Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

8 Eylül 2025 Pazartesi

Neo Mufevvida/Muasır Sapıkların Çıkardıkları Yeni Tevfiz Mezhebi!

 Tefviz; Allah Azze ve Celle’nin sıfatları hakkında gelen nasları zahir manasından tenzih etmekle beraber sadece lafızlarına iman eden bir mezheptir. Mesela “el ile kastedilen kudrettir” demezler, ama derler ki: “Allah’ı el sıfatının zahirinden tenzih ederiz, kudreti ise başka bir nas ile ispat ederiz.” Bu bir hiledir.

Bu yüzden Mufevvida tefvizi sadece hoşlarına gitmeyen naslar hakkında uygularlar, ilim veya kudret sıfatlarını tefviz etmezler. Bilakis Allah Azze ve Celle’ye layık olan şekilde ispat ederler.

Meleklerin kanatlarını, kalemi, levhi, mizanı, havzı veya cennette olan şeyleri tefviz etmezler, bütün bunların hakikatine iman ederler.

Bu eski tefviz (Mufevvida) mezhebidir. Muasır olan yeni tefvizciler ise kültürlü geçinenler ve ilim talebeleri arasında yayılmıştır. Bu tefviz, hakkında ihtilaf edilen ilmî meseleleri küçümseme ve daha önemli şeylerle meşgul olma iddiası üzerine kuruludur. Kişinin Ehl-i Sünnet akidesi veya bid’at ehlinin akidesi üzerine olmasını umursamazlar.

Özetle bu mezhebin mensubu der ki: “Dinin, akidenin sahih olup olmaması önemli değil, önemli olan yaşadığım hayattır”

Bu kimseler Allah hakkındaki akidenin sahih olmasını önemsemez, onun önemsediği şey ahlâkî, siyasî, iktisadî, toplumsal meselelerdir. Veya ortak düşmana karşı durmaktır!

Bu yeni tefviz mezhebi, tarih boyunca var olan fırkaların alimlerini zayıf ihtilaflar çıkarmakla, birbirlerini tekfir etmek veya sapık saymakla suçlarlar.

Gaybe imanın, ibadet meselesi olduğunu hafife alırlar. Hâlbuki Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye sorulduğu zaman “Allah’a imandır” buyurmuş, sonra hac, cihad gibi amelleri zikretmiştir.

Allah’a imanın mertebeleri vardır. İman eden herkes arasında ortak olan icmalî iman, sahih olan tafsilî (ayrıntılı) imandan etkisi bakımından farklıdır.

Gaybe iman her zaman için vaciptir. Vacip ya da mustehap kısımlarıyla bunun etkisi gidişatta görülür. Allah’ın nuzul ettiğine iman vaciptir, ama seherlerde gece namazıyla veya namaz dışında bağışlanma dilemek mustehaptır.

Meleklerin mü’minler için bağışlanma dilediklerine, mizana, havza iman vaciptir. Ancak bu hakikatlere göre amel etme konusunda iman edenlerin arasında farklar vardır.

Bu yeni tefviz mezhebi ise aslında sahih akidenin kalbe ve gidişata etkisinin, bozuk akidenin etkisi gibi olduğu şeklindeki görüşlerini içlerinde saklamaktadırlar! Ümmetin ihtilaflarının vahiyle giderilmesini kabul etmiyorlar! Allah Azze ve Celle’yi sahih delillerle bilmeyi gaye edinmezler! Bilakis hazır olan dünyevî maslahatları veya ümmetin kalkınmasına hizmet etmeyi gaye edinirler! Onların talep ettikleri şey bunlardır, lakin gaybe iman mutlak olarak faydalıdır, başka bir şey için amaç değildir. Bilakis kendisi bir amaçtır ve bunun faydaları vardır.

 İnsanlardan kimi dini, dünyanın mamur olması için bir vesile olarak görür. Bu düşünceye bütün dünyevi kazançları din için kullanmaktan zevk alır. Bu yeni tefvizciler de bu düşünceye meyletmişlerdir. Hakikatte ise dünya, ahiretin yoludur.

Bu yeni mezhebe göre bâtıl akideler, ancak siyasi alandaki faaliyetlere aykırı ise kötülenirler. Selef ise Allah’ın ezelî ilmini inkar eden Kaderiye’yi kötülemişler ve tekfir etmişlerdir. Halbuki bu fırkanın insanların dünyalarına bir zararları yoktu.

Bu yeni tefviz mezhebi, eski mufevvidadan da tehlikelidir! Çünkü insanların çoğu Allah’ın sıfatlarına sahih şekilde iman etmenin etkisini ve buna muhalif olan akidelerin etkisini akledemiyorlar. Halbuki bu mesele her konuya girer. Hatta haktan sapan her grubun diğer akideleri ve ilimleri de bundan etkilenir. Lakin bugünki yaygın cehalet ve dünyevi işleri yüceltme düşüncesi toplumların aklına baskın gelmiştir. Bu ise hak ile bâtıl arasında ayrım yapmamak olan münafıklığın ta kendisidir.

Bu yüzden Kitaba, sünnete ve salih selefe muhalefet eden; Mu’tezile, Cehmiyye, Rafiziyye, Eşariyye, Maturidiyye, Sufiyye, Hariciyye, Mürcie ve her türlü sapıklık fırkalarını reddeden selefîleri bu yeni Tefvizciler en büyük düşman olarak görür, fitnecilikle ve tekfircilikle itham ederler! Ama dünyevî maslahatları için akideleri en sapık gruplarla dahi iyi geçinirler! Çünkü selefiler gariplerdir, onların ellerinde dünyevî imkânlar yoktur!

Selefî bir davetçi olarak Fethullah Gülen’e reddiye verdiğimde yalnız kalmıştım, kendisini selefiliğe nispet edenler dahi bana karşı çıktılar, fitne çıkarmakla suçladılar. Hatta “Onların ilahlarına sövmeyin” uyarısı yapacak kadar şaşkın ve ahlâksız kimselere muhatap oldum!

Bu ithamları yapan davetçilerle özel görüşmeler yapıp kendilerine Selef’in reddiye menhecine dair delilleri arz ettiğimde, beni fitne çıkarmakla suçlayan bu şahısların; “Hükümet onların ellerinde” diyerek mazeret sunduklarını görünce, bu münafıkların da aslında bahsettiğim yeni Tefviz mezhebinin sevgisini içmiş olduklarına şahit oldum!

Sonra ne oldu herkes biliyor, hükümet ile Fethullah Gülen taraftarlarının arası dünyevi maslahatlarının çakışması sebebiyle açılınca, beni fitne çıkarmakla ve “Onların ilahlarına sövmekle” itham eden şaşkınlar, Fetö’ye tekfir dolu serbest yaylım atışına geçtiler!

Eskiden “Küfür tek millettir” diye bir sloganik cümle vardı, şimdi bu yeni Tefviz mezhebi ile “Bid’at ehli tek millettir” diyesim geliyor. Nitekim seleften birisi buna benzer bir söz söylemiş, “Bütün bid’at fırkaları Haricilerdir” demiştir. Yani hepsinin de sünnetin dışına çıkmış olduklarını kastediyordu.

Selefin Vâkıfe mezhebi hakkındaki konumunu, bu yeni tefviz mezhebiyle karşılaştırarak düşünün! Vakıfe mezhebi, “Kur’an Allah’ın kelamıdır” derler ama “Mahluk mudur, değil midir” bu konuda söz söylemezlerdi. Yani Kur’an’ın mahluk olmadığı ifadesini açıkça ifade etmezlerdi. Bu sapık vâkıfîler, zamanında Ehl-i Sünnetin İmamı olan Ahmed b. Hanbel rahimehullah’ı Haricilikle itham ediyorlardı! Çünkü İmam Ahmed, sıfatlar konusunda muhalefetin küfür olduğunu söylüyordu! Demek ki her grubun varisleri var!


Uyarı: Bu yeni tefviz mezhebi mensupları özetle, bid'at ehlinin bid'at ehli olduğunu söylemeye karşı çıkarlar, onlara reddiye verilmesinden rahatsız olurlar, dünya maslahatları için her grupla iyi geçinmeyi din edinirler, bu münafıkça bir sapık yol tutuştur, bu ayrı. Burada kastedilen, bu yeni tefvizcilerden olmamak için bid'ate veya hataya düşmüş herkesi tekfir etmek değildir! Bilakis ilmî meseleleri ilmin ehli olanlar, kendi çerçevesi içerisinde değerlendirirler, muayyen şahıslara hükümler de ehli olan imamlara bırakılır. Çünkü bu işin ehli olanlar onlardır, Allah bize emaneti ehline tevdi etmemizi emreder. 

Bir de haddi tecavüz etmiş diğer bazı ahlâksız, İslam edebinden uzak cahil hevâ ehli vardır ki, bunlar ehli olmadıkları halde alimleri ve müslümanları tekfir etmeyi savunmakta, tekfir etmeyenleri de tekfir etmek gerektiğini söylemektedirler! Bu da sadece hevasını ilah edinmiş kimselerden sadır olabilecek ayrı bir şuursuz, şeytanî harekettir!

Orta yolu korumak vazifedir, lakin bu Allah'ın merhamet ettikleri dışındakilere çok zordur.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)