Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

24 Ağustos 2023 Perşembe

Plandemiyle Kafir Olanların Namazı Tekfire Mani Değildir!

 

Plandemi sebebiyle dünyanın genelinde bir dinde çıkış olduğunu ve Cemaatle namazı yasaklayanlar ile bu yasağı onaylayan, kalben dahi bundan buğzetmeyen kimselerin kafir olduklarına dair yazılar yayınlamıştım. İman-küfür meselelerinde ilmi yetersiz bazı kimseler Ehl-i Sünnet’in tekfirden sakınma konusundaki tutarlı menhecinden dolayı söz konusu kimselerin tekfiri hususunda haklı olarak şüphe etmektedirler. Sanki şöyle der gibidirler:

Kıble ehlini tekfirden sakındırdınız durdunuz, şimdi de kıble ehlinden birçok kimseyi tekfir etmenin dini bir zorunluluk olduğunu söylüyorsunuz. Kafamız karışıyor! Çünkü her ne kadar bu kimseler cemaatle namazın yasaklanmasına kalben dahi karşı çıkmamış olsalar da, mesafeli ve maskeli namaz uydurmuş olsalar da, namaz kılıyorlar. Namaz kılan tekfir edilir mi?”

Bahsettiğim yazılarda kıble ehli olmanın ne demek olduğunu da açıklamıştım. Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Kıble Ehliyle Kastedilen Nedir?

Hatta namaz kılmanın da ne demek olduğunu açıklamıştım. Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Namaz Kılmayana ve Namazı Sünnete Göre Kılmayan Taklitçilere İnfak Yapılmaz!

Zamanımızda namaz diye gelişi güzel eğilip kalkan bu kimselerin aslında namaz kılıyor olmadıklarını da rivayetlerle açıklamıştım. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kıblemize yönelen, kıldığımız namazı kılan…” diye buyurmuştur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem mescide gelen bir bedeviye tadili erkânı yerine getirmediği için: “Sen namaz kılmış olmadın” buyurmuştur. Sahabelerden de rükû’unu, tadili erkanı düzgün yapmamış kimselerin Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dininden başkası üzere olduklarını söyleyerek uyardıklarına dair rivayetler de meşhurdur.

Demek ki her kıbleye yönelip eğilen kalkan namaz kılıyor değildir!

Bu bir.

İkincisi Museylemetu’l-Kezzab ve ona tabi olan Hanife oğulları da namaz kılıyorlardı. Tevhide şehadet kelimelerini de söylüyorlardı. Ama “Museyleme de Allah’ın rasulüdür” deyip müslümanların cemaatinden ayrıldıkları için kendileriyle savaşılmıştır. Bunların uzantıları zekatı vermeyi kabul etmedikleri için Ebu Bekr radıyallahu anh onlarla savaşmıştır. İşte tekfir edilen bu topluluklar La ilahe illallah, Muhammedun Rasulullah diyen, namaz kılan topluluklar idi. Ama dinde bilinmesi zorunlu olan esaslara aykırı davrandıkları için tekfir edilip kendileriyle savaşılmıştır.

Bu ümmetin de ahir zamanda topluluklar halinde dinden çıkacaklarına dair hadisleri aktarmış ve plandemi ile bunun gerçekleştiğini söylemiştim. 

Link: http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Dinlerini Satarak Kafir Olan Topluluklar (40 Hadis)

http://www.ebumuaz.blogspot.com/ دار السنة: Deccale Zemin Hazırlamak İçin Düğmeye Bastılar!

Evet, cemaatle namazlara artık müsaade ediliyor, lakin Türkiye’de, Arap ülkelerinde, dünya genelinde müslümanlık iddia edenlerin kahir ekseriyeti belki % 99’u hala kâfirdir! Çünkü söz kounusu küfürden tevbe ettiklerini izhar eden görmedik.

Bu kimselerin sözde namaz kılmalarına rağmen kâfir olduklarına işaret eden naslar da sabittir:

İbn Ebî Şeybe,  Musannef’te (7/505) Ebu’l-Ahvas’tan, o Abdulaziz b. Rufey’den, o Şeddad b. Ma’kil el-Esedî’den şöyle rivayet etti: “İbn Mes’ud radıyallahu anh’ı şöyle derken işittim:

أَوَّلُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْ دِينِكُمُ الْأَمَانَةُ وَآخِرُ مَا تَفْقِدُونَ مِنْهُ الصَّلَاةُ وَسَيُصَلِّي قَوْمٌ وَلَا دِينَ لَهُمْ

“Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey emanet, son kaybedeceğiniz şey namazdır. Dinleri olmayan bir topluluk namaz kılacak.”

Bu isnad güneş gibi sahihtir. Bu söz İbn Mes’ud radıyallahu anh’ın şahsi görüşle söyleyemeyeceği bir söz olduğundan hükmen merfudur. Yani ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittiği için bunu söylemiştir.

İbn Batta el-İbane’de (1/175 no 9) rivayet ediyor: Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir: 

يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَوْ رَمَيْتَ بِسَهْمٍ يَوْمَ الْجُمُعَةِ لَمْ يُصِبْ إِلَّا كَافِرًا أَوْ مُنَافِقًا

“İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, şayet Cuma günü bir ok atsan, ancak bir kâfire veya münafığa isabet edecektir.”

Bu rivayet de Muslim’in şartına göre sahihtir.

İbn Ebi Şeybe'nin (7/474) Muslimin şartına göre sahih isnadla rivayetinde ise lafzı şu şekildedir:

يَأْتِي عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لَوِ اعْتَرَضَتْهُمْ فِي الْجُمُعَةِ نُبَيْلٌ مَا أَصَابَتْ إِلَّا كَافِرًا

"İnsanlar üzerine bir zaman gelecek şayet Cuma günü onlara bir ok atılsa ancak bir kâfire isabet edecektir."

İbn Amr ve İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan bu manada gelen rivayetleri zikretmedim. Çünkü o rivayetlerde imanı olmayan kimselerin namaz kılacaklarından bahsedilir ki, bununla kâfirler değil, münafıklar kastediliyor diye itiraz edilebilirdi.

Ek: Yazıda işaret ettiğim bazı rivayetlerin metinleri

Cundub b. Abdillah radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

مَنْ صَلَّى صَلاتَنَا وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا فَذَلِك الْمُسلم لَهُ ذمَّة الله وَذمَّة رَسُولِهِ

Kim bizim namazımızla namazı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse o Müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti onun üzerindedir.” Sahih. Taberani (1669) Ru’yani (954) el-Muhlisiyyat (1393) İbn Adiy (2/454) El-Esbehani el-Hucce (442)

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ صَلَّى صَلاَتَنَا وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا، وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا فَذَلِكَ المُسْلِمُ الَّذِي لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ، فَلاَ تُخْفِرُوا اللَّهَ فِي ذِمَّتِهِ

Kim bizim namazımıla (sünnete göre) namazı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti onun üzerinedir. Allah’ın zimmetini gözetmemezlik etmeyin.” Sahih. Buhari (391) Nesâî (4997) İbn Mende el-İman (195) el-Muhallisiyyat (1825) Beyhakî (2/3)

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem el-Munzir b. Sâvâ’ya şöyle yazdı:

 

مَنْ صَلَّى صَلَاتَنَا، وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا، وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا، فَذَاكُمُ الْمُسْلِمُ، لَهُ ذِمَّةُ اللهِ وَذِمَّةُ الرَّسُولِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

 

Kim bizim namazımızla namaz kılar, kıblemize yönelir ve kestğimizi yerse işte o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasul sallallahu aleyhi ve sellem’in zimmeti onun üzerinedir. Hasen. Taberânî (10/152, 20/355) Ebu Nuaym Ma’rife (6100) Bkz.: Ebu Ubeyd el-Emval (51) Ebu Yusuf el-Harac (268)

 

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 

مَنْ صَلَّى صَلَاتَنَا، وَاسْتَقْبَلَ قِبْلَتَنَا وَأَكَلَ ذَبِيحَتَنَا، وَصَامَ شَهْرَنَا، فَذَلِكَ الْمُسْلِمُ، لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ

 

Kim bizim namazımızla namaz kılar, kıblemize yönelir ve (Ramazan) ayımızın orucunu tutarsa o müslümandır. Allah’ın zimmeti ve rasulünün zimmeti onun üzerinedir.” Hasen ligayrihi. İshak b. Rahuye (407) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (2363) Ebu Yusuf el-Harac (270) isnadında Kulsum b. Muhammed vardır. “Ramazan ayımızın orucunu tutarsa” kısmı sadece onun tarikinden geldiği için bu kısım zayıftır

Enes radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَأَنْ يَسْتَقْبِلُوا قِبْلَتَنَا وَأَنْ يَأْكُلُوا ذَبِيحَتَنَا وَأَنْ يُصَلُّوا صَلَاتَنَا فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ حَرُمَتْ عَلَيْنَا دِمَاؤُهُمْ وَأَمْوَالُهُمْ إِلَّا بِحَقِّهَا لَهُمْ مَا لِلْمُسْلِمِينَ وَعَلَيْهِمْ مَا عَلَى الْمُسْلِمِينَ

İnsanlarla Allah’tan başka ibadete layık hak ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve rasulü olduğuna şahitlik edinceye, kıblemize yönelip kestiğimizden yeyinceye ve bizim namazımızla namaz kılıncaya kadar savaşmakla emrolundum. Bunları yaptıkları zaman hak karşılığı olması dışında bize onların kanları ve malları haram olur. Müslümanların lehine olan onların da lehinedir, Müslümanların aleyhine olan, onların da aleyhinedir.” Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebû Dâvûd (2641-42) Buhârî (392) Ahmed (3/199, 225) İbn Hibbân (13/216) Tirmizî (2608) Nesâî (3966, 3967) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/173) Tahavî Şerhu Meani’l-Asar (3/215) Beyhaki (3/92) el-Elbani es-Sahiha (303)

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ المَسْجِدَ فَدَخَلَ رَجُلٌ فَصَلَّى ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى النَّبِيِّ صلّى الله عليه وسلم فَرَدَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَيْهِ السَّلاَمَ فَقَالَ ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَصَلَّى ثُمَّ جَاءَ فَسَلَّمَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ ارْجِعْ فَصَلِّ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ ثَلاَثًا فَقَالَ وَالَّذِي بَعَثَكَ بِالحَقِّ فَمَا أُحْسِنُ غَيْرَهُ فَعَلِّمْنِي قَالَ إِذَا قُمْتَ إِلَى الصَّلاَةِ فَكَبِّرْ ثُمَّ اقْرَأْ مَا تَيَسَّرَ مَعَكَ مِنَ القُرْآنِ ثُمَّ ارْكَعْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ رَاكِعًا ثُمَّ ارْفَعْ حَتَّى تَعْتَدِلَ قَائِمًا ثُمَّ اسْجُدْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ سَاجِدًا ثُمَّ ارْفَعْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ جَالِسًا ثُمَّ اسْجُدْ حَتَّى تَطْمَئِنَّ سَاجِدًا ثُمَّ افْعَلْ ذَلِكَ فِي صَلاَتِكَ كُلِّهَا

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem mescide girdi. Bir adam mescide girip namaz kıldı. Sonra gelip Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e selam verdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onun selamını cevapladı ve dedi ki:

Dön, namaz kıl! Zira sen namaz kılmadın.” Adam namaz kılıp geldi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e selam verdi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Dön, namaz kıl! Zira sen namaz kılmadın.” Bu durum üç defa tekrar etti. Adam dedi ki:

“Seni hak ile gönderene yemin ederim bundan iyisini yapamıyorum. Bana öğret.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Namaza kalktığın zaman tekbir al, sonra Kur’ân’dan kolayına geleni oku. Sonra rükûda itminan buluncaya kadar rükû et. Sonra doğrulup ayakta dur. Sonra secdeye git ve itminan buluncaya kadar secdede kal. Sonra başını kaldır ve itminan buluncaya kadar otur. Sonra secde et ve itminan buluncaya kadar secdede kal. Sonra namazının tamamında bunu yap.” Sahih. Buhârî (793, 757) Muslim (397)

Rifâ’a b. Râfî’ radıyallahu anh şöyle dedi:

جَاءَ رَجُلٌ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ جَالِسٌ فِي الْمَسْجِدِ فَصَلَّى قَرِيبًا مِنْهُ ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعِدْ صَلَاتَكَ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَرَجَعَ فَصَلَّى كَنَحْوِ مَا صَلَّى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُ أَعِدْ صَلَاتَكَ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّ فَرَجَعَ فَصَلَّى كَنَحْوِ مَا صَلَّى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُ أَعِدْ صَلَاتَكَ فَإِنَّكَ لَمْ تُصَلِّي فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ عَلِّمْنِي قَالَ إِذَا اسْتَقْبَلْتَ الْقِبْلَةَ فَكَبِّرْ ثُمَّ اقْرَأْ بِأُمِّ الْقُرْآنِ ثُمَّ اقْرَأْ بِمَا شِئْتَ فَإِذَا رَكَعْتَ فَاجْعَلْ رَاحَتَيْكَ عَلَى رُكْبَتَيْكَ وَامْدُدْ ظَهْرَكَ وَمَكِّنْ لِرُكُوعِكَ فَإِذَا رَفَعْتَ رَأْسِكَ فَأَقِمْ صُلْبَكَ حَتَّى تَرْجِعَ الْعِظَامُ إِلَى مَفَاصِلِهَا فَإِذَا سَجَدْتَ فَمَكِّنْ لِسُجُودِكَ فَإِذَا رَفَعْتَ رَأْسِكَ فَاجْلِسْ عَلَى فَخِذِكَ الْيُسْرَى ثُمَّ اصْنَعْ ذَلِكَ فِي كُلِّ رَكْعَةٍ وَسَجْدَةٍ

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem mescidde oturuyorken bir adam geldi ve ona yakın bir yerde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e doğru yöneldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Namazını iade et. Zira sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam döndü ve aynı şekilde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e doğru geldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Namazını iade et, zira sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam döndü ve yine aynı şekilde namaz kıldı. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e doğru geldi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Namazını iade et. Sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Bana öğret!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Namaza kalktığın zaman kıbleye dön, tekbir al, sonra Ummu’l-Kur’ân’ı (Fatiha suresini) ve dilediğini oku. Rüku ettiğinde ellerini dizlerine koy ve sırtını uzat. Rüku’unda mutemekkin ol (azaların iyice yerleşsin). Başını kaldırdığın zaman kemiklerin eklemlerine yerleşinceye kadar sırtını doğrult. Secde yaptığın vakit, secdende mütemekkin ol (azaların iyice yerleşsin). Başını secdeden kaldırdığın zaman da sol baldırının üzerine otur. Sonra bunu her rekatte ve her secdede yap.” Buhârî'nin şartına göre sahih. Ebû Dâvud (859) Ahmed (4/340) İbn Mâce (893) Tayalisi (1372) İbn Hibbân (5/89) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (5/40) Beyhakî (2/373)

Ebû Abdillah el-Eş’ârî radıyallahu anh şöyle dedi:

صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِأَصْحَابِهِ ثُمَّ جَلَسَ فِي طَائِفَةٍ مِنْهُمْ فَدَخَلَ رَجُلٌ فَقَامَ يُصَلِّي فَجَعَلَ يَرْكَعُ وَيَنْقُرُ فِي سُجُودِهِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَتَرَوْنَ هَذَا مَنْ مَاتَ عَلَى هَذَا مَاتَ عَلَى غَيْرِ مِلَّةِ مُحَمَّدٍ يَنْقُرُ صَلَاتَهُ كَمَا يَنْقُرُ الْغُرَابُ الدَّمَ إِنَّمَا مَثَلُ الَّذِي يَرْكَعُ وَيَنْقُرُ فِي سُجُودِهِ كَالْجَائِعِ لَا يَأْكُلُ إِلَّا التَّمْرَةَ وَالتَّمْرَتَيْنِ فَمَاذَا تُغْنِيَانِ عَنْهُ؟ فَأَسْبِغُوا الْوُضُوءَ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ مِنَ النَّارِ أَتِمُّوا الرُّكُوعَ وَالسُّجُودَ قَالَ أَبُو صَالِحٍ فَقُلْتُ لِأَبِي عَبْدِ اللَّهِ الْأَشْعَرِيِّ مَنْ حَدَّثَكَ بِهَذَا الْحَدِيثِ؟ فَقَالَ أُمَرَاءُ الْأَجْنَادِ عَمْرُو بْنُ الْعَاصِ وَخَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ وَيَزِيدُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ وَشُرَحْبِيلُ بْنُ حَسَنَةَ كُلُّ هَؤُلَاءِ سَمِعُوهُ مِنَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına namazı kıldırdı, sonra onlardan bir grupla oturdu. Bir adam gelip namaza durdu. Rükû ve secdelerini tavuğun mısır tanelemesi gibi yaptı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Şunu görüyor musunuz? Kim bu adamın şu hali (yâni namaz kılışı) üzere ölürse, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in dininden başka bir din üzere ölür. Rükû’unu tam yapmayan, secdelerini karganın gagalaması gibi yapanın misali, bir veya iki hurmadan başka bir şey yiyeyemeyen aç birisinin misali gibidir. Bu onu doyurur mu? Abdesti de tam alın. Ateşten yana vay o topuklardan haline! Rüku ve secdeleri tam yapın!” Hasen. İbn Huzeyme (665) Ebu Ya’lâ (13/139) Taberani (4/115) Beyhakî (2/89)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)