Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

10 Haziran 2025 Salı

Misallerle Delaletu’n-Nâs

 Delaletu’n-Nas iki kısımdır.

Birincisi: Nassın lafzında zikredilmese de, hükmü zikredilen şeyden daha şiddetli şekilde gelen bir illet sebebiyle, zikredilmeyen şeyin, zikredilenin hükmüne daha öncelikli olarak dâhil olmasıdır.

1. Örnek: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَقَضَى رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا

Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “uf!” deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” (İsra 23)

Bu ayet, ana babaya uf demenin ve buna delalet eden herhangi bir kelime ile azarlamanın haram olduğunu göstermektedir. Bu haramlık “uf” sözünün kendisi sebebiyle değildir, bilakis ana babaya eziyet verici herhangi bir sözle eziyet vermek yasaklanmaktadır. Arap dilini bilen herkes bütün bunları anlar. Kastedilen eziyet vermenin yasaklanmasıdır. Sövmek, dövmek ve benzer davranışlarda da bu durum söz konusudur. Hatta bunlar, nasta zikredilenden daha şiddetli şeylerdir. Böylece nas, anlamıyla bütün bunları kapsamakta ve bu illete dahil olan herşeyin haramlığı sabit olmaktadır. Çünkü bunlardaki illet, nasta zikredilenden daha kuvvetli bir şekilde bulunmaktadır.

2. Örnek: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ * وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ

Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Kim de zerre ağırlığınca bir şer işlerse, onu görür.” (Zilzal 7-8)

Ayetin lafzı, hayır ya da şer olarak zerre ağırlığınca amel işleyenin karşılığını göreceğini ifade etmektedir. Zerre ağırlığından daha fazlasını, mesela dağlar gibi amel işleyenin karşılığı ayette zikredilmemiştir. Bununla beraber, daha fazla amel, karşılık bakımından aynı hükmü almaya daha önceliklidir.

Bu türe en alt seviyenin zikri ile en üst seviyeye uyarıda bulunmak denilir. Bu, haramlar hakkındadır. Mubahlara gelince, Allah, bizimle anlaşmalı olmayıp savaş halinde olan kâfirlerin kanlarını mubah kılmış, malları zikredilmemiştir. Onların kanları dışında ulaştığımız bedenleri ve malları ise öncelikli olarak mubahtır.[1]

Bazı usulcüler bunu “Fehvâ’l-hitab” ve “Mefhûmu’l-evlâ” diye adlandırmışlardır.[2] İmam Şafii rahimehullah buna “Kıyasu’l-Celî” adını vermiştir.[3]

İkincisi: Nasta zikredilen şey ile aynı seviyede olduğu halde ismi zikredilmeyen şeyin, gerektiren illet sebebiyle aynı hükmü almasıdır.

Örnek: Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِنَّ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَالَ الْيَتَامَى ظُلْمًا إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ نَارًا وَسَيَصْلَوْنَ سَعِيرًا

Muhakkak ki yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenler ancak karınlarında ateş yemiş olurlar ve yakında alevli bir ateşe gireceklerdir.” (Nisa 10)

Bu ayette yetimlerin mallarını yemek suretiyle telef etmek zikredilmektedir. Bu malları yakmak veya denize atmak gibi diğer telef etme yolları zikredilmemiştir. Şüphesiz bu telef etme yolları da, yetimin malını haksız olarak yemek suretiyle telef etmekle aynı seviyededir ve ateş tehdidini hak ettirir. Böylece diğer telef yolları da, haksızlıkla yemekle aynı hükmü alır.

Bu kısım “Mefhûmu’l-muvâfakat” ve “Lahnu’l-hitab” diye isimlendirilmiştir. Yine diğer bazı usulcüler de “Mefhumu’l-musavi” diye adlandırmışlardır.

Bu türün (delaletu’n-nâsın) hüccet olmasının şartı, illetin nasta zikredilenlerden biliniyor olması ve sonra bu illetin (ister evlâ yoluyla ister musavat yoluyla olsun) gerçekleşmesidir.[4]



[1] Bkz.: Şafii er-Risale (s.513)

[2] Bkz.: er-Risale (s.513-515)

[3] Cem’ul-Cevami (1/240) Şerhu Kevkebi’l-Munir (3/481)

[4] Bkz.: el-Burhan (1/449) Tilimsani Miftahu’l-Usul (s.90) Cem’u’l-Cevami (1/242) el-Medhal İla Mezhebi’l-İmam Ahmed (s.274)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)