Soru:
Selamun aleykum hocam. Ben
şuana kadar Davud ez-Zahiri ve İbn Hazm'ı büyük bir alim olarak bilir ve
kendilerinin Kitap ve Sünnet ışığında yürüdüklerini düşünüyordum. Ancak en son
okuduğu kitapda şöyle bir ibare okudum. İbn Receb el-Hanbeli şöyle diyor: Bizim
bu zamanımızda Şafii, Ahmed, İshak, Ebu Ubeyd (rahimehumullah) gibi kendilerine
tabi olunan imamların sözlerini yazmak gerekir. İnsanın onlardan sonra çıkmış
olan şeye dikkat etmesi gerekir. Çünkü onların zamanından sonra bir çok hadise
gerçekleşmiştir. Mesela hadislere ve sünnete tabi olduklarını söyleyen
zahiriler çıkmıştır. Bunlar önceki imamların aldıkları görüşleri
almadıklarından, onların anlayışlarının dışında, kendilerine göre
anladıklarından ve şazlıklarından dolayı sünnete muhalefet olarak en şiddetli
olanlardır. (İbn Receb el-Hanbeli "Beyanu Fadli İlmi's selefi ala
ilmil halef" (İlmin hakikati, Selefin ilminin halefin ilmine olan
üstünlüğü s.62 Nebevi hayat yayınları)
Cevap:
Aleykum selam ve
rahmetullah
Bu soruyla ilgili olarak dört
hususun aydınlatılması gerekir:
1- Davud b. Ali el-İsbehani ez-Zahiri,
itikadında el-Kerabisî’nin bid’atine meylettiği için selef imamları tarafından
reddedilmiş birisi idi. Fakat amelî-fıkhi konularda ise selefin menhecine en
yakın imamlardan idi.
2- İbn Hazm, akidesinde
birçok sapıklık bulunan, felsefeyle sapmış ve saptırıcı birisidir. Lakin
el-Muhalla kitabı ve el-İhkam kitapları yalnızca fıkıh, hadis, fıkıh usulü gibi
konularda faydalı bilgiler içermekte, kıyası ve re’yi reddederek selefin fıkıh menhecini
ortaya koymaktadır. Fırkalara dair kitabı ise sapkın sözlerle doludur. Bu
sebeple ehl-i sünnet indinde muteber değildir.
3- İbn Receb el-Hanbelî dört
mezhebe taassup eden bozuk bir menhece sahip idi. Buhari, Ali b. el-Medini vb.
gibi hadis imamlarına dil uzatırdı. Bununla birlikte yukarıda nakledilen sözlerinde İbn Receb rahimehullah doğru söylemiştir. Selefin imamlarının söylemedikleri şeyler hususunda, açık bir nastan (mantuk olarak) delili bulunmadıkça, sonradan çıkan sözlerin/yorumların kabul edilmemesi gerekir.
4- Zahiriliği bütün olarak
ele alacak olursak, bununla ilgili daha önce sitede açıklama yaptım. Şayet Davud
ez-Zahiri ve İbn Hazm’a nispet edilen bir mezhep olarak Zahirilik
kastediliyorsa, tıpkı diğer dört mezhep gibi sapık bir mezheptir. Dinde
vahiyden başka mezhebe uymak caiz değildir, hatta bazen çoğunluğun şirke düşme
sebebidir.
Davud ve İbn Hazm’a nispet edilen Zahirilik mezhebini taklid edenler de aynı şekilde şirktedirler. Muasır zahiriler şeriatın bağlarından daha da sıyrılmışlardır.
İbn Hazm akidesinde mutezili idi. Fıkıhta birçok şaz görüşü yanında, müziği de caiz görüyor, bu konudaki yasaklayıcı hadisleri sahih görmüyordu. İbn Hazm’a bu konuda ilmi açıdan birçok reddiyeler verilerek yanıldığı ispatlandı. Buna rağmen zahiriyye taklitçileri hevalarına uyarak, asla anlamadıkları hadis usulü kaidelerine hevalarıyla dalmakta, nefislerini haklı çıkarabilmek için nasları tevil ve inkar etmektedirler.
Muasır zahiriler ruh taşıyan canlıların suretlerini fotoğraf makinesi ve kamera ile elde etmeyi helal saymaktadırlar ki bu, Allah ile yaratma hususunda çekişme olarak sayılan büyük bir günahı helal saymak demektir ve apaçık bir küfürdür. Suud’da ve diğer arap ülkelerinde bu vartaya düşen alimler olmuş, başkaları da onları taklid ederek, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymayı terk etmişler, hevalarına uygun fetvayı veren bu bid’at ehlinin re’ylerini din edinmişlerdir!
Davud ve İbn Hazm’a nispet edilen Zahirilik mezhebini taklid edenler de aynı şekilde şirktedirler. Muasır zahiriler şeriatın bağlarından daha da sıyrılmışlardır.
İbn Hazm akidesinde mutezili idi. Fıkıhta birçok şaz görüşü yanında, müziği de caiz görüyor, bu konudaki yasaklayıcı hadisleri sahih görmüyordu. İbn Hazm’a bu konuda ilmi açıdan birçok reddiyeler verilerek yanıldığı ispatlandı. Buna rağmen zahiriyye taklitçileri hevalarına uyarak, asla anlamadıkları hadis usulü kaidelerine hevalarıyla dalmakta, nefislerini haklı çıkarabilmek için nasları tevil ve inkar etmektedirler.
Muasır zahiriler ruh taşıyan canlıların suretlerini fotoğraf makinesi ve kamera ile elde etmeyi helal saymaktadırlar ki bu, Allah ile yaratma hususunda çekişme olarak sayılan büyük bir günahı helal saymak demektir ve apaçık bir küfürdür. Suud’da ve diğer arap ülkelerinde bu vartaya düşen alimler olmuş, başkaları da onları taklid ederek, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e uymayı terk etmişler, hevalarına uygun fetvayı veren bu bid’at ehlinin re’ylerini din edinmişlerdir!
Yine muasır zahirilerden bir
kısmı var ki, önderleri sakalı ve bıyğını traş ederek kadınlara benzemiş,
lanetlik bir haldedir. Pantolon giyiyor, kravat takıyor, giyimde kâfirlere
benziyor, üniversitelerde ders vermeyi ve ders görmeyi caiz sayıyor, namahrem kadınlarla
konuşmaktan çekinmiyor, şirk ve bid’at ehline vela ve bera kurallarını uygulamıyor,
kısacası Allah’ın dinini yaşamadıkları halde güya Kitab’a ve sünnete
çağırıyorlar!
Bütün bu hususlar iyi
anlaşıldıysa, Kur’ân ve sünnete ashabın menheciyle sarılan, kıyas ve re’yi
dinde hüccet görmeyen, mezheplerin dinde sonradan ortaya çıkmış bid’atlerden
olduğunu söyleyen bütün âlimler zahirilikle suçlanmış, nasları zahirinden sarf
eden, vahiyden veya icmadan bir delil bulunmadıkça nasların zahirleri üzere
kabul edilmesini, re’y ve kıyaslar sebebiyle nassın zahirinden sapılmamasını
söyleyen herkes zahiriliğe nispet edilmiştir. Son asırlarda San’ani, Şevkanî,
Sıddık Hasen Han, el-Elbani, Mukbil b. Hadi gibi alimler de Zahiriliğe nispet
edilmişlerdir. Maalesef benim hakkımda da bu itham yapılmıştır. Allah
iftiracıların dillerini kurutsun! Zahirilik hakkındaki bu yargının batıl
oluşuna ve İbn Hazm’ın şaz felsefeleri sebebiyle Selefin nasların zahirine
sarılma ve kıyası reddetme menhecine karşı çıkmanın tutarsız bir tavır olduğuna
dair makale ve risaleler yayınlamıştım.
İbn Receb’in Zahirilik hakkında söyledikleri de taassub ve hevadan uzak değildir. Zira İbn Receb, dört mezhebe muhalif olan her görüşü şaz sayan biridir. Halbuki bu görüşün kendisi şazdır. Zira Allah’ın dinine göre şaz; hakka muhalif olandır. Cahiliyye ehli katında şazın tarifi ise; çoğunluğa muhalefet etmektir.
İbn Receb’in Zahirilik hakkında söyledikleri de taassub ve hevadan uzak değildir. Zira İbn Receb, dört mezhebe muhalif olan her görüşü şaz sayan biridir. Halbuki bu görüşün kendisi şazdır. Zira Allah’ın dinine göre şaz; hakka muhalif olandır. Cahiliyye ehli katında şazın tarifi ise; çoğunluğa muhalefet etmektir.
Son olarak, Selefîn menheci İbn
Receb gbi mezhep taassubuna batmış kimselerden değil, selefin bizzat
kendisinden nakillerle menheci açıklayan; İbn Batta’nın el-İbane, Lalkai’nin
Şerhu Usul-i İtikad, İbn Ebi Asım’ın es-Sunne, Acurrî’nin eş-Şeria, Hallal’ın
es-Sunne gibi kaynak eserlerinden öğrenilmelidir. Bu kaynak eserlerdeki sahih
rivayetlerden derleyerek Türkçe’de ilk menhec kitabını Bizden Olmayanlar adıyla
yayınladım. Yine el-Lalekai’nin İtikad kitabı birçok terceme hatalarıyla
birlikte Polen yayınları arasında yenilerde yayınlandı. Bu eserler incelendiği
zaman hakka davet ettiği halde batılla suçlananlar ile batıla davet ettiği halde
hak zannedilenleri daha net görmeye başlayacaksınız.