Bu gece canlı yayınlanan bir programdan haberdar oldum, hemen internet üzerinden takip ettim ve
dinlediklerim beni hayrete düşürdü. Muasır Mutezile’den Prof. Dr. Mehmet Çelik
yine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine karşı saldırıya geçmiş,
yalancı dolmalarını yuvarlıyordu. Eski Mu’tezile yalan söylemiyordu. Bilakis yalanı çok
büyük bir suç olarak görüyorlar, yalan söyleyeni el-menziletu beyne’l-menzileteyn’de
(yani islam ile küfür arasında ayrı bir konumda) görüyorlardı. Muasırları ise
sünneti tahrif gayesi uğrunda sanki her şeyi mubah sayıyorlar! Prof. Dr. Mehmet Çelik’in
daha önce başka bir kaydını da dinlemiş ve böylesi bir cahilin bile profesör rütbesi alabildiği
bir mekân ve zamanı kıyamet alametlerinden biri olarak düşünmüş, şaşırmıştım. Lakin
yalancılık ve sahtekârlık yapmasını bir türlü kabul edemiyorum.
Bahsi geçen programdan hatırımda kalan iddialarına cevapları
kısaca zikretmeye çalışacağım.
1- Hadislerin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den 150 Sene Sonra Yazıldığını İddia Ederek Hadislere Güveni Sarsmak İstemesi
Daha önce birçok açıdan cevap verilmiş olmasına rağmen hadislerin
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den 150 sene sonra yazılmaya başladığı
şeklindeki, sünnet inkârcılarının klasik şüphelerini yeniden dillendirdi.
Bu konuda sünnet müdafaasına dair bütün eserlerde doyurucu
bilgiler bulunmaktadır. Bu konuda ayrıntıyı ilgili eserlere bırakarak sadece M. A’zami’nin
Türkçe’ye: “İlk Devir Hadis Edebiyatı” adıyla tercüme edilen “Dirasat Fi Hadisi’n-Nebevî”
adlı çalışmasına işaret etmekle ve Asr-ı Nebevî’de hadis yazılmasını ispat eden
bir rivayet zikretmekle yetineceğim:
Abdullah b. Amr radıyallahu
anhuma'dan: “Ezberleme isteği ile Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’den
işitmiş olduğum her şeyi yazardım. Kureyş beni bundan men' ederek: “Sen, Allah
Rasûlü’nden işitmiş olduğun her şeyi yazıyorsun. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi
ve sellem bir beşerdir. Öfkeli halde iken de konuşur” dediler, ben de yazmayı
bıraktım. Sonra bunu Allah Rasûlüne anlattım. Buyurdu ki: “Yaz, nefsim
elinde olana yemîn ederim ki, benden hakkın dışında hiç bir şey çıkmaz.”
Bunu Ahmed (2/162) ve Ebu Davud (3646) sahih bir isnad ile rivayet
etmişlerdir.
2- Hadis Rivayet Eden Ravilerin Tenkidi İşleminin Geç Zamanda Başladığını İddia Etmesi
Hadis kitaplarının müellifleri, özellikle de sünnet
düşmanlarını kudurtan İmam Buhari rahimehullah gibi imamların, yalnızca kendilerine
yetiştikleri hocalarının adalet ve zabtlarını tespit edebildikleri, daha önceki
ravilerin ise artık ölmüş olduklarından dolayı onların hallerinin gizli kalmış
olduğunu iddia etti ve muhaddislere göre sahih denilen bir hadisin Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’e nispetinin %60 ihtimal taşıdığı şeklinde yeni bir
trajikomik iddia yumurtladı.
Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den: Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sonradan gelen her bir neslin arasından bu
ilmi adaletli olanları yüklenip taşır. Bunlar aşırı gidenlerin tahriflerini,
batıl ehlinin hırsızlıklarını ve cahillerin yanlış tevillerini bertaraf ederler."
Bu hadisi Şeyh el-Elbani, Mişkatu’l-Mesabih tahkikinde tahric ederek sahih
olduğunu belirtmiştir.
Bu hadiste de haber verildiği gibi, tabiin döneminden beri
hadis ravilerinin değerlendirmesi yapılmıştır. Mesela Muslim, Sahih’inin
mukaddimesinde İbn Abbas ve Ali radıyallahu anhum gibi sahabelerden, İbn Sirin,
Şa’bi gibi tabiinden imamların isnad işine ve ravi değerlendirmesine nasıl önem
verdiklerini rivayetlerle ispatlamıştır.
Prof.Dr. Mehmet Çelik, en yaygın rical kitaplarından birine
baksaydı, hadis ravilerinin değerlendirme işinin tabiin asrında başladığını,
sonraki münekkid hafızların, önceki raviler hakkındaki değerlendirmelerini,
kendilerinden önceki imamlardan naklederek yaptıklarını görürdü. Kendisinden örnekler
zikrettiği İmam Buhari’nin "Tarihu’l-Kebir" adlı, ravi değerlendirmelerine dair
eserine baksaydı bari!
Aç iken doymuş gibi görünmek diye işte buna denir! Prof. titrini
de kullanarak “Biliyormuş” gibi görünse de, aslında sadece cehaletini sergilemektedir.
3- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Adına Hadis Uydurarak Hadislerin Kur’an’a, Akla, Bilime ve Fıtrata Arz Edilmesini Teklif Etmesi
Bütün bu iddialarına rağmen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem adına uydurulmuş bir yalanı, tekrar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem adına nispet ederek hadis uyduran kezzablar kafilesine katıldı.
Bahsettiği bu hadise göre güya Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Benim hadisimi
Kur’an’a arz edin, Kur’an’a uymazsa ben söylemiş olsam bile reddedin” buyurmuş!
Acaba ravi ve metin tenkitlerinin gerektiği gibi yapılmadığını, dolayısıyle
hadis kaynaklarında görülen hadislerin akıl, Kur’an, bilim ve fıtrat
süzgecinden geçirilmesi gerektiğini iddia eden Prof.(!) M. Çelik bu hadisi;
a- Hangi hadis kaynağında bu hadisi okumuştur? Zira bu hadisten ancak ne
denli hadisler uydurulduğuna ve bunlardaki çelişkilere dair örnek veren ilmî
çalışmalarda, uydurma hadis örneği olarak bahsedilmektedir.
b- Bu sözü Kur’an’a arz edip de mi sahih kabul etti ve Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’e nispet etti? Hâlbuki Allah Teâlâ: “Rasul size
neyi verdiyse onu alın, neden sakındırdıysa onu terk edin” (Haşr 7) buyuruyor.
Hadis diye uydurulan bu sözü bu ayet ile nasıl uyumlu hale getirebildi,
açıklasın.
c- Eski bir uydurma olan bu söze Mehmet Çelik yeni bir lafız
eklemişti: “Ben söylemiş olsam dahi Kur’an’a aykırı ise reddedin”(!)
* Bu ifadeyi
hangi akla arz edip de uygun bulmuştur? Evrensel akıl dediği şey mi kabul
ediyor bunu?
* Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur’ân’a aykırı bir söz
söyleyecek ve bu sözü reddetmeyi Allah kitabında ihmal edecek de, başkaları
nebilerinin sözlerini reddedecek öyle mi?
* Kur’ân’da önceki peygamberlerin
kıssalarını da mı okumamış? Kavimlerinin akla uygun bulmadıkları için
nebilerine nasıl itiraz ettiklerini ve helak olduklarını bilmiyor mu? M. Çelik,
“akıl” ile “ahmaklık” arasındaki farkları pek kestiremiyor galiba, ne dersiniz?
4- Sahih ya da Zayıf Ne Varsa Buhârî ve Muslim’e Nispet Ederek Hadis Âlimlerine Güveni Sarsmak İstemesi
Güvenilir hadis kaynaklarına saldırabilmek için bir kıssa anlattı
ve bu hadisin hem Buhârî hem de Muslim’de bulunduğunu iddia etti. Bundaki
gayesi, ümmetin âlimlerinin ittifakıyla sahih kabul edilen kaynaklar bile
olsalar Buhârî ve Muslim’de dahi feminizmi yerle bir ettiği için “akla” aykırı
gördüğü böylesine bir hadisin bu eserlerde bulunduğunu, dolayısıyla ne kadar
güvenilir kaynaklarda geçerse geçsin, hadislere değil, akla itibar edilmesi
gerektiğini vurguladı.
Peki ama, bütün bunları bir yalan üzerine bina etmesine ne
demeli! Üstüne basa basa Buhârî ve Muslim’e nispet ettiği, fakat ne Buhârî’nin
Sahih’inde, ne de Muslim’in sahihinde yer almayan kıssa şu rivayettir:
“Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in gönderdiği bir orduda bulunan birisi hanımına; “Evinden
çıkma!” diye tenbihledi. Ordu yola çıkınca, kadının babası hastalandı. Kadın
babası için çıkmak üzere izin istemek için Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e haber gönderdi. Buyurdu ki; “Allah’tan
kork ve kocana itaat et!” daha sonra kadın; “Babam ölmek üzere” diye haber
gönderdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah’tan kork
ve kocana itaat et.” Daha sonra kadın; “Babam öldü” diye haber gönderdi.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah’tan kork ve kocana
itaat et. Evinden çıkma.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kadının
babasının cenazesinde bulundu. O’na vahiy geldiğinde yakasında sanki ateş
vardı. Adam kabrine konulunca Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabından
birine buyurdu ki; “O kadına git ve de ki; “Allah Teala, kocana itaat etmen
sebebiyle babanı bağışladı.”
Evet, bahsettiği kıssa
budur ve ne Buhârî’de ne de Muslim’de geçmektedir. Bu kıssayı Enes radıyallahu anh’den; Haris b.
Ebi Usame Musned’inde (Bugyetu’l-Bâhis no:499), Abd b. Humeyd (1367) İbn Batta
Ahkamu’n-Nisa’da (2/269) Hakîmu’t-Tirmizi Nevadiru’l-Usul’de (no:790, 791) İbn
Hazm el-Muhalla’da (10/333) Taberani Mu’cemu’l-Evsat’ta (1/169) rivayet
etmişlerdir.
İbn Hazm, ravileri arasında
Yusuf b. Atiyye’nin metruk (rivayetleri terk edilmiş) bir ravi olması sebebiyle
sahih olmadığını söylemiştir.
Bahsi geçen hadis
kaynaklarının eski ve yeni muhakkikleri de rivayetin şiddetli zayıf olduğunu
dipnot olarak düşmüşlerdir. Mesela Taberani’nin isnadını değerlendiren Heysemi,
Mecmau’z-Zevaidde (4/313): “İsnadında İsmet b. el-Mutevekkil zayıftır”
demiştir. Taberani’nin isnadında ayrıca Zafir b. Suleyman da zayıftır. İhyau
Ulumi’d-Din kitabının hadislerini tahkik eden Hafız el-Irakî (1/498): “İsnadı
zayıftır” demiştir. Mustafa el-Adevi, Muntehabu Musnedi Abd b. Humeyd ta’likinde
“Hadis çok zayıftır, ravilerinden Yusuf b. Atiyye metruktür” demiştir. El-Elbani,
İrvau’l-Galil’de (no:2014) “zayıf” demiştir.
Prof. Mehmet Çelik bu hadislerin
Buhârî ve Muslim’de yer almadığını bilmiyor ve buna rağmen Buhârî ve Muslim’e
iftira ediyorsa bu bir ayıptır, eğer biliyor da iftira ediyorsa daha büyük
ayıptır. Her halukarda iftira ve sahtekârlık yapmaktadır!
Üstelik o
güvenilmemesi gerektiğini iddia ettiği hadis imamları bu hadisi sahih
görmemişlerdir.
Aklı değil de, rivayet ilminin kurallarını dikkate alan muhaddislerin
sahih olmadığına şahitlik ettikleri bir rivayeti, “sahih” saydıkları iftirası
atarak hadis ilimlerini geçersiz sayıp aklı hakem kılmak gerektiğini iddia
etmek sünnet düşmanlığı değil de nedir?
Evet, onlar sünnete ve sünnet ehline
düşmanlık ederler! Çünkü böyle yalancı ve sahtekârlara dünya ehli “profesör”
dese de, muhaddisler onlara: “uydurucu, kezzab” hükmü verecekler, beş para
etmez iplikleri meydanda olacaktır! Bu yüzden buldukları her fırsatta, dinin ve
sünnetin koruyucusu olan hadis ehline böyle saldırıyorlar! Allah yalancı ve sahtekârlara
fırsat vermesin!
Prof. Mehmet Çelik’in Buhârî’nin
Sahih’ine nispet ederek zikrettiği ve akla aykırı olduğu gerekçesiyle inkâr
ettiği diğer bir hadis de şu: “Şayet bir kimsenin bir kimseye secde etmesini
emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”
Yine bu hadis de ne Buhârî’nin
Sahih’inde, ne de Muslim’in Sahih’inde yer almaktadır! Buhârî ve Muslim’in
sahihlerinde yer almasa da, bu hadis birçok tarikten sabit olmuş, sahih ve mütevatir
(yani ancak kasıtlı bir münafık veya bir kâfirin inkâr edebileceği) bir hadistir:
1- Muaz radıyallahu anh’den: Ahmed (4/381, 5/227, 228)
İbn Ebi Şeybe (2/261, 3/557) Hakim (4/190) Taberani (20/52, 175) Bezzar (10/73,
226) Buhari Tarihu’l-Kebir (5/208, 9/28, 20/52) İbn Ebi’d-Dunya en-Nafaka (535)
Beyhaki (7/292) İbni Hibban (9/479) Abdurrazzak (11/301) Mamer Cami (3/421) İbni
Mace (1853) Musnedu’ş-Şaşi (1262) Mecmauz Zevaid (4/309) Elbani Sahihu’l-Cami
(5295)
2- Burayde radıyallahu anh’den: Hakim (4/190) Darimi
(1505) İbnu’l-A’rabi, el-Kubl ve’l-Muanaka (43)
3- Sa’lebe b. Ebi Malik’ten: Ebu Nuaym Delail (282)
Acurri eş-Şeria (1074)
4- Aişe radıyallahu anha’dan: Ahmed (6/76) İbn Mace
(1852) İbn Ebi Şeybe (3/558) İbn Bişran Emali (1378) Acurri eş-Şeria (1073) İbn
Ebi’d-Dunya en-Nafaka (538) Deylemi (5038)
Busayri İthaf (3203, 3828) Mecmau’z-Zevaid (4/310)
5- Selman radıyallahu anh’den: Ebu Nuaym Tarihu
İsbehan (1/235)
6- Cabir radıyallahu anh’den: İbn Ebi Şeybe (3/558)
Abd b. Humeyd (1051) Beyhaki
Delail (6/146) Bezzar Keşfu’l-Estar (2452)
7- Zeyd b. Erkam radıyallahu anh’den: Bezzar (10/226)
Taberani (5/208) İbn Ebi Sabit, Cüz (el yazma no:142) İbn Ebi’d-Dunya en-Nafaka
(540)
8- Ya’la b. Murre radıyallahu anh’den: Ebu Nuaym
Delailu’n-Nubuvve (284)
9-Suheyb radıyallahu anh’den: Bezzar, Taberani (8/31)
İbn Ebi’d-Dunya en-Nafaka (536)
10- İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Bezzar
(Keşfu’l-Estar 1467) Taberani (11/356) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (12/338) İbn
Ebi’d-Dunya en-Nafaka (539)
11- İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Taberani Evsat
(9/81) İsmail el-Ebehani Delailu’n-Nubuvve (135)
12- İsmet radıyallahu anh’den: Taberani (17/183)
13- Ensar’dan bir sahabeden: Haris b. Ebi Usame Musned
(498)
14- Suraka b. Malik radıyallahu anh’den: Taberani
(7/129) İbn Ebi’d-Dunya en-Nafaka (537)
15- Ebu Umame radıyallahu anh’den: Ebu’l-Kasım
es-Semerkandi Ma Kurribe Senedihi (no:17) Ebu Hafs el-Kettani Cüz, (el yazma
no:55)
16- Gaylan b. Seleme radıyallahu anh’den: Taberani
(18/263) Ebu Nuaym Delail (285)
17- Ebu
Hureyre radıyallahu anh’den: Abdulhak
İşbili Ahkam (4/294) Bezzar (2/402) İbn Hibban (4162) Ebu
Hureyre radıyallahu anh’den diğer bir rivayet yoluyla; İbn
Adiy (3/278) İbn Hibban (9/470) Hakim (2/206, 4/189) Tirmizi (1159)
İbnu’l-Munzir el-Evsat (7557) İbn Bişran Emali (914) Ebu Bekr el-Meragi Meşyeha
(s.396) Beyhaki (7/291) Bezzar (14/340, 15/219) İbn Ebi’d-Dunya en-Nafaka (534)
18- Enes b. Malik radıyallahu anh’den; Ahmed
(3/158) Nesai Sunenu’l-Kubra (5/363) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (5/265, 6/130,
131) Bezzar (13/93) Ebu Nuaym Delail (276, 287) Ebu Musa el-Medini Munteha
Ragbati’s-Samiin (88) İbn Ebi’d-Dunya en-Nafaka (527) * Enes b. Malik radıyallahu anhden
diğer bir rivayet yoluyla: İbni
Hibban (9/470) Ziya Muhtare (1895) Ahmed (3/158) Taberani (9/82) Bezzar (9/199) Ebu Nuaym
Delail (277) Mecmauz Zevaid (9/7) Cemül Fevaid (4291)
19- Hasen
el-Basri rahimehullah’tan Mürsel olarak: Beyhaki Şuab (6/419) Dulabi
Zürriyetu’t-Tahira (75, 76) Busayriİthaf (3203)
20- Abdullah
b. Ebi Evfa radıyallahu anh’den: İbn
Hibban (9/479) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (13/124) İbn Mace (1853) Ahmed
(4/381) Yahya b. Muhammed b. Sâ’ad, Musnedu İbn Ebi Evfâ (no:4, 5) eş-Şaşi,
Musned (1332) İbnu’l-Munzir el-Evsat (7558) İbn Ebi’d-Dunya en-Nafaka (541)
Beyhaki (7/292) Beyhaki Delail (6/159) Ebu Nuaym Delail (276)
21- Kays b. Sa’d radıyallahu anh’den: Ebu Davud
(2140) Hakim (2/204) Taberani (18/352) Bezzar (9/199) Saduddin en-Ne’âl Meşyeha
(s.102) Beyhaki (7/291)
Evet, bu hadis hiçbir akıl sahibinin inkâr edemeyeceği kadar
çok rivayet yolundan gelmiş sahih bir hadistir. Mehmet Çelik bu hadisi aklıyla
reddediyorsa, Şeytan da böyle bir fasit aklediş sebebiyle Adem aleyhi's-selâm’a
secdeyi reddetmişti! Lakin Yusuf aleyhi's-selâm’ın kardeşleri, Yusuf aleyhi's-selâm’a
secde etmeyi reddetmediler: “Ebeveynini kendi makamına çıkarıp oturtmuş,
onlar da onun önünde secdeye kapanmışlardı. Yûsuf şöyle demişti: "Ey
babam! (Bu secde), daha önceki rüyamın tevilidir. Rabbim onu, (şimdi)
gerçekleştirdi.” (Yusuf 100) Acaba Mehmet Çelik; “Yusuf aleyhi's-selâm’ın
kardeşlerinin elinde Yusuf’un rüyasını arz edip reddecek Kur’an gibi kitapları
yoktu” mu diyecek, yoksa, onların “aklı yoktu” mu diyecek?!
Yine Mehmet Çelik, kadınların hamama gitmesini yasaklayan
hadisleri de Buhari’nin sahihine nispet ederek zikretti ve Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem döneminde Medine’de hamam bulunmadığı gerekçesiyle
bu hadislerin uydurma olduğunu iddia etti.
Bu tavrıyla helvadan put yapıp sonra onu yiyenlere benziyor!
Buhari’de geçtiği yalanını söyleyerek bahsettiği hadislerin metinlerini de ya
hiç okumamış, yahut da bilmeyenleri gafil avlamak istiyor! Söz konusu hadisler
ve kaynakları şu şekilde:
1- Aişe radıyallahu anha’dan: “Aişe radıyallahu
anha’nın yanına hamama giren kadınlar gelince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:"Herhangi bir kadın evinin
dışında dış elbisesini (çarşafını) çıkarırsa Allah Azze ve Celle onun üzerinden
hıfzu himayesini kaldırır."
Hadis sahih olup kaynakları şu şekildedir: Ahmed (6/41,
173, 198,
267) Ebu
Davud (4010) Ebu Davud Tayalisi (1518) Tirmizi (2803) İbni Mace
(3750) Darimi (2651) İshak b. Rahuye
(3/915) Beyhaki Şuab (6/157) Hakim (4/321) Taberani Evsat (5/84,
7/100) Ebu Ya’la (8/139) Nuaym b. Hammad Fiten
(2/620) Hatib Tarih (3/58) Hatib Muvaddahu Evham (1/357)
Abdurrezzak (1/294)
2- Saib rahimehullah anlatıyor: “Bazı kadınlar Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in eşi Ummu Seleme radıyallahu anha’nın yanına
girdiler. Onlara: “Sizler kimlersiniz?” diye sordu. Dediler ki: “Humus’luyuz.”
Umm Seleme radıyallahu anha: “Şu hamamları olan yerin halkı mısınız?” dedi.
Onlar: “Bir sakıncası mı var?” dediler. Umm Seleme radıyallahu anha da dedi ki:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Herhangi
bir kadın, elbisesini evi dışında çıkarırsa, Allah onun perdesini parçalar”
İsnadı hasen olup kaynakları şu şekildedir: Hakim
(4/321) Ahmed (6/301) Ebu Ya’la (12/460) Taberani (23/314, 402) Beyhaki Şuab
(6/158)
3- Cabir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse
hanımını hamama sokmasın. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse hamama
peştemalsiz girmesin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse üzerinde içki
içilen sofraya oturmasın.”
İsnadı sahih olup
kaynakları şu şekildedir: Hakim (4/320) Tirmizi (2801) Ahmed (3/339) Ebu Ya’la
(3/435) Taberani Evsat (1/212, 2/194, 3/69, 8/141) Beyhaki Şuab (5/12)
Daha başka rivayet yolları bulunsa da en kuvvetli tarikleri
bunlardır ve yeterlidir. Görüldüğü gibi bu hadisi ne Buhari ne de Muslim rivayet
etmemişlerdir. Onlar rivayet etmese de hadis sahihtir. Hadisçilerin rivayet ve
ravileri değerlendirme kriterleri yanında tarihçilerin haberleri değerlendirme
kriterlerinin adı bile olamazken, hassas kriterlerden geçerek sabit olmuş
rivayetleri, ne idüğü belirsiz tarih vesikalarına arz ederek reddetmek hangi
akla, hangi bilime sığar?
İnşaallah yakında piyasaya çıkarmayı arzuladığımız Sünnet
Müdafaası ve İttiba Tevhidi adlı çalışmamda sünnet inkarına dair ayrıntılı ve
genel olarak reddiye verilmiştir. Bu sebeple birçok ayrıntıya burada girmiyorum.
Allah Azze ve Celle’den hak üzerinde sebat dileriz.
Ebu Muaz el-Çubukâbâdî