Soru: “İhtilafın ancak beşerden kaynaklandığını zikrettiniz.
Müslümanların söz birliği ve tek saf olmaları için ihtilaf edilen konularda ne
yapmaları gerekir? Müslümanların tek mertebede olmadıkları, kimisinin âlim,
kimisinin ilim iddia eden bir isyankâr, kimisinin avam olduğu bilinmektedir. Her
birine gereken nedir?”
Şeyh Muqbil b. Hadi rahimehullah’ın cevabı: “Âlim olsun, avam
olsun, isyankâr olsun, itaatkâr olsun onların hepsine de gereken şey Allah’ın
kitabına ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine boyun
eğmeleridir.
Allah’ın kitabına ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünnetine boyun eğdikleri zaman meydana gelecek ihtilaflar zarar vermez. Biz insanların
hiç ihtilaf etmemelerini talep etmiyoruz. Burada anlayışlar ihtilaf edebilir. Sen
nastan bir şey anlarsın, mesela Adiy b. Hatim radiyallahu anh, Allah Azze ve
Celle’nin:
“Beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin, için”
(Bakara 187) kavlincen beyaz ip ve siyah ipin kastedildiğini anlamış ve
yastığının altına beyaz ve siyah ipler koymuştu. Biri diğerinden ayırt
edilinceye kadar yiyip içiyordu. Ta ki Allah Azze ve Celle “Fecrin beyaz ipliği…”
kavlini indirdi.
Anlayışta hata edersen ve başkasının anlayışına muhalefet edersen
bu zarar vermez. Veya sen nastan bir şey anlarsın, senden başkası da başka bir
şey anlarsa sakınca yoktur. Tenevvu (tür) ihtilafı da böyledir. Mesela teşehhüd
çeşitli şekillerde gelmiştir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e salat okumak
çeşitli şekillerde gelmiştir. Bu basit bir meseledir.
Şeyhulislam İbn Teymiyye
şöyle der: “Buna ancak bir cahil karşı çıkar. İhtilaf, içtihattan sonradır. “Hâkim
(yönetici) içtihat ettiği zaman isabet ederse ona iki ecir vardır. İçtihat ettiğinde
hata ederse ona da bir ecir vardır.”
Karşı çıkmak gerekmez, lakin karşı çıkılması gerekmeyen şey nedir?
Kim açık bir delil olmaksızın sahih bir delile muhalefet ederse ona karşı
çıkılması gerekir. Kitap ve sünnet’ten başka teslim olunacak bir şey yoktur.
Müslümanlar kitap ve sünnete teslim olduklarında ihtilaf sona erer.
İhtilaf rahmet olmasa da, biz Müslümanlardan hiç ihtilaf etmemelerini istemiyoruz.
Allah Subhanehu ve Teâlâ Kerim Kitab’ında şöyle buyurur:
“İhtilaf etmeye
devam ederler. Ancak rabbinin rahmet ettikleri hariç” (Hud 118-119) Bu
ayeti kerimenin mefhumu; ihtilaf edenlere Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın rahmet
etmediğidir.
Biz Müslümanlardan hiç ihtilaf etmemelerini talep etmiyoruz. Nitekim
sahabe radiyallahu anhum de ihtilaf etmişlerdir. Lakin Müslümanlardan
talebimiz; açık bir delil olmaksızın sahih ve sarih bir delili reddetmemeleridir.
Caiz olan bir konuda ihtilaf edildiğinde de hiç kimsenin kalbindeki bir kin ile
kendisine muhalif olan diğer birine yüklenmemesi gerekir. Zira bunun anlamı,
ondan kendisini taklid etmesini istemek demektir. Bu da ayrılık/fırka sebeplerindendir.
Buhârî ve Muslim’in Sahih’lerinde Cundub radiyallahu anh’den gelen rivayette Nebimiz
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Kalpleriniz uyum gösterdiği sürece Kur’an’ı okuyun. İhtilaf ettiğinizde
de kalkın.”
Müslümanlara gereken şey söz birliği için ciddiyetle gayret
göstermeleridir. Söz birliği ise ancak kitap ve sünnete boyun eğmekle, kitap ve
sünnete razı olmakla, kitap ve sünnete teslim olmakla olur. Allah Subhanehu ve Teâlâ
bizim samimiyetimizi gördüğünde kalplerimizi birleştirecektir. Allah Subhanehu
ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın ipine topluca sımsıkı sarılın, ayrılmayın.”
Bir cemaatin emiri varsa, o otorite fitnesi, mal fitnesi, makam fitnesi
veya buna benzer bir fitneye düşmüştür, onların emiri olarak kalabilmek için
insanları ayırmak ister. Ona cevap vermek gerekmez. “Müslüman, Müslümanın
kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu hâkir görmez. Takva şuradadır.
Kişiye şer olarak, kardeşini hâkir görmesi yeter. Her Müslümanın kanı, malı ve
ırzı, diğer Müslümana haramdır.”
Sahihayn’da Nu’man b. Beşir radiyallahu
anh’den gelen hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmaktadır:
“Birbirlerine sevgi gösterme, merhamet ve şefkat etme konusunda
müminlerin misali; bir organ rahatsızlandığında diğerlerinin ateş ve uykusuzluk
ile ona katıldığı bir bedenin misali gibidir.”
Sahihayn’da Ebu Musa radiyallahu anh’den gelen hadiste Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Mü’min, diğer mü’min için birbirini pekiştiren duvar gibidir.”
Ayrılık ümmetin zayıflama sebebidir. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
“Birbirinizle çekişmeyin; o takdirde korkuya düşersiniz”
(Enfal 46) Böylece bize söz birliği sağlamayı emretmiştir.
Ensar’dan birisi: “Ensar
için haydi!” Muhacirlerden birisi de: “Muhacirler için haydi!” deyince Nebimiz
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Ben aranızda olduğum halde cahiliyye davası mı yapıyorsunuz!
Bunu terk edin, zira o kokuşmuştur.”
Müslümanlar cemaatler haline geldi ve
her bir cemaat kendi cemaati için dostluk ve düşmanlık eder oldu. Cahiliyye
meydana geldi. Hizipçilik cahiliyyedir! İslam bundan berîdir. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Yanaklara vuran, yakaları yırtan ve cahiliyye davası güden
bizden değildir.”
Cahiliyye davası; kabile taassubu, mezhep taassubu, cemaat taassubu
gibi taassupları kapsar. Allah yardımcımız olsun.
“Mü’minler ancak kardeştirler.” (Hucurat 10)
“Ey iman edenler! Bir kavim diğer bir kavimle alay etmesin, belki
kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla alay etmesin. Belki kendilerinden
daha hayırlıdırlar.” (Hucurat 11)
Ayrılık caiz değildir. Müslümanlar bu zamanlarda İslam düşmanlarına
karşı durmalıdırlar. Tanzimat (dernekler, partiler vb.) İslam düşmanları
tarafından gelmiştir. Onlara gereken şey söz birliği sağlamalarıdır. Kim
Müslümanların arasını ayırmak istiyorsa bilinmelidir ki ona şeytan musallat
olmuştur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki şeytan Arap yarımadasında namaz kılanların
kendisine kulluk etmelerinden ümidi kesmiştir. Lakin aralarını bozmaktan
ümitlidir.”
İslam düşmanları İslam’dan korkmaktadırlar. Savunma
silahlarımızdan, toplarımızdan ve uçaklarımızdan daha çok İslamî uyanıştan
çekinmektedirler. Peki neden? Çünkü bu silahlar onların ellerinde bizdekinden
daha çok ve daha kuvvetlidir. Hristiyanların ve Yahudilerin dini hezimete
uğramıştır. Sana akla uymayan şeyler getirirler, bazen İsa aleyhi's-selâm’ın
Allah’ın ta kendisi olduğunu söylerler. Bazen de Allah’ın oğlu olduğunu
söylerler. Akla uymayan türlü türlü şeyler söylerler."
Muqbil b. Hadi rahimehullah'ın Kurratu'l-Ayn adlı risalesinden terceme eden: Ebu Muaz
Uyarı: Maksat; en hayırlı nesiller olan salih selefin anlayışları üzere Kitap ve Sünnet üzere söz birliği yapılmasıdır. Yoksa türlü hilelerle ümmetin arasında sokulan şirk, hurafe, bid'at, hizipçilik, demokrasiye icabet ederek oy kullanma, deyyusluk, ehli kıbleyi tekfir etmek (haricilik), bütün Müslümanları tevhid ehli mü'min saymak (mürcielik), ruh taşıyanların suretleri, dernekçilik ve dine aykırı olan diğer münkerlere karşı çıkmaksızın bir araya gelmek, Allah'ın ipine değil, şeytanın maksadına topluca koşmaktır! Kitap ve Sünnet delillerinden ve selefin menhecinden yüz çeviren herkes İslam'da ayrılık çıkarmış, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten ayrılmış ve Müslümanları bölmüş olur.
Uyarı: Maksat; en hayırlı nesiller olan salih selefin anlayışları üzere Kitap ve Sünnet üzere söz birliği yapılmasıdır. Yoksa türlü hilelerle ümmetin arasında sokulan şirk, hurafe, bid'at, hizipçilik, demokrasiye icabet ederek oy kullanma, deyyusluk, ehli kıbleyi tekfir etmek (haricilik), bütün Müslümanları tevhid ehli mü'min saymak (mürcielik), ruh taşıyanların suretleri, dernekçilik ve dine aykırı olan diğer münkerlere karşı çıkmaksızın bir araya gelmek, Allah'ın ipine değil, şeytanın maksadına topluca koşmaktır! Kitap ve Sünnet delillerinden ve selefin menhecinden yüz çeviren herkes İslam'da ayrılık çıkarmış, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'ten ayrılmış ve Müslümanları bölmüş olur.