Ahmed b. Hanbel, Musned’inde dedi ki: Bize Esved b. Âmir tahdis etti, dedi ki: bize Hammad b. Seleme tahdis etti, o Muhammed b. İshak’tan, o Yezid b. Abdillah b. Kusayt’tan, o Ebu Seleme b. Abdirrahman’dan, o da Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh’den şöyle dediğini rivayet etti:
أَنَّ قَوْمًا مِنَ الْعَرَبِ أَتَوْا رَسُولَ اللهِ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمَدِينَةَ فَأَسْلَمُوا وَأَصَابَهُمْ وَبَاءُ
بِالْمَدِينَةِ حُمَّاهَا فَأُرْكِسُوا، فَخَرَجُوا مِنَ
الْمَدِينَةِ فَاسْتَقْبَلَهُمْ نَفَرٌ مِنْ أَصْحَابِهِ
- يَعْنِي أَصْحَابَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ - فَقَالُوا لَهُمْ
مَا لَكُمْ رَجَعْتُمْ؟ قَالُوا أَصَابَنَا وَبَاءُ الْمَدِينَةِ فَاجْتَوَيْنَا الْمَدِينَةَ
فَقَالُوا أَمَا لَكُمْ فِي رَسُولِ اللهِ أُسْوَةٌ؟ فَقَالَ بَعْضُهُمْ نَافَقُوا
وَقَالَ بَعْضُهُمْ لَمْ يُنَافِقُوا هُمْ مُسْلِمُونَ فَأَنْزَلَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ
{فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللهُ أَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا}
الْآيَةَ [النساء: 88]
“Araplardan bir topluluk Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e, Medine’ye gelip müslüman oldular. Onlara Medine vebası ve hummâsı
isabet etti. Bunun üzerine geri dönüp Medine’den çıktılar. Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’in ashabından bir topluluk onlarla karşılaştı ve onlara:
“Siz neden geri dönüyorsunuz?” dediler. Onlar da: “Bize
Medine vebası isabet etti. Medine’nin havası bize yaramadı” dediler. Bunun
üzerine ashab onlara dediler ki:
“Sizin için Allah’ın rasulünde örneklik yok mudur?” Onlardan
bir kısmı: “Bunlar münafık oldular” dedi, diğer bazıları da: “Münafık olmadılar,
onlar müslümandır” dedi. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şu ayeti indirdi:
“Size
ne oluyor ki münafıklar hakkında iki grup oluyorsunuz? Allah onları
kazandıkları sebebiyle ters çevirdiği halde Allah’ın saptırdığını doğru yola
iletmek mi istiyorsunuz?” (Nisa 88)[1]
Bu hadisenin Nisa 88. âyetinin nüzul sebebi olarak
zikredilmesi hatalıdır. Nitekim ravileri güvenilir olsalar da, isnadında
Muhammed b. İshak müdellis olup an’ane sigası ile rivayet etmiştir. Ebu Seleme
b. Abdirrahman’ın babası Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh’den işittiği de
sabit olmamıştır.
İbn Ebî Hâtim Tefsirinde (5742) İsmail b. Ubeydillah b. Ebi
Sufyan – İbn Şihab – Ebu Seleme b. Abdirrahman yoluyla mürsel olarak rivayet etmiştir.
Yani Muhammed b. İshak’ın tek kalmamış olduğu anlaşılıyor. Fakat Ebu Seleme ile
Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh arasında inkıta devam etmektedir.
Ocak Yayınları tarafından yayınlanan Hadis Hazinesi
kitabında Ahmed Şakir’in tahkiki esas alınarak bu hadise hasen hükmü
zikredilmiştir. Zira Ahmed Şakir, Ebu Seleme’nin Abdurrahman b. Avf’tan
işittiğini iddia ederek Ahmed’in Musnedin’de en-Nadr b. Şeyban’ın rivayetini
delil getirmiştir. Hâlbuki uzman hadis imamları bu rivayetindeki münkerlik
sebebiyle en-Nadr b. Şeyban’ı zayıf görmüşlerdir.
Yine Ahmed Şakir, Muhammed b. İshak’ın sika olmasını gerekçe
göstermiştir. Hâlbuki buradaki sorun Muhammed b. İshak’ın sika oluşu hakkında
değil, tedlis ile maruf bir ravi olması ile ilgilidir. Güvenilir olan ve
olmayan her türlü ravilerden rivayette bulunup da hadisi bizzat işittiğine dair
bir siga belirtmeyen raviler (tedlisin 3. Tabakasında bulunanlar) sika olsalar
dahi, “haddesena, ahbarana, semi’tu” gibi işittiğine delalet eden sigaları
kullanmadıkça rivayetleri “mudelles” kabul edilir. Bir de metinde sahih
asıllara aykırılık söz konusu olunca, buradaki tedlis ihtimali sıhhati
yaralayıcı bir illet olarak ortaya çıkar. Bu rivayette de Nisa 88. Ayetin nüzul
sebebi olarak bu olayın zikredilmesi, ayetin nüzul sebebi hakkında daha sahih
rivayete muhalif görünmektedir. Şayet yukarıdaki kıssa sahih isnadla gelmiş
olsaydı, Hafız İbn Hacer’in Fethu’l-Bari’de belirttiği gibi ayeti her iki
konuda da inmiş olması şeklinde açıklanabilirdi.
Ayetin nüzul sebebi ise sahih yoldan başka bir olay hakkında
sabit olmuştur. Buhârî (1884) ve Muslim (2776) Zeyd b. Sabit radıyallahu anh’den
bu ayetin nüzul sebebini şu şekilde rivayet ettiler:
أن رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خرج إلى أحد فرجع ناس
خرجوا معه فكان أصحابُ رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فرقتين فرقة
تقول نقتلهم وفرقة تقول لا فأنزل الله (فما لكم في المنافقين فئتين) الآية كلها
فقال رسولُ الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إنها طَيْبَةُ وإنها
تنفي الخَبَثَ كما تنفي النار خبث الفضة
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile
birlikte Uhud savaşına çıkanlardan bazıları geri dönmüşlerdi. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı bu dönenler konusunda iki gruba
ayrıldılar. Bir grup onlar hakkında:
“Onları öldürelim” derken, diğer grup:
“Öldürmeyelim” diyordu. Allah Teâlâ: “Size ne oluyor
da münafıklar hakkında iki grup oluyorsunuz” (Nisa 88) ayetini indirince
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Medine temiz ve pak bir yerdir. Ateşin
gümüşteki kiri temizlemesi gibi kiri ve pis olanı dışarıda bırakır.”[2]
Netice olarak: Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh'den gelen rivayetin isnadında zayıflık olması sebebiyle Nisa suresi 88. ayetinin nüzul sebebi olarak bu rivayet esas alınamaz. Ancak rivayette zikredilen hususlar sahih hadislerde sabit olan hususlardır. Medine dışındaki müslümanların imkânları nispetinde Medine'ye hicret etmeleri dinî bir zorunluluk idi ve Medine'ye gelenler Medine'nin havasından dolayı hastalanıyor, vebâya yakalanıyorlar, hatta bu sebeple ayakta namaz kılmaya dahi güç yetiremeyenler oluyordu. Buna rağmen zamanımızdaki kâfirlerin uyduruk "bilim" dedikleri modern cahiliyye hurafelerinde olduğu gibi "hastalığın bulaşması" hurafesi, karantina uygulama gerizekâlılığı, namazdaki saflar arasına mesafe koyma, maske takma gibi şerefsizce uygulamalar asla söz konusu değildi! Dolayısıyla hastalıklar sanki ilk defa bu asırda ortaya çıkmış gibi havalara girerek, bu yüzden saflara mesafe koymaya, yüzlere maskke takarak namaz kılmaya fetva veren sapık muasır şeyh(!)lerin, diyanet hocalarının vs. suratlarına tükürmek haktır!