الْخُرُوجَ إِلَى
الْحَجِّ عَمِدْتُ إِلَى كُتُبِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْمُبَارَكِ فَاسْتَخْرَجْتُ
مِنْهَا مَا يُوَافِقُ رَأْيَ أَبِي حَنِيفَةَ مِنَ الأَحَادِيثِ فَبَلَغْتُ
نَحْوَ ثَلاثِ مِائَةِ حَدِيثٍ فَقُلْتُ أَسْأَلُ عَنْهَا مَشَايِخَ عَبْدِ
اللَّهِ الَّذِينَ هُمْ بِالْحِجَازِ وَالْعِرَاقِ وَأَنَا أَظُنُّ أَنَّهُ لَيْسَ
يَجْتَرِئُ أَحَدٌ أَنْ يُخَالِفَ أَبَا حَنِيفَةَ
فَلَمَّا
قَدِمْتُ الْبَصْرَةَ، جَلَسْتُ إِلَى عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ مَهْدِيٍّ فَقَالَ
لِي مِنْ أَيْنَ أَنْتَ؟ فَقُلْتُ مِنْ
أَهْلِ مَرْوَ فَتَرَحَّمَ عَلَى ابْنِ الْمُبَارَكِ وَكَانَ شَدِيدَ الْحُبِّ
لَهُ فَقَالَ هَلْ مَعَكَ مَرْثِيَةٌ رُثِيَ بِهَا عَبْدُ اللَّهِ؟ قُلْتُ نَعَمْ
فَأَنْشَدْتُهُ قَوْلَ أَبِي تُمَيْلَةَ يَحْيَى بْنِ وَاضِحٍ الأَنْصَارِيِّ
طَرَّقَ النَّاعِيَانِ إِذْ نَبَّهَانِي ...
بِقَطِيعٍ مِنْ فَاجِعِ الْحَدْثَانِ
قُلْتُ لِلنَّاعِيَانِ مَنْ تَنْعِيَا؟ ...
قَالا أَبَا عَبْدِ رَبِّنَا الرَّحْمَانِ
فَأَثَارَ الَّذِي أَتَانِي حُزْنِي ...
وَفُؤَادُ الْمُصَابِ ذُو أَحْزَانِ
ثُمَّ فَاضَتْ عَيْنَايَ وَجْدًا ... وَشَجْوًا
بِدُمُوعٍ يُحَادِرُ الْهَطْلانِ
وَذَكَرَ الْقَصِيدَةَ إِلَى آخِرِهَا، قَالَ:
فَمَا زَالَ ابْنُ مَهْدِيٍّ يَبْكِي، وَأَنَا أُنْشِدُهُ، حَتَّى إِذَا مَا
قُلْتُ:
وَبِرَأْيِ النُّعْمَانِ كُنْتَ بَصِيرًا ... .
. . .
قَالَ لِي اسْكُتْ فَقَدْ أَفْسَدْتَ الْقَصِيدَةَ
فَقُلْتُ إِنَّ بَعْدَ هَذَا أَبْيَاتًا حِسَانًا فَقَالَ دَعْهَا أَتَذْكُرُ
رِوَايَةَ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِي حَنِيفَةَ فِي مَنَاقِبِهِ؟! مَا نَعْرِفُ
لَهُ زَلَّةً بِأَرْضِ الْعِرَاقِ إِلا رِوَايَتَهُ عَنْ أَبِي حَنِيفَةَ وَلَوَدِدْتُ
أَنَّهُ لَمْ يَرْوِ عَنْهُ وَأَنِّي كُنْتُ أَفْتَدِي ذَلِكَ بِمُعْظَمِ مَالِي فَقُلْتُ
يَا أَبَا سَعِيدٍ مَا تَحْمِلُ عَلَى أَبِي حَنِيفَةَ
كُلَّ هَذَا أَلَمَّا أَنَّهُ كَانَ يَتَكَلَّمُ بِالرَّأْيِ فَقَدْ كَانَ مَالِكُ
بْنُ أَنَسٍ وَسُفْيَانُ وَالأَوْزَاعِيُّ يَتَكَلَّمُونَ بِالرَّأْيِ؟ ! فَقَالَ
أَتَقْرِنُ أَبَا حَنِيفَةَ إِلَى هَؤُلاءِ! مَا أَشْبَهَ أَبَا حَنِيفَةَ فِي
أَهْلِ الْعِلْمِ إِلا بِنَاقَةٍ شَارِدَةٍ فَارِدَةٍ تَرْعَى فِي وَادٍ جَدْبٍ
وَالإِبِلُ كُلُّهَا تَرْعَى فِي وَادٍ آخَرَ
قَالَ
إِسْحَاقُ ثُمَّ نَظَرْتُ بَعْدُ فَإِذَا النَّاسُ فِي أَمْرِ أَبِي حَنِيفَةَ
عَلَى خِلافٍ مَا كُنَّا عَلَيْهِ بِخُرَاسَانَ
“el-Kasım b. Muhammed b. el-Haris yanımıza geldi ve onun (Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah’ın) hakkında sorduk. Dedi ki: “İshak b. Rahuye rahimehullah’ı şöyle derken işittim: “Ben re’y ehli idim. Hacca gitmek istediğimde Abdullah b. el-Mubarek rahimehullah’ın kitaplarına yöneldim ve onlardan Ebu Hanife’nin görüşlerine uygun düşen hadisleri çıkardım. Üç yüz kadar hadise ulaştı. Dedim ki:
“Bu hadisleri Abdullah b. el-Mubarek’in Hicaz’lı ve Irak’lı şeyhlerine sorarım. Ben zannediyordum ki hiç kimse Ebu Hanife’ye muhalif düşmeye cesaret edemez. Basra’ya geldiğimde Abdurrahman b. Mehdi’nin meclisine oturdum. Bana:
“Nerelisin?” dedi. Ben de:
“Merv halkındanım” dedim. İbnu’l-Mubarek’e rahmet okudu. Onu çok severdi. Dedi ki:
“Yanında Abdullah için yapılmış bir mersiye var mıdır?” Ben de: “Evet” dedim ve Ebu Tumeyle Yahya b. Vadık el-Ensari’nin kasidesini sonuna kadar okudum…
Ben
okurken İbnu’l-Mehdi ağlamaya devam ediyordu. Şu kısma geldim:
“Nu’man'ın re’yinde basiret sahibi idin…” Hemen bana:
“Sus! Kasideyi batırdın!” dedi. Dedim ki:
“Bundan sonrasında güzel beyitler var." Dedi ki:
“Bırak! Abdullah b. el-Mubarek’in Ebu Hanife’den rivayet etmesinin
zikredilmesi bir üstünlük müdür ki? Biz İbnu’l-Mubarek’in tek zellesi olarak
Irak diyarında Ebu Hanife’den rivayette bulunmasını biliyoruz. Ondan hiç
rivayette bulunmamış olmasına karşılık malımın çoğunu fidye olarak vermiş
olmayı isterdim.” Ben dedim ki:
“Ey Ebu Said! Ebu
Hanife’ye bütün bu yüklenmelerin sebebi nedir? Sırf re’y ile konuşması
sebebiyle mi? Nitekim Malik b. Enes, Sufyan ve el-Evzai de re’y ile
konuşmuşlardır!” Dedi ki:
“Ebu Hanife’yi onlarla bir mi tutuyorsun?! Ebu Hanife ilim ehli arasında ancak bütün develer başka bir vadide iken, çorak bir vadide tek başına otlamaya çalışan huysuz bir deveye benzer.” İshak b. Rahuye rahimehullah dedi ki:
“Bundan sonra gördüm ki insanlar, Ebu Hanife
hakkında bizim Horasan’da zannettiğimizin aksine bir tutum içindedirler.”
Mervezi rahimehullah yine aynı eserde bir sonraki rivayette
(no:276) şöyle demiştir:
سَمِعْتُ بُنْدَارًا يَقُولُ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ
بْنَ مَهْدِيٍّ يَقُولُ مَا هَبَطَتْ فِتْنَةٌ مِنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ
أَضَرُّ مِنْ أَبِي حَنِيفَةَ
“Bundar’ı şöyle derken işittim: Abdurrahman b. Mehdî rahimehullah’ı
şöyle derken işittim:
“Semadan yeryüzüne Ebu Hanife’den daha zararlı bir fitne
inmemiştir.”