Günümüzde hangi hatiplerin bid’atçi olduklarını anlamak için
âlim olmaya gerek yok. Zira onların çoğu video sureti çekerek şirke yakın bir
büyük günahı açıktan işliyorlar, bunu dinî davette kullanmalarıyla alenî olarak
bid’at sergiliyorlar. Kimisi bunu helal sayarak daha beter bir şirke batıyor!
Bu kimselerin sapıklığını görmek için derin bir ilim gerekmiyor!
Video suretini helal sayan sapık hatiplerden biri olan Salahuddin
Ebu Arafe bir videosunda özetle diyor ki, “Vahhabiler dua ibadettir diye
Allahtan başkasına dua edenleri tekfir ediyorlar. Şükür de ibadettir, hâlbuki
Allah’tan başkasına şükür meşrudur. İnsanlara teşekkür etmeyen Allaha şükretmiş
olmaz. Sorun bakalım onlara kunut ibadet değil midir? Değildir derlerse Allah’ı
ve rasulünü yalanlamış olurlar...”
Sonra kunutun ibadet olduğuna dair ayetler zikrediyor ve
وَمَنْ
يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ
“Sizden kim, Allah'a ve rasûlüne kunut (itaat)
eder ve sâlih amel işlerse ona mükâfatını iki kat veririz.” (Ahzab 31)
ayetini öne sürerek: “Haydi
buna da şirk deyin” manasında sözler ediyor!
Bu adam sırf “Sadece Kur’ân ve sünneti delil kabul ediyor, kıyasa
reddiye veriyor” yahut birçok konuda hakkı söylüyor diye Ehl-i Sünnet olduğunu
zannedenler olabilir. Lakin bu adam kıyası inkar etse de sapıktır. Çünkü
menheci bozuktur. Salih selefin menhecini menhec edinmemektedir. Şüphesiz doğru
menhec, Kur’ân ve Sünneti, salih selefin menheciyle esas almaktır. Her “Kur’ân
ve sünnet” diyen hak üzere değildir. Kur’ân ve sünnet dediği halde salih
selefin menhecini hiçe sayan nice sapıklar vardır.
Salahuddin Ebu Arafe’nin Kovit plandemisi zamanında cemaatle
namazları yasaklayanlara, saflar arasına mesafe koyanlara itiraz ettiğini,
tekfiri vacip olan bu kimseleri tekfir ettiğine de şahit olmadık. Halbuki
kendisi güya gördüğü her münkere itiraz etmeye çalıştığını izhar eden birisi,
ama hakkın açıklanması gereken yerde sükut ediyor! Bu da onun bu apaçık küfrü küfür
görmemekle kendisinin de bu küfre razı olduğuna delalet etmektedir.
Yukarıda kunut kelimesi hakkında Ebu Arafe’nin sözleri de
kendisinin ne kadar ahmak biri olduğunu göstermektedir. Lakin edebiyatı o kadar
kuvvetli ki, onu dinleyenler bu ahmakça sözleri hak zannediyorlar!
Vahhabi olmaktan (İbn Abdilveehab'ı veya başka alimleri taklit etmekten) Allah'a sığınırım, lâkin, tevhidi beyan için
cevap olarak derim ki, Ebu Arafe Vahhabilere karşı düşmanlık taasubuyla
kendisine hiç yakışmayan cahilce mugalatalara batmış durumdadır. Kıyası
reddeden biri olmasına rağmen şükür ile duayı kıyaslaması absürt bir
yaklaşımdır.
Dua Allah’ın yalnızca kendisine tahsis ettiği
ibadetlerdendir. Secde gibi. Nitekim Kur’ân ve sünnette duada Allahın
birlenmesinin ve başkasına yöneltilmemesinin zorunlu oluşuna dair birçok naslar
vardır ve malumdur.
Şükür ise Allah’ın meşru kılmasıyla başkalarına da
yönlendirilebilecek bir fiildir. Sevgi ve korku fiilleri de bu şekildedir.
Ebu Arafe aynı madrabazlığı kunut kelimesi hakkında da
yapıyor! Halbuki Katade b. Diame rahimehullah demiştir ki
“Kur’ân’daki bütün kunut kelimeleri itaat anlamındadır.”
Bunu Abdurrazzak tefsirinde hasen isnadla rivayet etmiştir.
Ebu Arafe böylece ıstılahlar üzerinden laf canbazlığı
yapıyor ve “Kunut da bir ibadet değil mi?” diye soruyor. Yani onun sorusu “İtaat
de, bir ibadet değil mi?” demektir. Böyle abes bir soruda mantık aranır mı?
Allah’a itaat edilmesi ibadet olduğu gibi, rasule itaat ve
bizden olan ulu’l-emre, ana babaya itaat de birer ibadettir, ama bunlara itaat
Allah’a ibadettir.
Yani rasule kunut da Allah’a ibadettir. Kur’ân ve sünnet
nasları Allah’tan başkalarına şükür/teşekkür etmeye, rasule kunut etmeye cevaz
verdiği için bunları meşru kabul ederiz.
Şimdi Ebu Arafe’ye biz soralım: “Kur’an ve sünnette duanın
Allah’tan başkasına yönlendirilmesinin cevazını bulabiliyor musun? "Allah
ile beraber başka bir ilaha dua etme" (Kasas 88, Şuara 213) kavli gibi
birçok ayetleri görmezden mi geleceksin?