Şeyh Salih el-Bekrî Hafizehullah’ın Tenbihu’r-Rical adlı
risalesinden naklederek tercüme eden: Ebu Muaz
Şeyh el-Elbani rahimehullah’a: “Pantolon giymenin hükmü
nedir?” diye soruldu.
Şöyle cevap verdi: “Pantolon Müslümanların bu zamanda
uğradıkları musibetlerdendir. Bunun sebebi kafirlerin Müslümanların ülkelerine
savaş açmaları ve âdetleriyle gelerek Müslümanların da onları taklid
etmeleridir. Bazı Müslümanlar bunu benimsemişlerdir. Bu konu uzundur. Lakin kısaca
şöyle diyebilirim:
Pantolon giymekte iki afet vardır:
Birincisi: Avreti belli etmektedir. Özellikle geniş ve
örtücü olan uzun elbise giymeden pantolonla namaz kılanın kalçaları gibi avret
yerleri hatta secde ederken kalçalarının arası belli olur. Maalesef bu
özellikle cemaatle namazda şahit olunan bir durumdur. Kişi önünde pantolonlu
birinin kalçaları ve uyluklarını görür. Hatta bundan daha kötüsü de olur. Bu
pantolondaki birinci afettir ki avreti belli etmesidir. Kadınlar bir yana,
erkeğin dahi avretini belli eden elbise giymesi caiz değildir. Bu konuyu Hicabu’l-Mer’eti’l-Muslime
kitabımda açıklamış bulunuyorum.
İkinci afet: pantolonun kafirlerin elbisesi olmasıdır. Asırlar
boyunca hiçbir zaman pantolon Müslümanların kıyafeti olmamıştır. Nitekim Nebî
sallallâhu aleyhi ve sellem’in: “Kıyametten önce sadece hiçbir ortağı
olmayan Allah’a kulluk edilmesi üzere kılıçla gönderildim. Rızkım mızrağımın
gölgesinde kılındı. Zillet ve küçüklük emrime muhalefet edenleredir. Kim bir
kavme benzerse onlardandır” buyurduğu sabit olmuştur. Muslim’in Sahih’inde
şöyle gelmiştir: Bir adam Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e geldi ve selam
verdi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona: “Bu elbise kafirlerin
elbisesidir. Onu giyme” buyurdu.” Bu yüzden pantolon giymekle müptela olan her Müslümanın,
bunun üzerine; Pakistan’lı veya Hindistan’lı kardeşlerimizin giydikleri gibi
uzun bir ceket veya diz kapaklarına kadar inen uzun gömlek giymeleri gerekir.
Hakikatte bu, pantolonun Müslümanın avretini belli etmesini gizler.”
Yine şöyle demiştir: “Mescide girdiğimde namaz kılan, bazısı
Kitap ve sünnet davetini benimsemiş olan gençleri görmem beni çok üzmektedir.
Önümde namaz kılanlara hayret ettim! Müslüman mı namaz kılıyor yoksa bir
münafık mı namaz kılıyor diye şaşırıyorum! Neden mi? Çünkü adına pantolon
denilen kafir elbisesini giymiş! Uylukları ve kalça kasları bellidir! Bazen secde
ettiğinde iki uyluğu arasındaki, arkasındakilere belli olmaktadır. Bu islamî
bir elbise midir ey cemaat! Allah Azze ve Celle için hayır, kesinlikle değil!
Lakin bu takliddir. Burada taklitten çok çok şikayet ederiz. Meğer daha da kötü
bir taklide müptela olmuşuz! Zira nasıl olabilir? Bizler Müslümanları ve din
imamlarını taklid etsek, İslam bizden dini doğrudan Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem’den almamızı ister! Halimize bakın ki bugün kafirlerin
imamlarını taklid eder olmuşuz da erkek-kadın-genç fark etmeksizin giyimde bu
kanunu koyuyoruz! Herhangi bir araştırma, sorgulama veya tetkik olmaksızın
geleni kabul eder olmuşuz!
Şöyle demek hakkımdır: Ben Müslüman ümmetin – genelleme yapmak
istemiyorum, ancak onlardan bir kısmını kastediyorum – içinde bulundukları bu konumda
oldukları müddetçe İslam’ın izzetini tekrar döndürebileceklerine inanmıyorum.”
Elbani rahimehullah’a şöyle soruldu: “Üzerinde cübbe ve sarık
bulunmaksızın şalvar giymek kafirlere benzemek sayılır mı?
Cevap: Soruyu soran bol şalvarları mı kastediyor yoksa bugün
pantolon dedikleri şeyi mi kastediyor bilmiyorum. Şalvarın ismi pantolona
değiştirilmiştir! Eğer soru sahibi bizim şalvardan anladığımız şeyi kastediyorsa
o bol ve geniş bir elbisedir ve bunu bazı Müslümanlar giymeye devam
etmişlerdir. Eğer bunu kastediyorsa bu kafirlere benzemek sayılmaz.
Ama üzerinde defalarca tekrar ederek durduğumuz pantolona
gelince, o Müslümanların elbisesinden değildir. Zira avreti belli edecek
darlıktadır. Ne kadar bollaştırılsa da dardır. Bu isabetli olanın aksidir.
Bugünün hayat düzeni maalesef böyledir. Pantolon giymek kafirlere benzemektir,
şalvar giymek ise böyle değildir.”
Yine bir kaset kaydında Şeyh el-Elbani şöyle demiştir: “Pantolonda
iki musibet vardır:
Birinci musibet: Pantolon giymek kafirlere benzemektir.
Müslümanlar geniş ve bol şalvarlar giymeye devam etmişlerdir. Suriye ve Lübnan’da
bazı Müslümanlar hala giymeye devam etmektedirler.
Müslümanlar, sömürgeciler yerleşip de kötü etkilerini
bırakıncaya kadar pantolon nedir bilmezlerdi. Müslümanlar aptallık ve
cahilliklerinden dolayı onlardan görerek benimsediler.
İkinci musibet: Pantolon avreti belli etmektedir. Erkeğin
avreti diz ile göbek arasıdır. Namaz kılan pantolon ile oturduğunda Allah’a
isyandan olabildiğince uzak olmalıdır. O secde eder, kalçası ise meydandadır! Hatta
iki uyluğu arasındaki belli olur!
Bu namaz kılan insan alemlerin rabbinin huzurunda nasıl bu
halde durabilir!
Gariptir ki birçok Müslüman gençler elbiselerinin
darlığından dolayı vücut hatlarını belli eden kadınlara karşı çıkıyorlar fakat
kendilerini unutuyorlar! Zira karşı çıktıkları şeye kendileri düşmektedirler! Bir
kadının vücut hatlarını belli eden dar elbise giymesiyle pantolon giyen bir
genç arasında fark yoktur! Onun da kalçası belli olur. Erkeğin kalçası da,
kadının kalçası da avrettir. Her ikisi de aynıdır. Gençlerin bu musibete karşı
uyanmaları gerekir! Bu musibet Allah’ın diledikleri dışında çok yaygınlaşmıştır,
onlar da ne kadar azdır!”