Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

8 Eylül 2025 Pazartesi

Kelamcıların ve Sufilerin Dine Karşı Çiftestandartlı Ortak Konumları

Ebû Dâvûd Sunen’inde (2042) dedi ki: biz Ahmed b. Salih tahdis etti, dedi ki: Ali b. Abdillah b. Nafi’ye okudum, dedi ki: bana İbn Ebi Zi’b haber verdi, o Said el-Makburi’den, o Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:

لا تجعلوا بيوتكم قبورا ولا تجعلوا قبري عيدا وصلوا علي فإن صلاتكم تبلغني حيث كنتم

Evlerinizi kabirler kılmayın. Kabrimi de bayram yeri edinmeyin. Bana salat edin. Zira nerede olsanız salatınız bana tebliğ edilir.”

İlme nispet edilenler arasında bu hadisin iki şekilde yorumlanması yaygındır:

Birinci yorum: Sufilerin genelinin yorumudur ki, onlara göre manası şudur: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kabrinin bayram edinilmesinden yasaklıyor, yani “Kabrimi bayram gibi senenin sadece bazı günlerinde gelinen yer edinmeyin. Bilakis her gün gelin” demektir” diyorlar.

Bu yorum şekli, mevlid kandilinin yasaklanmasını gerektirir. Çünkü mevlid kandili, kutlayanlar için yılın sadece bir günü yahut “Kutlu doğum haftası” yapanlara göre yılın sadece bir haftasında kutlanmaktadır. Onların bu kutlama günlerinde; Kur’ân okumak, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e salavat getirmek gibi, müslümanların her gün yapmaları gereken taatlerden bahsettiklerini görürsün!

Çoğunluğunda ise eğlencelerle kutlama yapma galip gelmiştir!

İkinci yorum: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e salat etmek için kabrine gidip gelmenin yasaklanmasıdır. Hadisin devamındaki: “Nerede olsanız salatınız bana tebliğ edilir” sözü de buna delalet etmektedir.

Bu, bir mekanın salat etmek için tahsis edilmesinden yasaklamadır. Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salat için belli bir zamanı tahsis etmek de böyledir.

Ebu Ya’la Musned’inde (469) dedi ki: Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti, dedi ki: bize Zeyd b. el-Hubab tahdis etti, dedi ki: bize Zul-Cenaheyn radıyallahu anh’ın torunlarından Ca’fer b. İbrahim tahdis etti, dedi ki: bize Ali b. Ömer tahdis etti, o babasından, o Ali b. el-Huseyn rahimehullah’tan şöyle rivayet etti:

أنه رأى رجلا يجيء إلى فرجة كانت عند قبر النبي فيدخل فيها فيدعو فنهاه فقال ألا أحدثكم حديثا سمعته من أبي عن جدي عن رسول الله قال لا تتخذوا قبري عيدا ولا بيوتكم قبورا فإن تسليمكم يبلغني أينما كنتم

“Ali b. el-Huseyn rahimehullah bir adamın Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrinde bulunan bir açıklığa gelerek oradan girdiğini ve dua ettiğini gördü. Bunun üzerine onu yasakladı ve dedi ki:

“Size babamdan işittiğim, onun dedem’den (Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’den) rivayet ettiği hadisi rivayet edeyim mi: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kabrimi bayram edinmeyin! Evlerinizi de kabirler kılmayın. Zira selamınız nerede olsanız bana tebliğ edilir.”

Gerçekte kutlama yapanlar dindarlığı çirkinleştirdikleri gibi sevgi kavramını da çirkinleştirmektedirler! Zira insanların çoğu hafif ve kolay bir din istemektedirler. Onlara sünnetten ve sünnete sarılmaktan bahsettiğinizde seni taassup, katılık, aşırılık, hatta teröristlik ile itham ederler!

Lakin kutlamalar, kasideler, tatlı dağıtmak, belirli şekillerde giyinmek gibi görüntüler ortaya koyduğunda kadınlar ve çocuklar bunu severler ve nefisler meyleder!

Sevgi iddiasında bulunanların çoğunun bu şekillerde davrandıklarını görürsün! Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olan, sakalı serbest bırakmak ve izarın boyunu kısaltmak gibi hak ve vacip olan sünnetleri ise görmezden gelirler! Hatta onların çoğunun misvak gibi açık faydaları olan sünnetlerden de yüz çevirdiğini görürsün.

Onların alim geçinenlerinin, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e çokça salat etmenin bereketinin bulunduğu hadis kitaplarından yüz çevirdiklerini de görürsün. Şayet bu kitaplara bakıyorsa da ancak icazet almak veya teberrük için bakar! Çekişilen konularda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e muhakeme olmak için değil! Onlara göre bu kitaplar ancak mutlak müçtehidin çözebileceği tılsımlardır!

Onların tasavufçu geçinenleri tarikatinin virdlerine, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olan zikirlerden daha çok hırs gösterir!

Onlardan birinin üzerinde güya Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in terliğinin timsali bulunan bir takke giydiğini görürsün, lakin izarını sarkıtmıştır ve sakalı ya traşlı, ya kısaltılmıştır!

Hatta onlardan birçoğunun zahirdeki sünnetlerden nefret ettiğini görürsün! Bu sünnetlere hırs gösteren birini gördüklerinde de ona “Vahhabi” derler! Nitekim bazı ahmak sufi şeyhleri, kadınların peçelerini çıkarmalarını emredrek: “O Vahhabi âdetidir” diyorlar!

Onların usulü; haberi vahid olduğu gerekçesiyle Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine muhakeme olmamak üzerine kuruludur! Hatta onların büyükleri, laiklerle münazarasında, akide konusunda ahad haberleri kabul etmemesiyle övünmektedir! Sünnetin geneli ahad haberlerdir!

  Peki onlar Kur’ân’ı kabul ediyorlar mı sanıyorsunuz? Onların nezdinde şu beyit meşhurdur:

وكل نص أوهم التشبيها … أوله أو فوض ورم تنزيهاً

“Teşbih düşündüren her nassı te’vil et veya tenzih için tevfiz et.”

Nas; Kur’an ve sünnette ifade edilen şeyler demektir. Bunları teşbih düşündüren şeyler sayıyorlar! Bu yüzden zahirinden tahrif ediyorlar veya o nas hiç gelmemiş gibi muamele ediyorlar! “Nas ile gelenler ve mutevatir naslarda bâtıl bulunmaz”  demiyorlar, bilakis Yunanlardan aldıkları tenzih kavramıyla Kitap ve Sünnet üzerine hükmetmeye kalkıyorlar!

 Bundan sonra da uydurdukları bu sapmış “sevgi” anlayışı üzerine, dine ters düşen şeyler bina ediyorlar!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)