Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

26 Kasım 2023 Pazar

Adil Âl-u Hamdan'ın Tahkiklerinde Sünnet Ehline Saldırması - 1 -

 

Adil Âl-u Hamdan (el-Gâmidî) İbnu’l-Benna’nın er-Reddu Ale’l-Mubtedia kitabında (s.207) şu dipnotu düşmüştür:

Derim ki: “Önceki ve sonraki sünnet ehlinin sözleri araştırıldığı zaman amelin imanın rükünlerinden bir rükün olduğu görülür. Böylece ameli imanın rüknü görmeyen Mürcie’nin sapıklık ve hatasını öğrenmiş olursun. Çünkü onlara göre amel imanın kemâl şartıdır. Onlara göre kişi azalarıyla amel etmese bile kalbi ve diliyle mü’min olabilir!! Nitekim bunu el-Beycurî, el-Kevserî ve bu görüşü benimseyen başkaları açıkça söylemişlerdir.  Yine bu asrın Mürcie’si de bunu açıkça söyler!! Onlar imanın söz ve zahirdeki amel olduğunu söylerler, sonra da çelişkiye düşerek ameli tamamen terk edenin kâfir olmadığını, bilakis müslüman olduğunu, cennete gideceğini söylerler! Böylece küfrü amel dışında yalnızca inkâr ve yalanlama ile sınırlayarak çelişkiye düşerler. Bundan daha acısı ise Ehli Sünnet’in ameli imanın rüknü gördüklerine dair icmalarını Haricilerin görüşü sayarlar!!”

Cevap:

1- Biz ve bütün Ehl-i Sünnet şöyle deriz: Amel imandandır. Buna kesin olarak itikad ederiz, zahiren ve batinen bunu söyleriz, bu konuda Allah’ın kitabından, rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden ve salih selefin sözlerinden apaçık deliller ortaya koyarız. Hariciler, Rafiziler, Mu’tezile, Mürcie, Sufiyye ve sapık gruplardan bütün bid’at ehlini kötüleriz, onların hepsinden sakındırırız, sapıklıklarını ve bâtıllarını delillerle ve selefin sözleriyle açıklarız.

2- Adil Al-u Hamdan diyor ki: “Böylece ameli imanın rüknü görmeyen Mürcie’nin sapıklık ve hatasını öğrenmiş olursun. Çünkü onlara göre amel imanın kemâl şartıdır. Onlara göre kişi azalarıyla amel etmese bile kalbi ve diliyle mü’min olabilir!! Nitekim bunu el-Beycurî, el-Kevserî ve bu görüşü benimseyen başkaları açıkça söylemişlerdir.”

Cevap olarak deriz ki: Mürcie’nin sınıfları vardır:

Kimisi: “İman yalnızca kalp ile bilmektir” der. Bunlar Cehmiyye Mürcie’sidir.

Kimisi: “İman tasdiktir” der. Bunlar Eş’arilerdir.

Kimisi: “İman dil ile söylemektir” der. Bunlar Kerramiye’dir.

Kimisi: “İman kalp ile tasdik ve dil ile söylemektir” der. Bunlar Fukaha Murcie’sidir.

Kimisi tehdit naslarını inkâr eder.

Kimisi büyük günahları işleyen ve farzları terk etmekte ısrar edenin kamil iman sahibi mü’min olduğunu ve Allah ile karşılaştığı zaman bu kimsenin cennete gireceğini söyler.

Bütün bu sınıflar ameli imandan çıkarmışlardır ve sözleri tamamen bâtıldır. Bunların hepsi de Kitap ve sünnet naslarına muhalefet ederek sapmışlardır.

İbn Teymiyye rahimehullah el-İman kitabında (s.192) şöyle der: “Mürcie’nin ikinci açıdan yanlışı: kalpteki imanın kalp amelleri olmadan sadece tasdikle olacağını zannetmeleridir. Nitekim Cehmiyye Murcie’si hakkında geçmişti. Onların üçüncü bir zanları; kalpteki imanın amellerden bir şey olmadan tam olabileceğini sanmalarıdır.”

Yine el-İman kitabında (s.172) şöyle demiştir: “Burada maksat şudur: Övgü ancak amelden uzak bir iman için değil, beraberinde amel bulunan bir iman için gerçekleşmiştir. Eğer yergi ve cezanın da, amelin terk edilmesi halinde söz konusu olacağı bilinecek olursa, artık bundan sonra anlaşmazlıklarının bir faydası yoktur. Aksine bu kelimede hata etmekte, kitap ve sünnete aykırı olmakla birlikte sadece söze dayalı bir anlaşmazlık içerisinde olurlar.  Eğer “Ameli terk etmesinin ona bir zararı yoktur” diyecek olurlarsa, bu küfürden başka bir şey olmaz. Bazı insanlar bunu onlardan nakletmekte ve onların:

"Allah kullara birtakım şeyleri farz kılmıştır, fakat onlardan bunları işlemelerini istememiş ve bunları terk etmenin de onlara bir zararı yoktur” dediklerini nakledenler de vardır. Ancak bu onların aşırı gidenlerinin görüşleri olabilir. Çünkü onlar şöyle derler:

“Tevhid ehlinden hiçbir kimse cehenneme girmeyecektir.” Ancak böyle bir görüşün muayyen bir kimseden nakledildiğini bilmiyorum. Bunu sadece kitaplarda naklederler ve söyleyen kimseyi bildirmezler. Diğer taraftan bu hiçbir değeri olmayan bazı kimselerin sözü de olabilir. Çünkü birçok fâsık ve münafık şöyle der:  

“İman ile birlikte yahut tevhid ile birlikte hiçbir günahın zararı olmaz.” Şu kadar var ki, Mürcie'nin görüşünü reddeden bazı kimseler, onları bu görüşlere sahip olmakla da nitelemiş bulunuyor.”

Derim ki: Ehl-i Sünnet ameli terk eden kimseye ve ameli imandan çıkaranlara, imanın artıp eksileceğini kabul etmeyenlere kötüleme ve şiddetli cezalandırmanın söz konusu olduğunu söylemekte ve pekiştirmekte, onların gulatını da tekfir etmektedir.

Biz de diyoruz ki iman artar ve eksilir, öyle eksilmeye devam eder ki ondan zerre ağırlığından daha az bir şey kalır.

Adil Âl-u Hamdan ise önceki ve sonraki sünnet ehlinin cumhurunu Mürcielikle suçluyor! Peki Mürcie olmakla suçladığı sünnet ehlini Mürcie taifelerinden hangisine katabilir?

Adil Hamdan, Mürcie’nin sözünü zikrettikten sonra diyor ki: “Nitekim bunu el-Beycurî, el-Kevserî ve bu görüşü benimseyen başkaları açıkça söylemişlerdir.  Yine bu asrın Mürcie’si de bunu açıkça söyler!! Onlar imanın söz ve zahirdeki amel olduğunu söylerler, sonra da çelişkiye düşerek ameli tamamen terk edenin kâfir olmadığını, bilakis müslüman olduğunu, cennete gideceğini söylerler!

Cevap: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in naslarına tutunan muasır Ehl-i Sünnet’i Mürcie’den saymak elbette şiddetli bir zulümdür!

Bu adam, “namazı terk edeni tekfir etmemeleri” sebebiyle önceki ve sonraki sünnet ve hadis ehlinin cumhurunu ve alimlerini Mürcie’den saymaktadır! Bunların başında da İmam ez-Zuhrî, İmam Malik, Hammad b. Zeyd, İmam Şafii ve ashabı gelmektedir. Hatta görüşlerinden birine göre İmam Ahmed, Berbehari, İbn Batta ve İbnu’l-Benna ameli tamamen terk edeni tekfir etmeyenlerdendir!

İbn Kudame ve Hanbelilerden birçok kimse de namazı terk edeni tekfir etmezler.

Bu âlimlerin tamamı ve onların görüşlerinde olanlar Adil Hamdan’ın iddiasına göre Mürcie’dir!

Derim ki: kabul etmek zorunda olduğu şefaat hadisleri karşısında kim namazı terk edeni tekfir edebilir? Çünkü bu hadisler namazı ve başka amelleri terk edenin cehenneme girmelerini gerektirdiği gibi, tevhidleri ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in, diğer nebilerin, mü’minlerin şefaatleri sebebiyle oradan çıkacaklarını, sonra Erhamur-Rahimin’in rahmetiyle kalbinde zerre ağırlığından daha az iman bulunan kimselerin çıkacaklarını ifade etmektedir.

İmanları yanında amelleri ve namazları nerede kalır?

Çıkacakları bildirilen bu kimseler arasında hiçbir hayır işlememiş olan da vardır!

Bildiğimiz birçok sünnet ve hadis imamları bu görüştedirler!

Adil Hamdan ve fırkası bu hadislere aykırı şeyler ortaya koyuyorlar, sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in açıkça söylediği şeye iman edip teslim olan kimselere karşı çirkin bir savaş açıyorlar! Şefaat hadislerine tutunanların suçu nedir? Bu hadisler namazı ve başka amelleri terk edenlerin suçlarına göre azaba uğradıktan sonra Allah’ın onları tevhidleri, kalplerindeki iman ve ihlâsları sebebiyle cehennemden çıkaracağını ifade etmektedir!

Kitap ve sünnet naslarına iman eden sünnet ehlinin hata eden sapıklar ve Mürcie sayılmaları elbette en şiddetli zulümlerdendir.

Mürcie, İmam Sufyan b. Uyeyne rahimehullah’ın dediği gibi: “İman sözden ibarettir” diyenlerdir. Biz ise: “İman söz ve ameldir” diyoruz. Mürcie, La ilahe illallah deyip kalbiyle farzları terk etmekte ısrar edenlerin cennetlik olduklarını söyler. Farzların terkini, haramları işlemekle bir görüp “günah” diye adlandırır. Hâlbuki bu ikisi aynı değildir. Çünkü helal saymadan haramları işlemek masiyettir. Cehalet ve mazeret olmaksızın farzları kasten terk etmek ise küfürdür.” Bunu Abdullah b. Ahmed es-Sunne’de (722) rivayet etmiştir. Bu Sufyan b. Uyeyne ve sünnet ehli imamlardan bazılarının mezhebidir. Nitekim Adil Hamdan’ın kendisi de Sufyan rahimehullah’tan bu sözü nakleder.

Allah önceki ve sonraki sünnet ehlini bu Mürcie görüşlerinden uzak kılmıştır.

Ehli Sünnet hiç: “İman sözden ibarettir” der mi? Salih amelleri imanın dışında görürler mi? Farzları ve amelleri terk edenin cennetlik olduğunu söyler mi?

Ehli Sünnet insanların en günahkârı hakkında: “Onun imanı Cibril’in, Mikail’in ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in imanı gibidir” der mi?

Mürcie ise: “İkrar ettikten sonra oruç tutmayan ve namaz kılmayan imanı kemale erdirmiş br kimsedir” der.

Adil Hamdan’ın Mürcielikle itham ettiği Sünnet Ehli ise imanın söz ve amel olduğunu, sözün kalbin sözü ve dilin sözü, amelin ise kalbin ameli ve azaların ameli olduğunu, dağlar gibi oluncaya kadar artacağını, zerre ağırlığından daha az kalıncaya kadar eksileceğini söylemekte ve itikad etmektedir. Nitekim şefaat hadislerinde aralarında namaz kılan, oruç tutan, hac yapanların da bulunduğu günahkârların cehennemde azap göreceğine delil vardır.

 Akideleri bu şekilde olan Sünnet ehlini Mürcie’ye katan elbette zalimdir! Böyle kimseler karanlıkla aydınlığı, gölge ile sıcağı eşit saymaya çalışan kimse gibidir!

Adil Hamdan, muasır sünnet ehlinin: “ameller kemal şartıdır” dediklerini iddia ediyor. Bu büyük bir iftiradır! Muasır sünnet ehli, selefleri gibi: “Amel imandandır” der, “Kemal şartıdır” demezler.

Adil Hamdan muasır sünnet ehli hakkında diyor ki: Böylece küfrü amel dışında yalnızca inkâr ve yalanlama ile sınırlıyorlar.”

Cevap: Muasır sünnet ehli, selefleri gibi davranırlar ve küfrü söz ve amel dışında yalnızca inkâr ve yalanlama ile sınırlamazlar! Bu onlara yapılmış bir iftiradır!

Ehl-i sünnet olarak bunu iddia edene karşı çıkarız!

Küfür kalple inkâr ve sözle inkar şeklinde gerçekleşebilir. Mesela Allah’a, nebilere, dine sövmek, Kur’ândan bir ayeti yalanlamak ve benzerleri gibi kişinin diliyle söylediği şey sebebiyle kâfir olabilir.

Puta secde etmek, mushafı ayağıyla çiğnemek veya kasten kıbleden başka yöne namaz kılmak gibi azaların fiili sebebiyle kişi kâfir olabilir.

Muasır sünnet ehline veya öncekilere bu görüşü nispet etmek cinayettir!

Adil Hamdan diyor ki: Bundan daha acısı ise Ehli Sünnet’in ameli imanın rüknü gördüklerine dair icmalarını Haricilerin görüşü sayarlar!!”

Cevap: Önceki ve sonraki sünnet ehli bütün salih amellerin imandan olduğu hususunda ittifak ederler. Mürcie grupları ise amelin imandan olduğuna itikad etmezler. Sünnet Ehli, Cehmiyye Mürcie’sini tekfir ederler.

 Sünnet ehlinden hiç kimse: “Amelin imandan olduğunu söylemek Haricilerin görüşüdür” demez. Hariciler, amelin imandan olduğu konusunda Sünnet ehline uyum gösterseler de, büyük günah işleyenleri tekfir etmeleri ve büyük günahta ısrar etmiş olarak ölenin cehennemde ebedi kalacak kafir olduğuna hükmetmeleri sebebiyle Ehl-i Sünnete muhalefet ederler. Bu sebeple de müslümanların kanlarını helal sayarlar. Sünnet Ehli onlara karşı harp ederler ve sünnet ehlinin çoğu, Haricileri bu gibi sapıklıkları sebebiyle tekfir eder!

Hatta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Haricilerden sakındırmış ve onların öldürülmesini, onlarla savaşılmasını emretmiştir. Onları okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkmakla nitelemiştir. Yine onları mahlukatın en şerlileri olarak nitelemiştir. Sahabe onları öldürmek ve onlarla savaşmak konusunda ittifak etmişlerdir. Onların başında da raşid halifelerden biri olan Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh gelir.

Cuheymancılar ve Haddadiler Sünnet ehline karşı kuvvetlenince sünnet ehlini karalamakla ve Mürcie ithamında bulunmakla meşgul olur hale geldiler. Sünnet Ehlini karalamaktan ve hakaret etmekten bıkmadılar, böylece Haricilere benzediler. Nitekim Selef şöyle demiştir: “Bid’at ehlinin alameti, sünnet ehline dil uzatmaktır.”

İmam Ahmed’e İbn Ebi Kuteyle’nin: “Hadis ashabı kötü bir kavimdir” dediği ulaşınca İmam Ahmed rahimehullah elbisesini toplayarak kalkmış ve: “Zındık! Zındık! Zındık!” diyerek evine girmiştir. Bunu Hakim Marife’de (s.4) rivayet etmiştir.

İşte bu gün de önceki Sünnet ehline karşı insanların en şiddetlileri onları namazı terk edeni tekfir etmedikleri için Mürcie olmakla itham edenlerdir!

Siz de muasır sünnet ehline iftira ediyorsunuz ey Adil Hamdan ve takipçileri! Adil Hamdan’ın Sünnet Ehlinin akide kitaplarını tahkik etmedeki en büyük hedefi bu kitapları tahkik maskesi altında Sünnet ehline harp etmektir! Nitekim tahkik ettiği her kitabı bu hedefi için kullanıyor! Bu iş, bu asrın Haricileri ve Kevseri dışındaki Mürcielerinin ve Seyyid Kutubun takipçilerinin yapmadıkları bir iştir! Hatta onlar sünnet ehline karşı harp konusunda bunlara yetişemezler!

Eğer samimi bir selefiyseniz önceki selefiniz olan Sünnet ehline sonraki sünnet ehline saygı gösterin, onlara zulmettiğinizi itiraf edin ve Allah’a samimi bir tevbe edin!

Adil Al-u Hamdan el-Gamidî'nin saptırmalarına uyarılar devam edecek inşaallah

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)