Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

16 Haziran 2025 Pazartesi

Bid’at Sahibine Salih Amellerin Fayda Vermeyeceği Düşüncesinin Reddi

 Muasır bid’atçilerden Haddadiye fırkasının önderi Mahmud el-Haddad, Mu’tezile ve Haricilere tabi olarak bidatçinin salih amellerden faydalanamayacağını, bid’atin diğer amelleri de iptal ettiğini iddia etmiştir.

El-Haddad, “Yevmun La Zille…” kitabında (s.118) şöyle demiştir: “Bid’atlerinden tevbe edip sünnete rücu etmedikleri sürece Hariciler ve diğer bid’at ehline cihad ve diğer amelleri fayda etmez.

Doğrusu bid’at, tekfiri gerektiren bir bid’at olmadığı sürece, yalnızca dâhil olduğu ameli bozar. Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:

Kim emrimiz olmayan bir amelde bulunursa o reddolunur.” Bunu Muslim rivayet etmiştir.

Buhârî ve Muslim’in sahihlerinde şu lafızla gelmiştir: “Kim şu emrimizde ondan olmayan bir yenilik ihdas ederse o reddolunur.”

Kıble ehli olan müslümanların diğer amellerine gelince iki şartla kabul edilir: İhlâs (ameli yalnız Allah’a has kılmak) ve ittiba. (amelin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine uygun olması)

Küfür söz konusu olmadıkça diğer ameller iptal olmaz. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Her kim de imanı inkâr ederse muhakkak onun ameli boşa gitmiştir ve o ahirette de hüsrana uğrayanlardandır.” (Maide 5)

لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ

And olsun Allah'a ortak koşacak olursan, amellerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!” (Zumer 65)

وَلَوْ أَشْرَكُوا لَحَبِطَ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Eğer onlar da şirk koşsalardı yaptıkları boşa giderdi.” (En’am 88)

وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ

Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse işte onlar dünyada da, ahirette de amelleri boşa gidenlerdir.” (Bakara 217)

İbn Teymiyye rahimehullah, es-Sarimu’l-Meslûl’de (s.55) şöyle demiştir: “Amelleri küfürden başkası iptal etmez… Zira amelleri ancak onu nefyeden şeyler iptal eder. Amelleri mutlak olarak nefyeden ise ancak küfürdür. Bu, sünnet esaslarından bilinen bir durumdur.”

İlim ve akıldan nasibi az olan bazıları bu durumun, bazı fiillerin işlenmesi halinde amellerin iptal olacağına dair gelen naslara aykırı olduğunu zannedebilirler. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat imamları katında ise bunların açıklaması vardır. Mesela Hucurat suresi 2. Ayetinin tefsiri hakkında İbn Teymiyye’nin Sarimu’l-Meslul kitabındaki nakillere bakılabilir.

Böylece Mahmud el-Haddad’ın “Akidetu Ebi Hatim ve Ebi Zur’a” kitabında (s.106) geçen şu sözlerinin ne kadar tehlikeli sözler olduğu anlaşılır: “…Bid’atçi nasıl merhamet ile nitelenebilir? O kendisine merhamet etmemiş ve bid’atiyle kendisini helak etmiştir…”

Başka eserlerinde bid’at sahibinin dünyada ve ahirette helak olduğu gibi ifadeler kullanmaktadır. (Bkz. Yevmun La Zille s.146)

Ehl-i Sünnetin mezhebi ise, bid’ati sebebiyle tekfir edilmedikleri sürece, bid’at ehline merhamet etmek ve onlar için bağışlanma dilemektir. Aynı şekilde günahkârlara da merhamet ederiz ve onlardan birinin cennetlik veya cehennemlik olduğunu, ahirette helak olanlardan olduğunu söylemeyiz.

İmam Ahmed rahimehullah, Abdus b. Malik’in rivayet ettiği risalesinde şöyle demiştir: “…Kıble ehlinden hiç kimsenin işlediği bir amel sebebiyle cennetlik veya cehennemlik olduğuna şahitlik etmeyiz. Salih olan amel hakkında ümit besleriz ve (kabul edilmemesinden) korkarız. Günahkârın kötü ameli hakkında da korkarız ve Allah’tan rahmetini umarız…” (Tabakatu’l-Hanabile 2/172)

Yine İmam Ahmed rahimehullah, Muhammed b. Avf et-Tâi’nin rivayet ettiği akide metninde şöyle demiştir: “…Kıble ehlinden hiç kimsenin cennetlik veya cehennemlik olduğunu söylemeyiz. Ancak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hakkında cennetlik olduğuna şahitlik ettiği dışında…” (Tabakatu’l-Hanabile 2/342)

İbn Teymiyye rahimehullah Fetava’sında (12/389) şöyle demiştir: “Muhakkak ki İmam Ahmed, Kur’ân’ın mahlûk olduğunu söyleyen Cehmiyye’den gördüğü hapis, işkence ve eziyetlere rağmen halife için ve kendisini dövüp hapsedenler için dua etmiş, onlar için bağışlanma dilemiş ve yaptıkları zulümden dolayı onlara hakkını helal etmiştir. Şayet onlar mürtet olsalardı onlar için bağışlanma dilemek caiz olmazdı…”

Seleften bazılarından Haddadîlerin kendi lehlerine delil olduğunu zannettikleri bazı sözler gelmiştir.

Bunlardan birisi, Hişam b. Hassân’ın, el-Hasen el-Basrî rahimehullah’tan rivayet ettiği şu sözdür:

“Bid’at sahibinin ne bir namazı, ne bir orucu, ne bir haccı, ne bir umrası, ne bir cihadı, ne farzı ne de nafilesi kabul edilir.”

Bunu el-Firyabi el-Kader’de (375) rivayet etmiştir. O’nun tarikinden: Acurri eş-Şeria (137, 2054) el-Lalekai İtikad (270) İbn Vaddah el-Bid’a (benim tercümem no: 66) rivayet etmişlerdir. Hişam b. Hassan’ın el-Hasen el-Basri’den rivayetlerinin bazılarının mürsel olması sebebiyle isnadında tedlis şüphesi vardır.

Selefin bu gibi sözlerinde Haddadi’lere bir delil yoktur. Çünkü bu sözler, sahibinin tekfirini gerektiren büyük bid’ate hamledilir. Küfür olan bir bid’at sebebiyle kâfir olan kimsenin salih amelleri elbette fayda vermez. Lakin sahibinin tekfirini gerektirmeyen/küfür olmayan bid’atler böyle değildir.

Allah en iyi bilendir.


 

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)