Babasının Ateşte Olmasının Manası
Muslim şöyle rivayet etmiştir: Enes radıyallahu anh'den:
أَنَّ رَجُلًا قَالَ يَا رَسُولَ اللهِ أَيْنَ أَبِي؟ قَالَ فِي النَّارِ
فَلَمَّا قَفَّى دَعَاهُ فَقَالَ إِنَّ أَبِي وَأَبَاكَ فِي النَّارِ
“Adamın biri gelip: “Ey Allah’ın rasulü!! Babam nerede?” diye sordu. O da:
“Baban ateştedir!” buyurdu. Adam dönüp gidecek olunca onu çağırıp:
“Doğrusu senin baban da benim babam da ateştedir!” buyurdu.”[1]
Şüphe sahibi şöyle diyor: “Burada Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in bu adama: “Benim babam da senin baban da ateştedir” demesi,
babalarının ebedî cehennemlik kafirler olduklarını göstermez. Nitekim
Buhârî’nin Sahihinde (no:7294) Enes radıyallahu anh’den rivayette “…Bir adam kalktı
ve: “Ben nereye gireceğim ey Allah’ın rasulü?” diye sorunca, “Ateşe”
buyurmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabisine bunu
söylemiştir, bu sahabinin ebedî cehennemlik olmasını göstermez”
Bu şüphe tutarsızdır. Zira bu hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in “Ateştesin” buyurduğu kimse münafıklardan biri olabilir. Onun
“Ey Allah’ın rasulü” diye hitap etmiş olması, mü’min olmasına delalet etmez.
Nitekim henüz müslüman olmamış bedevilerin de Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e: “Ey Allah’ın rasulü” diye hitap ettikleri sabit olmuştur:
Yezid b. Harun – İbrahim b. Sa’d – ez-Zuhrî – Amir b. Sa’d – babası Sa’d b.
Ebi Vakkas radıyallahu anh yoluyla:
أَنَّ أَعْرَابِيًّا قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ
إِنَّ أَبِي كَانَ يَصِلُ الرَّحِمَ وَيَفْعَلُ فَأَيْنَ هُوَ قَالَ فِي النَّارِ فَكَأَنَّ
الأَعْرَابِيَّ وَجَدَ مِنْ ذَلِكَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَأَيْنَ أَبُوكَ قَالَ
لَهُ حَيْثُمَا مَرَرْتَ بِقَبْرِ كَافِرٍ فَبَشِّرْهُ بِالنَّارِ قَالَ ثُمَّ إِنَّ
الأَعْرَابِيَّ أَسْلَمَ قَالَ فَقَالَ لَقَدْ كَلَّفَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَعَبًا مَا مَرَرْتُ بِقَبْرِ كَافِرٍ إِلا بَشَّرْتُهُ بِالنَّارِ
“Bir bedevi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek şöyle sordu:
“Babam akrabalarını ziyaret eder, onlarla iyi geçinir, şöyle ve böyle
(iyilikler) yapardı. O nerededir?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ateştedir” deyince adam, bu sözden alındı ve “Ey Allah’ın rasulü! Senin baban nerededir?”
diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Her nerede bir kâfirin mezarına
uğrarsan, onu ateşle müjdele!” O bedevi bundan sonra Müslüman oldu ve dedi
ki:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, beni yorucu bir işle
görevlendirdi. Her bir kâfirin mezarına uğradıkça onu mutlaka ateş ile
müjdeliyorum.”[2]
Bu hadisin isnadı Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahihtir. Muhtemelen
burada soruyu soran bedevi, Enes radıyallahu anh hadisinde geçenle aynı
kişidir.
Burada soruyu soran bedevi, soruyu sorduğu sırada müslüman değildi. Nitekim
rivayetin sonunda bu bedevinin sonradan müslüman olduğu açıkça ifade
edilmektedir. Bu bedevi, soruyu sorduğu sırada müslüman değildi ve Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ey Allah’ın rasulü” diye hitap etmişti.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Benim babam da, senin baban
da ateştedir” şeklinde kullandığı ifade, babasının müşrik olarak öldüğünü
göstermektedir. Nitekim “Her nerede bir kafirin mezarına uğrarsan onu ateşle
müjdele” ifadesi buna delalet etmektedir.
Bu hususu pekiştiren diğer bir rivayet şu şekildedir:
İmran b. Husayn radıyallahu anhuma dedi ki:
جَاءَ حُصَيْنٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: أَرَأَيْتَ رَجُلًا كَانَ يَصِلُ الرَّحِمَ وَيَقْرِي الضَّيْفَ
مَاتَ قَبْلَكَ؟، فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «إِنَّ أَبِي
وَأَبَاكَ فِي النَّارِ» ، فَمَا مَضَتْ عِشْرُونَ لَيْلَةً حَتَّى مَاتَ مُشْرِكًا
“Husayn Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve dedi ki: “Bir adam sılayı
rahim yapsa, misafir ağırlasa ama senden (sana iman etmeden) önce ölse ne
dersin?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Muhakkak ki benim babam da, senin baban da ateştedir” buyurdu. Yirmi gece
geçmedi ki (Husayn’ın babası Ubeyd) müşrik olarak öldü.”[3]
Muhtemeldir ki Enes ve Sad b. Ebi Vakkas radıyallahu anhuma rivayetlerinde
geçen ve sonradan müslüman olan bu bedevi, İmran b. Husayn radıyallahu
anhuma’nın babası Husayn b. Ubeyd’dir. Zira Husayn radıyallahu anh sonradan
müslüman olmuştur. Şu rivayet de bu manayı kuvvetlendirir:
İmran b. Husayn radıyallahu anhuma dedi ki:
أَنَّ قُرَيْشًا جَاءَتْ إِلَى الْحُصَيْنِ
وَكَانَتْ تُعَظِّمُهُ فَقَالُوا لَهُ كَلِّمْ لَنَا هَذَا الرَّجُلَ، فَإِنَّهُ يَذْكُرُ
آلِهَتَنَا وَيَسِبُّهُمْ فَجَاءُوا مَعَهُ حَتَّى جَلَسُوا قَرِيبًا مِنْ بَابِ النَّبِيِّ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَدَخَلَ الْحُصَيْنُ فَلَمَّا رَآهُ النَّبِيُّ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أَوْسِعُوا لِلشَّيْخِ وَعِمْرَانُ وَأَصْحَابُهُ
مُتَوَافِدُونَ فَقَالَ حُصَيْنٌ مَا هَذَا الَّذِي يَبْلُغْنَا عَنْكَ إِنَّكَ تَشْتُمُ
آلِهَتَنَا وَتَذْكُرُهُمْ وَقَدْ كَانَ أَبُوكَ جَفْنَةً وَخُبْزًا فَقَالَ يَا حُصَيْنُ إِنَّ أَبِي وَأَبَاكَ فِي النَّارِ يَا حُصَيْنُ
كَمْ إِلَهًا تَعْبُدُ الْيَوْمَ؟ قَالَ: سَبْعَةً فِي الْأَرْضِ وَإِلَهًا فِي السَّمَاءِ
قَالَ فَإِذَا أَصَابَكَ الضُّرُّ مَنْ تَدْعُو؟ قَالَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ قَالَ:
فَإِذَا هَلَكَ الْمَالُ مَنْ تَدْعُو؟ قَالَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ قَالَ فَيَسْتَجِيبُ
لَكَ وَحْدَهُ وَتُشْرِكُهُمْ مَعَهُ؟
“Kureyş, Husayn’a geldiler. Ona saygı gösterirlerdi. Dediler ki: “Şu adamla
bir konuş. Zira o bizim ilahlarımızı anlatıyor ve onlara hakaret ediyor.” Sonra
onunla beraber geldiler, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in kapısının yakınına
oturdular. Husayn içeri girdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce:
“İhtiyara yer açın” buyurdu. (Ravi dedi ki): İmran radıyallahu anh
ve arkadaşları da oradaydılar. Husayn dedi ki:
“Bana senden ulaşan şeyler de nedir? Sen ilahlarımıza hakaret ediyor ve
diline doluyormuşsun! Hâlbuki senin baban da çanak ve ekmek idi (putlara ibadet
edenlere hizmet ederdi)” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ey Husayn! Benim baabam da, senin baban da ateştedir. Ey Husayn! Bugün
sen kaç ilaha ibadet ediyorsun?” Husayn dedi ki:
“Yeryüzünde yedi ve semada bir ilaha” Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
“Sana bir zarar isabet ettiğinde hangisine dua edersin?” Husayn:
“Semadakine” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Malın helak olduğunda hangisine dua edersin?” buyurdu. Husayn:
“Semadakine” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Sana icabet eden bir tanesidir, sen ise O’na ortaklar koşuyorsun…”[4]
Annesine Bağışlanma Dilemesinin Yasaklanmasının Manası
Ebu Hureyre radıyallahu anh'den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem,
annesinin mezarını ziyaret etti. Ağladı, çevresindekileri de ağlattı. Sonra
şöyle dedi:
اسْتَأْذَنْتُ رَبِّي فِي أَنْ أَسْتَغْفِرَ لَهَا فَلَمْ يُؤْذَنْ لِي
وَاسْتَأْذَنْتُهُ فِي أَنْ أَزُورَ قَبْرَهَا فَأُذِنَ لِي فَزُورُوا الْقُبُورَ
فَإِنَّهَا تُذَكِّرُ الْمَوْتَ
“Annemin mezarını ziyaret etmek için Rabbimden izin istedim, bana bu
izni verdi. Anneme bağışlanma dilemek için izin istedim, ama bana bu izni
vermedi. Artık mezarları ziyaret edebilirsiniz. Çünkü bu, size ölümü hatırlatır.”[5]
Bureyde radıyallahu anh’den: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, bir mezar
kalıntısının yanına gelip oturdu. Çevresindeki insanlar da ona bakıp oturdular.
Konuşan bir hatip gibi başını sallamaya, sonra da ağlamaya başladı. Ömer
radıyallahu anh karşısına dikilip:
“Seni ağlatan nedir, ey Allah’ın rasulü?” diye sordu. O da buyurdu ki:
هَذَا قَبْرُ آمِنَةَ بِنْتِ وَهْبٍ، اسْتَأْذَنْتُ رَبِّي فِي أَنْ
أَزُورَ قَبْرَهَا فَأَذِنَ لِي، وَاسْتَأْذَنْتُهُ فِي الِاسْتِغْفَارِ لَهَا
فَأَبَى عَلَيَّ، وَأَدْرَكَتْنِي رِقَّتُهَا فَبَكَيْتُ
“Bu, Vehb kızı Amine'nin mezarıdır. Burayı ziyaret etmek için Rabbimden
izin istedim. Bana, bu izni verdi. Anneme bağışlanma dilemek için izin istedim.
Rabbim, bana bu izni vermedi. Şimdi de annemin şefkati bana ulaştı. Onun için
ağladım.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, o kadar ağlamıştı ki,
daha önce ve daha sonra o kadar ağladığı görülmemişti.”[6]
Şüphe sahibi diyor ki: “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in annesine bağışlanma dilemesinin yasaklanması,
annesinin müşrik olduğunu göstermez. Şayet öyle olsaydı kabrini ziyaret
etmesine de izin verilmezdi”
Cevap: Bu itiraz da boş bir mugalatadan
ibarettir. Müşriklerin kabrinin ziyaret edilemeyeceğinin bir delili yoktur.
Bilakis bu babdaki hadis, kabir ziyaretine ancak ölümü hatırlattığı için izin
verildiğini göstermektedir ki bu gayenin gerçekleşmesi için kabirde yatanın
müslüman olması şart değildir. Nitekim İmam Nesâî bu hadisi, “Müşriklerinin
kabirlerini ziyaret etmenin meşru oluşu” başlığı altında zikretmiştir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
annesine bağışlanma dilemesinin yasaklanması da açık şekilde onun şirk üzere
öldüğüne delalet etmektedir.
Katade rahimehullah dedi ki:
ذُكِرَ لَنَا أَنَّ رَجُلًا مِنْ أَصْحَابِ
النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَا نَبِيَّ اللَّهِ إِنَّ مِنْ
آبَائِنَا مَنْ كَانَ يُحْسِنُ الْجِوَارَ وَيَصِلُ الْأَرْحَامَ وَيَفُكُّ الْعَانِيَ
وَيُوفِي بِالذِّمَمِ أَفَلَا نَسْتَغْفِرُ لَهُمْ؟ قَالَ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَلَى وَاللَّهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لِأَبِي كَمَا اسْتَغْفَرَ
إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ قَالَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ {مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذِينَ
آمَنُوا أَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكِينَ}. . حَتَّى بَلَغَ: {الْجَحِيمِ} ثُمَّ عَذَرَ اللَّهُ إِبْرَاهِيمَ فَقَالَ
{وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَا
إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلَّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ} قَالَ
وَذُكِرَ لَنَا أَنَّ نَبِيَّ اللَّهِ قَالَ أُوحِيَ إِلَيَّ كَلِمَاتٍ فَدَخَلْنَ
فِي أُذُنِي وَوَقَرْنَ فِي قَلْبِي أُمِرْتُ أَنْ لَا أَسْتَغْفِرَ لِمَنْ مَاتَ مُشْرِكًا
“Bize anlatıldığına göre Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in ashabından biri dedi ki: “Ey Allah’ın nebisi!
Babalarımızdan güzel komşuluk yapan, sılayı rahim yapan, zor durumdakileri
kurtaran, zimmetleri gözetenler vardı. Onlar için bağışlanma dilemeyelim mi?”
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Evet, vallahi ben İbrahim’in
babasına bağışlanma dilediği gibi ben de elbette babam için bağışlanma
dileyeceğim.” Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: “Kendilerine
cehennemlikler oldukları açıklandıktan sonra yakınları dahi olsa müşrikler için
bağışlanma dilemeleri Nebi’ye de, iman edenlere de yaraşmaz.” (Tevbe 113)
Sonra Allah İbrahim aleyhi's-selâm’ın mazeretini bildirerek şöyle buyurdu:
“İbrahim’in babası için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona
verdiği bir söz dolayısıyla idi. Kendisine, onun gerçekten Allah’a düşman olduğu
açıklanınca ondan uzaklaştı.” (Tevbe 114) Yine bize anlattıklarına göre
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bana öyle sözler vahyedildi ki kulaklarıma doldu ve
kalbim karar kıldı. Müşrik olarak ölenler için bağışlanma dilememem emrolundu.”[7]
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
annesinin de ateşte olduğuna hatta şirk üzere ölmüş olduğuna dair ifade hadiste
gelmiştir:
Alkame b. Kays rahimehullah şöyle demiştir:
“Bana Muleyke el-Cufiye’nin iki oğlu tahdis ettiler, dediler ki:
أتينا
رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلنا يا رسول الله
أخبرنا عن أم لنا ماتت في الجاهلية كانت تصل الرحم وتصدق وتفعل وتفعل فها ينفعها
ذلك؟ قال لا قال فإنها وأدت أختا لنا في الجاهلية فهل ينفع ذلك أختنا؟ قال لا
الوائدة والموؤدة في النار إلا أن تدرك الوائدة الإسلام فتسلم فلما رأى ما دخل
علينا قال وأمي مع أمكما
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
gittik ve dedik ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Bize cahiliyede ölmüş
olan annemiz hakkında haber ver. O sılayı rahim yapar, sadaka verir, şöyle ve
şöyle yapardı. Bunlar ona fayda verir mi?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
“Hayır.” Dediler ki: “O cahiliyede kız
kardeşimizi de diri olarak gömmüştü. Bunlar kızkardeşimize fayda verir mi?”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Hayır. Gömen de, gömülen de ateştedir.
Ancak gömen kimse İslam’a yetişir de müslüman olursa o başka.” Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem bizim girdiğimiz hali görünce buyurdu ki:
“Benim annem de sizin annenizle beraberdir.”[8]
Ebu Rezin radıyallahu anh’den:
قُلْتُ
يَا رَسُولَ اللَّهِ أَيْنَ أُمِّي؟ قَالَ أُمُّكَ فِي النَّارِ قُلْتُ: فَأَيْنَ
مَنْ مَضَى مِنْ أَهْلِكَ؟ قَالَ: «أَمَا تَرْضَى أَنْ تَكُونَ أَمُّكَ مَعَ
أُمِّي؟
“Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Annem
nerede?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ateşte” Dedim ki: “Senin geçmişteki
aile halkın nerede?” Buyurdu ki:
“Benim annemin de senin annenle beraber
(ateşte) olmasına razı olmaz mısın?”[9]
Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in annesinin müşrik olarak öldüğüne dair tasrih de rivayet edilmiştir:
Burayde radıyallahu anh dedi ki:
كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ
عَلَيه وَسَلَّم حَتَّى إِذَا كُنَّا بِوَدَّانَ أَوْ بِالْقُبُورِ سَأَلَ الشَّفَاعَةَ
لأُمِّه أَحْسَبُهُ قَالَ فَضَرَبَ جبريلُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيه وَسَلَّم صَدْرَهُ
وَقال لا تَسْتَغْفِرْ لِمَنْ مَاتَ مُشْرِكًا فَرَجَعَ وهُو حزينٌ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile
beraberdik. Veddân’a veya kabirlere geldiğimizde annesine şefaat etmek istedi.
Zannederim şöyle dedi:
“Bunun üzerine Cibril sallallahu aleyhi ve
sellem Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in göğsüne vurdu ve şöyle dedi:
“Müşrik olarak ölen kimseye bağışlanma
dileme!” Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hüzünlü bir
şekilde geri döndü.”[10]
Sonuç: Cahiliyye döneminde ölenler fetret ehli değillerdir. Onlardan
cennetlik olduğu bildirilenler dışındakiler cehennemliktir. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in anne ve babası da cahiliyye üzere ölmüşlerdir.
[1] Sahih. Muslim
(203) İbn Hibbân (574) Ebû Dâvûd (4718)
[2]
Sahih. İbnu’s-Sunni Amelu’l-Yevm
ve’l-Leyle (595) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (3/204) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr
(1/145) Bezzar (3/299) İbn Mace (1573) Beyhakî Delail (1/191) Ebu Nuaym Marife
(522) Kadıyu’l-Maristan Meşyeha (254) el-Elbâni, es-Sahiha (18)
[3]
Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr
(4/27) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (2527) el-Elbani es-Sahiha (2592)
[4]
Hasen ligayrihi. İbn Huzeyme
et-Tevhid (215) bunun isnadında İmran b. Halid b. Talîk’ta zayıflık vardır.
Lakin hasen isnadla mutabi’ini: Ru’yani (85) İbnu’l-A’rabi Mu’cem (1895)
el-Lalekai İtikad (1184) rivayet etmişlerdir.
[5] Sahih. Muslim
(976) Ebu Davud (3234) Nesai (4/90) İbn Mace (1569, 1572) İbn Hibban (3159) Hâkim
(1/375) Beyhaki (4/70) Ahmed (2/441) Beyhaki Delail (1/190)
[6] Sahih ligayrihi.
Beyhaki Delâil (1/189) Taberânî ed-Dua (1968) İbn Sad (1/74) el-Elbânî
Ahkamu’l-Cenaiz (s.188)
[7]
Taberî Tefsir (12/24)
[8]
Muslim'in şartına göre sahih. Begavi
Mu’cemu’s-Sahabe (1020) İbn Mende Marifetu’s-Sahabe (s.688) Beyhakî el-Kada ve’l-Kader
(620) İbn Asakir Mu’cem (1142)
* Seleme b. Muleyke radıyallahu
anh’den şahidi: İbn Bişran Emali (1470) Harbî Garibu’l-Hadis (2/688)
Ebu’ş-Şeyh Tabakat (3/307) Beyhakî el-Kada ve’l-Kader (623) Hatib Tarih (7/333)
Ebu Nuaym Marife (3397)
* İbn Mes’ud radıyallahu
anh’den şahidi: Ebu Abdillah et-Temimi Telkihu’l-Ukul (242) Seri b. Yahya
Min Hadisi Sufyan es-Sevri (110) İbn Sâ’ad es-Sani Min Hadisi Abdillah b.
Mes’ud (35) Ahmed (1/398) İbn Faris Cüz (14) Bezzar (4/339) Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr (10/80) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (2559) İbn Batta el-İbane (4/80)
Ebu Nuaym Marife (7090) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/238) İbn Şahin
Nasihu’l-Hadis (655) Hakim (2/396) İsnadında Osman b. Umeyr zayıftır.
[9]
Hasen. Ahmed (4/11) Tayalisi (1186) İbn
Ebi Hayseme Tarih (2164) İbn Ebi Asım es-Sunne (638) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr
(19/208)
[10]
Hasen. Bezzar (10/326)