Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

16 Nisan 2025 Çarşamba

Kalp Hükümdar, Azalar Onun Ordusudur Rivayeti Hakkında

 

Soru: Selamun Aleykum. Suyuti'nin Durru’l-Mensur adlı kitabında geçen "Kalp, organların hükümdarıdır. Hükümdar iyi olursa emrindekilerde iyi olur" şeklindeki rivayet sahih midir?

Cevap: Aleykum selam. Bu manada Ma’mer b. Raşid el-Cami’de (no: 988) Asım b. Ebi’n-Nucud’dan, o Ebu Salih’ten, o da Ebu Hureyre radıyallahu anh’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

‌الْقَلْبُ ‌مَلِكٌ وَلَهُ جُنُودٌ فَإِذَا صَلُحَ الْمَلِكُ صَلُحَتْ جُنودُهُ وَإِذَا فَسَدَ الْمَلِكُ فَسَدَتْ جُنودُهُ، الْأُذُنَانِ قَمْعٌ وَالْعَيْنَانِ مَسْلَحَةٌ وَاللِّسَانُ تَرْجُمَانٌ وَالْيَدَانِ جَنَاحَانِ وَالرِّجْلَانِ بَرِيدَانِ وَالْكَبِدُ رَحْمَةٌ وَالطِّحَالُ وَالْكُلْيَتَانِ مَكْرٌ وَالرِّئَةُ نَفَسٌ فَإِذَا صَلُحَ الْمَلِكُ صَلُحَتْ جُنودُهُ وَإِذَا فَسَدَ الْمَلِكُ فَسَدَتْ جُنودُهُ

“Kalp hükümdardır, onun orduları vardır. Hükümdar düzgün olursa orduları da düzgün olur. Hükümdar bozuk olursa orduları da bozuk olur. Kulaklar hunidir, gözler cephaneliktir. Dil tercümandır. Eller iki kanattır. Ayaklar iki postacıdır. Karaciğer merhamet, böbrekler hile, akciğer nefestir. Hükümdar düzgün olursa orduları da düzgün olur, hükümdar bozuk olursa orduları da bozuk olur.”

Bu mevkuf rivayetin isnadı sahihtir. Bunu ayrıca Beyhakî Şuabu’l-İman’da (109) Ebu Nuaym Tıb (94) Dineveri el-Mucalese’de (570) rivayet etmişlerdir.

Beyhakî Şuabu’l-İman’da (110) ve Ebu Nuaym Tıb’da (95) merfu olarak da (Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e dayandırarak) rivayet etmişlerdir. Ancak bu tarikler zayıf olup mahfuz olanı mevkuf rivayetidir. Bkz.: el-Elbani ed-Daife (4074)

Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anhden: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

اليدان جناحان والرجلان بريدان والأذنان قمعان والعينان دليلان واللسان ترجمان القلب ملك فإذا فسد الملك فسد سائره

İki el ki kanattır. Ayaklar iki postacıdır. Kulaklar iki hunidir. Gözler iki delildir. Dil tercümandır. Kalp hükümdardır. Hükümdar bozuk olursa diğerleri de bozuk olur.”

Bunu Ebu Nuaym Tıb’da (96) ve Deylemi (9046) zayıf isnadla rivayet etmişlerdir. Atiyyetu’l-Avfi mudellis olup an’ane ile rivayet etmiştir.

Ka’b el-Ahbar rahimehullah şöyle demiştir:

الْقَلْبُ مَلِكٌ وَالْيَدَانِ الْجَنَاحُ وَالرِّجْلَانِ بَرِيدَانِ وَالْعَيْنَانِ مَسْلَحَةٌ وَالْأُذُنَانِ قُمْعٌ وَاللِّسَانُ تُرْجُمَانٌ وَالْكَبِدُ رَحْمَةٌ وَالطِّحَالُ ضَحِكٌ وَالرِّئَةُ نَفَسٌ وَالْكِلْيَتَانِ مَكْرٌ فَإِذَا طَابَ الْمَلِكُ طَابَتْ جُنُودُهُ وَإِذَا خَبُثَ الْمَلِكُ خَبُثَتْ جُنُودُهُ

“Kalp hükümdardır. Eller kanattır. Ayaklar iki postacıdır. Gözler cephaneliktir. Kulaklar hunidir. Dil tercümandır. Karaciğer merhamettir. Dalak gülmedir. Akciğer nefestir. Böbrekler hiledir. Hükümdar düzgün olursa ordusu da iyi olur. Hükümdar kötü olursa ordusu da kötü olur.”

Bunu maktu olarak Ebu Davud Zühd’de (469) sahih isnadla rivayet etmiştir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den merfu olarak sabit olan ise şudur: En-Nu’man b. Beşir radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

أَلاَ وَإِنَّ فِي الجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الجَسَدُ كُلُّهُ أَلاَ وَهِيَ القَلْبُ

…Dikkat edin! Muhakkak ki bedende bir et parçası vardır. O düzgün olursa bütün beden düzgün olur. O bozulursa bütün beden bozuk olur. Dikkat edin! O kalptir.”

Buhârî (52) ve Muslim (1599) rivayet etmişlerdir.

Kalbin hükümdar, azaların ordu olduğunu ifade eden rivayet ise Ebu Hureyre radıyallahu anh’den mevkuf ve Ka’bu’l-Ahbar rahimehullah’tan makttu olarak sabit olmuştur.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın bu ayrıntıyı Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işitmiş olması, kendi yorumuyla söylemiş olması veya Kabu’l-Ahbar’dan işitmiş olması ihtimali vardır.

Yine Ka’bu’l-Ahbar rahimehullah’ın da bu sözü Ebu Hureyre radıyallahu anh’den işitmiş olması yahut İsrailiyattan aktarmış olması ihtimali vardır.

Her hâlukârda rivayetin manası doğrudur ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olana mutabıktır.

Bu rivayetler, azalarından türlü kötülükler sadır olan kimseleri “Yaptıklarına bakma, kalbinde kötülük yok” diye aklamaya çalışan münafıkların yalanını ortaya koymaktadır. İslam’da kalpte olanlara göre değil, azalardan sadır olanlara itibar edilir. Bir kimsenin kalbi kötülüklerle dolu olsa – ki potansiyel olarak her nefis kötülüğü emredicidir – ama azalarından bir kötülük sadır olmasa, o suçsuz ve günahsız bir kimsedir.

Kişi kalbinden geçenlerle değil, azalarının işledikleri ile mes’ul olur. Kalplere hükmedecek olan ise yalnız Allah Azze ve Celle’dir. Bir kimse kalbinin ameli haline getirdiği inançlardan, nifaktan, şirkten, kinden, hasetten, riyadan, kibirden, ucubdan ve benzerlerinden Allah katında sorumlu olur. Ancak kalbinde yer eden bu kötülükleri dilinden veya azalarından izhar ederse kullar katında da mes’ul olur.

Kişi kalbiyle güzel itikatlara sahip olsa ama diliyle ve azalarıyla İslam’ı izhar etmese bu kimse dünyada kâfir olarak muamele görür. Müslümanlara karşı harbe zorla çıkarılan, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in amcası Abbas b. Abdilmuttalib radıyallahu anh’ın hakikatte iman edenlerden olmasına rağmen dünya hükmü bakımından müşrik muamelesi görmesi bunun bir örneğidir.

Yine kişi kalbinde iman etmemiş olduğu halde diliyle, azalarıyla İslam dinine mensubiyetini izhar etse o kimse dünyada müslüman muamelesi görür. İnsanlar onu kalbindekiyle yargılamazlar. Usame b. Zeyd radıyallahu anh’ın savaş meydanında öldürdüğü adamın durumunda olduğu gibi. Muhtemelen karşısındaki adam sırf yenik düştüğü için, kalbinde iman olmadığı halde La ilahe illallah diyerek korunmaya çalışmış, Usame b. Zeyd radıyallahu anhuma da onu hiç samimi bulmadığından öldürmüştü. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ise bu duruma öfkelenmiş ve “Kalbini mi yardın?” buyurmuştu.

İslam alenidir, iman kalptedir. İnsanlar olarak bizler insanların aleni olarak izhar ettiklerine göre hükmetmek zorundayız, kalplerine hükmedemeyiz.

Bugün kâfir kılıklarına girmiş insanlar müslüman olduklarını, kalplerinin Allah’a ve rasulüne iman ettiğini iddia ediyorlar! Bu kimseler müslüman kabul edilebilir mi?

Eğer gerçekten iddia ettikleri gibi Allah’a ve rasulüne iman etmişlerse bu imana Allah ahirette hükmeder, dünyada bizler onların kalplerini yaramayacağımıza göre, zahirlerine bakarak kâfir olduklarına hükmederiz. Çünkü gerçekten iman etmiş olsalardı, azalarının amelleri kalplerine göre olur, giyimleri, şekilleri de müslümanca olurdu.

Biz insanların sadece dışa vurduklarına göre hükmetmek durumundayız. Hiç kimsenin imanına/cennetlik olduğuna veya kalbinin kâfir/cehennemlik olduğuna hükmedemeyiz, buna ancak Allah hükmeder. Lakin bizler insanların İslamına/dünya hükmü bakımından müslüman olduklarına yahut kafir olduklarına hükmedebiliriz. Bu da azalarının, şekillerinin ortaya koyduklarıyla olur.

Bu anlatılanlar İman ile İslam’ı birbirinden ayrı görmeyen sapık Mürcie’ye reddiye olduğu gibi, iman hasletlerinin terki sebebiyle İslam’ı iptal ederek tekfir eden sapık Hariciler’e de bir reddiyedir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)