Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

24 Nisan 2017 Pazartesi

Seferîlik Hakkında Tamamlayıcı Bilgiler

Medine’nin civarında Kuba halkının bulunduğu mahalle, Amr b. Avf oğullarının mahallesi, İtban b. Malik’in bulunduğu mahalle, Umm Haram bt. Milhan ve Ubade b. Samit radiyallahu anhum’un yaşadıkları mahalle gibi avâlî denilen, Medine’den uzaklıkları 2 ilâ 8 km. arasında değişen bölgeler vardı. 
Kuba mescidi Medine’den yaklaşık 2 mil/3.5 km. civarında bir uzaklıktaydı.
İbn Ömer radiyallahu anhuma her cumartesi Kuba mescidine gider, orada iki rekât namaz kılar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in de gerek binekli olarak, gerek yaya olarak cumartesi günleri bu mescide gelip iki rekât namaz kıldığını söylerdi. (Buhârî (1194)
Her ne kadar bazı alimler, Kuba’ya giden Medine’li sahabelerin orada seferi olmadıklarını iddia etse de, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in veya ashabının Kuba mescidinde namazı tam kıldığına dair hiçbir rivayet sabit olmamıştır.
İki husus az önce geçen iddiayı çürütmektedir:
Birincisi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in 2 mil mesafede bulunan Kuba’ya her cumartesi gittiğini nakleden ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine harfiyyen ittiba konusunda oldukça hırslı olan İbn Ömer radiyallahu anhuma, bir millik bir mesafede dahi namazı kısaltma görüşündedir.
İkincisi, Mekke halkının Mina’da namazı kısalttıkları sabit olmuştur. Mina, Mekke’nin mahallelerinden biridir ve Mekke’ye Medine ile Kuba mescidi arasındaki mesafeden daha yakın bir mesafededir.
Söz konusu iddia sahiplerinin böyle bir iddia ortaya atmasına sebep olan unsur ise muhtemelen, üç mescid dışında bir yer için binekler yüklenip yolculuğa çıkılmaz hadisidir. Şayet sebep bu ise, buna yine iki açıdan cevap verilir:
Birincisi; bu hadis “üç mescid dışında bir yere sefere çıkılmaz” demiyor, “bineklere yük bağlanmaz” diyor. Yolculuk yasağı mutlak sefer hakkında değil, uzun yolculuklar hakkındadır.
İkincisi; şayet mutlak olarak her yolculuğun yasaklandığı takdir edilirse, Kuba mescidinin de bu üç mescide eklenecek dördüncü bir mescid olduğuna yorumlanır. Zira Kuba’da kılınacak iki rekâtlık namazın umre gibi olduğu hadiste sabit olmuştur. Abdurrazzak’ın rivayetine göre Mucemmi b. Cariye radiyallahu anh, Ömer radiyallahu anh’ın:
“Şayet kuba mescidi ancak develere binilip gidilebilecek bir uzaklıkta olsaydı bile yine oraya gider namaz kılardık” dediğini rivayet etmiştir.
Yine Sa’d radiyallahu anh: “Kuba’da namaz kılmak benim için, Mescidu’l-Aksa’da namaz kılmaktan daha sevimlidir” demiştir.
Tirmizî rahimehullah Sunen’inde (no:501) Suveyr’in Kuba halkından bir adamdan, onun da sahabeden biri olan babasından diyerek rivayet ettiği hadiste: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bize Cuma namazına Kuba’dan gelip katılmamızı emretti” demiştir.”
Sonra Tirmizî rivayetin ardından: “Bu konuda Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olan bir şey yoktur” demiştir. El-Elbani de hadisin isnadının zayıf olduğunu belirtmiştir. Zira hem Suveyr adlı ravi zayıftır, Rafizidir, hem de ismi belirtilmeyen mübhem bir ravisi vardır. Zayıflık şiddetli olduğundan şahit ve mutabaat ile kuvvetlenmesi de söz konusu değildir.
İbn Mace rahimehullah Sunen’inde (1124) ve İbn Huzeyme Sahih’inde (1860); Abdullah b. Ömer el-Ömerî – Nafi - İbn Ömer radiyallahu anhuma isnadıyla rivayet ediyorlar:
“Kuba halkı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’le beraber Cuma namazına, Kuba’dan gelerek katılıyorlardı”
Busayri, İbn Mace Zevaid’inde: “Abdullah b. Ömer el-Ömerî sebebiyle zayıftır dedi. El-Elbani de zayıf olduğunu söyledi.
El-Ömerî Muslim’in ricalinden olsa da hafızası zayıf bir ravidir. Bununla beraber bu isnad, yukarıda zikredilen rivayetten kuvvetlidir. Şahit ve mutabaata elverişlidir.  Bu rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Kuba halkına Cuma namazı için gelmelerine dair bir emri de söz konusu edilmemiştir.
Bu durum Kuba halkının tercihine bağlıdır, Cuma namazı için Medine’ye diyelen gelir, dileyen de gelmez.
Bunun şahidi, Aişe radiyallahu anha’nın şu sözüdür: “İnsanlar Avali’deki evlerinden Cuma namazına nöbetleşe olarak sırayla geliyorlardı. Kaba yün kumaşlar içinde geliyor, toza bulanıyor ve kendilerinden koku çıkıyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim yanımda iken kendisine onlardan biri geldiğinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Keşke şu gününüz (Cuma) için temizlenseniz!” Bunu Muslim (847) ve Buhârî (902) rivayet etmişlerdir.
Bütün bunlardan sonra konuyu şöyle özetleyebiliriz:
1- Zilhuleyfe halkı, Kuba halkı gibi Medine’ye bağlı mahallelerde yaşayanlar Medine’ye geldiklerinde veya Mina halkı gibi Mekke’ye bağlı mahallelerde yaşayanlar Mekke’ye geldiklerinde seferî olurlar. Bunun aksi için de aynı durum söz konusudur. Yani Mekke’li olan Mina’ya gittiğinde seferi olur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı zamanında durum böyle idi.
Bu asırdaki re’y ehlinin çıkıp da: “Zilhuleyfe artık Medine’ye dâhil oldu” veya “Mina artık Mekke’ye dâhil oldu” diyerek buralardaki seferilik ahkâmını iptal eden yeni yorumlar getirmeleri, sünneti iptal edip yerine kendi re’ylerini insanlara din kılmaları kabul edilemez. Zira dinin tamamlandığını bildiren ayet (Maide 3) indiğinde Mekke’liler Mina’da, Medine’liler Zilhuleyfe’de ve Kuba’da seferîlik hükmüne tâbi idiler.
İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem âlemlerin rabbi dışında hiçbir şeyden korkmadığı halde Medine’den çıkar ve dönünceye kadar namazları iki rekât kılardı.” Bu hadis Buhârî ve Muslim’in şartlarına göredir. Tirmizî (547) Nesâî (1435) Taberî Tehzibu’l-Asar (455) el-Elbani İrvâu’l-Galil (3/6)
* İmam Ebu’l-Abbas es-Serrac rahimehullah’ın sahih isnadla rivayetinde Said b. Şufey el-Hadramî rahimehullah dedi ki:
“İbn Abbas radiyallahu anhuma’ya yolculuktaki namazı sormaya başladılar. O da şöyle dedi:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ailesinin yanından çıktığı zaman dönünceye kadar iki rekatten fazla kılmazdı.” İsnadı sahihtir. Ebu’l-Abbas es-Serrac Musned (1420) Tayalisi (2737) Ahmed (1/285) Taberânî (12/143) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (7/188)
2- Bir şehrin mahallelerinden birinde olan kişi, mahallesinin son evi sayılan evden itibaren sefer mesafesi kadar (yani 1 mil/1.8 km. kadar) uzaklıkta olan başka bir mahalleye Cuma namazı kılmak için dilerse gider, dilerse de kendi mahallesindeki mescidde Cuma namazı kılar. Yukarıda geçen Aişe radiyallahu anh hadisi bunun delilidir. Şayet Avali’dekiler yani civar mahallelerdekiler mukim olsaydılar sırayla nöbetleşe değil, her Cuma Medine’ye gelip Cuma namazına iştirak etmeleri gerekirdi.
Humeyd et-Tavîl rahimehullah dedi ki: “Enes radiyallahu anh (Basra’ya iki fersah uzaklıkta bulunan) kasrında olduğu zaman Cuma namazını bazen kılar, bazen kılmazdı.” Bu eser Buhârî ve Muslim’in şartlarına göredir. Musedded b. Muserhed’in Musned’inden naklen: İbn Hacer, Metalibu’l-Aliye (679) Buhârî (muallak olarak; Fethu’l-Bari 2/385)
Hasen el-Basrî rahimehullah’dan: “Abdurrahman b. Semûre radıyallahu anh Kabil’de bir veya iki kış geçirdi, namazları kısalttı, Cuma namazlarına da katılmadı.” Bu eser Buhârî ve Muslim’in şartlarına göredir. İbnu’l-Munzir el-Evsat (2289) İbn Ebî Şeybe (2/208) Abdurrazzâk (2/536)
3- Seferî olmak için, yerleşim yeri olan köy, şehir veya mahalle hududunun son evinden itibaren en az bir mil uzağa gitmeyi niyet etmiş olmak gerekir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının Medine’den bir mil uzakta bulunan Baki’de seferi olmadıkları sabit olmuştur. Asr-ı saadete şahit olan sahabeden seferilik mesafesi olarak en kısa mesafe uygulaması 1 mil şeklinde gelmiştir.
  Cebele b. Suhaym rahimehullah dedi ki: “İbn Ömer radiyallahu anhuma’nın şöyle dediğini işittim:
“Bir millik (1848 metrelik) mesafeye gitsem bile namazı kısaltırım.” Bu eser Buhârî ve Muslim’in şartlarına göredir. İbn Hazm el-Muhalla (5/8) el-Elbânî, İrvau’l-Galil (3/18) es-Sahîhâ (1/259)
Buna göre kişi mahallesinin hududunu geçtiğinde 1 mil veya daha fazla bir mesafe gitmek gibi bir niyeti yoksa, mahalle hududundan sonra 1 millik alan içerisinde seferi olmaz, şayet daha fazla gitmek niyetiyle çıkmışsa, mahalle hududunu geçtiği andan itibaren seferî olur. Yolculuk dönüşünde de, mahalle hududuna girmesi ile seferîliği biter.
4- Kişinin sırf namazı kısaltmak için kısa bir yolculuğa çıkması caizdir.
Cubeyr b. Nufeyr rahimehullah dedi ki: “Şurahbil b. es-Semt radiyallahu anh Ömer radiyallahu anh ile beraber Zi’l-Huleyfe’ye gitti ve namazı iki rekât olarak kıldı. Şurahbil radiyallahu anh bunun sebebini Ömer radiyallahu anh’e sorunca dedi ki:
“Ben ancak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yaptığı şeyi yaptım.” Bu hadis Muslim’in şartına göredir. Ebu’l-Abbas es-Serrac Musned (1419) Buhârî Tarihu’l-Kebir (4/249) Ahmed (1/30) Nesâî (1437) Ebu Ahmed el-Hâkim el-Esami ve’l-Kuna (5/137) İbnu’l-Ca’d Musned (1703) İbn Asakir Tarih (22/456)
Sahabe Zi’l-Huleyfe’nin Medine’ye yaklaşık 6 mil/11 km uzaklıkta olduğunu zikretmektedir.
5- Bu tespitlere göre erkeğin veya kadının tek başına yolculuk etmesi hakkındaki yasak için yukarıda geçen açıklamalar geçerlidir.
Bir erkek, tek başına veya iki kişi olarak, mahalle hududundan itibaren en az bir millik mesafeye gitmek için, ıssız bir yola çıkarak yolculuk edemez, ederse mekruhtur. Bunun haram değil de mekruh olmasının sebebi, bu konudaki yasağın illete bağlanmış olmasıdır.
Kadın ise, söz konusu mesafeyi yanında mahremi olan bir erkek olmadan çıkamaz. Bu kendisine haramdır. Zira bu konuda yasaklayıcı hadis: “…helal değildir” lafzıyla da gelmiştir.
Yine kadını mahremi olan erkek sefer mesafesinde olan akrabalarının yanına götürür de bırakırsa, kadının gittiği yerde başka mahremleri bulunuyorsa, mahremlerinin mukimlik hududları içerisinde mahremsiz hareket edebilir. Şayet götürüldüğü yerde mahremi olan erkek akrabaları yoksa, zaruret söz konusu olmadıkça evden çıkmamalıdır.
6- Bu sefer hükümleri Ramazan orucu hakkında da aynı şekildedir. Mahalle hududundan sonra en az 1 mil yolculuk etmek niyetinde olan kişi dilerse oruç tutmayıp, sonra kaza eder.
Allah en iyi bilendir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)