Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

16 Nisan 2025 Çarşamba

Bizden Önce İman Edenlerin İmtihanından Çıkarılacak Dersler

 İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:

كَانَتْ مُلُوكٌ بَعْدَ عِيسَى بَدَّلُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ وَكَانَ فِيهِمْ مُؤْمِنُونَ يَقْرَأُونَ التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ فَقِيلَ لِمَلِكِهِمْ مَا نَجِدُ شَيْئًا أَشَدَّ عَلَيْنَا مِنْ شَتْمٍ يَشْتُمُنَاهُ هَؤُلَاءِ أَنَّهُمْ يَقْرَأُونَ {وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلُ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ} هَؤُلَاءِ الْآيَاتِ مَعَ مَا يَعِيبُونَنَا بِهِ فِي قِرَاءَتِهِمْ فَادْعُهُمْ فَلْيَقْرَأُوا كَمَا نَقْرَأُ وَلْيُؤْمِنُوا كَمَا آمَنَّا بِهِ قَالَ فَدَعَاهُمْ فَجَمَعَهُمْ وَعَرَضَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلَ أَوْ يَتْرُكُوا قِرَاءَةَ التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ إِلَّا مَا بَدَّلُوا مِنْهَا فَقَالُوا مَا تُرِيدُونَ إِلَى ذَلِكَ فَدَعُونَا قَالَ فَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمُ ابْنُوا لَنَا أُسْطُوَانَةً ثُمَّ ارْفَعُونَا إِلَيْهَا ثُمَّ أَعْطُونَا شَيْئًا نَرْفَعُ بِهِ طَعَامَنَا وَشَرَابَنَا فَلَا نَرِدُ عَلَيْكُمْ وَقَالَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ دَعُونَا نَسِيحُ فِي الْأَرْضِ وَنَهِيمُ وَنَشْرَبُ كَمَا تَشْرَبُ الْوحُوشُ فَإِنْ قَدَرْتُمْ عَلَيْنَا بِأَرْضِكُمْ فَاقْتُلُونَا وَقَالَتْ طَائِفَةٌ ابْنُوا لَنَا دُورًا فِي الْفَيَافِي وَنَحْتَفِرُ الْآبَارَ وَنَحْتَرِثُ الْبُقُولَ فَلَا نَرِدُ عَلَيْكُمْ وَلَا نَمُرُّ بِكُمْ وَلَيْسَ أَحَدٌ مِنْ أُولَئِكَ إِلَّا وَلَهُ حَمِيمٌ فِيهِمْ قَالَ فَفَعَلُوا ذَلِكَ فَأَنْزَلَ اللَّهُ جَلَّ ثَنَاؤُهُ {وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا} الْآخَرُونَ قَالُوا: نَتَعَبَّدُ كَمَا تَعَبَّدَ فُلَانٌ، وَنَسِيحُ كَمَا سَاحَ فُلَانٌ وَنَتَّخِذُ دُورًا كَمَا اتَّخَذَ فُلَانٌ وَهُمْ عَلَى شِرْكِهِمْ لَا عِلْمَ لَهُمْ بِإِيمَانِ الَّذِينَ اقْتَدَوْا بِهِمْ قَالَ فَلَمَّا بُعِثَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَلَمْ يَبْقَ مِنْهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ انْحَطَّ رَجُلٌ مِنْ صَوْمَعَتِهِ وَجَاءَ سَائِحٌ مِنْ سِيَاحَتِهِ وَجَاءَ صَاحِبُ الدَّارِ مِنْ دَارِهِ وَآمَنُوا بِهِ وَصَدَّقُوهُ فَقَالَ اللَّهُ جَلَّ ثَنَاؤُهُ {يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمَنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِهِ} قَالَ أَجْرَيْنِ لِإِيمَانِهِمْ بِعِيسَى وَتَصْدِيقِهِمْ بِالتَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَإِيمَانِهِمْ بِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَتَصْدِيقِهِمْ بِهِ قَالَ {وَيَجْعَلْ لَكُمْ نُورًا تَمْشُونَ بِهِ} الْقُرْآنَ وَاتِّبَاعِهِمُ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ {لِئَلَّا يَعْلَمَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَلَّا يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ وَأَنَّ الْفَضْلَ بِيَدَ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ}

“İsa aleyhi's-selâm’dan sonra Tevrat ve İncil’i değiştiren krallar vardı. Aralarında Tevrat ve İncil’i okuyan mümin kişiler bulunmaktaydı. Krallara: “Şunların bize sövmelerinden daha ağır bir küfür görmüyoruz. Çünkü onlar: “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir… Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir…” (Maide 44-47) ayetlerini okumaktadırlar. Bunları okumalarıyla beraber işlediğimiz amelleri ayıplamaktadırlar. Siz onları çağırın da bizim okuduğumuz gibi okuyup bizim inandığımız gibi inansınlar” denildi. Kral onları çağırıp topladı ve;

“Ya değiştirilen kısmı hariç Tevrat ve İncil’i okumayı bırakın ya da öldürüleceksiniz” dedi. Onlar da:

“Bizi bırakın da istediğiniz şeyi düşünelim” dediler. Müminlerden bir grup:

“Bize bir kule inşa edip bizi üzerine çıkarın. Sonra da kendisiyle yiyeceğimizi ve içeceğimizi yanımıza çıkaracak bir şey verin. Bir daha yanınıza dönmeyiz” dedi. Başka bir grup:

“Bizi bırakın, yeryüzünde seyahat edip vahşi hayvanların yediği gibi yiyip, içtiği gibi içelim. Eğer bundan sonra da bizi topraklarınızda yakalarsanız öldürün” dedi. Diğer bir grup ise:

“Siz bize çöllerde manastır yapın. Biz kuyular kazıp baklalar ekelim. Sizden başka bir şey istemiyoruz. Bir daha sizin yanınıza uğramayız” dedi. Fakat onların her kabilede dostları vardı. Onlar böyle yapınca da Allah Teâlâ:

Allah’ın rızasını kazanmak için uydurdukları fakat gereği gibi uymadıkları ruhbanlığı onlara yazmadık” (Hadid 27) âyetini indirdi. Diğerleri ise şirk ehlinin taptığı şeylere tapan kişilerdi. Onlardan da ölenler ölünce:

“Biz de filan kişinin ibadet ettiği gibi ibadet eder, filan kişinin seyahat ettiği gibi seyahat eder ve filan kişi gibi manastır ediniriz” dediler. Onlar şirkleri üzerinde idi ve kendilerine uydukları kişilerin imanlarından habersiz idiler. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem gönderildiği zaman onlardan az bir kısım kalmıştı. Seyahatte olan seyahatinden ve manastırda olan manastırından gelerek Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e iman edip kendisini tasdik ettiler. Bu sebeple Allah Teâlâ:

Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve rasulüne iman edin ki rahmetinden size iki pay versin” (Hadid 28) buyurmaktadır. Bu da İsa aleyhi's-selâm’a iman edip nefisleriyle mücadele etmeleri, Tevrat’a, İncil’e ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e iman edip tasdik etmelerinden dolayıdır.

Sizin için aydınlığıyla yürüyeceğiniz bir nur versin” (Hadid 29) kavli de Kur’an’a ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmalarıdır.”

Sahih. Taberî Tefsir (22/429) Nesâî (5400) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (10/270) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul (1/84) Sa’lebî el-Keşfu ve’l-Beyan (9/249) el-Elbani Sahihu Suneni’n-Nesâî (4490)

Bu rivayetten çıkarılacak dersler:

1- Tevrat ve İncil’i değiştiren yöneticiler, halkları arasında değiştirilmemiş olan Tevrat ve İncil’i okuyup amel eden mü’minlerden rahatsız oldular. Değiştirilmiş dinle amel edenler, hak din ile amel edenlerin uyarılarından ve tenkitlerinden dolayı onları yöneticilere şikâyet ettiler, onların da kendileri gibi değiiştirilmiş dine göre amel etmeye zorlanmasını talep ettiler.

(Daha önce “Bu gece Dünkü Geceye Ne Kadar da Benziyor” başlıklı makalemde Pavlus’un Hristiyanlığı nasıl bozduğu ve yöneticilerle ittifak sağladığına değinmiştim.)

Bizim zamanımızda Kur’ân ve Sünnet’in hükümlerini ümmetin en hayırlıları olan salih selefin anlayıp uyguladıkalrı şekilde hayata geçirmeye karşı çıkan, dinde sonradan uydurulmuş itikadî ve amelî mezhepler, tarikatler ve sectler ile dinin kurallarını savsaklayan, şirkleri, bid’atleri, haramları ve dünyevileşmeyi hayat tarzı haline getirmiş kimseler, kendileri gibi olan yöneticilerinden, hak ehli aleyhinde benzer taleplerde bulunmakta, yöneticileri de bu minvalde hareket etmektedirler.

2- Yöneticiler, mü’minlere hak ile amel etmeyi yasaklayıp değiştirilmiş din ile amel etmeyi mecbur koşunca, iman edenler üç seçenek üzere hareket etmeyi teklif ettiler:

a- Toplumdan tecrit edilmiş bir kulede yaşamaya devam edecekler ve ihtiyaçları hükümet tarafından karşılanacak,

b- Yine toplumdan ayrılarak yeryüzünde seyahat edecekler, vahşi hayvanların yeyip içtikleri gibi yaşamaya devam edecekler

c- Hükümet mü’minlere toplumdan ayrı, çöllerde ibadethaneler yapacak, orada ziraat ve tarım ile uğraşacaklar.

Fakat her birinin bu kâfirler arasında hamîmi (yakın dostları) vardı, yani vela ve berâyı gerçekleştirmediler! Kafir akrabalarından ve arkadaşlarından alakayı kesmediler. Bu yüzden Allah Azze ve Celle Hadid 27. Ayetinde, kendi teklifleriyle ortaya koymuş oldukları bu ruhbanlığı hakkıyla yerine getiremedikleri için kınamıştır.

Allah’ın rızasını kazanmak için uydurdukları fakat gereği gibi uymadıkları ruhbanlığı onlara yazmadık. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasıklardır.” (Hadid 27)

Yani kınanan şey onların bu ruhbanlığı tercih etmeleri değil, onu hakkıyla yerine getirmemeleridir! Nitekim Allah onlardan iman edenlere ecirlerini verdiğini bildirmiştir. “Gereği gibi uymadıkları” denilerek kınanmaları ise; bâtıl ehlinden alakayı kesmemeleri sebebiyle olmuştur!

Zamanımızda plandemi sebebiyle hükümetler ve halkların birçoğu dinden çıkmışlar, kendi hevalarına göre uydurdukları anlayışlarla kendilerinin müslüman olduklarını iddia etmektedirler. Paganist sisteme yalnızca kovit plandemisinde boyun eğmekle kalmadılar, HAARP teknolojisiyle yapay depremler, Chemtrails yoluyla (havadan ilaçlamalarla) yapay iklim değişikliği gibi tuzaklarla insanların genelini kandırmışlar, karbon ayak izi, emisyon değerleri gibi türlü hilelerle vergileri artırmışlar, tarımı, hayvancılığı bitirmek, cinsiyet farklarını ortadan kaldırıp türlü sapıklıkları meşrulaştırmak, akıllı şehirler iddiasıyla insanları köleleştirmek ve mülksüzleştirmek için süslemeler yaparak İblis’in dinine tabi olmaya ikna etmişlerdir.

Allah Azze ve Celle bizleri kitabında bizden önceki kitap ehlinin düştüğü hatalara düşmemek konusunda defaatle uyarmaktadır. Şimdi de bizden önceki kitap ehlinin maruz kaldıkları fitnenin benzerine maruz kalmaktayız. Çıkardıkları ve tasarladıkları kanunlar, hak dini din edinmemize mani olan unsurlar içermekte, bilakis İblis’e kulluğa mecbur koşmaktadır.

Bu yüzden bizden önce iman etmiş olan kitap ehlinin maruz kaldıkları gibi toplumdan tecrit olmamız kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. Bu durumda kitap ehlinin düştüğü hataya düşmemek gerekir! Dikkat edin, bu hata; bâtıl ehlinden irtibatı kesmemek idi!

Şimdi görüyoruz, paganist sisteme karşı çıkanlar arasında demokrat görüşlü, partici kâfirler, açık saçık kâfire kadınlar, teberrüc yaparak güya örtünmüş gibi yapan münafık giyimli kadınlar, sarıksız, baş açık gezen kâfir libası giyen gayr-i müslim erkekler, Atatürkçü kâfirler,  küfür sistemlerinin bayrağını kaldıranlar, ruh taşıyan canlıların resimlerini yapmaktan ve asmaktan çekinmeyen fasıklar, hayatlarında Allah rasulü ve ashabının hayat tarzını asla benimsemeye yanaşmayan, sünnet inkarcıları, şirkle amel eden tarikatçılar vs. kimseler var!  Hümanizm diniyle hareket ederek “İnsan ailemiz” gibi diğer bir şeytani sloganla bunu yapıyorlar! Üstelik faaliyet alanları da twitter, facebook, instagram gibi şeytani mecralar!

Halbuki mü’min’in duası şudur ve bunun içeriğiyle amel etmek zorundadır: “Hasbiyallahu ve ni’mel vekil” Yani Allah bana yeter ve O ne güzel vekildir! Fakat yukarıda sayılan bâtıl kitleleşme ile hareket edenler, “Allah bana yetmez, kafir ve fasıkların da desteği lazım” demiş oluyorlar!

Kendilerini yeryüzünde tek başına tevhidi izhar etmek zorunda kalan İbrahim aleyhi's-selâm’dan, iman etmiş birkaç kişilik azınlık kalan Nuh aleyhi's-selâm’dan, Kehf ashabından daha mı akıllı ya da daha doğru yolda mı sanıyorlar? Onlar politik hareket edip etraflarında kitle toplayamazlar mıydı?

Onlar politik oyunlarla taraftar kitlesi toplamaya çalışmadılar! Nebilerin ve iman edenlerin yolu böyle değildir! Bilakis yalnızca Allah’ın tarafında olmayı gaye edindiler ve Allah’ın izniyle nice azınlıklar kalabalıklara galip geldi. Çünkü Allah’ın tarafında olan tek başına dahi olsa bütün dünyaya meydan okuyabilir. Allah’ın kurallarına göre O’nun safında olmayan ise milyarlarca taraftarı olsa dahi helak olmaya mahkumdur!


Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)