Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

26 Kasım 2023 Pazar

Adil Hamdan'ın Tahkiklerinde Sünnet Ehline Saldırması -2-

 Adil Al-u Hamdan İbnu’l-Benna’nın er-Reddu Ale’l-Mubtedia kitabına tahkikinde (s.210) dipnotta şöyle diyor:

Derim ki: Bazı sünnet imamları namazı terk edeni tekfir etmemeyi Mürcie’nin kavlinden saymıştır: İbn Main rahimehullah dedi ki: “Abdullah b. el-Mubarek’e denildi ki: “Şunlar (yani Murcie) diyorlar ki: “İkrar ettikten sonra oruç tutmayan ve namaz kılmayan kimsenin imanı kâmildir.” Abdullah b. el-Mubarek dedi ki: “Biz onların söylediği gibi söylemeyiz. Kim namazı bir illet olmaksızın kasten diğer namaz vakti girene kadar terk ederse o kâfirdir.” Taz’imu Kadri’s-Salat (982)”

Cevap: İbnu’l-Mubarek rahimehullah’tan bu sabit değildir. İsnadında Ahmed b. Hakîm meçhuldür. Hafız İbn Hacer Lisanu’l-Mizan’da (no:519) onun meçhul olduğunu söylemiştir.

Adil Hamdan bu isnadın zayıf olduğunu anlamış olduğundan olsa gerek, şu şekilde aktarıyor: “Yahya b. Main dedi ki: İbnu’l-Mubarek’e denildi ki…”

İbnu’l-Mubarek rahimehullah’tan bu sözün isnadı sahih olsaydı bile bu sözden namazı terk edeni tekfir etmeyen sünnet ehli ile Mürcie arasında doğu ile batı arası kadar fark vardır. Eğer bu rivayet İbnu’l-Mubarek’ten sahihse kastettiği ancak şudur: “İkrar ettikten sonra oruç tutmayan ve namaz kılmayanın imanı kâmildir diyen Mürciedir.” Ehl-i sünnet ise bu bâtıl sözden berîdir. Zira onlar: “İman söz, amel ve itikaddır, artar ve eksilir” derler.

Murcie’nin sözleri ise Kitap ve Sünnetin açık delillerine, sahabe ve tabiin ile onlara güzelce tabi olanların üzerinde bulundukları şeye aykırıdır. Böylece anlaşılmaktadır ki Adil Hamdan sözü yerinden çarpıtıyor, her fırsatta Sünnet ve Hadis ehline saldırmaya kalkışıyor!

Mürcie: “İmsan sözden ibarettir” der ve farzları terk edenlerin cennete gireceklerini söyler.

Suveyd b. Said el-Herevî dedi ki: “Sufyan b. Uyeyne’ye İrcâ hakkında sorduk. Dedi ki: “İman sözden ibarettir” derler. Biz ise: “İman söz ve ameldir” diyoruz. Mürcie, La ilahe illallah deyip kalbiyle farzları terk etmekte ısrar edenlerin cennetlik olduklarını söyler. Farzların terkini, haramları işlemekle bir görüp “günah” diye adlandırır. Hâlbuki bu ikisi aynı değildir. Çünkü helal saymadan haramları işlemek masiyettir. Cehalet ve mazeret olmaksızın farzları kasten terk etmek ise küfürdür.” Bunu Abdullah b. Ahmed es-Sunne’de (722) rivayet etmiştir.

Adil Hamdan bu sözü er-Reddu Ale’l-Mubtedia kitabına düştüğü dipnotta (s.208) zikreder.

Adil’e soruyoruz: Ehl-i Sünnet kalbiyle farzları terk etmede ısrar edenin cennetlik olduğunu mu söylüyor?

Abdullah b. Ahmed es-Sunne’de (710) dedi ki: “Bana Suveyd b. Said el-Herevî tahdis etti, dedi ki: bize el-Velid b. Muslim tahdis etti, o el-Evzai’den, o Yezid er-Rakaşi’den şöyle dediğini rivayet etti: Enes b. Malik radıyallahu anh’e sordum, dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kul ile şirk arasında namazın terki vardır. Onu terk ettiği zaman şirk koşmuş olur.”

Adil Hamdan bu rivayete şu dipnotu düşüyor: “Bunu İbn Mace (1080) Mervezi Tazimu Kadri’s-Salat (897-898) rivayet etmişlerdir. Benzerini Muslim (160) Cabir radıyallahu anh’den rivayet etmiştir. İleride (no:744) gelecektir.  Ehl-i Sünnet bu hadisi namazın terkini dinden çıkaran bir küfür görmeyen, böylece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine ve sahabe ile tabiinin icmaına muhalefet eden Mürcie’ye red bablarında zikretmişlerdir… (Burada Yahya b. Main’in İbnu’l-Mubarek’ten naklettiği az önce geçen rivayeti zikrediyor)… Muhammed b. Nasr rahimehullah Ta’zimu Kadri’s-Salat’ta (2/925) dedi ki: “… Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilen namazı terk edenin kafir olduğuna ve dinden çıktığına, namaz kılmaktan yüz çevirenin öldürülmesinin mubah olduğuna dair haberleri, sonra sahabe radıyallahu anhum’den aynı konuda rivayetleri zikrettik. Onlardan hiç biri buna muhalefet etmemiştir. Ebu’z-Zubeyr’den: “Cabir rahimehullah’den işittim. Bir adam ona: “Günahı şirk sayar mıydınız?” O da: “Hayır” dedi. “Kul ile küfür arasında ne vardır?” diye sordu. Dedi ki: “Namazın terki vardır.” Bir rivayette: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında size göre küfür ile iman arasında amellerden ne fark vardı?” Dedi ki: Namaz.” Ta’zimu Kadri’s-Salat (947) Hallal (1379) el-Lalekai (1527)

Cevap: Bu dipnot birçok yönden sıkıntılıdr:

1- Buradaki Enes radıyallahu anh hadisi çok zayıftır. İsnadında Yezid er-Rakaşî vardır. Onun hakkında Nesâî ve başkaları: “Metruk” demişlerdir. İmam Ahmed: “Munkeru’l-Hadistir, Said ona yüklenirdi” demiştir. El-Fellas: “Kuvvetli değil” dedi. Diğer bazı eleştiriler için bkz.: Mizanu’l-İtidal (4/418)

Yine isnadında el-Velid b. Muslim vardır. O tesviye tedlisi ile meşhurdur ki bu tedlisin en şiddetlisi ve en şerlisidir. Nitekim bu rivayette de an’ane yapmıştır. Ancak hadisin metni şahitleriyle sahihtir.

2- Adil diyor ki: “Ehl-i Sünnet bu hadisi namazın terkini dinden çıkaran bir küfür görmeyen, böylece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine ve sahabe ile tabiinin icmaına muhalefet eden Mürcie’ye red bablarında zikretmişlerdir…”

Derim ki:

A- Adil Hamdan bu sözleriyle Ehl-i Sünnet’in ve sünnet imamlarının cumhurunu bid’ate nispet ediyor! Sünnet ehlini de sadece namazı terk edeni tekfir edenlerle sınırlıyor! Daha da kötüsü, Ehl-i Sünnetin hadislere ve icmaya muhalefet ettiklerine hükmediyor! Bu ise çok daha tehlikelidir!

Onlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine ta’zim eden ve onunla amel eden, ince bir fıkıhla vaad ve tehdit naslarının aralarını bularak telif eden, herhangi bir icmaya muhalefet etmeyen kimselerdir. Adil’in iddia ettiği icma ise sabit olmamıştır.

B- Adil Hamdan nasıl olur da namazı terk edeni tekfir etmeyen sünnet ehlini ve imamlarını Murcie sayar?

Onlar farzlardan bir farzın terkinin cehenneme girmeyi hak ettirdiğine, çeşitli günah sahipleri hakkında gelen bütün tehdit naslarına iman ederler. Yine birçok günahkârın cehnemme gireceğine delalet eden şefaat hadislerine iman ederler. Cehenneme girenlerden kimisinin imanı zerre ağırlığıncadır, kimisinin imanı bundan daha azdır. Mürcie ise imanın artmasına ve eksilmesine inanmazlar, kitap ve sünnet naslarına muhalefet ederler ve tehdit naslarına aldırmazlar.

Sünnet ehli, namaz kılmamakta direnenlerin öldürülmesine hükmeder, namazı terk edene buğzederler ve onlarda bir küfür bulunduğuna hükmederler, namazı terk edenin sapıklığı ve fıskı hakkında varid olan hadislerle delil getirirler.

Mürcie ise ne boyuta ulaşırsa ulaşsın günahkârların imanının Cibril, Mikail ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in imanı gibi olduğuna itikad ederler!

C- Adil Hamdan’ın saptırmalarından bir diğeri şu sözüdür: Ehl-i Sünnet bu hadisi namazın terkini dinden çıkaran bir küfür görmeyen, böylece Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine ve sahabe ile tabiinin icmaına muhalefet eden Mürcie’ye red bablarında zikretmişlerdir…”

Derim ki: Adil’e soruyorum: “Buhârî, Muslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî bu hadisi nerede tahric etmişlerdir? Namazı terk edeni tekfir etmeyenin Mürcie olduğunu ifade ettikleri bir başlık getirebilir misin?

İbn Mace zayıf ve metruk kimselerden rivayette bulunma konusunda gevşek birisidir. Nitekim Enes radıyallahu anh’den bu hadisi rivayet konusunda tek kalmıştır. Bununla beraber bu hadisi zikrettiği bölümün başlığı: “Namazı terk eden hakkında gelenler babı” şeklindedir. “Namazı terk edeni tekfir etmeyen Mürciî’dir” şeklinde değildir!

Abdullah b. Ahmed b. Hanbel: “İmam Ahmed’e İman Hakkında Sorulanlar ve Mürcie’ye Reddiye” başlığı altında bu hadisle alakası olmayan konular zikretmiş ve “Namazı terk edeni tekfir etmeyenin Mürciî oluşunun beyanı” diye bir başlık açmamıştır!

Sünnet ehli ve imamlarına karşı yapılan bu saptırmalar neyin nesidir o halde?

Ey Adil Hamdan! Sünnet ve Akide kitaplarına yaptığın dipnotlara bakanlar senin önceki sonraki sünnet ehline şiddetle saldırdığını, onların aleyhinde zalimce hükmettiğini, onların sahabe ve tabiinin icmaına ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine muhalefet ettiğini iddia etmendeki yalanlarını görüyorlar!

İcma iddiası da sahih değildir! Onlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerine de muhalet etmemektedirler. Bilakis hadislere tazim edip yüceltirler ve fıkh ederler. Çelişki gibi görünen hususları dikkatle giderirler. Aynı zamanda onlar, Ehl-i Sünnetten olup kendilerine muhalif olanlara saygı gösterir, onların değerini tanır, görüşlerinin münakaşasını cehalet ve hevadan uzak durarak, ancak apaçık delillerle yaparlar.

Adil Hamdan ve benzerlerinin Sünnete tazim edip sünnete sımsıkı tutunan, sünnete muhalefet edip hevasına tabi olan Mürcie, Hariciler, Rafiziler, Sufiler, kabirciler, vahdeti vücutcular, dinler arası diyaloğa çağıranlar ve Allah’ın hak menhecinden sapan her bid’at ehline karşı harp eden sünnet ehline bu zalimce saldırılarının sebebi nedir?

3- Diyor ki: “İbn Main rahimehullah dedi ki: Abdullah b. el-Mubarek’e denildi ki:…”

Yukarıda bu rivayetin zayıf oluşuna ve sahih olduğu varsayılsa bile Adil Hamdan’ın iddia ettiği maksatla alakası olmadığına dair açıklama geçti.

4- Adil diyor ki: “Muhammed b. Nasr rahimehullah Ta’zimu Kadri’s-Salat’ta (2/925) dedi ki: “… Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilen namazı terk edenin kâfir olduğuna ve dinden çıktığına, namaz kılmaktan yüz çevirenin öldürülmesinin mubah olduğuna dair haberleri, sonra sahabe radıyallahu anhum’den aynı konuda rivayetleri zikrettik. Onlardan hiç biri buna muhalefet etmemiştir…”

Derim ki: Belki de Adil İmam Muhammed b. Nasr’ın bu sözünün Sahabe’nin icma ettiğine delil olduğunu düşünüyor. İbn Nasr, icma iddiasında Abdullah b. Şakik rahimehullah’ın sözüne dayanmaktadır.

Gerçek şu ki bu icma iddiası sabit olmamıştır. Çünkü Abdullah b. Şakik rahimehullah çok az sahabe görmüştür. Hatta Ali b. el-Medinî Abdullah b. Şakik rahimehullah’ın sadece iki sahabeyi gördüğünü açıkça ifade etmiştir. Bkz.: el-Marife ve’t-Tarih (2/128-129)

Adil’in Ebu’z-Zubeyr yoluyla Cabir radıyallahu anh’den yaptığı rivayete gelince, isnadı sahihtir. Cabir radıyallahu anh’den bu rivayet şunları ifade eder:

1- Sahabe katında günahkârlar tekfir edilmezler.

2- Cabir radıyallahu anh’ın kendisi namazı terk etmeyi küfür olarak görmektedir ve bu sözünü başka bir sahabeye nispet etmemiştir.

Bilmiyorum Adil bu rivayetin insadını neden zikretmiyor? Sahabenin namazı terk edeni tekfir ettiğini ifade etmediği için mi? Çünkü Adil, sahabenin namazı terk edeni tekfir etmede icma ettiklerini iddia ediyor! Yoksa isnadı yazmaktan aciz olduğu için mi?

Adil diyor ki: “Bir rivayette: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanında size göre küfür ile iman arasında amellerden ne fark vardı?” Dedi ki: Namaz.” Ta’zimu Kadri’s-Salat (947) Hallal (1379) el-Lalekai (1527)

Derim ki: Adil bu rivayeti Sahabenin namazı terk edeni kafir görmede icma ettiklerine delil görüyor. Bu rivayet onun iddia ettiği şeye delil olmaz.

A- İsnadında megazi sahibi Muhammed b. İshak b. Yesar vardır. Onun hakkında ihtilaf edilmiştir. Saduk olduğunu söyleyen de yalanla itham eden de vardır. Onun hakkında en âdil söz İmam Ahmed’in şu sözüdür: “Megazi ve benzeri konularda ondan hadis yazılır. Ama helal ve haram konusunda şunun gibisine ihtiyaç vardır.” Bu sırada elini uzatıp parmaklarını yumdu” İmam Ahmed rahimehullah bu sözüyle Muhammed b. İshak’ın rivayetinin helal ve haram konusunda hüccet olmadığını kastetmiştir. Çünkü o kuvvetli bir ravi değildir. Aynı şekilde akide meselelerinde de delil olmaz.

İbn Main, İbn İshak hakkında dedi ki: “Saduktur, hüccet değildir.” Bir defasında da: “O kadar kuvvetli değildir, zayıftır” demiştir. Bkz.: İbn Ebî Hâtim el-Cerh ve’t-Ta’dil (7/191-194)

B- Bu rivayetin zayıf oluşunu gösteren hususulardan birisi de İbn İshak’ın bu rivayeti kendisinden daha iyi ezberleyenlere muhalefet etmiş olmasıdır.

Muhammed b. Nasr el-Mervezî Ta’zimu Kadri’s-Salat kitabında (947) dedi ki: “Bize Yahya b. Yahya tahdis etti, dedi ki: Ebu Hayseme haber verdi, o Ebu’z-Zubeyr’den şöyle dediğini rivayet etti:

“Cabir radıyallahu anh’den işittim: Bir adam ona dedi ki: “Siz aranızda günahı şirk sayar mıydınız?” Dedi ki: “Hayır.” Adam dedi ki: “Kul ile küfür arasında ne vardır?” Dedi ki: “Namazın terki”

Görüldüğü gibi Cabir radıyallahu anh, namazı terk edenin hükmünü sahabeden nakletmemiştir. Sadece kendisi bunun küfür olduğunu söylemiştir. İki şey arasındaki fark açıktır. Adil ise Cabir’in kendi başına söylediği sözle icma iddia ediyor!

İnanıyorum ki Adil Cabir’in bu sözünü biliyor ve kasten görmezden geliyor. Çünkü hevasına uymaktadır.

- Devam edecek inşaallah -

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)