Hafız el-Iraki’nin iddiasının aksine, İmam Buhârî katında “fihi nazar” terimi “seketû anh” menzilesinde değildir. El-Irakî İmam Buhârî’nin “seketû anh” ve “fihi nazar” sözlerini hadisi terk edilen raviler hakkında kullandığını iddia etmiştir.[1] Yine es-Suyutî de aynısını söylemiştir.[2]
Buhârî, ed-Duafau’s-Sagir kitabında üç yerde; Abdurrahman b.
Selman el-Hacrî er-Ruaynî, Amr b. Dinar el-Basrî ve Kutbe b. el-A’lâ b.
el-Minhal el-Kufî hakkında “fihi nazar” tabirini kullanmıştır. Muhammed b.
Abdillah b. İnsan es-Sekafî hakkında: “Fi hadisihi nazar” demiştir.
Abdurrahman b. Selman el-Hacrî er-Ruaynî’ye gelince, Muslim
ve Nesâî ondan rivayet etmişler, İbn Hacer onun hakkında: “Sakınca yok”
demiştir.[3]
Amr b. Dinar el-Basrî’ye gelince Tirmizî ve İbn Mâce
ondan rivayet etmişlerdir.
Tirmizî dedi ki: “Amr b. Dinar Kahrumani Âli’z-Zubeyr
basralı bir şeyhtir. Hadiste kuvvetli değildir. Salim b. Abdillah b. Ömer’den
tek kaldığı hadisler rivayet etmiştir.”[4]
Bezzar dedi ki: “O leyyindir. Rivayetlerine başkası iştirak
etmemiştir. Nitekim bir topluluk ondan rivayet etmiştir.”[5]
Kutbe b. el-A’lâ b. el-Minhal el-Kûfî’ye gelince
el-Iclî onun hakkında dedi ki: “Babasından deve kıssasına dair uzun bir hadis
rivayet etti. Gönül ondan hadis yazmaya yatışmaz..”[6]
Görüldüğü gibi bu üç raviden hiçbirisi metruk değildir. Buhârî’nin
haklarında “fihi nazar” dediği diğer bazı raviler de şu şekildedir:
1- İshak b. İbrahim b. Nestas: Buhârî bunun hakkında: “fihi
nazar”, “fî hadisihi nazar” ve yine “munkeru’l-hadis” dedi.
2- İshak b. el-Haris el-Kûfî: Buhârî bunun hakkında: “fihi
nazar” ve “hakkında konuştular” dedi.
3- el-Huseyn b. el-Hasen el-Eşkar el-Fezarî el-Kûfî: Buhârî
bunun hakkında: “fihi nazar”, “münker rivayetleri var” ve “mukaribu’l-hadis”
dedi.
4- Huyey b. Abdillah b. Şureyh el-Muafiri: Buhârî bunun
hakkında: “fihi nazar” ve “fi hadisihi nazar” dedi.
5- Ruşdeyn b. Kurayb b. Ebi Muslim: Buhârî dedi ki: “Muhammed
b. Kurayb, Ruşdeyn’in kardeşidir. Fihima nazar.” Yine: “Münker rivayetleri var”
ve: “İkisinden de kitaplar yazdım ve onların durumlarını araştırıyorum. (ene nâzirun
fi emrihima)” dedi.
6- Zerbiyyu b. Abdillah el-Ezdî: Buhârî bunun hakkında: “fihi
nazar” ve “mukaribu’l-hadis” dedi.
7- Seleme b. el-Fadl el-Ebraş el-Ensarî: Buhârî bunun
hakkında: “fihi nazar”, “münker rivayetleri var”, “bana zayıf gibi geliyor”
dedi. Yine dedi ki: “Bu Seleme’yi bilmiyorum. İshak onu eleştirirdi. Ondan rivayet
etmedim.”
Görüldüğü gibi Buhârî bu ravilerden bazısı hakkında hadisi
itibar için yazılanlar hakkında söylediği “mukaribu’l-hadis” hükmünü vermiş,
bazısı hakkında da hadisi takviye olmayan şiddetli zayıf olduğuna işaret
etmiştir. Böylece el-Irakî ve es-Suyuti’nin “Buhârî “fihi nazar” tabirini hadisi
terk edilen kimseler hakkında kullanmıştır” şeklindeki iddialarının isabetli
olmadığı ortaya çıkmıştır.
Hafız ez-Zehebî, Abdullah b. Davud el-Vasitî et-Temmar’ın
hal tercemesinde dedi ki: “Buhârî onun hakkında: “fihi nazar” dedi. O bunu
genellikle itham ettiği kimseler hakkında söyler.”[7]
Zehebi’nin “gâliben (genellikle)” sözü, Buhârî’nin bu terimi
mutlak olarak yalnızca metruk raviler hakkında kullanmadığını gösteriyor. Demek
ki Buhârî bir ravi hakkında: “fihi nazar” demişse bunun anlamı, el-Irakî ve
Suyuti’nin iddia ettikleri gibi o ravinin metruk olduğu demek değildir. Nitekim
bizzat Buhârî Tarihu’l-Kebir’de (2/318) “Habib b. Salim” hakkında “fihi nazar”
dediği halde onun hadisini sahihlemiştir.
Tirmizî dedi ki: “Bize Kuteybe tahdis etti, dedi ki: bize
Ebu Avane tahdis etti, o İbrahim b. Muhammed b. el-Munteşir’den, o babasından,
o Habib b. Salim’den, o en-Nu’man b. Beşir radiyallahu anh’den şöyle dediğini
rivayet etti:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem iki bayram namazında ve Cuma
namazında A’lâ ve Gaşiye surelerini okurdu. Bazen bayram ile Cuma aynı güne
geldiğinde bu iki sureyi okurdu.” Muhammed’e (yani İmam el-Buhârî’ye) bu hadisi
sorduğumda dedi ki: “Bu sahih bir hadistir.”[8]