Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

3 Haziran 2017 Cumartesi

İbn Receb el-Hanbelî ve Zahirilik Hakkında

Soru:
Selamun aleykum hocam. Ben şuana kadar Davud ez-Zahiri ve İbn Hazm'ı büyük bir alim olarak bilir ve kendilerinin Kitap ve Sünnet ışığında yürüdüklerini düşünüyordum. Ancak en son okuduğu kitapda şöyle bir ibare okudum. İbn Receb el-Hanbeli şöyle diyor: Bizim bu zamanımızda Şafii, Ahmed, İshak, Ebu Ubeyd (rahimehumullah) gibi kendilerine tabi olunan imamların sözlerini yazmak gerekir. İnsanın onlardan sonra çıkmış olan şeye dikkat etmesi gerekir. Çünkü onların zamanından sonra bir çok hadise gerçekleşmiştir. Mesela hadislere ve sünnete tabi olduklarını söyleyen zahiriler çıkmıştır. Bunlar önceki imamların aldıkları görüşleri almadıklarından, onların anlayışlarının dışında, kendilerine göre anladıklarından ve şazlıklarından dolayı sünnete muhalefet olarak en şiddetli olanlardır. (İbn Receb el-Hanbeli "Beyanu Fadli İlmi's selefi ala ilmil halef" (İlmin hakikati, Selefin ilminin halefin ilmine olan üstünlüğü s.62 Nebevi hayat yayınları)
Cevap:
Aleykum selam ve rahmetullah
Bu soruyla ilgili olarak dört hususun aydınlatılması gerekir:
1- Davud b. Ali el-İsbehani ez-Zahiri, itikadında el-Kerabisî’nin bid’atine meylettiği için selef imamları tarafından reddedilmiş birisi idi. Fakat amelî-fıkhi konularda ise selefin menhecine en yakın imamlardan idi.  
2- İbn Hazm, akidesinde birçok sapıklık bulunan, felsefeyle sapmış ve saptırıcı birisidir. Lakin el-Muhalla kitabı ve el-İhkam kitapları yalnızca fıkıh, hadis, fıkıh usulü gibi konularda faydalı bilgiler içermekte, kıyası ve re’yi reddederek selefin fıkıh menhecini ortaya koymaktadır. Fırkalara dair kitabı ise sapkın sözlerle doludur. Bu sebeple ehl-i sünnet indinde muteber değildir.
3- İbn Receb el-Hanbelî dört mezhebe taassup eden bozuk bir menhece sahip idi. Buhari, Ali b. el-Medini vb. gibi hadis imamlarına dil uzatırdı.  Bununla birlikte yukarıda nakledilen sözlerinde İbn Receb rahimehullah doğru söylemiştir. Selefin imamlarının söylemedikleri şeyler hususunda, açık bir nastan (mantuk olarak) delili bulunmadıkça, sonradan çıkan sözlerin/yorumların kabul edilmemesi gerekir.
4- Zahiriliği bütün olarak ele alacak olursak, bununla ilgili daha önce sitede açıklama yaptım. Şayet Davud ez-Zahiri ve İbn Hazm’a nispet edilen bir mezhep olarak Zahirilik kastediliyorsa, tıpkı diğer dört mezhep gibi sapık bir mezheptir. Dinde vahiyden başka mezhebe uymak caiz değildir, hatta bazen çoğunluğun şirke düşme sebebidir.
Davud ve İbn Hazm’a nispet edilen Zahirilik mezhebini taklid edenler de aynı şekilde şirktedirler. Muasır zahiriler şeriatın bağlarından daha da sıyrılmışlardır.
İbn Hazm akidesinde mutezili idi. Fıkıhta birçok şaz görüşü yanında, müziği de caiz görüyor, bu konudaki yasaklayıcı hadisleri sahih görmüyordu. İbn Hazm’a bu konuda ilmi açıdan birçok reddiyeler verilerek yanıldığı ispatlandı. Buna rağmen zahiriyye taklitçileri hevalarına uyarak, asla anlamadıkları hadis usulü kaidelerine hevalarıyla dalmakta, nefislerini haklı çıkarabilmek için nasları tevil ve inkar etmektedirler.
Muasır zahiriler ruh taşıyan canlıların suretlerini fotoğraf makinesi ve kamera ile elde etmeyi helal saymaktadırlar ki bu, Allah ile yaratma hususunda çekişme olarak sayılan büyük bir günahı helal saymak demektir ve apaçık bir küfürdür. Suud’da ve diğer arap ülkelerinde bu vartaya düşen alimler olmuş, başkaları da onları taklid ederek, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymayı terk etmişler, hevalarına uygun fetvayı veren bu bid’at ehlinin re’ylerini din edinmişlerdir!
Yine muasır zahirilerden bir kısmı var ki, önderleri sakalı ve bıyğını traş ederek kadınlara benzemiş, lanetlik bir haldedir. Pantolon giyiyor, kravat takıyor, giyimde kâfirlere benziyor, üniversitelerde ders vermeyi ve ders görmeyi caiz sayıyor, namahrem kadınlarla konuşmaktan çekinmiyor, şirk ve bid’at ehline vela ve bera kurallarını uygulamıyor, kısacası Allah’ın dinini yaşamadıkları halde güya Kitab’a ve sünnete çağırıyorlar!
Bütün bu hususlar iyi anlaşıldıysa, Kur’ân ve sünnete ashabın menheciyle sarılan, kıyas ve re’yi dinde hüccet görmeyen, mezheplerin dinde sonradan ortaya çıkmış bid’atlerden olduğunu söyleyen bütün âlimler zahirilikle suçlanmış, nasları zahirinden sarf eden, vahiyden veya icmadan bir delil bulunmadıkça nasların zahirleri üzere kabul edilmesini, re’y ve kıyaslar sebebiyle nassın zahirinden sapılmamasını söyleyen herkes zahiriliğe nispet edilmiştir. Son asırlarda San’ani, Şevkanî, Sıddık Hasen Han, el-Elbani, Mukbil b. Hadi gibi alimler de Zahiriliğe nispet edilmişlerdir. Maalesef benim hakkımda da bu itham yapılmıştır. Allah iftiracıların dillerini kurutsun! Zahirilik hakkındaki bu yargının batıl oluşuna ve İbn Hazm’ın şaz felsefeleri sebebiyle Selefin nasların zahirine sarılma ve kıyası reddetme menhecine karşı çıkmanın tutarsız bir tavır olduğuna dair makale ve risaleler yayınlamıştım.
İbn Receb’in Zahirilik hakkında söyledikleri de taassub ve hevadan uzak değildir. Zira İbn Receb, dört mezhebe muhalif olan her görüşü şaz sayan biridir. Halbuki bu görüşün kendisi şazdır. Zira Allah’ın dinine göre şaz; hakka muhalif olandır. Cahiliyye ehli katında şazın tarifi ise; çoğunluğa muhalefet etmektir.
Son olarak, Selefîn menheci İbn Receb gbi mezhep taassubuna batmış kimselerden değil, selefin bizzat kendisinden nakillerle menheci açıklayan; İbn Batta’nın el-İbane, Lalkai’nin Şerhu Usul-i İtikad, İbn Ebi Asım’ın es-Sunne, Acurrî’nin eş-Şeria, Hallal’ın es-Sunne gibi kaynak eserlerinden öğrenilmelidir. Bu kaynak eserlerdeki sahih rivayetlerden derleyerek Türkçe’de ilk menhec kitabını Bizden Olmayanlar adıyla yayınladım. Yine el-Lalekai’nin İtikad kitabı birçok terceme hatalarıyla birlikte Polen yayınları arasında yenilerde yayınlandı. Bu eserler incelendiği zaman hakka davet ettiği halde batılla suçlananlar ile batıla davet ettiği halde hak zannedilenleri daha net görmeye başlayacaksınız.
Allah'ın dinine uymak, O'nun rasulüyle gönderdiği vahyin tümüne (kitaba ve sünnete) uymakla olur. Hiçbir beşerin şahsi görüşü ve kıyası din edinilemez! Selefin akidesi de budur. İsteyen Darimi'nin mukaddimesine baksın, bir çok örnek görecektir. Fakat şirk ehli sahtekarlar, selef imamlarının re'y ve kıyaslarını dinde hüccet görmeye çağırıyor, mezhepleri reddetmiyor ve bunu selefilik olarak lanse ediyorlar! Kendilerine de utanmadan "Tevhid ehli" diyor, kendilerine uymayanları da tekfir ediyorlar! Allah onları kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)