بســـم الله الرحمن الحيم
Hamd Allah'a mahsustur.
İbn Teymiyye ve Zehebi (Allah onlara rahmet etsin) tütsüyü kâfirlere
benzeme olarak değerlendirmişlerdir. Batıl din mensubu bazı kimseler tütsü ile
kutsama yaparlar. Bazıları da tütsü yakıldığında ulvi ruhların hazır
bulunacaklarına itikad ederler. Maalesef bu inanç bizim toplumumuzda da cahil
insanlar arasında yayılmakta, büyücüler tarafından kullanılmaktadır.
Tütsü kullanmadaki amaç bunlar değil de, güzel koku edinmek veya ölünün
cesedinin kokmamasını sağlamak olursa inşaallah bunda sakınca yoktur ve bu
kâfirlere benzemek olmaz. Zira bu sünnette de varit olmuştur.
Cabir radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve selem buyurdu ki:
إِذَا
أَجْمَرْتُمُ الْمَيِّتَ فَأَجْمِرُوهُ ثَلَاثًا
“Ölülerinizi (kefenlerini) üç defa
tütsüleyin”[1]
Nafi rahimehullah şöyle demiştir:
كَانَ
ابْنُ عُمَرَ إِذَا اسْتَجْمَرَ اسْتَجْمَرَ بِالْأَلُوَّةِ غَيْرَ مُطَرَّاةٍ وَبِكَافُورٍ
يَطْرَحُهُ مَعَ الْأَلُوَّةِ ثُمَّ قَالَ هَكَذَا كَانَ يَسْتَجْمِرُ رَسُولُ اللهِ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“İbn Ömer radıyallahu anhuma tütsülendiği zaman
karışımsız uluvve (öd ağacı) ile ve uluvve ile beraber kâfur karıştırarak
tütsülenir ve sonra şöyle derdi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de bu
şekilde tütsülenirdi.”[2]
Fatıma (bt. Munzir) rahimehallah dedi ki: Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu
anha ölmek üzereyken şöyle dedi:
إِذَا
أَنَا مِتُّ فَاغْسِلُونِي وَكَفِّنُونِي وَأَجْمِرُوا ثِيَابِي
“Ben öldüğüm zaman beni yıkayın, kefenleyin ve kefenimi
tütsüleyin.”[3]
Nafi rahimehullah dedi ki:
أَنَّ
ابْنَ عُمَرَ كَانَ يُجَمِّرُ ثِيَابَهُ فِي كُلِّ جُمُعَةٍ
İbn Ömer radıyallahu anhuma her Cum’a elbisesini tütsülerdi.[4]
Salim b. Abdillah b. Ömer rahimehullah dedi ki:
إِنَّهُ
كانَ مِن شَأن عَبد الله بن عُمَر أَنَّهُ كانَ يَأمُرُ بِثيابِه فَتُجَمَّرُ كُلَّ
جُمُعَةٍ
“Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma her Cuma elbisesinin tütsülenmesini emrederdi.”[5]
Nafi rahimehullah şöyle dedi:
أَجمَرتُ
لاِبن عُمَر ثَوبَين يَومَ الجُمُعَة بِالمَدينَةِ فَلَبِسَهُما يَومَ الجُمُعَةِ
“İbn Ömer radıyallahu anhuma için Medine’de Cuma günü iki elbisesini tütsüledim,
onları Cuma günü giydi.”[6]
İbn Ömer radıyallahu anhuma dedi ki:
أَنَّ
عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ كَانَ يُجَمِّرُ الْمَسْجِدَ فِي كُلِّ جُمُعَةٍ
Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh her Cuma mescidi tütsületirdi.”[7]
Hasen b. Ali b. Huseyn b. Hasen rahimehullah’tan – ki o
insanların hayırlılarından idi – şöyle demiştir:
أنّ رسول الله صلى الله عليه وسلم
أمر بإجمار المسجد يوم الجمعة
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Cuma günleri
mescidin tütsülenmesini emretti.”[8]
Ebu Hureyre radıyallahu anh ile İbn Sirin, Hasen el-Basri ve İbrahim en-Nehaî
rahimehumullah; kefenin tütsüleneceğini söylemişlerdir.[9]
Nuaym b. Abdillah el-Mucmir rahimehullah’ın babası Abdullah, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidini tütsülediği için “El-Mücmir” lakabını
almıştır.[10]
İbn Zebale, Nuaym el-Mucmir’den, o da babasından rivayet
ediyor: “Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh ona şöyle dedi:
أتُحسنُ أن تطوفَ على النَّاس بالمَجْمَرة
تُجمِّرهم؟ فقال نعم فكان يُجمِّر يومَ الجمعة
“İnsanların etrafında dolaşıp onları tütsülesen iyi olmaz
mı?” O da: “Evet” dedi. Ömer radıyallahu anh Cuma günleri tütsülüyordu.”[11]
Ammar b. Sa’d b. Karaz rahimehullah’tan:
أَتَى عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رضي الله عنه بِمِجْمَرَةٍ مِنْ فِضَّةٍ
فِيهَا تَمَاثِيلُ مِنْ الشَّامِ فَدَفَعَهَا إلَى سَعْدٍ جَدِّ الْمُؤَذِّنِينَ فَقَالَ
اُجْمُرْ بِهَا فِي الْجُمُعَةِ وَفِي شَهْرِ رَمَضَانَ قَالَ فَكَانَ سَعْدٌ
يُجَمِّرُ بِهَا فِي الْجُمُعَةِ وَكَانَتْ تُوضَعُ بَيْنَ يَدَيْ عُمَرَ بْنِ
الْخَطَّابِ رضي الله عنه حَتَّى قَدِمَ إبْرَاهِيمُ بْنُ يَحْيَى بْنُ مُحَمَّدِ
بْنِ الْعَبَّاسِ الْمَدِينَةَ وَالِيًا سَنَةَ سِتِّينَ وَمِائَةٍ فَأَمَرَ بِهَا
فَغُيِّرَتْ وَجُعِلَتْ صَلَاحًا وَهِيَ الْيَوْمَ بِيَدِ مَوْلًى
لِلْمُؤَذِّنِينَ
“Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh, Şam’dan üzerinde
timsaller bulunan bir buhurdanlık getirtti, onu müezzinlerin dedesi Sa’d (b.
Karz) radıyallahu anh’e verdi ve dedi ki:
“Bununla her Cuma günü ve Ramazan ayında tütsüleyin.” Sa’d
radıyallahu anh Cuma günleri onunla tütsü yapar, Ömer b. El-Hattab radıyallahu
anh’ın önüne konulurdu. Ta ki 166 senedinde İbrahim b. Yahya b. Muhammed b.
El-Abbas Medine’ye vali olunca onun değiştirilmesini emretti. O bugün
müezzinlerin bir azatlısının elindedir.”[12]
Muhammed b. İsmail, babasından rivayet ediyor: “O, Ömer b.
el-Hattab radıyallahu anh’ın yanına bir sepet öd ağacı ile geldi. İnsanlara bu
yetmezdi. Ömer radıyallahu anh dedi ki:
اجمروا بِهِ الْمَسْجِدَ لِيَنْتَفِعَ
بِهِ الْمُسْلِمُونَ فَبَقِيَتْ سُنَّةً فِي الْخُلَفَاءِ يُؤْتَى كُلُّ عَامٍ
بِسَفَطِ عُودٍ يُجَمَّرُ بِهِ الْمَسْجِدُ لَيْلَةَ الْجُمُعَةِ وَيَوْمَ
الْجُمُعَةِ عند المنبر من خلفه إِذَا كَانَ الإِمَامُ يَخْطُبُ
"Bununla mescidi tütsülendirin ki; Müslümanlar bundan
fayda görsünler.” Bu âdet, halifelerin bugüne kadar süren bir geleneği haline
geldi. Her yıl bir sepet öd ağacı getirilir, cuma gecesi ve cuma günü minberin
yanında ve imam hutbe verirken onun arkasında yakılırdı.”[13]
Mutarrif rahimehullah dedi ki:
ويوضع عود فلا يزال يبخر حتى يفرغ من حديث رسول الله صلى الله عليه وسلم
“İmam Malik b. Enes rahimehullah’ın meclisine öd ağacı konulur, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den hadis rivayetini bitirene kadar tütsü yakılmaya
devam edilirdi.”[14]
Vehb b. Munebbih rahimehullah dedi ki:
كَانَ
هَارُونُ هُوَ الَّذِي يُجَمِّرُ الْكَنَائِسَ
“Harun aleyhisselam ibadethaneleri tütsülerdi.”[15]
[1] Muslim’in şartına göre sahih. Ahmed (3/331) İbn Ebi Şeybe (2/467) Bezzar (813) İbn Hibban (7/302) Hakim (1/506) İbn
Huzeyme (76) Ebu Ya’la (4/197) Beyhaki (3/405) Tarihu İbn Main (3/307) Deylemi (2569)
Zeylai Nasbu’r-Raye (2/264) Mecmau’z-Zevaid (3/26) İbn Hacer ed-Diraye (1/232)
el-Elbani Sahihu’l-Cami (278)
[2]
Sahih. Muslim (2254)
[3] Sahih. İbn Sa’d (8/254) İbn
Ebi Şeybe (2/467)
[4] Buhari ve Muslim’in şartlarına göre sahih.
İbn Ebi Şeybe(1/481)
[5]
Sahih. İbn Sa’d Tabakat (4/159)
[6]
Sahih. İbn Sa’d Tabakat (4/160)
[7] Hasen. İbn Ebi Şeybe (2/141)
Ebu Yala (1/170) İbn
Abdilberr et-Temhid (16/177)
[8]
Mürsel. Es-Semhudi Vefau’l-Vefa
(2/546) Suyuti Nuru’l-Lum’a Fi Hasaisi’l-Cum’a (68)
[9] İbn Ebi Şeybe (2/467)
İbn Kudame el Mugni (2/169)
[10] Bkz.; Fethul Bari (2/7)
Tehzibu’t-Tehzib (10/414) Tehzibu’l-Kemal (29/488) Taberani Sagir (2/32) Nevevi
el-Minhac (3/134) İbn Abdilberr et-Temhid (16/177) Zürkani Şerhu’l-Muvatta (1/106)
İsbehani Ricalu Muslim (2/295) Ebu Ya’la el-Halili el-İrşad (1/217) Kettani
Teratibu’l-İdariye (1/170) bkz.: el-Müdevvene (1/107)
[11]
Es-Semhudî Vefau’l-Vefa (2/547) Sehavi et-Tuhfetu’l-Latife (4/177)
[12]
Zayıf. İbn Neccar Durretu’s-Semine Fi
Ahbari’l-Medine (2/364) İbn
Rusteh el-Âlâku’n-Nefise (s.66) İbnu’z-Ziya Tarihu Mekke (s.277) Semhudi
Vefau’l-Vefa (2/662) en-Nehravani Tarihu’l-Medine (s.104) İsnadında Abdullah b.
Muhammed b. Ammar b. Sa’d b. Karaz ve Abdurrahman b. Sa’d b. Ammar b. Sa’d b.
Karaz zayıftır.
[13]
İbnu’l-Cevzi Musiru’l-Azmi’s-Sakin (434) İbnu’n-Neccar ed-Durretu’s-Semina
(187) İbnu’z-Ziya Tarihu Mekke (s.277) Es-Semhudi Vefau’l-Vefa (2/546)
[14] Kadı Iyad Tertibu’l-Medarik (2/15) Kadı Iyad eş-Şifa (s.431)
[15] İbn Ebi Şeybe (7/221)