Sarık Sarmanın Vacip Şiarlardan Oluşu
Başı açmak
İslam düşmanı olan Yahudi ve hristiyanların şiarlarından olduğu için, namazda da namaz dışında da onlara benzemek caiz değildir.
Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem muhayyer bırakıldığı konularda Mekke’li müşriklere
muhalefet edip, Ehl-i Kitaba benzemeyi tercih ediyordu. Hatta saç tarama
şeklinde bile böyle davrandığını İbn Abbas radıyallahu anhuma açıklamıştır.
Sarık sarma
konusunda Mekke’li müşriklere muhalefet etmemesi, sarığın İslamda ikrar edilmiş
olduğunun delilidir. Zira sarık arapların âdeti idi. Bu yüzden İslam Tarihinde
Zımmî’lerin Müslümanlara benzememeleri için onlara sarık sarmak yasaklanmıştır.[1]
Ebu Bekr el-Kattan – Ahmed b. Yusuf es-Sulemî – Muhammed b.
Yusuf el-Firyabi – Sufyan es-Sevri – Sevr b. Yezid – Halid b. Ma’dan
rahimehullah yoluyla:
أَتَى النَّبِي
بِثِيَاب مِنَ الصَّدَقَة فَقَسمهَا بَيْنَ أَصْحَابه فَقَالَ اعتموا خالفوا عَلَى
الْأُمَم قبلكُمْ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e zekât mallarından
kumaşlar geldi. Bunları ashabı arasında taksim etti ve buyurdu ki:
“Sarık sarın, sizden önceki ümmetlere muhalefet edin.”[2]
Bu hadis mürsel olup ravileri güvenilirdir. El-Elbani
hadisin ravisi Muhammed b. Yusuf’un adını Muhammed b. Yunus şeklinde okuyarak
onun el-Kedimî olduğunu zannetmiş ve rivayetin uydurma olduğuna hükmetmiştir.[3]
Fakat Şuabu’l-İman kitabının bütün nüshalarında Muhammed b. Yusuf şeklinde geçmektedir
ve o sika bir imam olan Muhammed b. Yusuf el-Firyabî’dir. Üstelik el-Kedimî,
Sufyan es-Sevri’nin vefatından 20 sene sonra doğmuş olup, ondan rivayeti
yoktur. Firyabi ise Sufyan’ın meşhur talebelerindendir ve “Haddesena Sufyan”
şeklinde işitme sigasıyla rivayet etmiştir. Bu konuda el-Elbani açık bir
yanılgıya düşmüştür.
İsmail b. Ayyaş – Safvan b. Amr – Halid b. Ma’dan ve Fudayl
b. Fudale rahimehumallah yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
أَكْرَمَ
اللَّهُ عز وجل هَذِهِ الْأُمَّةَ بِالْعَمَائِمِ وَالْأَلْوِيَةِ
“Allah Azze ve Celle bu ümmete sarıklarla ve sancaklarla
ikramda bulunmuştur.”[4]
Muhammed b.
Rebia – Ebu’l-Hasen el-Askalanî – Ebu Ca’fer Muhammed b. Rukane – babası Rukane
radıyallahu anh yoluyla: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
فَرْقُ مَا بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْمُشْرِكِينَ الْعَمَائِمُ عَلَى
الْقَلَانِسِ
“Bizimle
müşrikler arasındaki fark kalensuveler (takkeler) üzerine sarılan sarıklardır.”[5]
Ebu Bekr İbn Lal – Muhammed b. Abdilvahid (b. Şazan) –
İbrahim b. el-Huseyn (b. Diyzil) – Muslim b. İbrahim (el-Ferahidî) – Ömer b.
Nebhan (el-Abdî) – Humeyd b. Hilal – İmran b. Husayn radıyallahu anhuma
yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
العمائمُ وقارٌ
للمؤْمِن وعزٌّ لِلْعَربَ فإذا وَضَعَتْ العرَبُ عمائِمَهَا وضَعَتْ عِزَّهَا
“Sarıklar mü’minin vakarı ve Arapların izzetidir. Araplar
sarıkları bıraktıkları zaman izzetlerini bırakmış olurlar.”[6]
İsnadında Ömer b. Nebhan el-Abdî dışındaki ravileri sikadır.
Ömer b. Nebhan hakkında sarih bir cerh sabit olmamıştır. Hadisi şahit ve
mutabaata elverişlidir. Yahya b. Main dedi ki: “Ömer b. Nebhan
salihu’l-hadistir.” Bezzar: “Meşhurdur” dedi.
Ebu Hatim ve Yakub b. Sufyan: “Zayıf” dediler.
Sad b. Abdilhamid b. Ca’fer – Ebu Yahya Eymen b. Abdilgaffar
el-Kelbî – el-Kelbî – Ebu Salih – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
الْعَمَائِمُ تِيجَانُ
الْعَرَبِ فَإِذَا وُضِعَتْ ذَهَبَ عِزُّهَا
“Sarıklar Arapların taçlarıdır. Onu bıraktıkları zaman
izzetleri gider.”[7]
İbn Ebi’z-Zerd – Attab b. Harb – Ubeydullah b. Ebi Humeyd –
Ebu’l-Melih – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
العمائِمُ تِيجَانُ
العَربَ فإِذا وَضَعوا العَمَائِمَ وَضَعَ الله عِزَّهم
“Sarıklar
Arapların taçlarıdır. Onu bıraktıkları zaman izzetleri gider.”[8]
Ukbe b. Amir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki:
اعتموا تزدادوا حلما ووقارا فَإِذا تركت أمتِي الأعمة تركت عزها ووقارها
“Sarık sarın hilminiz ve vakarınız artsın. Ümmetim onu
terk ettiği zaman izzet ve vakarını terk etmiş olur.”[9]
Hilal b. Bişr – İmran b. Temmam – Ebu Cemre – İbn Abbas
radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
اعْتَمُّوا
تَزْدَادُوا حِلْمًا
“Sarık sarın, hilminiz arsın.”[10]
Malik b. Enes –
İbn Şihab – Enes b. Malik radıyallahu anh yoluyla:
أَنَّ النَّبِيَّ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ مَكَّةَ عَامَ الْفَتْحِ وَعَلَى رَأْسِهِ
مِغْفَرٌ
“Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye başında miğfer olduğu halde
girdi.”[11]
İbn Hibban dedi
ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Mekke’nin fethinde Mekke’ye
girdiği gün başında bir miğfer vardı ve üzerine siyah sarık sarmıştı. Cabir
radıyallahu anh sarık gördüğünü söylemiştir. Enes radıyallahu anh de miğfer
gördüğünü söylemiştir. Bu iki haber arasında zıtlık yoktur.”[12]
Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in Mekke’nin fethi gününde siyah bir sarık sarmış
olduğuna dair rivayetler aşağıda zikredileceği üzere mütevatirdir. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in migferi üzerine siyah sarık sarmış olması,
sarığın vacip şiarlardan olduğunu göstermektedir:
Muaviye b.
Ammar ed-Duhenî, Ammar ed-Duhenî, Hişam ed-Dustuvaî, Cami b. Ebi Raşid ve Hammad
b. Seleme – Ebu’z-Zubeyr – Cabir b. Abdillah el-Ensarî radıyallahu anh yoluyla:
أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
دَخَلَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ
“Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’nin fethi gününde Mekke’ye ihramsız olarak ve
üzerinde siyah bir sarık olduğu halde girdi.”[13]
Abdurrahman b.
Ebi’r-Rical ve Abdurrahman b. Ebi’l-Mevali – ez-Zuhrî – Enes radıyallahu anh
yoluyla:
أَنَّ
النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ
عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Fetih
günü Mekke’ye üzerinde siyah bir sarık olduğu halde girdi.”[14]
Abdulhamid –
Hazim b. el-Huseyn – Yezid er-Rakaşî – Enes radıyallahu anh yoluyla:
دَخَلَ النَّبِيُّ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ
“Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye üzerinde siyah bir sarık olduğu
halde girdi.”[15]
Musa b. Ubeyde –
Abdullah b. Dinar – İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla:
أَنَّ
النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ
عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ
“Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye üzerinde siyah sarık olduğu
halde girdi.”[16]
Muhammed b.
Ubeydillah – Abbad b. Ebi Salih – babası Ebu Salih – Ebu Hureyre radıyallahu
anh yoluyla:
دَخَلَ
رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَئِذٍ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ
وَرَايَتُهُ سَوْدَاءُ وَلِوَاؤُهُ أَسْوَدُ
“Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem o gün (Mekke’nin fethi günü) üzerinde siyah bir
sarık olduğu halde girdi. Bayrağı da sancağı da siyah idi.”[17]
Ebu Usame – Musavir el-Verrak – Cafer b. Amr – Amr b. Hureys
radıyallahu anh yoluyla:
رَأَيْتَ رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عليه وسلم دخل مكة يَوْمَ الفتح وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ
سَوْدَاءُ حَرَقَانِيَّة قَدْ أَرْخَى طَرَفَهَا بَيْنَ كَتِفَيْهِ
“Fetih günü Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’i Mekke’ye girerken gördüm. Üzerinde siyah bir sarık
vardı, ucunu da omuzları arasına sarkıtmıştı.”[18]
Sufyan ve Vekî – Musavir el-Verrak – Cafer b. Amr b. Hureys –
babası Amr b. Hureys radıyallahu anh yoluyla:
أَنَّ رَسُولَ
اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَطَبَ النَّاسَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem insanlara hutbe verirken
üzerinde siyah bir sarık vardı.”[19]
Sarığın Ucunu Sarkıtmak
Sarık sarmak ve ucunu sarkıtmak hakkında Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den hem kavlî emir ve teşvik, hem de fiilî sünnet varid olmuştur:
Ebu Usame – Musavir el-Verrak – Cafer b. Amr – Amr b. Hureys
radıyallahu anh yoluyla:
كَأَنِّي أَنْظُرُ
إِلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى الْمِنْبَرِ وَعَلَيْهِ
عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ قَدْ أَرْخَى طَرَفَيْهَا بَيْنَ كَتِفَيْهِ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bakıyor gibiyim:
Minber üzerinde, başında siyah bir sarık vardı ve iki ucunu omuzları arasına
sarkıtmıştı.”[20]
Ubeydullah b.
Ömer – Nafi - İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla:
كَانَ النَّبِيُّ
صلى الله عليه وسلم إِذَا اعْتَمَّ سَدَلَ عِمَامَتَهُ بَيْنَ كَتِفَيْهِ قَالَ
نافع وَكَانَ ابْنُ عُمَرَ يَفْعَلُ ذَلِكَ
“Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem sarık sardığında ucunu omuzları arasına
sarkıtırdı.” Nafi dedi ki: İbn Ömer radıyallahu anhuma da böyle yapardı.”[21]
Ebu Ma’şer
el-Berrâ – Halid el-Hazzâ - Ebu Abdisselam rahimehullah yoluyla::
سَأَلْتُ ابْنَ عُمَرَ كَيْفَ كَانَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم
يَعْتَمُّ؟ قَالَ كَانَ يُدِيرُ الْعِمَامَةَ عَلَى رَأْسِهِ وَيَغْرِزُهَا مِنْ وَرَائِهِ
وَيُرْسِلُ لَهَا ذُؤَابَةً بَيْنَ كَتِفَيْهِ
“İbn Ömer
radıyallahu anhuma’ya Nebî sallallahu aleyhi ve sellem sarığı nasıl sarardı?”
diye sordum. Dedi ki:
“Başı üzerinden
dolandırır, ucunu arkasından geçirir, iki omuzu arasından sarkıtırdı.”[22]
el-Haccac b. Rişdeyn – Muaviye b. Salih – Ebu Ukbe - Sevban
radıyallahu anh yoluyla:
أَنَّ
النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا اعْتَمَّ أَرْخَى عِمَامَتَهُ بَيْنَ
يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem sarık sardığı zaman
sarığının ucunu önünden ve arkasından sarkıtırdı.”[23]
el-Heysem b.
Humeyd ve Halid b. Yezid b. Ebi Malik – Hafs b. Gaylan ve Yezid b. Ebi Malik –
Atâ b. Ebi Rabah – İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla:
…ثُمَّ
أَمَرَ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ أَنْ يَتَجَهَّزَ لِسَرِيَّةٍ أَمَّرَهُ عَلَيْهَا
فَأَصْبَحَ قَدِ اعْتَمَّ بِعِمَامَةِ كَرَابِيسَ سَوْدَاءَ فَدَعَاهُ النَّبِيُّ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَقَضَهَا فَعَمَّمَهُ وَأَرْسَلَ مِنْ خَلْفِهِ أَرْبَعَ
أَصَابِعَ ثُمَّ قَالَ هَكَذَا
يَابْنَ عَوْفٍ فَاعْتَمَّ فَإِنَّهُ أَعْرَبُ وَأَحْسَنُ
“Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh’e orduğu
hazırlamasını emretti ve onu başlarına emir tayin etti. Sabah Abdurrahman
radıyallahu anh siyah pamuklu bir sarık sarmıştı. Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem onu çağırdı, sarığını çözdü, tekrar sarıp sarığın ucunu arkasından dört
parmak sarkıttı ve şöyle buyurdu:
“İşte böyle sarık sar ey İbn Avf! Bu
daha hoş ve daha güzeldir.”[24]
Ebu Hariz Sehl el-Medenî - İbn Şihab ez-Zuhrî – Urve – Aişe
radıyallahu anha yoluyla:
عَمَّمَ
رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ وَأَرْخَى
لَهُ أَرْبَعَ أَصَابِعَ وَقَالَ إِنِّي لَمَّا صَعِدْتُ إِلَى السَّمَاءِ
رَأَيْتُ أَكْثَرَ الْمَلَائِكَةِ مُعْتَمِّينَ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdurrahman b. Avf
radıyallahu anh’e sarık sardı ve arkasından dört parmak sarkıttı. Buyurdu ki:
“Semaya çıkarıldığımda meleklerin çoğunluğunu sarıklı gördüm.”[25]
Yahya b. Osman el-Mısrî – Muhammed b. el-Ferac el-Haşimî –
İsa b. Yunus – Malik b. Migvel – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
عَلَيْكُمْ بِالْعَمَائِمِ فَإِنَّهَا سِيمَاءُ
الْمَلَائِكَةِ وَأَرْخُوا لَهَا خَلْفَ ظُهُورِكُمْ
“Sarıkları sarmalısınız. Zira o meleklerin simâsıdır. Ucunu da
arkanızdan sırtınıza sarkıtın.”[26]
Yahya b. Osman saduktur. Muhammed b. el-Ferac ise
Haşimoğullarının azatlısıdır. İmam Ahmed’in komşusudur. Saduktur. Muslim onunla
hüccet getirmiştir. Yahya b. Osman’ın ondan rivayeti sabittir. Muhammed b.
el-Ferac’ın da rivayette bulunduğu İsa b. Yunus; İbn Ebi İshak es-Sebiî’dir,
sikadır. Diğer ravileri güvenilirdir. Bu isnad hasendir.
Zehebî, İbn Merduye’nin
İntika’sında Muhammed b. el-Ferac’ın nispesini “el-Mısrî” olarak zikretmesi
sebebiyle onun meçhul olduğunu zannetmiş ve bu haberin münker olduğuna
hükmetmiştir. İbn Hacer ve Şeyh el-Elbani de ona tabi olmuşlardır. Ancak
Taberani’nin Mu’cem’inden naklettiğim gibi, Muhammed b. el-Ferac’ın nispesi el-Haşimî’dir
ve o maruf bir ravidir. Ubade b. Samit radıyallahu anh’den gelen rivayet de
bunun şahididir.
İsa b. Yunus –
el-Ahvas b. Hâkim – Halid b. Ma’dan - Ubâde b. Samit radıyallahu anh yoluyla:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
عَلَيْكُمْ بِالْعَمَائِمِ فَإِنَّهَا سِيمَاءُ
الْمَلَائِكَةِ وَأَرْخُوا لَهَا خَلْفَ ظُهُورِكُمْ
“Sarıklar sarmalısınız. Zira o meleklerin simâsıdır. Ucunu da
arkanızdan sırtınıza sarkıtın.”[27]
İsnadında el-Ahvas b. el-Hakîm
hafızası bakımından eleştirilmiştir. Yahya b. Said ve başkaları onu sika
görmüşlerdir. İbn Ammar: “Salih” demiştir. Darekutni: “Eğer ondan rivayet eden
sika birisi ise, rivayetine itibar edilir” demiştir. Bu hadisi el-Ahvas’tan;
sika bir ravi olan İsa b. Yunus rivayet etmiştir. Şahit olmaya elverişlidir.
Abdulaziz el-Uveysî – Ali b. Ebi Ali el-LehebÎ – Cafer b.
Muhammed – babası – dedesi – Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh yoluyla:
أنَّ
النَّبيَّ صلى الله عليه وسلم عَمَّمَ عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبٍ بِيَدِهِ ورتب
الْعِمَامَةَ مِنْ وَرَائِهِ وَمِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ ثُمَّ قَالَ لَهُ النَّبيُّ
صلى الله عليه وسلم (أدبر فَأَدْبَرَ ثُمَّ قَالَ لَهُ أَقْبِلْ فَأَقْبَلَ عَلَى
أَصْحَابِهِ فَقَالَ النَّبيُّ صلى الله عليه وسلم هَكَذَا تَكُونُ تِيجَانُ
الْمَلائِكَةِ
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ali b. Ebi Talib
radıyallahu anh’e kendi eliyle sarık sardı, ucunu da arkasından ve önünden
sarkıttı. Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Arkanı dön” dedi, döndü, “Önünü dön” buyurdu
ve ashabına dönerek buyurdu ki:
“Meleklerin tacları bu şekilde olur.”[28]
Müslümanlar
İle
Müşrikler
Arasında Fark Sarığın
Ucunu Sarkıtmaktır
Ebu’l-A’la – Muhammed b. es-Sabbah ed-Dulabi – İsmail b.
Zekeriyya – Abdullah b. Busr – Hakîm el-Ahvas yoluyla:
دَعَا رَسُولُ
اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلِيًّا فَعَمَّمَهُ بِعِمَامَةٍ سَوْدَاءَ ثُمَّ
أَرْخَاهَا بَيْنَ كَتِفَيْهِ مِنْ خَلْفِهِ فَقَالَ هَكَذَا فَاعْتَمُّوا فَإِنَّ
الْعَمَائِمَ حَاجِزٌ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُشْرِكِينَ وَهِيَ سِيمَاءُ
الإِسْلامِ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali radıyallahu
anh’ı çağırdı, ona siyah bir sarık sarıp arkasından iki omuzu arasına ucunu
sarkıttı ve şöyle buyurdu:
“Bu şekilde sarık sarın. Zira sarıklar müslümanlar ile
müşrikler arasında ayırıcı bir İslam alametidir.”[29]
Ebu’r-Rebi el-Eş’as b. Said es-Semman – Abdullah b. Busr - Ebu
Raşid el-Hubrani - Ali radıyallahu anh yoluyla:
عَمَّنِي
رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوم غَدِيرِ خُمٍّ بِعِمَامَةٍ سَدَلَهَا خَلْفِي ثُمَّ قَالَ
إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى أَيَّدَنِي يَوْمَ بَدْرٍ وَحُنَيْنٍ بِمَلَائِكَةٍ
يَعْتَمُّونَ هَذِهِ الْعِمَامَةَ وَقَالَ
إِنَّ الْعِمَامَةَ حَاجِزَةٌ بَيْنَ الكفر
والإيمان وَرَأَى رَجُلًا يَرْمِي بِقَوْسٍ فَارِسِيَّةٍ فَقَالَ ارْمِ بِهَا
ثُمَّ نَظَرَ إِلَى قَوْسٍ عَرَبِيَّةٍ فَقَالَ عَلَيْكُمْ بِهَذِهِ وَأَمْثَالِهَا
وَرِمَاحِ الْقَنَا فَإِنَّ بِهَذِهِ يُمَكِّنُ اللهُ لَكُمْ فِي الْبِلَادِ
وَيُؤَيِّدُ لَكُمْ فِي النَّصْرِ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Gadir Hum günü bana
bir sarık sardı ve ucunu arkamdan sarkıttı. Sonra buyurdu ki:
“Muhakkak ki Allah beni Bedir’de ve Huneyn’de bu şekilde
sarık sarmış meleklerle destekledi. Muhakkak ki sarık iman ile küfrün arasını
ayırandır.” Bir adamın İran yayı ile ok attığını gördü ve buyurdu ki:
“Onu bırak!” Sonra bir Arap yayı gördü ve buyurdu ki:
“Size bunun gibi yay ve oklarla atış yapmak gerekir. Zira
Allah bununla size beldeleri mümkün kılar ve yardımla sizi destekler.”[30]
Ali b. Hişam – Eş’as b. Said – Abdullah b. Busr – Ebu Raşid
– Ali radıyallahu anh yoluyla şu lafızla rivayet etti:
… إِنَّ الْعِمَامَةَ حَاجِزَةٌ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُشْرِكِينَ
“Muhakkak ki sarık, Müslümanlarla müşrikler
arasındaki ayırıcıdır.”[31]
Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe – Sufyan b. Bişr - İsmail b.
Ayyaş – Abdullah b. Busr – Abdurrahman b. Adiy el-Bahranî – kardeşi Abdula’lâ
yoluyla
أن رسول الله
صلى الله عليه وسلم دعا علي بن أبي طالب فعممه وأرخى عذبة العمامة من خلفه ثم قال هكذا
فاعتموا! فإن العمامة سيما الإسلام وهي حَاجِزَةٌ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُشْرِكِينَ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali b. Ebi Talib
radıyallahu anh’ı çağırdı ve ona sarık sarıp sarığın ucunu arkasına sarkıttı.
Sonra buyurdu ki:
“Bu şekilde sarık sarın! Zira sarık İslam görüntüsüdür. O
müslümanlarla müşriklerin ayırıcısıdır.”[32]
Hişam b. Ammar – Yahya b. Hamze – Ebu Ubeyde el-Humusî – Abdullah
b. Busr yoluyla:
بَعَثَ رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلِيًّا إِلَى خَيْبَرَ فَعَمَّمَهُ بِعِمَامَةٍ
سَوْدَاءَ ثُمَّ أَرْسَلَهَا من وَرَائه أَن قَالَ عَلَى كَتِفِهِ الْيُسْرَى ثُمَّ
خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتْبَعُ الْجَيْشَ وَهُوَ
متوكىء على قَوْسٍ فَمَرَّ بِهِ رَجُلٌ يَحْمِلُ قَوْسًا فَارِسِيَّةً فَقَالَ أَلْقِهَا
فَإِنَّهَا مَلْعُونَةٌ مَلْعُونٌ مَنْ يَحْمِلُهَا عَلَيْكُمْ بِالْقَنَا وَالْقِسِيِّ
الْعَرَبِيَّةِ فَإِنَّ بِهَا يُعِزُّ اللَّهُ دِينَكُمْ وَيَفْتَحُ لَكُمُ الْبِلادَ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali radıyallahu
anh’ı Hayber’e gönderdi ve ona siyah bir sarık sardı, ucunu da sol omuzu
üzerine arkasından sarkıttı. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
çıktı, orduyu aradı. Bir yaya dayanmıştı. Bir adam İran yayı taşıyarak geçti.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Onu bırak. Zira o lanetlidir. Onu taşıyan da lanetlidir.
Size arap okları ve yayı gerekir. Zira Allah dininizi onunla aziz kılar ve
beldelerin fethini size nasip eder.”[33]
Bütün bu rivayet yollarında Abdullah b. Busr tek kalmıştır.
Yahya b. Said onun hakkında: “Bir şey değildir” dedi.[34]
Nesâî: “Sika değildir” dedi.[35]
Ebû Dâvûd; “Kuvvetli değil” dedi.[36]
Ebu Hatim[37]
ve Darekutni[38]:
“Zayıf” dediler.
İbn Hibban es-Sikat’ta zikretti.[39]
Abdullah b. Busr yoluyla gelen rivayetin ikinci kısmı şu
tarikle gelmiştir: Ebu Ahmed Abdurrahman b. el-Haris el-Ganevî – el-Hasen b.
Ali b. Muhammed el-Haffaf – el-Hakem b. Amr el-Enmati – Muhammed b. İbrahim
el-Kuraşî – Sufyan es-Sevrî – Ebu İshak – el-Haris – Ali b. Ebi Talib
radıyallahu anh yoluyla:
دَعَانِي رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ غَدِيرِ خُمٍّ فَإِذَا رَجُلٌ بِيَدِهِ
قَوْسٌ فَارِسِيَّةٌ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni Gadir Hum günü
çağırdı. Bir adamın elinde İran yayı vardı…” Böylece hadisi zikretti”[40]
Böylece bu kıssanın rivayetinde Abdullah b. Busr’un tek kalmadığı
anlaşılmaktadır. Abdullah b. Busr zayıf bir ravi olsa da yalanla itham edilmiş
değildir. Zayıflığı hafızasıyla ilgilidir. Daha önce geçen Rukane hadisi ve
Halid b. Ma’dan’ın mürsel rivayetiyle bu hadis kuvvet kazanmaktadır. Allah en
iyi bilendir.
Taylasan
Taylasan, bugün Arap ülkelerinde sarık yerine adet
edindikleri bir musibet olan, başın üzerinden atılan örtülerdir. Yahudilerin
dinî kıyafetlerindendir.
İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Ne Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’in, ne de ashabından birinin taylasan (şal, pelerin) giyindiği
nakledilmiştir.”[41]
Mansur b. Ebi Muzahim – Yahya b. Hamze – el-Evzai – İshak b. Abdillah -
amcası Enes b. Mâlik radıyallahu anh yoluyla: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur:
يَتْبَعُ الدَّجَّالَ
مِنْ يَهُودِ أَصْبَهَانَ سَبْعُونَ أَلْفًا عَلَيْهِمُ الطَّيَالِسَةُ
“Deccal’e Esbehan
Yahudilerinden yetmiş bin taylasanlı Yahudi tabi olur.”[42]
Muhammed b. Said el-Huzaî – Ziyad b. er-Rabi - Ebu İmran rahimehullah
yoluyla:
نَظَرَ أَنَسٌ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الجُمُعَةِ
فَرَأَى طَيَالِسَةً فَقَالَ كَأَنَّهُمُ السَّاعَةَ يَهُودُ خَيْبَرَ
“Enes radıyallahu anh Cuma günü insanlara baktı ve onları taylasan (şal) gitmiş
halde görünce şöyle dedi: “Şu an onlar Hayber Yahudilerine benziyorlar.”[43]
Yine İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Hicretin anlatıldığı hadiste
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem gündüzün sıcağında Ebu Bekir radıyallahu
anh'ın yanına, başına bir bürgü (kapişon) geçirerek gelmesi ise Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in o saat gizlenmek için yaptığı birşeydi.
İhtiyaçtan dolayı yapmıştı. Yoksa başına bürgü bürünmek âdeti değildi… Hem bu
örtü, taylasan (şal bürünmek) demek değildir.”[44]
Ahmed b.
İbrahim – Ebu Bekr b. Ayyaş – Asım b. Ebi’n-Nucud - Ziyad b. Hudeyr el-Esedî
rahimehullah yoluyla:
قَدِمْتُ عَلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ وَعَلَيَّ
طَيْلَسَانُ وَشَارِبِي عَافٍ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَفَعَ رَأْسَهُ فَنَظَرَ إِلَيَّ
وَلَمْ يَرُدَّ السَّلَامَ فَانْصَرَفْتُ عَنْهُ فَأَتَيْتُ ابْنَهُ عَاصِمًا فَقُلْتُ
لَهُ لَقَدْ رَمَيْت مِنْ أَمِيرِ الْمُؤْمِنِينَ فِي الرَّأْسِ فَقَالَ سَأَكْفِيكَ
ذَلِكَ فَلَقِيَ أَبَاهُ فَقَالَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ أَخُوكَ زِيَادُ بْنُ
حدير يُسَلِّمُ عَلَيْكَ
فَلَمْ تَرُدَّ عَلَيْهِ السَّلَامَ فَقَالَ إِنِّي قَدْ رَأَيْتُ عَلَيْهِ طَيْلَسَانًا
وَرَأَيْتُ شَارِبَهُ عَافِيًا قَالَ فَرَجَعَ إِلَيَّ فَأَخْبَرَنِي فَانْطَلَقْتُ
فَقَصَصْتُ شَارِبِي وَكَانَ مَعِي بُرْدٌ شَقَقْتُهُ فَجَعَلْتُهُ إِزَارًا وَرِدَاءً
ثُمَّ أَقْبَلْتُ إِلَى عُمَرَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ وَعَلَيْكَ السَّلَامُ
هَذَا أَحْسَنُ مِمَّا كُنْتَ فِيهِ يَا زِيَادُ
“Ömer b.
el-Hattab radiyallahu anh’ın yanına geldim. Üzerimde taylasan vardı ve
bıyıklarım uzun idi. Ona selam verdim, başını kaldırıp bana baktı ve selamını
almadı. Onun yanından ayrıldım ve oğlu Asım’a geldim. Ona dedim ki:
“Mü’minlerin
emiri tarafından başımdan vuruldum.” Dedi ki: “Senin için aracı olurum.” Babasıyla
karşılaşınca dedi ki: “Ey mü’minlerin emiri! Kardeşin Ziyad b. Hudeyr sana
selam vermiş, selamını almamışsın.” Ömer radiyallahu anh dedi ki:
“Ben onun
üzerinde taylasan gördüm ve bıyıklarının uzun olduğunu gördüm.” Asım bana döndü
ve durumu haber verdi. Hemen bıyıklarımı kısalttım. Yanımda bir bürde vardı,
onu iki parça yapıp izar (bel altını örten etek) ve ridâ (omuzların üzerinden
atılan atkı) yaptım. Sonra Ömer radiyallahu anh’e gittim ve selam verdim. Dedi
ki:
“Ve
aleyke’s-Selam! Bu önceki halinden daha güzel ey Ziyad!”[45]
Hasen ligayrihi.
Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (8901) İbn Asakir Tarih (22/81) Bunun isnadında Ebu
Hariz zayıftır.