Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

2 Temmuz 2010 Cuma

Suret Yapmak Allah Teala ile Yaratma Hususunda Çekişmektir

Suret Yapmak Allah Teala ile Yaratma Hususunda Çekişmektir


Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Hiç Allah'tan başka, gökten ve yerden size rızık veren bir yaratıcı var mı?” (Fatır 3) Bu ayet yaratmanın Allah’a has kılınmasını ifade etmektedir. Zira buradaki soru edatı (istifham) meydan okuma anlamını içermektedir.

Allah’tan başka halık (yaratıcı) olduğunu ifade eden: “Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir.” (Mu’minun 14) ayetinde gelince, bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in suret (resim) yapanlar hakkında söylediği:

أَحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ

“(suret yapanlara): “yarattıklarınıza can verin!” (denilir)” hadisinde geçtiği gibidir. (Buhari (Kitabu’l-libas 10/283) ve Muslim’in (Kitabu’l-libas 3/1670) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet ettikleri hadisin bir kısmıdır.)

Bu gerçek manada yaratmak veya yoktan var etmek demek değildir. Aksine bir şeyi bir durumdan başka bir duruma çevirmek anlamındadır. Yine bu genel kapsamlı değil, bilakis insan için mümkün olan şeylerle ve dar bir alanla sınırlıdır. “Allah’ın yaratma hususunda birlenmesi” sözümüze aykırı değildir.

Evet, suret yapanlar hakikatte onu yaratanlar değildirler. Buna rağmen Allah Azze ve Celle onlara “halk/yaratma” fiili nispet etmiştir! Hakiki anlamda yaratan Allah Azze ve Celle’dir. Suret yapan ise bunu, ister eliyle yapsın ister cihaz yardımıyla yapsın, yaratma konusunda Allah Azze ve Celle ile çekişen, O’na benzemeye çalışan hükmünün dışına çıkmaz. Zira eliyle suret yapan da hakikatte onu yaratmamıştır, cihaz ile yapan da. Fakat hangi metotla yapılırsa yapılsın ortaya bir sonuç çıkmıştır: SURET!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)