Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

18 Eylül 2016 Pazar

Bid'atler Hakkında: "Yasaklayan Delil Yok" Şüphesi


Bismillah
Asrımızın Mu'tezile önderlerinden Ebu Said el-Yarbuzi, İnegöldeki haricî mürcie karışımı sapıkların Davet-Der adlı derneğinde yaptığı bir sohbette kadınların erkeklerin huzuna çıkıp ders verebileceğini söylemiş, “acaba yanlış mı anladık” diye tereddüt eden birilerinin meseleyi te'kid için bu konuyu sormaları üzerine “Yasaklayan bir delil yok” diyerek görüşünü savunmuştu.
Bu mesele hakkında Şeyh el-Elbani rahimehullah’ın kızı Sukeyne’nin kadın davetçi bidati ile ilgili yazdığı risalesinden şu kısmı terceme ederek nakledeceğim ki, bu aynı zamanda umumat ile bid’atlere delil getirmeye bir reddiyedir:
“Şöyle denebilir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Herhangi bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah’ın kitabını okurlar, aralarında onun dersini yaparlarsa mutlaka üzerlerine sekinet iner.” (Muslim 2699) Bu hadis kadınları da kapsayacak şekilde geneldir. Ve kadınların mescidde ders vermesinde sakınca olmadığına delildir.”
Yine şöyle denebilir: “Kadınların mescidde ders vermelerine mani bir delil yoktur.”[1]
Bu iki şüpheye cevap olarak babam (el-Elbani) rahimehullah’ın biraz sonra gelecek fetvasına not olarak söylediği sözleri nakledeyim:
“Genel kapsamlı delilleri gerekçe gösteriyorlar. Ben diyorum ki, bu genel kapsamlı deliller amelî sünneti ispat etmeye elverişli değildir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den böyle bir uygulama nakledilmemiştir. Aksi halde bu durum müslümanların âlimlerinin önünde, genel delillere dayanarak dinde bid’atler çıkarmak için çok geniş bir kapı açar. Bu sözler, ilim talebesi olmayan kimselerin bile anlayabilecekleri kadar kolaydır. Bunu hatırlattığımızda diğerleri de hatırlar; bugün bu asırda gördüğümüz hiçbir bid’at yoktur ki onun dinde genel kapsamlı bir aslı olmasın.
 Bu, bid’atçilerin her zaman öne sürdükleri bir gerekçedir. Onlara karşı çıkıldığında mesela; ezan okunurken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salat okumayı ekleme konusunda karşı çıksan: “Ey kardeşim! Sen ne diyorsun, Allah Teâlâ: “Ona salat edin ve bir selamla selam edin” (Ahzab 56) buyuruyor” der!
Yine karşı çıktığın herhangi bir bid’at getirdiklerinde sana: “Ey kardeşim, bunda ne var ki?” der. Sen ona namazdan sonra “Allah kabul etsin” demek bidattir dediğinde sana: “Bunda ne var ki, bu bir duadır ve bize dua emredilmiştir” der. Hiçbir bid’at yoktur ki genel bir asla bağlantısı olmasın.
Peki bizim bu bid’ate karşı çıkmaktaki gerekçemiz nedir? Bu konuda Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bundan yasaklayan bir nassı mı var? Bu konuda elimizde nas yoktur. Bid’atlerin çoğu hakkında elimizde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den onu yasaklayan bir nas yoktur. İşte burası konunun en ince kısmıdır! Öyleyse karşı çıkmadaki gerekçemiz; bu konuda delil gelmemiş olmasıdır.
Bütün hayırlar selefe uymadadır
Bütün şerler de halefin uydurduklarındadır
Geçen konuyu tamamlamak için diyorum ki: Bu nas geneldir, lakin buna dair uygulama nerede?”
Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur kaset no 24, dakika 30


[1] Sukeyne bt. El-Elbani dedi ki: “Maalesef böyle diyorlar ve kadınların mescidde ders vermesinin meşru olduğunu ispat etmek için meseleyi ters yüz ederek: “Yasaklayan bir delil yok” diiyorlar. Bilakis burada bunun meşru olduğuna dair delil talep edilir. Bu konuda delilin olmayışı bunun pek çok bid’atler hakkında bir kaidedir. Belki de bunların en meşhurlarından biri; Mevlidi Nebevi kutlamalarıdır. Bunu bizzat yasaklayan delil nerede? Burada da söylenecek şey aynıdır: Bunun uygulandığına dair delil nerede? Diye sorulması gerekir. İbadetlerde asıl olan men olunmasıdır. Herhangi bir ibadeti meşru kabul etmek için onun meşru olduğunu gösteren delil bulunması gerekir. Özellikle de üzerinde bulunduğumuz mesele böyledir. Şayet böyle bir uygulama olsaydı (kadınlar mescidde ders veriyor olsaydılar) bu durum gizli kalmaz, mutlaka nakledilirdi. Çünkü bu ferdî bir uygulama değildir.”

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)