Sıla b. Zufer rahimehullah dedi ki:
اسْتَخْلَفنِي حُذَيْفَةُ رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ، فَصَلَّيْنَا الظُّهْرَ، وَأَتَيْنَا عَلَى قَوْمٍ يَصُلُّونَ الظُّهْرَ
فَصَلَّيْنَا مَعَهُمْ ثُمَّ صَلَّيْنَا الْعَصْرَ فَأَتَيْنَا عَلَى قَوْمٍ
يُصَلُّونَ الْعَصْرَ فَصَلَّيْنَا مَعَهُمْ، ثُمَّ صَلَّيْنَا الْمَغْرِبَ،
فَأَتَيْنَا عَلَى قَوْمٍ يُصَلُّونَ الْمَغْرِبَ فَصَلَّيْنَا مَعَهُمْ، فَلَمَّا
قُمْتُ فِي الثالثة احتبسني
“Huzeyfe radiyallahu anh beni peşine taktı ve öğle namazını
kıldık. Öğle namazı kılmakta olan bir topluluğa uğradık ve onlarla beraber yine
kıldık. Sonra ikindiyi kıldık ve ikindi namazı kılmakta olan bir topluluğa
geldik. Onlarla da beraber ikindiyi kıldık. Sonra akşamı kıldık ve akşam namazı
kılmakta olan bir kavme uğradık, onlarla da beraber akşamı kıldık. Ben üçüncü
rekate kalkarken beni tuttu.”
Musedded Musned’inde (Metalibu’l-Aliye 443, Busayri İthaf
1/216); Mu’temir – Leys – Nuaym b. Ebi Hind – Rib’i b. Hiraş – Sila yoluyla;
Ve İbn Ebî Şeybe Musannef’inde (2/276); Hafs – Leys – Nuaym –
Sila – Huzeyfe radiyallahu anh isnadıyla rivayet etmişlerdir.
İbn Ebî Şeybe’nin
lafzı şöyledir:
أنه صلَّى الظهر مرتين، والعصر مرتين،
والمغرب مرتين، وشفع في المغرب بركعة
“Huzeyfe radiyallahu anh öğleyi iki defa, ikindiyi iki defa,
akşamı iki defa kıldı, akşam namazında bir rekât daha ekleyerek çiftledi.”
İbn Ebî Şeybe’nin isnadında Nuaym ile Sila arasındaki vasıta
olan Rib’i b. Hiraş isnaddan düşmüştür. Nuaym’ın Sila’dan doğrudan rivayeti de
yoktur.
Abdurrazzak (2/421 no:3935), İbn Ebî Şeybe (2/276) ve İbnu’l-Munzir
el-Evsat’ta (2/401 no:1110) ; Sufyan es-Sevri – Cabir – Sa’d b. Ubeyde – Sila b.
Zufer yoluyla rivayet etmişlerdir. Bu tarikle gelen lafız şöyledir:
أعدت الصلوات كلها مع حذيفة، وشفع في
المغرب بركعة
“Bütün namazları Huzeyfe radiyallahu anh ile beraber iade
ettim yalnız akşam namazına bir rekat ekleyip çiftledi.” Bu İbn Ebî Şeybe’nin
lafzıdır, diğerlerinin lafzı buna yakındır.
Ali b. el-Ca’d Musned’inde (2/874 no:2450); Şerik – Cabir –
Said b. Ubeyde – Sila b. züfer isnadıyla rivayet ediyor:
دخلت مع حذيفة مسجدًا فأقيمت فيه صلاة
الظهر، فصلى معهم وقد كان صلى، ودخلت معه مسجدًا فأقيمت فيه صلاة العصر فصلى معهم
وقد كان صلى، ودخلت معه مسجدًا فأقيمت فيه صلاة المغرب فصلى معهم، وقد كان صلى، ثم
قام فشفع بركعة
“Huzeyfe ile beraber bir mescide girdim ve orada öğle
namazına kamet getirildi. Onlarla beraber namazı kıldı. Kendisi öğle namazını
kılmıştı. Onunla beraber bir mescide girdim, orada ikindi namazı için kamet
getirildi, onlarla da beraber namazı kıldı. Hâlbuki ikindiyi kılmıştı. Sonra
onunla beraber bir mescide girdim, orada da akşma için kamet okundu. Kendisi akşamı
kılmış olduğu halde onlarla beraber de kıldı ve sonra kalkıp bir rekât daha
kılarak çiftledi.”
Bu iki isnadda geçen Cabir; İbn Yezid el-Cu’fi’dir. O
rafizidir ve hadiste metruktur. Tedlis de yapardı. Sa’d b. Ubeyde ise Ebu Hamze
es-Sulemi el-Kufi’dir. Sahabeden bir topluluktan rivayette bulunmuştur. Kendisinden
de Cabir el-Cu’fi, el-Hakem b. Uteybe, Zubeyd el-Yamî ve başkaları rivayet
etmişlerdir. Sikadır. Bkz.: Tehzibu’l-Kemal (10/290)
İbn Ebî Şeybe’nin Musannef’inde; “Said b. Ubeyde” şeklinde, Abdurrazzak
ve İbnu’l-Munzir’in rivayetlerinde: “Said b. Ubeyd” şeklinde geçmiştir. İbnu’l-Ca’d’ın
müsned’inin bir nüshasında “Sa’d b. Ubeyd”, diğer nüshasında “Said b. Ubeyde”
şeklinde geçmiştir. Sıla’dan rivayet eden raviler içinde bu isimlerde kimse
yoktur. Yine Cabir el-Cufi’nin şeyhleri arasında da yoktur. Ancak Cabir el-Cufi
Sa’d b. Ubeyde es-Sulemi’den rivayet edenler arasında geçmektedir. Sa’d b. Ubeyde şeklinde tespiti doğruya en
yakın olanıdır. Allahu a’lem.
Habiburrahman el-A’zami’nin İbn Ebî Şeybe tahkikinde de
(3/345 no:6629) bu şekilde tespit edilmiş ve bazı nüsha yazarlarının hatasına
dikkat çekilmiştir.
Şerik: İbn Abdillah en-Nehai’dir. O saduktur, hata eder.
Kadılık makamına geçtikten sonra hafızası bozulmuştur.
İbn Ebî Şeybe
(2/205); İsa b. Yunus – Hafs b. Suleyman – Muaviye b. Kurra isnadıyla Huzeyfe radiyallahu
anh’den şöyle rivayet etmiştir:
كان حذيفة إذا فاتته الصلاة في مسجد قومه
يعلق نعليه ويتبع المساجد حتى يصليها في جماعة
“Huzeyfe radiyallahu anh kavminin mescidinde namazı
kaçırdığında ayakkabılarını giyer ve namazı cemaatle kılmak için mescidleri
gezerdi.”
Hafs b. Suleyman’ı – Süleyman b. Hafs da denilmiştir –
tevsik eden kimse yoktur. İsa’dan başkası da ondan rivayet etmemiştir. Buhârî
dedi ki: “Hafs b. Suleyman; Muaviye b. Kurra’nın Huzeyfe radiyallahu anh’den mürsel
rivayetini işitmiştir. Kendisinden İsa b. Yunus rivayet etti. İsminin Suleyman
b. Hafs olduğu da söylendi. Basra’lılar arasında sayılmıştır.”
Bu ravi meçhuldür. Buhârî’nin dediği gibi bu rivayet
mürseldir. Zira Muaviye b. Kurre, Huzeyfe b. el-Yeman radiyallahu anh’e
yetişmemiştir. Huzeyfe radiyallahu anh 36 yılında vefat etmiş, Muaviye ise 37
senedinde doğmuştur. Ömrü 76 sene ise vefatı 113 yılındadır. Bkz.: Tarihu’l-Kebir
2/363 el-Cerh ve’t-Ta’dil 3/174
Rivayetin Hükmü:
Bu eserin isnadında Leys b. Ebi Suleym vardır. O saduktur,
hıfzı kötüdür. Hafıza karışıklığına uğramış ve hadisi ayırt edilemez
olmuştur. Mutabaat eden olmadıkça onun
hadisiyle hüccet gelmez. Nitekim ona, kendisinden daha zayıf olan Cabir el-Cufi
mutabaat etmiştir. Buna göre bu eser, bu isnad ile zayıftır. Lakin namazın cemaatle
iadesi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in emriyle sabit olmuştur.
Namazı vaktinden erteleyen idarecilere müptela olan namazı
vaktinde kılar ve onlarla beraber kıldığını nafile sayar. Bu husus Sahihu Muslim’de
Huzeyfe ve İbn Mes’ud radiyallahu anhuma hadislerinde sabit olmuştur. Yine bu
konuda Ubade b. es-Samit, Ebu Zerr ve daha başka sahabelerden (radiyallahu anhum)
rivayetler gelmiştir.
1- Busr b. Mihcen, babası Mihcen radiyallahu anh’den rivayet
ediyor:
أنه كان في مجلس مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فأذن بالصلاة، فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فصلى ثم رجع ومحجن في مجلسه لم يصل معه. فَقَالَ لَهُ رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وسلم: ما منعك أن تصلي مع الناس؟ ألست برجل مسلم؟
فقال: بلى يا رسول الله، ولكني قد صليت في أهلي. فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وسلم: إذا جئت فصل مع الناس، وإن كنت قد صليت
“O, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in meclisinde
idi. Namaz için ezan okundu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kalktı ve
namaz kıldı. Sonra döndü. Mihcen radiyallahu anh yerinde duruyordu, namazı
onlarla beraber kılmamıştı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Seni insanlarla beraber namaz kılmaktan alıkoyan nedir?
Sen müslüman bir adam değil misin?” dedi. O da:
“Evet ey Allah’ın rasulü! Lakin ben evimde kılmıştım.” Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ona buyurdu ki:
“Namazı kılmış olsan bile geldiğinde insanlarla beraber
yine kıl.”
Bunu Nesâî (857) Malik (1/132) Abdurrazzak (2/420, 421)
Ahmed (4/34, 338) İbn Hibbân (4/60) Darekutni (1/415) Hâkim (1/244) Beyhakî
(2/300); Zeyd b. Eslem – Busr b. Mihcen yoluyla rivayet etmişlerdir.
Hâkim: Sahih demiş, Malik Muvatta’da hüccet getirmiştir.
Malik, kendisinden rivayet eden iki ravi olmadıkça bir sahabeden hadis tahric
etmiyordu.
Busr b. Mihcen ed-Deylemi’den ise sadece Zeyd b. Eslem
rivayet etmiştir ve Büsr’ü es-Sikat’ta zikreden İbn Hibban’dan başkası tevsik
etmemiştir. Buna rağmen İbn Hacer Büsr hakkında: “Saduk” demiş ve İbnu’l-Kattan’ın
onun hakkında: “Hali bilinmiyor” dediğini nakletmiştir. (et-Takrib 122)
Derim ki bu hadis; Busr b. Mihcen’in mestur (meçhulu’l-hal)
olması sebebiyle bu isnad ve bu lafızla zayıftır. Lakin şu hadis bunun
şahididir:
2- Cabir b. Yezid b. el-Esved, babası Yezid b. El-Esved radiyallahu
anh’den rivayet ediyor:
أنه صلى مَعَ رَسُولِ اللَّهِ -صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وهو
غلام شاب، فلما صلى إذا رجلان لم يصليا في ناحية المسجد، فدعا بهما فجيء بهما ترعد
فرائصهما فقال: ما منعكما أن تصليا معنا؟ قالا: قد صلينا في رحالنا، فقال: لا
تفعلوا، إذا صلى أحدكم في رحله ثم أدرك الإِمام ولم يصل فليصل معه فإنها له نافلة
“O
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber namaz kıldı. Kendisi genç
bir delikanlı idi. Namaz bitince iki adamın kendileriyle beraber namaz kılmayıp
mescidin bir köşesinde durduklarını gördü. Onları çağırdı, onlar da bacakları
titeyerek geldiler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Bizimle beraber namaz kılmanıza mani olan nedir?”
dedi. Onlar:
“Evimizde kıldık” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
“Böyle yapmayın! Biriniz evinde namazı kılıp da sonra
imam namaz kılmamış iken yetişirse onunla beraber yine kılsın. Bu kendisi için
nafile olur.” Diğer rivayette şöyledir:
شهدت مع النبي صلى الله عليه وسلم حجته،
فصليت معه صلاة الصبح في مسجد الخيف ... الحديث
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber haccında
bulundum. Onunla beraber Hayf mescidinde sabah namazını kıldım…” rivayeti
böylece zikretti.
Bunu Ebû Dâvûd (575, 576) Tirmizî (219) Nesâî (858) Tayalisi
(1247) Abdurrazzak (2/421) İbn Ebî Şeybe (2/274) Ahmed (4/160, 161) İbn Huzeyme (1638) İbn
Hibbân (3/50) Darekutni (1/413, 414) Hâkim (1/244) Beyhakî (2/300, 301); Şu’be,
es-Sevri, Huşeym ve başkaları – Ya’lâ b. Ata yoluyla Cabir b. Yezid’den rivayet
etmişlerdir.
Tirmizî: “Yezid b. el-Esved hadisi hasen, sahihtir” dedi.
Hâkim: “Bu hadisi Şube, Hişam b. Hassan, Gaylan b. Cami, Ebu
Halid ed-Dalani, Ebu Avane, Abdulmelik b. Umeyr, Mubarek b. Fudale, Şerik b. Abdillah
ve başkaları Ya’la b. Ata’dan rivayet ettiler. Nitekim Muslim, Ya’la b. Ata’dan
hüccet getirmiştir” dedi. Zahebi de ona muvafakat etti.
Hafız İbn Hacer et-Telhis’te (2/29) şöyle dedi: “Şafii, eski
görüşünde: “İsnadı meçhul” dedi. Beyhaki dedi ki: “Çünkü Yezid b. el-Esved’in;
oğlundan başka ravisi yoktur. Oğlu Cabir’in de Ya’la’dan başka ravisi yoktur.
Derim ki: Ya’la, Muslim’in ricalindendir. Cabir b. Yezid’i ise Nesâî ve
başkaları sika görmüştür. Nitekim Cabir b. Yezid’in Ya’la dışında da ravisini
buldum. Bunu İbn Mende Ma’rife’de; Bakiyye – İbrahim b. Zî Himaye – Abdulmelik b.
Umeyr – Cabir b. Yezid isnadıyla rivayet etmiştir.” İbn Hacer rahimehullah’ın
sözü bitti.
Derim ki: İbn Hacer’in İbn Mende’ye nispet ettiği bu
rivayeti Darekutni de (1/414) rivayet etmiştir. Burada Bakiyye ve şerhi, tahdis
sigasını tasrih etmişlerdir. Lakin İbrahim b. Zi Himaye’nin hal tercemesine
ulaşmak mümkün olmamıştır. Ya’la b. Ata el-Amiri ise sikadır. (Bkz.: el-Cerh ve’t-Ta’dil
(9/302) et-Tehzib (11/403) et-Takrib (s.609)
Cabir b. Yezid b. el-Esved es-Suvaî – el-Huzaî de denildi – bir
sahabe olan babasından rivayette bulunmuştur. Kendisinden de Ya’la b. Ata ile
Abdulmelik b. Umeyr rivayet etmişlerdir. Nesâî onun hakkında sika demiş, İbn
Hibbân es-Sikat’ta zikretmiştir. Hafız İbn Hacer: “Saduk” demiştir. Neticede
Cabir de sikadır. (Bkz.: Buhârî Tarihu’l-kebir (2/210) İbn Ebî Hâtim el-Cerh ve’t-Ta’dil
(2/497) İbn Hibbân es-Sikat (4/102) Mizzi Tehzibu’l-Kemal (4/465) İbn Hacer
et-Tehzib (2/46) et-Takrib (s.137)
Bu durumda Yezid b. el-Esved radiyallahu anh hadisi
sahihtir. Bir önceki rivayet ayrıca bu hadisi kuvvetlendirmektedir. Nitekim Beyhakî,
İmam Şafii’nin az önce geçen sözünü zikrettikten sonra şöyle demiştir: “Bu
hadisin daha önce zikredilen şahitleri vardır. Bu hadis ve şahitleriyle hüccet
getirmek sahihtir. Allah en iyi bilendir.” (Sunenu’l-Kubra 2/302)
3- Nafi dedi ki:
أن رجلًا سأل عبد الله بن عمر، فقال: إني
أصلي في بيتي ثم أدرك الصلاة مع الإِمام أفأصلي معه؟ فقال له عبد الله بن عمر: نعم
فقال الرجل: أيتهما أجعل صلاتي؟ فقال له ابن عمر: أَوَذلك إليك؟ إنما ذلك إلى الله
يجعل أيتها شاء
“Bir adam Abdullah b. Ömer radiyallahu anhuma’ya şöyle
sordu:
“Ben evimde namazı kıldım, sonra imamla beraber namaza
yetiştim. Onunla da namazı kılayım mı?” Abdullah b. Ömer radiyallahu anhuma
ona:
“Evet” dedi. Adam:
“Hangisini farz namaz sayayım?” dedi. İbn Ömer radiyallahu
anhuma dedi ki:
“Bu sana mı kaldı? Allah Azze ve Celle bunu dilediğine
sayar.” Bunu Malik (1/133) ve onun tarikiyle Beyhakî (2/302) rivayet
etmişlerdir. İsnadı sahihtir.
Abdurrazzak (2/422); İbn Cureyd – Nafi yoluyla benzerini
rivayet etmiş ve onda şu ziyade vardır:
غير صلاة الصبح وصلاة المغرب التي يقال لها
صلاة العشاء، فإنهما لا تصليان مرتين
“Ancak sabah namazı ile “işa” denilen akşam namazı hariç
zira bu ikisi iki defa kılınmaz.” Bunu Malik (1/133) şöyle rivayet etmiştir:
Nafi dedi ki: “Abdullah b. Ömer radiyallahu anhuma şöyle derdi:
من صلّى المغرب أو الصبح ثم أدركهما مع
الإِمام، فلا يعد لهما
“Akşam veya sabah namazını kılmış olan sonra imamla namaza
yetişirse bu iki namazı iade etmesin.” Bu son cümle İbn Ömer radiyallahu anhuma’nın
sözüdür ve daha önce geçen hadisin umumi ifadesine aykırıdır.
4- Said b. el-Museyyeb rahimehullah’a bir adam bu meseleyi
sorduğu zaman İbn Ömer radiyallahu anhuma ile aynı cevabı vermiştir. Bunu Malik
(1/133) ve Abdurrazzak (2/422); Yahya b. Said yoluyla rivayet etmişlerdir. İsnadı
sahihtir.
Sonuçlar:
1- Namazı ferdî olarak kılmış olan kişi mescide geldiğinde
cemaatin kıldığı namaza yetişirse, onlarla beraber kılmalıdır. Merfu hadiste
belirtildiği gibi, bu kendisi için nafile olur.
2- Bir günde bir namazı iki defa kılmanın yasaklanmış olması
sebebiyle, cemaatle ikinci defa kıldığı bu namaz için farza değil, nafile
namaza niyet eder.
3- Kişi farz namazı cemaatle kılmış da, sonra başka bir
mescidde cemaate yetişmişse onlarla beraber nafile niyetiyle namazı kılabilir.
Şayet ithama veya birilerinin yanlış anlamasına ve örnek almasına sebebiyet
verecekse, - imamın bidatçi olması gibi başka bir mani yoksa - nafile dahi olsa,
bu cemaatle namazı kılması gerekir. Bu mana, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den gelen merfu hadiste mevcuttur.
4- Akşam veya sabah
namazını merfu hadisteki umumun dışına çıkaran bir delil yoktur. Yalnız akşam
namazını tekrar iade edecek kişi bir rekat daha ekleyerek çiftlemelidir. Nitekim
İmam Malik, yukarıda geçen İbn Ömer radiyallahu anhuma rivayetinin ardından: “Şayet
akşam namazında bir rekat daha ekleyerek kılarsa sakınca görmem” demiştir.
Allah en iyi bilendir.