Bismillah
Asrımızın Mu'tezile önderlerinden Ebu Said el-Yarbuzi,
İnegöldeki haricî mürcie karışımı sapıkların Davet-Der adlı derneğinde yaptığı
bir sohbette kadınların erkeklerin huzuna çıkıp ders verebileceğini söylemiş, “acaba
yanlış mı anladık” diye tereddüt eden birilerinin meseleyi te'kid için bu konuyu
sormaları üzerine “Yasaklayan bir delil yok” diyerek görüşünü savunmuştu.
Bu mesele hakkında Şeyh el-Elbani rahimehullah’ın kızı Sukeyne’nin
kadın davetçi bidati ile ilgili yazdığı risalesinden şu kısmı terceme ederek
nakledeceğim ki, bu aynı zamanda umumat ile bid’atlere delil getirmeye bir
reddiyedir:
“Şöyle denebilir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Herhangi bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde toplanır,
Allah’ın kitabını okurlar, aralarında onun dersini yaparlarsa mutlaka
üzerlerine sekinet iner.” (Muslim 2699) Bu hadis kadınları da kapsayacak
şekilde geneldir. Ve kadınların mescidde ders vermesinde sakınca olmadığına
delildir.”
Bu iki şüpheye cevap olarak babam (el-Elbani) rahimehullah’ın
biraz sonra gelecek fetvasına not olarak söylediği sözleri nakledeyim:
“Genel kapsamlı delilleri gerekçe gösteriyorlar. Ben diyorum
ki, bu genel kapsamlı deliller amelî sünneti ispat etmeye elverişli değildir. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’den böyle bir uygulama nakledilmemiştir. Aksi halde
bu durum müslümanların âlimlerinin önünde, genel delillere dayanarak dinde bid’atler
çıkarmak için çok geniş bir kapı açar. Bu sözler, ilim talebesi olmayan
kimselerin bile anlayabilecekleri kadar kolaydır. Bunu hatırlattığımızda
diğerleri de hatırlar; bugün bu asırda gördüğümüz hiçbir bid’at yoktur ki onun
dinde genel kapsamlı bir aslı olmasın.
Bu, bid’atçilerin her
zaman öne sürdükleri bir gerekçedir. Onlara karşı çıkıldığında mesela; ezan
okunurken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salat okumayı ekleme
konusunda karşı çıksan: “Ey kardeşim! Sen ne diyorsun, Allah Teâlâ: “Ona salat
edin ve bir selamla selam edin” (Ahzab 56) buyuruyor” der!
Yine karşı çıktığın herhangi bir bid’at getirdiklerinde
sana: “Ey kardeşim, bunda ne var ki?” der. Sen ona namazdan sonra “Allah kabul
etsin” demek bidattir dediğinde sana: “Bunda ne var ki, bu bir duadır ve bize
dua emredilmiştir” der. Hiçbir bid’at yoktur ki genel bir asla bağlantısı
olmasın.
Peki bizim bu bid’ate karşı çıkmaktaki gerekçemiz nedir? Bu
konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bundan yasaklayan bir nassı mı
var? Bu konuda elimizde nas yoktur. Bid’atlerin çoğu hakkında elimizde Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den onu yasaklayan bir nas yoktur. İşte burası
konunun en ince kısmıdır! Öyleyse karşı çıkmadaki gerekçemiz; bu konuda delil
gelmemiş olmasıdır.
Bütün hayırlar selefe uymadadır
Bütün şerler de halefin uydurduklarındadır
Geçen konuyu tamamlamak için diyorum ki: Bu nas geneldir,
lakin buna dair uygulama nerede?”
Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur kaset no 24, dakika 30
[1] Sukeyne bt.
El-Elbani dedi ki: “Maalesef böyle diyorlar ve kadınların mescidde ders
vermesinin meşru olduğunu ispat etmek için meseleyi ters yüz ederek: “Yasaklayan
bir delil yok” diiyorlar. Bilakis burada bunun meşru olduğuna dair delil talep
edilir. Bu konuda delilin olmayışı bunun pek çok bid’atler hakkında bir
kaidedir. Belki de bunların en meşhurlarından biri; Mevlidi Nebevi kutlamalarıdır.
Bunu bizzat yasaklayan delil nerede? Burada da söylenecek şey aynıdır: Bunun
uygulandığına dair delil nerede? Diye sorulması gerekir. İbadetlerde asıl olan
men olunmasıdır. Herhangi bir ibadeti meşru kabul etmek için onun meşru
olduğunu gösteren delil bulunması gerekir. Özellikle de üzerinde bulunduğumuz
mesele böyledir. Şayet böyle bir uygulama olsaydı (kadınlar mescidde ders veriyor
olsaydılar) bu durum gizli kalmaz, mutlaka nakledilirdi. Çünkü bu ferdî bir
uygulama değildir.”