Şeyh Muhammed Nasıruddin el-Elbanî rahimehullah
Tercüme: Ebu Muaz
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Biriniz yemek yediği zaman elini yalamadan veya yalatmadan silmesin. Tabağını yalamadan veya yalatmadan kaldırmasın. Zira bereket yemeğin sonundadır.” Sahihtir. Bkz.: es-Sahiha (391)
Bu hadiste yemek yemenin farz olan edeplerinden güzel bir edep vardır. Dikkat edin, o parmakları yalamak ve tabağı bunlarla sıyırmaktır. Nitekim bugün Müslümanların çoğu yaratıcılarını itiraf edip O’nun nimetlerine şükretmeyen kafir Avrupalıların adetlerinden ve onların maddeciliğe dayalı edeplerinden etkilenerek buna karşı çıkmaktadırlar. Müslümanların onları bu konuda taklit etmekten sakınmaları gerekir. Aksi halde onlardan olurlar. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa onlardandır” buyurmuştur. Yemek esnasında ağzını ve parmaklarını silmek için peçete kullanmamalısın!
Ben bunun ancak farz olduğunu söylüyorum! Zira Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in emri ve bunun terk edilmesini yasaklaması bu hükmü gerektirir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in emrine uy, yasaklarından sakın ve mü’min ol! Bilerek veya bilmeyerek Allah’ın yolundan çevirmeye çalışanların alay etmelerine aldırma!
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Biriniz yemek yerken lokması elinden düşerse onu temizlesin ve yesin. Şeytana bırakmasın. Elini yalamadıkça mendil ile silmesin. Zira kişi yemeğinin hangi kısmının kendisine bereketli olacağını bilemez. Şüphesiz şeytan insanları – veya insanı – her konuda gözetler. Hatta yiyeceğinde ve yemek yemesinde dahi gözetler. Tabağı yalamadıkça veya yalatmadıkça kaldırmayın. Zira yemeğin sonunda bereket vardır.” Sahihtir. Bkz.: es-Sahiha (1404)
Bugün Müslümanların çoğunun, özellikle de batı adetlerinden etkilenen ve Avrupayı taklit edenlerin şeytanın sırtını mallarının bir kısmıyla sıvazladıklarını, bunu düşmanlıkla da değil, bilakis kendi tercihleriyle yaptıklarını görmek gerçekten çok üzücüdür! Bunu ancak sünneti bilmemelerinden
veya ihmalkârlıklarından yapmaktadırlar. Sofralarında nasıl ayrı ayrı durduklarını görmüyor musun? Onlardan her biri - zaruret olmadığı halde – kendisine özel ayrı tabaklarda yemek yiyorlar. En azından yan komşusuyla bile ortak yemiyorlar. Bu ise hadise aykırıdır. (Hadiste: “Yemeğinizi birleşerek yeyin, üzerine Allah Teala’nın ismini zikredin ki Allah size bereketli kılsın” buyrulmuştur. Bkz. Es-Sahiha 664)
Yine onlardan birinin lokması düşse onu alıp temizlemesi ve yemesi gerekir. Nitekim onların arasında bulunan, laik geçinen felsefeciler, o lokmanın mikroplarla kirlendiği iddiasıyla onu yemenin caiz olmadığını söylerler! Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Ona bulaşanı temizleyip yesin, şeytana bırakmasın” hadisine muhalefet ederler!
Sonra onlar parmaklarını yalamazlar! Bilakis onların çoğu bunu zevksizlik ve yemek yeme edebini çiğnemek olarak kabul ederler! Bu yüzden sofralarına ince kağıtlardan yapılmış ve peçete denilen mendiller koyarlar! Onlardan biri parmağında veya ağzında iğrenç bir şey gördüğünde bu hadise muhalefet ederek hemen bu mendillere sarılır!
Tabağı yalamaya gelince, burada yalamakla kastedilen, tabağın üzerindekileri parmaklarla sıyırıp yalamaktır. Şüphesiz onlar bunu son derece ayıplarlar. Bunu yapana cimrilik, yemekte açgözlülük gibi sıfatlar nispet ederler. Bu hadisi işitmeyen kimselere şaşılmaz. Onlar cahillerdir. Asıl şaşılacak olanı, bu hadisi bildikleri halde onlara uyum sağlayan ve onlara yağcılık edenlerin durumudur!
Sonra da herkes kazançlarından ve rızıklarından bereketin kalktığını şikâyet ediyor! Kendilerine bolluk gelse dahi farkına varamıyorlar! Bunun sebebi peygamberlerinin sünnetine tabi olmaktan yüz çevirmeleri ve dinlerinin düşmanlarını hayat tarzlarında ve yaşantılarında taklit etmiş olmalarıdır! Ey Müslümanlar! Sünnete uyun sünnete!
“Ey îman edenler! Sizi, size hayat verecek şeye davet ettiklerinde Allah'a ve Rasûlüne icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz, mutlaka O'na varıp toplanacaksınız.” (Enfal 24)