Bâtılı Hak Suretine Sokup
İsmini Değiştirmeleri Bâtıl Ehlinin Batıllarını Sunma Vesilelerindendir.
Şeyh Muhammed Bazemul
Tercüme: Ebu Muaz
Riba’yı (faide) diye
isimlendirmeleri, miting ve ayaklanmaları; iyiliği emir ve kötülüğü yasaklama
olarak isimlendirmeleri, Mudahene’yi (yağcılığı); şer’î siyaset diye
isimlendirmeleri gibi.
İbnu’l-Kayyım rahimehullah
İgasetu’l-Lehfan’da (2/80-82) şöyle demiştir: “Batıl hileler; dinî akidleri
faydasız, boş şeyler haline getirmiştir. Zira bu hileleri yapan kimse, bu hükümlerin
koyulma sebeplerini kastetmez. Hatta onun bu hükümlerin hakikatini kastetmekle
asla alakası olmaz. Onun amacı sadece yasaklanmış olan şeye ulaşmaktır. Böylece
hileleri, yasaklanan kötülükleri işleyebilmek için bir örtü ve kendisiyle
gizlenebileceği bir kalkan edinir. Böylece dini değiştirerek bu yasağın
kapsamından çıkarır.
Nitekim Cehmîler
yaptıkları ta’tile (Allah’ın isim ve sıfatlarını iptal etmeye); “tenzih” adını
vermişlerdir.
Münafıklar, nifakın adını
değiştirerek; ihsân (iyilik), uyumluluk, akıl ve geçim adını vermişlerdir.
Zalimler ve facirler
zulüm ve düşmanlığın adını değiştirerek; siyaset ve suçluları cezalandırmak
adını vermişlerdir.
Vergiciler ve haraççılar verginin/haracın
adını değiştirip; mücahidlere yardım, cephelere destek ve kaleleri imar adını
vermişlerdir.
Rafıziler ilhadın, küfrün,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
hizbi, dostları ve yardımcıları olan sahabelere sövmenin adını değiştirerek;
Ehli Beyt sevgisi adını, onlara taassup etmeye de; onlara dostluk adını
vermişlerdir.
İbahîler ve tasavvufa
nispet edilen fasıklar, bidatlerinin ve şatahatlarının adını değiştirerek;
fakr, zühd, haller, marifetler, muhabbetullah ve benzer adlar vermişlerdir.
İttihatçılar (vahdeti
vücutçular) en büyük küfür ve sapmanın adını değiştirerek; tevhid adını
vermişlerdir. Varlık birdir, iki değildir, o da sadece Allah’tır, yaratıcı ve
yaratılan diye iki ayrı varlık yoktur, rab ve kul diye bir şey yoktur, bilakis
bütün varlık tek bir şeydir, o da rabbin hakikatidir” demişlerdir.
Kaderîler; Allah Teâlâ’nın
bütün varlıklar, onların zatları ve fiilleri üzerindeki kapsamlı kudretini
inkar etmenin adını değiştirerek adalet adını vermişler, şöyle demişlerdir; “Şayet
rab, kullarının bütün fiillerini takdir etmiş olsaydı, onlara zulmetmiş olurdu”
Böylece kaderi yalanlamalarına “adalet” adını vermişlerdir.
Cehmî’ler Allah Subahnehu’nun
sıfatlarının kemâlini inkar etmeye “tevhid” adını vermişler ve şöyle
demişlerdir: “Şayet Allah Subhanehu’nun işitme, göre, kudret, hayat, irade,
kelam sıfatları olsaydı, O tek olmaz, birçok ilahlar olurdu”(!)
Şehvetlerine uyan
fasıklar, günah ve isyanlarının adını değiştirerek; ümit, Allah Teâlâ’ya güzel
zanda bulunmak, O’nun affetmeyeceği şeklinde kötü zanda bulunmamak adını
vermişler ve şöyle demişlerdir: “İsyan ve şehvetlerden uzaklaşmak Allah Teâlâ’nın
affediciliğine karşı kötü zan beslemektir. O’na cömertlik, kerem ve
affediciliğin zıddını nispet etmektir.”
Hariciler yöneticilerle
vuruşma ve onlara karşı ayaklanmanın adını değiştirerek; iyiliği emretme ve
kötülüğü yasaklama (ya da bugün dedikleri gibi: cihad) adını vermişlerdir.
Bid’at sahiplerinin hepsi
bid’atlerinin adını değiştirerek bid’atlerine göre farklı isimler vermişlerdir.
Müşrikler şirklerinin
adını değiştirerek; “Allah için tazim, Allah’a yakınlaşmak için vesile ve
şefaatçiler edinme” adını vermişler, edindikleri ilahların kendilerini Allah’a
yaklaştırdığını iddia etmişlerdir.
Her bâtıl sahibi bâtılını
revaca getirebilmek için ona hak olan isimler vermiştir.
Maksat; haram hilelerin
ve tuzakların ehli, bâtıl olan unsurları meşru olan isimler altında
sunmaktadır. Böylece hakikatleri ve maksatları yerinde olmaksızın bâtıllar icra
edilmektedir.”