Bismillah.
Sahihu Muslim’de Enes b. Malik radıyallahu anh’den: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem üç mil mesafeye – veya üç fersah mesafeye – çıktığı
zaman namazı kısaltırdı.”
İbn Hacer Fethu’l-Bari’de: “Namazı kısaltma mesafesini
açıklama hakkında gelen en sahih hadis budur” demiştir.”
İbn Ebi Şeybe (no: 9013) ve Taberi Tehzibu’l-Asar’da
(1292) rivayet ediyor: El-Leclac b. Hakîm es-Sulemi rahimehullah dedi ki: “Biz
Ömer radıyallahu anh ile beraber üç mil yola çıkardık ve namazı kısaltır, oruç
tutmazdık.”
El-Elbani, İftaru’s-Saim (41): “İsnadı hasen veya
hasene yakın” demiştir.
Muhammed b. Zeyd b. Huleyde dedi ki: “İbn Ömer radıyallahu
anhuma üç mil mesafede namazı kısaltırdı”
El-Elbani, İrvau’l-Galil’de (3/18) isnadı sahih
demiştir.
Bu rivayetler Müslümanın gönlünün tatmin olmasına
yeterlidir.
Şüphecilerden birisi: “Aynı gün içinde yolculuktan
dönüyorsan seferî olmazsın” diyor! Bir diğeri "sefer mesafesi 81 km." diyor!
Bunlar büyük âlimlerin fetvalarındandır. O büyük âlimlerin vahiyden bir delile
dayanmayan veya nastan delilini bilmediği fetvalarıyla gönülleri yatışan,
lakin Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den, sahabeden gelen rivayetlere
gönlü yatmayan kimseler var! Subhanallah! Kendinizi ana caddeden ayırıyor ve Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine muhalefet ediyorsunuz!
Bazı kimseler ahkâm kitaplarında geçen “belde”,
“karye”, “şehir” ifadelerini muasır şehirleşme yapısını dikkate alarak,
seferilik hükümlerinde sünnete muhalefet etmektedirler. Adı geçen tabirler ile
kastedilen mana; içinde yaşanılan yerleşim yeridir. Halbuki bu bazen köy, bazen
kasaba, bazen ilçe, bazen semt, bazen mahalle olabilir. Nitekim selefin
uygulamasında Deyru Sealib’de namazı kısaltanlar zikredilir. "Deyr" mahalle
demektir. Burada itibar edilmesi gereken şey; birbirine bitişik kümeler halinde
olan bölgelerin bir yerleşim yeri kabul edilmesi ve bu kümenin son evinden
sonra seferi olunmasıdır. Örfte de en küçük idarî birim mahalledir ve muhtarlar tarafından idare edilmektedir.
Yani mesela falan bir ilçenin birbirine
bitişik evlerden oluşan mahallesini, Müslümanların örfünde diğer bir mahalleden
bir köprü yahut geniş otoyol gibi bir unsur ayırıyorsa, bu ayırıcı alametten itibaren en az bir mil ileriye yolculuk yapacak olan kişi seferi olur. Şayet bir mil (1800 m.) ileriye gitme niyeti olmayan kişi mahalle sınırını geçince seferi olmaz. Zira sahabeden nakledilen en az seferilik mesafesi 1 mildir ve İbn Ömer radıyallahu anhuma'dan nakledilmiştir.
* Bir milden daha kısa mesafe içinde, mahalle sınırını geçen kimsenin seferi olmayacağının delili ise, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabelerinin, Medine dışında bulunan Baki kabristanında ve bu kabristanın yakınında bulunan musallâda seferî olmamalarıdır.
Modern şehirleşme içerisinde Ulus’tan Keçiören’e giden birinin, “Henüz şehrin dışında çıkmadım” diyerek halen kendisini seferî kabul etmeyip namazı tam kılması şaşılacak işlerdendir. Hatta Keçiören'in bazı mahalleleri arasında dahi seferilik söz konusu olabilir; mesela Ufuktepe, Bağlum gibi birbirinden ayrı mıntıkalarda! Aslen buralar, aynı kaymakamlığa bağlı ayrı köylerdir.
* Bir milden daha kısa mesafe içinde, mahalle sınırını geçen kimsenin seferi olmayacağının delili ise, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabelerinin, Medine dışında bulunan Baki kabristanında ve bu kabristanın yakınında bulunan musallâda seferî olmamalarıdır.
Modern şehirleşme içerisinde Ulus’tan Keçiören’e giden birinin, “Henüz şehrin dışında çıkmadım” diyerek halen kendisini seferî kabul etmeyip namazı tam kılması şaşılacak işlerdendir. Hatta Keçiören'in bazı mahalleleri arasında dahi seferilik söz konusu olabilir; mesela Ufuktepe, Bağlum gibi birbirinden ayrı mıntıkalarda! Aslen buralar, aynı kaymakamlığa bağlı ayrı köylerdir.
Örfen Ulus ayrı bir yerleşim
yeridir, Keçiören ayrıdır. Modern hayat aslında yerleşim yerlerinin sınırlarını
daha net ayırmayı kolaylaştırmışken, sünnete karşı bu denli zorlamalara gitmek
tuhaftır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
asrında Zi’l-Huleyfe’nin bugünkü anlamda şehir olarak Medine’ye bağlı olduğu ve
Mina’nın Mekke’ye bağlı olduğu bilinmesine rağmen, Medine’liler Zi’l-Huleyfe’de,
Mekke’liler ise Mina’da namazı kısaltıyorlardı. Bugün Zilhuleyfe’ye kadar
evlerin bitişmiş olması durumu değiştirmez.
Medine’liler Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e ittiba etmek istiyorlarsa Zi’l-Huleyfe’de namazı kısaltmaları
gerekir. İnsanların kalabalıklaşması sebebiyle evler birbirine yakınlaşsa da,
her mıntıka ilk kurulduğu andaki ismine göre ayrı bir isimle anılmakta,
yerleşim birimine göre köy, mahalle, yayla, ilçe, semt denmekte, bu yerleşim
birimleri bir il merkezi adına atfedilerek planlama yapılmaktadır.
Amellerinde nasları değil de, re’yleri
belirleyici kılanlar kendi kendilerine problemler oluşturmakta, sonra
çıkardıkları bu problemler için yeni çözüm yolları üretme çabasına girmekte: “evler
arasında boşluk yok” gibi yeni bir kayıt düşmekte, sonra da bu boşluğun miktarı,
sınırı, kayıtları hakkında ihtilaf etmektedirler.
“Boşluk” meselesi boş, delilsiz bir
kayıttır. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaşadığı mıntıka ile
Bakî kabristanı arasında boşluk vardı ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Bakî’de namazı kısaltmıyor, Medine’ye bağlı kabul edilen yaylalar
diyebileceğimiz Avali denilen birkaç evlik mekanlarda kalan insanlar Medine’ye
geldiklerinde seferi olmuyorlardı. Fakat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
Zi’l-Huleyfe’de namazı kısaltıyor ve buna gerekçe olarak “evlerle arasında
boşluk var” gibi bir kayıt da koymuyordu.
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan ise daha
az mesafe’de, bir millik (yaklaşık 1800 m.) mesafede namazı kısalttığı sabit
olmuş, Taberi’nin Tehzibu’l-Asar’da sahih isnadla rivayetine göre de “Şu taşlığı geçtiğin zaman namazı kısalt” dediği sabit olmuştur. Zira o gün Medine
merkezinde yaşayanlar için orası sınır kabul ediliyordu. Bugün ise adı geçen
kara taşlık, çok büyümüş olan Medine’ye bağlı semtlerden bir semtte kalanlar
için sınır olmalıdır.
Naslarda mesafe kaydı gelmemiştir. Mesafe
sınırı da Müslümanların örfteki kabullerine göredir. Seferilik
meselesinde Şehir kelimesini bugünkü kentleşme tabirlerine göre değerlendirmek
hakikatten uzaklaşmak ve sünnette sabit olmuş kolaylığı zorlaştırmaktır. Zira
bugünkü şehir tabiri il/vilayet anlamında kullanılmaktadır ve ilçeleri,
köyleri, mahalleleri, semtleri kapsayan bir kelimedir. Selefin zamanında buna
vilayet: valilik deniyordu ve aynı vilayete bağlı bulunan şehirler, köyler
arasında sahabe ve tabiin seferi oluyorlardı. Günümüzde seferin başlangıcının
örfe göre nasıl belirleneceğine dair muasırlardan birinin fetvasını tercüme
ediyorum:
Şeyh b. Baz'ın öğrencilerinden Şeyh Fehd b. Salim Bâ Hemmam’ın Fetvası:
“Dört imam ve diğerlerinden ilim ehlinin
cumhuru namazı kısaltma ve yolculuk ruhsatlarının ancak karye ve beldenin son
binalarının geçilmesiyle başladığı görüşündedirler. (Bkz.: Hanefilerden: Reddu’l-Muhtar
2/121 Malikillerden: Mevahibu’l-Celil 2/143 Şafiilerden: el-Muhezzeb 1/193-194 Hanbelilerden:
el-İnsaf 2/320)
Bu görüşe muhalif olan ancak seleften
bazı kimseler vardır. İbnu’l-Munzir dedi ki: “Kendilerinden ilim hıfzettiğimiz
bütün ilim ehli şunda icma ettiler: Yolculuğa çıkmak isteyen kimse çıkmak
istediği karyenin bütün evlerini geçince namazı kısaltır. İlim ehlinden çoğu:
namaz ancak karyenin evlerini geçince kısaltılır dediler… Bu konuda ikinci bir
görüş daha vardır. El-Haris b. Ebi Rebia yolculuğa çıkmak istediğinde henüz
evinde iken onlara namazı kısaltarak kıldırdı.” (İbnu’l-Munzir, el-Evsat 4/351,
354)
Şüphesiz sahih olan cumhurun görüşüdür. Çünkü
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Medine’den ayrılmadan önce namazı
kısaltmamıştır. Kişi karye’den ayrılmadan yola çıkmış değildir ve seferi olmaz.
Karye’den ayrılmanın kaydı; birbirine
yakın ve bitişik binalardan ayrılmaktır. Yoksa şehirlere yakın olan ve
etrafında olan uzak ve ayrı binalara itibar edilmez.
Hava alanı hakkındaki ruhsat:
Yolcunun beldesindeki hava alanına gelmiş
olması halinde yolculuk ruhsatları caiz olur mu?
Cevap: Hava alanlarının iki durumu
vardır:
1- Eğer hava alanı beldenin içinde ve
insanların evlerinin ve mahallelerinin arasında ise– önünde olsun, arkasında
olsun – gerek gidişte gerekse dönüşte burada seferîlik ruhsatları geçerli
değildir.
2- Eğer hava alanı şehrin dışında ise,
oraya ulaşmadan önce evler ve mahalleler kesintiye uğramışsa seferîlik hüküm ve
ruhsatları söz konusu olur. Zira yoldan bir parça kesintiye uğramıştır ve
yolculuğun başlangıcındaki binalardan ayrılmış olunur. Yine yolculuğunda da
beldesine dönünceye kadar buna itibar eder."