Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

25 Kasım 2025 Salı

Sünen (Ahkam Hadisleri) Kitaplarındaki Zayıf Hadisler Hakkında

 Sünnet imamlarının metodlarını araştıranlar, onların hadisleri iki kısımda ele aldıklarını görür:

Birinci kısım: Kendisiyle amel edilen, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den dirayet bakımından sabit olanlar ki bunlar sadece sahih olan hadisler değildir.

İkinci kısım: Kendisiyle amel edilmeyen hadisler ki bunlar yalnızca zayıf hadislerdir.

Nitekim hadis, rivayet bakımından sahih olup, dirayet bakımından kendisiyle amel edilmeyen bir hadis hadis olabilir. Mesela nesh edilmiş hadisler böyledir.

Yine hadis, rivayet bakımından zayıf olup, dirayet bakımından onunla amel ediliyor olabilir. Bu da Kur’ân’ın zahirine veya sahih hadislerin zahirine uygun olması veya ümmetin bu hadisle amel ediyor olması sebebiyledir.

Selefimiz bu hususa uyarmışlar ve amel edilen hadislerle amel edilmeyen hadisleri, tıpkı sahih olanla olmayanı ayırdıkları gibi ayırmışlardır. Sünnet konusunda tasnifte bulunan alimlerin yaptıklarını düşünen kimse için bu husus açıkça ortaya çıkar.

Sunen sahibi İmam Ebû Dâvûd rahimehullah, Risale İla Ehli Mekke’de her babda kendisine göre en sahih olanları seçtiğini, bu kitapta ancak sahih olanları, sahihe yakın olanları veya zayıflığı hafif olan hadisleri tahric ettiğini belirtmiştir. Zayıflığı şiddetli olan hadisler hakkında ise açıklamada bulunmuştur. Hakkında sükut ettiği hadislerin sâlih olduğunu belirtmiştir. Yine bu risalesinde Malik, Yahya b. Said ve diğer sika ilim ehlini rivayeti dahi olsa, şaz hadisle hüccet getirmediğini belirtmiştir. O, burada şaz ifadesiyle, metin olarak şaz olanı kastetmiştir. Nitekim onun sözleri, Kur’ân, sünnet ve icma ile kararlaşmış olan esaslara aykırı mana taşıyan rivayetlerden kaçındığını göstermektedir. Ama bu esaslara aykırı görmediği rivayetleri kitabında tahric etmiştir. Sahih veya hasen olanlarda bir sorun yoktur. İsnad olarak zayıf olup da Ebû Dâvûd’un sükut ettiği rivayetler ise, bu babda onun katında daha kuvvetli rivayeti bulamamış olması sebebiyledir. Bu da ona göre kendisinin aldığı bu zayıf rivayetlerin ona göre şaz olmadığını, bu rivayeti kararlaştırılmış esaslara aykırı görmediğini ortaya koymaktadır.

Ebû Dâvûd’un tercih ettiği bu yöntem aynı zaman şeyhi İmam Ahmed b. Hanbel rahimehullah’ın da metodudur. Nitekim İmam Ahmed rahimehullah, bir babda ona aykırı düşen bir şey yoksa mürsel hadisle hüccet getirir. Yine münker veya bâtıl olmayan zayıf hadisle de, kendisinden daha kuvvetli olana aykırı düşmediği takdirde hüccet getirmiştir. Nitekim İmam Ahmed rahimehullah’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Bir babda ona aykırı bir şey yoksa zayıf hadise muhalefet etmem.” Yine şöyle demiştir:

“Muhakkak ki hadisin zayıfı dahi benim için kişilerin görüşlerinden daha sevimlidir.” İmam Ahmed’den bu minvalde ifadeler rivayet edilmiştir. O, bu sözünde zayıf hadis ile; mürsel, mestur ravinin rivayeti, hafızasında zayıflık olan kimsenin rivayeti gibi muhtemil zayıf olan, şaz veya münker olmayan zayıf rivayetleri kastetmiştir. Şaz, münker ve mevdû rivayetlere ise ne İmam Ahmed, ne Ebû Dâvûd ne da başka bir ilim ehli itibar etmişlerdir. Nitekim İmam İbn Teymiyye, İbnu’l-Kayyım ve İbn Receb el-Hanbelî, İmam Ahmed’in hüccet getirdiği zayıf hadislerin, İmam Tirmizî’nin Cami’inde hasen gördüğü hadislere yakın olduğunu açıklamışlardır.

İmam Tirmizî, el-İlel kitabında, Camii’ne aldığı hadislerin, iki hadis dışında tamamının bazı ilim ehli tarafından amel edilen hadisler olduğunu zikretmiştir. Bununla beraber İmam Tirmizî’nin kendisi, Sunen’ine aldığı birçok hadislerin zayıf olduklarını bizzat açıklamıştır. Bu da gösteriyor ki, hadis rivayet bakımından zayıf olabilir, ama dirayet bakımından amel edilen bir hadis olabilir.

Tirmizî’nnin kullanmış olduğu “hasen” ıstılahı ve buna yapmış olduğu tarif düşünülürse, kendisi şöyle demiştir: “Bu kitapda “hasen hadis” diye zikrettiğimiz rivayetlerle ancak bize göre isnadı hasen olan hadisleri kastettik. Bu da, isnadında yalanla itham edilmiş bir ravi bulunmayan, şaz olmayan, birden fazla yoldan rivayet edilmiş olan hadislerdir ki bize göre o hasen hadistir.”

Böylece anlaşılmaktadır ki, Tirmizî’nin hadisi hasen sayması, onun metni ve anlamı etrafında dönmektedir. Hadis şiddetli zayıf değilse, ravileri arasında yalancı veya yalanla itham edilmiş ravi yoksa, hadis şaz veya münker değilse, hadisin manası birden fazla yoldan rivayet edilmişse bu durumda kuvvetlenir ve hüccet mertebesine yükselir. Bununla beraber rivayet yolları birer başlarına ele alındığında zayıflık vardır ve tek başına bu tarikler hüccet olmazlar.

Tirmizî’nin başka yollardan da rivayet edilmiş olmasını zikretmesine merfu ve mevkuf yollardan rivayet edilmiş olması da dahil olmaktadır. Nitekim İbn Receb, Şerhu İleli’t-Tirmizî’de bunu zikretmiştir.

Tirmizî’nin bu metodunun aslında ondan önce İmam Şafii rahimehullah da uygulamıştır. Nitekim er-Risale kitabında merfu olan mürsel ve müsned hadisleri, anlam olarak destekleyen sahabi fetvasıyla veya ilim ehlinin genelinin bu hadisle amel etmiş olmasıyla takviye etmiştir.

İmam Ahmed’e zımmînin diyeti hakkında sorulunca şöyle demiştir: “Müslümanın diyetinin yarısı gerekir. Bu konuda Amr b. Şuayb’ın rivayetine dayanırım.” Kendisine: “Amr b. Şuayb’ın babasından, onun da dedesinden yaptığı rivayetleri hüccet getirir misin?” denilince dedi ki:

“Hepsini değil! Bunu kadim Medine halkı fakihleri rivayet etmişlerdir ve Osman radıyallahu anh’den de rivayet edilmiştir.”

Bu da gösteriyor ki, alimler zayıf hadisi hüccet getirirken, sahabe ile tabiinden ümmetin bu hadise uygun amel edip etmediklerini gözetmişlerdir.

Böylece anlaşılmaktadır ki, selefimizin Sünen (ahkâm) kitaplarında zikrettikleri zayıf hadisler rivayet bakımından zayıf olsalar da, bu imamlar bunları boş yere veya gafletle zikretmiş değillerdir. Ancak rivayet ve dirayet bakımından düzgün bir metodu gözetmek suretiyle ahkâm kitaplarına almışlardır.

Son olarak şu uyarıyı da yapmış olayım: Muhakkak ki isnad olarak sahih veya hasen mertebesinde sabit olmayan, zayıflığı hafif olan zayıf hadisler akide ve ahkâmda hüccet olamazlar. Lakin zayıflığı şiddetli olmayan bu hadislere ahkâm bina edilemez olsa da, bunlara karşı çıkılmaz ve inkâr edilmez. Yani zayıflığı hafif olan hadislere de muhalefet etmemek gerekir. Bunun anlamı, zayıf hadisle amel etmek değildir. Lakin zayıflığı şiddetli olmayan hadislerin Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e ait olma ihtimali var demektir. Bu yüzden bu tür zayıf hadislerin içeriğini inkâr etmemek, karşı çıkmamak gerekir. Tıpkı israiliyyat rivayetlere karşı takınılması gereken edep gibi bir edep gözetilir. Ne yalanlanır, ne de tasdik edilirler.

Zayıflığı şiddetli olan rivayetler ise, isnadında yalancı veya yalanla itham edilmiş ravi bulunan, metninde Kur’ân ile sahih sünnete aykırılığı apaçık unsurlar içeren, şaz veya münker rivayetlerdir ki, bu hadisleri reddetmek gerekir.

Allah en iyi bilendir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)