Bismillahirrahmanirrahim
Muhakkak hamd Allah’adır. O’na hamd eder, O’ndan yardım ister ve O’ndan
bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden
Allah’a sığınırız. Allah kimi hidayet ederse onu saptıracak yoktur. Kimi de
saptırmışsa onu hidayet edecek yoktur. Şahitlik ederim ki Allah’tan başka
ibadete layık hak ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur. Yine şahitlik ederim ki
Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O’nun kulu ve rasulüdür.
Bundan sonra:
1- “Âlimlerin etleri zehirlidir” sözü, bazı insanların kendisiyle bâtılı
kastettikleri, diğerlerinin ise hakkı kastettikleri bir sözdür.
2- Hareketçiler, Fıkhu’l-Vakî’ciler ve hizipçilik davetçileri bu sözü
kendilerine göre şekillendiriyor ve kendilerine karşı çıkıp sapmalarını ortaya
koyan herkese karşı kullanıyorlar ve: “Âlimlerin etleri zehirlidir” diyorlar.
Bununla kendilerini ve önderlerini kastediyorlar.
3- Maksatları hiçkimseye reddiye verilmemesi, hiçkimsenin kusurunun
açıklanmaması ve ortaya çıkarılmamasıdır. Böylece onlara sığınacaklar ve
insanları diledikleri gibi yönlendirecek, onları bid’atlere, sapmalara ve
sapıklıklara sevk edecekler, bu söz ile insanları cemaatten; Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’ten
ayıracaklar.
4- Ehl-i sünnet ise bu sözü salihleri için kullanırlar.
5- Ehl-i Sünnet bu sözü, hidayet ve hak imamlarını bid’atçilere karşı
savunmak için kullanırlar. O imamların etleri şüphesiz zehirlidir.
6- Ama bid’at ve sapıklık ehline gelince, onların etlerinin bir kıymeti
yoktur.
7- Biz bu kimselere reddiye verdiğimizde onların zatlarını ve
şahsiyetlerini reddediyor değiliz. Lakin aramızda sapmaları, cehaletleri ve
sapıklıkları yaydıkları, bid’atlere tutunarak fırkalaşmaya sebep oldukları
için, onlar hakka ve sünnete dönünceye kadar onların bir saygınlığı yoktur.
Kitap, sünnet ve imamların icmaı, bu kimselerin bir saygınlığının olmadığını
ifade etmektedir.
8- Nasları iyice inceleyip düşünen kimse için bu durum apaçıktır. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“İleride size işitmediğiniz ve babalarınızın da işitmediği şeyler söyleyen kimseler gelecek. Onlardan sakının ve sakındırın.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hevâ ehlinden sakındırmıştır. Haricîlerden sakındırmış ve onların öldürülmelerini ve onlarla savaşılmasını emretmiştir. Onlarla karşılaşırsa onlara karşı savaşacağını vaad etmiş, bundan dolayı da ecir vaad etmiştir. Kaderiyye’den sakındırmış ve onların hakkında:
“Onlar bu ümmetin mecusileridir” buyurmuştur. Ahir zamanda çıkacak olan Mesih ed-Deccâl’den sakındırmış, hatta sahabelerden biri: “Öyle sakındırdı ki biz onun çalılığın arkasında olduğunu zannettik” demiştir. Yani onlara yakın olduğunu sandılar.
“İleride size işitmediğiniz ve babalarınızın da işitmediği şeyler söyleyen kimseler gelecek. Onlardan sakının ve sakındırın.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hevâ ehlinden sakındırmıştır. Haricîlerden sakındırmış ve onların öldürülmelerini ve onlarla savaşılmasını emretmiştir. Onlarla karşılaşırsa onlara karşı savaşacağını vaad etmiş, bundan dolayı da ecir vaad etmiştir. Kaderiyye’den sakındırmış ve onların hakkında:
“Onlar bu ümmetin mecusileridir” buyurmuştur. Ahir zamanda çıkacak olan Mesih ed-Deccâl’den sakındırmış, hatta sahabelerden biri: “Öyle sakındırdı ki biz onun çalılığın arkasında olduğunu zannettik” demiştir. Yani onlara yakın olduğunu sandılar.
9- Nebî sallallahu aleyhi ve sellem genel olarak ve özel olarak sakındırma
yapmıştır. Ümmetlerin fırkalara ayrılacağı hakkındaki hadis bunlardan birisidir.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra ashabı ve sünnet imamları da bu
şekilde sakındırma yapmışlardır.
10- Ömer el-Faruk radiyallahu anh şöyle demiştir: “Sizleri re’y ehlinden
sakındırırım. Zira onlara Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hadislerini
ezberlemek zor gelince re’y (şahsi görüş) ile söz söyler, hem saparlar, hem de
saptırırlar.”
11- el-Lâlkâî, İbn Abbas radiyallahu
anhuma’dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Vallahi bugün şeytan için benim
helakimden daha çok arzuladığı bir şey olduğunu sanmıyorum.” Denildi ki:
“Nasıl yani?” şöyle dedi:
“Doğuda veya batıda bir bid’at çıkar, bir adam onu bana nakleder, durum bana geldiğinde onu sünnet ile yok eder ve kendilerine reddederim.”
“Nasıl yani?” şöyle dedi:
“Doğuda veya batıda bir bid’at çıkar, bir adam onu bana nakleder, durum bana geldiğinde onu sünnet ile yok eder ve kendilerine reddederim.”
12- Zehebî, es-Siyer’de ve başka eserlerde Ömer b. Ubeyd el-Mu’tezilî
el-Kaderî’nin biyografisini zikrederken Asım el-Ahvel’den şöyle nakleder:
“Biz Katade’nin meclisinde idik. Ömer b. Ubeyd’den bahsedildi ve onun aleyhinde konuşuldu. Ben dedim ki:
“İlim ehlinin birbirlerini reddettiklerini (veya birbirlerinin aleyhinde konuştuklarını) görüyorum” dedim. Katade dedi ki:
“Bilmez misin ey Ahvel! Bir adam bir bid’at çıkardığı zaman bunun bilinmesi için o kimsenin zikredilmesi gerekir.”
“Biz Katade’nin meclisinde idik. Ömer b. Ubeyd’den bahsedildi ve onun aleyhinde konuşuldu. Ben dedim ki:
“İlim ehlinin birbirlerini reddettiklerini (veya birbirlerinin aleyhinde konuştuklarını) görüyorum” dedim. Katade dedi ki:
“Bilmez misin ey Ahvel! Bir adam bir bid’at çıkardığı zaman bunun bilinmesi için o kimsenin zikredilmesi gerekir.”
13- Ehl-i Sünnet kitaplarının ilim depoları olan; İbn Batta’nın el-İbane’si,
el-Lâlkâî’nin Şerhu Usuli İtikad’ı ve başka eserlere bakıldığında bu durum
açıkça görülür. Selef, bid’atlerden ve bid’at ehlinden sakındırma hususunda söz
birliği etmişlerdir. Bundan dolayı Mus’ab b. Sad rahimehullah şöyle demiştir:
“Fitneye düşmüş olanlarla oturmayın. Zira mutlaka şu iki şeyden biri söz konusu olur: Ya sen de fitneye düşer ve ona tabi olursun, ya da sen ondan ayrılmadan önce eziyet görürsün."
“Fitneye düşmüş olanlarla oturmayın. Zira mutlaka şu iki şeyden biri söz konusu olur: Ya sen de fitneye düşer ve ona tabi olursun, ya da sen ondan ayrılmadan önce eziyet görürsün."
Duamızın sonu âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd etmektir.
Ubeyd el-Cabirî
Tercüme: Ebu Muaz