Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

26 Mayıs 2025 Pazartesi

İstanbul Rum Müslümanlar Tarafından Silahsız Fethedilecek!


Abdullah b. Ahmed b. Hanbel dedi ki: Abdullah b. Muhmammed b. Ebi Şeybe’den işittim, dedi ki: bize Zeyd b. el-Hubab tahdis etti, dedi ki: bana el-Velid b. el-Mugira el-Meafir3i tahdis etti, dedi ki: bana Abdullah b. Bişr el-Has’amî tahdis etti, o babasından rivayet etti, o Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işitmiş:

‌لَتُفْتَحَنَّ ‌الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ

Kustantiniyye elbet fethedilecektir. O fethin komutanı ne güzel komutan ve askeri de ne güzel ordudur.”[1]

Bu isnad zayıftır. Bu tarikte hadisin tabiinden ravisi meçhuldür. Ravinin ismi ve nesebi hakkında şu şekilde ihtilaf vaki olmuştur:

Abdullah b. Bişr el-Has’amî[2]

Abdullah b. Bişr el-Ganevi[3]

Ubeyd b. Bişr el-Ganevî[4]

Ubeydullah b. Bişr el-Ganevî[5]

Ubeydullah b. Bişr el-Has’amî[6]

Rical kitaplarında bu isimlerden yalnız Ubeyd b. Bişr el-Ganevî zikredilmiştir. Buhârî Tarihu’l-Kebir’de[7] ve İbn Hibban es-Sikat’ta[8] onun hakkında herhangi bir cerh veya ta’dil belirtmeksizin zikretmişlerdir. Abdullah b. Bişr el-Has’ami’ye gelince, bu şekilde zikredilmesi muhtemelen Zeyd b. el-Hubab’dan kaynaklı bir hatadır.

Abdullah b. Bişr el-Has’ami, Tirmizî ve Nesâî’nin kendisinden rivayette bulundukları bir ravi olup onun ne babasından rivayette bulunmuştur, ne de onda el-Velid b. Mugira’nın rivayeti sözkonusudur.  El-Has’amî; Cebele b. Humeme, Urve el-Bârikî ve Ebu Zur’a Amr b. Cerir’den rivayette bulunmuş, kendisinden de oğlu Umeyr ve torunu Bişr b. Umeyr, Sufyan es-Sevrî, Sufyan b. Uyeyne ve Şu’be b. el-Haccac rivayette bulunmuşlardır. İbn Hibban’dan başkası onu tevsik etmemiştir.

Hafız İbn Hacer et-Ta’cilu’l-Menfea’da el-Has’amî ile Ganevî’nin birbirinden farklı kişiler olduğunu belirterek şöyle demiştir: “Tirmizî ve Nesâî’nin kendisinden rivayette bulunmuş oldukları Abdullah b. Bişr el-Has’amî’nin isminde, babasının isminde ve nesebinde ihitilaf edilmemiştir. Ama el-Ganevi’nin isminin Abdullah, Ubeydullah ve Ubeyd olduğu şeklinde ihtilaf edilmiştir. Yine nesebinin el-Has’ami ve el-Ganevi olduğu şeklinde ihtilaf edilmiştir. Yine babasının isminin Bişr veya Beşir olduğu şeklinde ihtilaf edilmiştir.”[9]

Sonuç olarak hadisin ravisinin ismi, babasının ismi ve nesebi hakkında ızdırap olup, söz konusu ravi her halukarda meçhuldür.

Zehebi Tarihu’l-İslam’da bu hadisi zikretmiş, ardından Ali b. el-Medini’nin: “Ravisi meçhuldür” dediğini nakletmiştir.[10]

El-Elbani, Şuayb el-Arnaut ve Şeyh Mukbil b. Hadi, Abdullah b. Bişr’in meçhul olması sebebiyle hadisin isnadının zayıf olduğunu söylemişlerdir.

Şayet bu hadis sahih olsaydı burada müjdelenen komutan ve ordusu ahir zamanda Deccal'e karşı savaşacak ordu olurdu. Zira İstanbul'un Deccal'e karşı savaşmaya gider İshak oğulları (Rum müslümanlar) tarafından tesbih ve tekbirlerle, silahsız olarak fethedileceği, bunun akabinde de Deccal fitnesinin zuhur edeceği sahih hadislerle bildirilmiştir.

Türklerin İstanbul’u fethetmeleri ise silah kullanılarak olmuştur. Sonra şu an İstanbul kâfirlerin elinde sayılır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in haber verdiği gibi son olarak tekrar fethedilecektir.

Sultan Mehmed İstanbul’u aldığı sırada İslam halifesi değildi, dolayısıyla Osmanlı imparatorluğu İslam’ı temsil etmiyordu. Halifelik Osmanlılara Yavuz Selim zamanında intikal etmiştir. İstanbul Osmanlılar tarafından alındığından beri de orada Tevhid ve Sünnet’e dayalı hak dinin hükümleri hâkim olmamıştır. Osmanlı devletinin akide ve ameli şirk, bid’at ve hurafeler içeren Hanefîlik, Maturidilik ve Sufilik üzere idi. Osmanlı’dan sonra ise laik kemalist rejim hâkim olmuş ve hala devam etmektedir. Yani İstanbul, Paganizm’in hakimiyetinden kurtulmuş değildir. Her türlü bâtıl inanç ve amellerin farklı isimlerde tezahur ettiği Paganizm, şeytanın dinidir ve Türkiye’de de hakim unsurdur.

Ahmed Şakir rahimehullah şöyle demiştir: “Hadiste müjdesi geçen İstanbul’un fethi yakın gelecekte veya uzak zamanda olacak, bunu Allah bilir. Oranın gerçek fethi, müslümanların şu an uzaklaştıkları dinlerine tekrar döndüklerinde olacaktır. Bir önceki çağda Türklerin orayı fethetmiş olmasına gelince, bu ileride olacak olan büyük fethe öncülük etmektedir. Sonra orası şu an müslümanların elinden çıkmıştır. Nedeni Türkler orada yeni devlet kurup onun İslami bir devlet değil de lâik bir devlet olduğunu açıklamışlar, İslam düşmanı kâfir devletlerle sözleşmeler imzalamışlar ve kendi çıkardıkları küfür kanunlarıyla hükmetmişlerdir. İnşallah, Rasulullah(sav)’ın müjdelediği islami fetih orada gerçekleşecektir.”[11]

İstanbul’u Fethedecek Olanlar, Müslüman Olan Rumlar Olacaktır:

Müslümanlar İstanbul’u Allah’ın izniyle savaş yapmadan dua ve tekbirlerle fethedecekler. Nitekim Ebu Hureyre radıyallahu anh’den gelen hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

سَمِعْتُمْ بِمَدِينَةٍ جَانِبٌ مِنْهَا فِي الْبَرِّ وَجَانِبٌ مِنْهَا فِي الْبَحْرِ؟ قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَغْزُوَهَا سَبْعُونَ أَلْفًا مِنْ بَنِي إِسْحَاقَ فَإِذَا جَاءُوهَا نَزَلُوا فَلَمْ يُقَاتِلُوا بِسِلَاحٍ وَلَمْ يَرْمُوا بِسَهْمٍ قَالُوا لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ فَيَسْقُطُ أَحَدُ جَانِبَيْهَا قَالَ ثَوْرٌ لَا أَعْلَمُهُ إِلَّا قَالَ الَّذِي فِي الْبَحْرِ ثُمَّ يَقُولُوا الثَّانِيَةَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ فَيَسْقُطُ جَانِبُهَا الْآخَرُ ثُمَّ يَقُولُوا الثَّالِثَةَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ فَيُفَرَّجُ لَهُمْ فَيَدْخُلُوهَا فَيَغْنَمُوا فَبَيْنَمَا هُمْ يَقْتَسِمُونَ الْمَغَانِمَ إِذْ جَاءَهُمُ الصَّرِيخُ فَقَالَ إِنَّ الدَّجَّالَ قَدْ خَرَجَ فَيَتْرُكُونَ كُلَّ شَيْءٍ وَيَرْجِعُونَ

Sizler bir yakası karada, bir yakası denizde olan bir şehir işittiniz mi?” Sahabe: “Evet işittik yâ Rasulullah” dediler. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İshak oğullarından yetmiş bin kişi o beldeyle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu ordu o beldeye gelip konakladıkları zaman silah ile savaş yapmazlar, ok da atmazlar. Lailahe illallahu vallahu ekber: Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür derler. Bunun üzerine o şehrin iki yakasından biri düşer.” Ravi Sevr şöyle demiştir: “Onun ancak şöyle dediğini biliyorum: “Deniz tarafındaki kısmı düşerSonra ikinci defa Lailahe illallahu vallahu ekber diyecekler ve şehrin diğer yakası da düşecektir. Sonra üçüncü defa Lailahe illallahu vallahu ekber dediklerinde kendileri için gedik açılacak ve buradan şehre girerek ganimetleri elde edeceklerdir. Ordu ganimetleri taksim etmekle meşgul oldukları sırada bir bağıran:

“Muhakkak Deccal çıkmıştır” der. Bunun üzerine ordu her şeyi terk ederek geri döner.”[12]

Rumlar  İshak oğullarındandır. Onların soyu Iys b. İshak b. İbrahim (aleyhi's-selâm)’dan gelmektedir. Peki öyleyse zaten İshak oğullarından olan Rumlar orayı nasıl fethetsin? İstanbul’u fetheden ordunun İshak oğullarından olması, Rum ordusunun yaklaşık bir milyon kadar olacağını gösterir. Onlardan kimi savaşacak kimi de müslüman olacaktır. Müslüman olanlar İstanbul’u fetheden ordunun içine katılacaktır. En doğrusunu Allah bilir.

İbn Kesir şöyle diyor: “Bu hadis ahir zamanda Rumların müslüman olacaklarını gösterir. Belki de İstanbul onlardan bir grup tarafından fethedilecektir. Aynı buradaki hadiste olduğu gibi: İshak oğullarından yetmiş bin kişi o beldeyle savaşır…”

Diğer rivayette şu şekildedir: Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den: Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَنْزِلَ الرُّومُ بِالأَعْمَاقِ أَوْ بِدَابِقَ فَيَخْرُجُ إِلَيْهِمْ جَيْشٌ مِنَ الْمَدِينَةِ مِنْ خِيَارِ أَهْلِ الأَرْضِ يَوْمَئِذٍ فَإِذَا تَصَافُّوا قَالَتِ الرُّومُ خَلُّوا بَيْنَنَا وَبَيْنَ الَّذِينَ سَبَوْا مِنَّا نُقَاتِلْهُمْ فَيَقُولُ الْمُسْلِمُونَ لاَ وَاللَّهِ لاَ نُخَلِّى بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ إِخْوَانِنَا فَيُقَاتِلُونَهُمْ فَيَنْهَزِمُ ثُلُثٌ لاَ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَيْهِمْ أَبَدًا وَيُقْتَلُ ثُلُثُهُمْ أَفْضَلُ الشُّهَدَاءِ عِنْدَ اللَّهِ وَيَفْتَتِحُ الثُّلُثُ لاَ يُفْتَنُونَ أَبَدًا فَيَفْتَتِحُونَ قُسْطُنْطِينِيَّةَ فَبَيْنَمَا هُمْ يَقْتَسِمُونَ الْغَنَائِمَ قَدْ عَلَّقُوا سُيُوفَهُمْ بِالزَّيْتُونِ إِذْ صَاحَ فِيهِمُ الشَّيْطَانُ إِنَّ الْمَسِيحَ قَدْ خَلَفَكُمْ فِى أَهْلِيكُمْ فَيَخْرُجُونَ وَذَلِكَ بَاطِلٌ فَإِذَا جَاءُوا الشَّأْمَ خَرَجَ

"Rumlar A'mak veya Dabik'e inmedikçe kıyamet kopmaz. O gün yeryüzünün en hayırlılarından bir ordu şehirden onların üzerine doğru harekete geçerler. Karşılaştıkları zaman Rumlar derler ki; "Bizden esir alanlarla aramızdan çekilin de onlarla savaşalım." Müslümanlar derler ki; "Hayır vallahi! Kardeşlerimiz ile sizin aranızdan çekilmeyiz." Bunun üzerine savaşırlar ve onları hezimete uğratırlar. Bu üç gruptan biri (hezimete uğrayan Rumlar) Allah onların tevbesini kabul etmez. Üçte biri öldürülür ki onlar Allah katında şehitlerin en faziletlileridir. Şehri fetheden üçte biri de bir daha fitneye düşmezler. Onlar Kostantiniye'yi fethedip aralarında ganimetleri paylaşırlar ve kılıçlarını zeytin ağaçlarına asarlar. Şeytan aralarında meydana çıkıp der ki; "Mesih (Deccal) ardınızda, yurdunuzdadır" - Bu yalandır - onlarda bunun üzerine çıkarlar ve (Mesih Deccal) ancak Şam'a geldiklerinde çıkar"[13]

Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

عُمْرَانُ بَيْتِ الْمَقْدِسِ خَرَابٌ لِيَثْرِبَ وَخَرَابُ يَثْرِبَ خُرُوجُ الْمَلْحَمَةِ وَخُرُوجُ الْمَلْحَمَةِ فَتْحُ الْقُسْطَنْطِينِيَّةِ وَفَتْحُ الْقُسْطَنْطِينِيَّةِ خُرُوجُ الدَّجَّالِ

Beytu’l-Makdisin mamur olması, Yesrib’in (Medine’nin) harab olması demektir. Yesrib’in harab olması büyük savaşın çıkması demektir. Büyük savaşın çıkması Kostantiniyye’nin fethi demektir. Konstantiniyye’nin fethi deccalin çıkması demektir.”[14]

İbn Mace ve Ebu Nuaym, Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَوْ لَمْ يَبْقَ مِنَ الدُّنْيَا إِلَّا يَوْمٌ لَطَوَّلَهُ اللَّهُ حَتَّى يَمْلِكَ رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ بَيْتِي يَفْتَحُ الْقُسْطَنْطِينِيَّةَ وَجَبَلَ الدَّيْلَمِ

Dünyadan bir gün kalsa bile, elbette Allah Ehl-i Beyt’imden bir adam hükümdar oluncaya kadar o günü uzatır, o Konstaniyye ve Deylem dağlarını feth eder.”[15]

Allah Azze ve Celle en iyi bilendir.



[1] Zayıf. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel Zevaidu’l-Musned (4/335) İbn Ebi Hayseme Tarih (1/92) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1848) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (2/38) Buhârî Tarihu’l-Kebir (2/81) Buhârî Tarihu’s-Sagir (302) Begavi Mu’cemu’s-Sahabe (210) İbn Kani Mu’cem (1(81) Hâkim (4/422) Hatib Telhisu’l-Muteşabih (1/183) İbn Mende Marifetu’s-Sahabe (s.229) İbn Asakir Tarih (58/34) Ebu Nuaym Ma’rife (1177-78) el-Elbani ed-Daife (878)

[2] Abdullah b. Ahmed b. Hanbel Zevaidu’l-Musned (4/335) İbn Ebi Hayseme Tarih (1/92) Begavi Mu’cemu’s-Sahabe (210) Ebu Nuaym Ma’rife (1177) İbn Asakir Tarih (58/35)

[3] Begavi Mu’cemu’s-Sahabe (210) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (2/38) İbn Mende Marifetu’s-Sahabe (s.229) Hâkim (4/422) Hatib Telhisu’l-Muteşabih (1/183)

[4] Buhârî Tarihu’l-Kebir (2/81) İbn Ebi Hayseme Tarih (1/92) İbn Mende Marifetu’s-Sahabe (s.229) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1848) Ebu Nuaym Ma’rife (1178)

[5] Buhârî Tarihu’l-Kebir (2/81) İbn Kani Mu’cem (1(81) İbn Asakir Tarih (58/34)

[6] İbn Asakir Tarih (58/35)

[7] Buhârî Tarih (5/443)

[8] İbn Hibban es-Sikat (4224)

[9] Ta’cilu’l-Menfea (1/721)

[10] Zehebi Tarihu’l-İslam (6/269)

[11] Ahmed Şakir, Umdetu’t-Tefsir (2/256)

[12] Sahih. Muslim, (2920)

[13] Sahih. Muslim (2897) Hâkim (4/529) İbn Hibban (15/224) ed-Dani Sünenu’l-Varide Fi’l-Fiten (598) Elbani Sahihu’l-Cami (7433)

[14] Sahih. Buhari Tarihu’l-Kebir (5/193) İbn Ebî Şeybe (7/458, 490) Hâkim (4/467) Ahmed (5/232, 245) Ebû Dâvûd (4294) İbnu’l-Ca’d Musned (3405) Hanbel b. İshak el-Fiten (25) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (20/108) Taberânî Musnedu'ş-Şamiyyîn (190, 3520) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (519) Hatib Tarih (10/223) Ziyau’l-Makdisi Makdisi Fedailu Beyti’l-Makdis (s.71) İbn Asakir Tarih (56/520) Elbani Sahihu’l-Cami (4096)

[15] Hasen. İbn Mace (2779) Ebu Nuaym Erbain (36) Bezzar (15/393) Deylemi (5128, 7532) Beyhakî el-Ba’s (137) Zehebi Mu’cemu’ş-Şuyuh (1/284) Rafii et-Tedvin (3/297)

Busayri Zevaid’inde (986) dedi ki: “Bu isnadda eleştiri vardır. Kays b. er-Rebi’yi Ahmed, İbnu’l-Medini, Veki, Nesâî ve Darekutni zayıf saydılar. Ebu Hatim: “Kuvvetli değil, mahalluhus-sıdk” dedi. El-İclî: “Hadis ile bilinen saduk birisidir” dedi. İbn Adiy: “Rivayetleri düzgündür” dedi. Onun hakkında söylenecek söz, Şu’be’nin dediği gibi: “Onda bir sakınca yoktur.” Ebu Nuaym’ın rivayetinde Kays b. er-Rebi’ye Cafer b. Muhammed b. Amr yoluyla mutabaat gelmiştir.

El-Elbani Daifu Suneni İbn Mace’de (612), Daifu’l-Cami’de (4846) ve ed-Daife’de (4361) zayıf dedi.

Hadisi Tirmizî (2231) mevkuf olarak hasen isnad ile rivayet etmiştir. Bunu el-Elbani de ikrar etmiştir. Ancak o rivayette Deylem ve Konstantiniyye fethi kısmı yoktur.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)