Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

8 Eylül 2025 Pazartesi

Salim b. Abdillah b. Ömer Radıyallahu anhum’dan İttiba Dersi

 Sencer b. Abdillah’ın tertip ettiği Musnedu’ş-Şafii’de (1023) şöyle denilmiştir: “Bize Sufyan haber verdi, o Amr b. Dinar’dan, o Salim b. Abdillah’tan, o babasından, o Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’den şöyle dediğini rivayet etti:

إِذَا رَمَيْتُمُ الْجَمْرَةَ وَذَبَحْتُمْ وَحَلَقْتُمْ فَقَدْ حَلَّ لَكُمْ كُلُّ شَيْءٍ حَرُمَ عَلَيْكُمْ إِلَّا النِّسَاءَ وَالطِّيبَ قَالَ سَالِمٌ وَقَالَتْ عَائِشَةُ أَنَا طَيَّبْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِإِحْرَامِهِ قَبْلَ أَنْ يُحْرِمَ وَلِحِلِّهِ بَعْدَ أَنْ رَمَى الْجَمْرَةَ وَقَبْلَ أَنْ يَزُورَ الْبَيْتَ قَالَ سَالِمٌ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ وَسُنَّةُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحَقُّ أَنْ تُتَّبَعَ

“Cemre’yi taşladığınız, kurban kestiğiniz ve traş olduğunuz zaman size ihram yasaklarından kadın ve koku dışında her şey helal olur.” Salim rahimehullah dedi ki: “Aişe radıyallahu anha da şöyle dedi:

“Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ihramı için ihrama girmeden önce ve ihramdan çıkmasından önce cemreyi taslamasından sonra ve ziyaret tavafından önce koku sürerdim.” Salim dedi ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti uyulmaya daha layıktır.”

Salim b. Abdillah b. Ömer radıyallahu anhum, Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’ın torunudur ve Medine’nin yedi fakihinden biridir. Dedesinden, onuncu günde cemreyi taşlayan, kurban kesen ve traş olan kimseye kadınlar ve koku dışında bütün ihram yasaklarının kalktığına dair fetvayı naklediyor. Yani kadınlar ve kokulanma beyti tavaf edince ona helal olur.

Sonra Salim rahimehullah, Aişe radıyallahu anha’dan, dedesi Ömer radıyallahu anh’ın fetvasına muhalif haberi, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in tavaftan önce yani taşlamadan, kurbandan ve traştan sonra koku süründüğünü rivayet ediyor.  

Aişe radıyallahu anha’dan bunu merfu olarak rivayet eden başka kimse bilmiyorum. Sonra Salim rahimehullah diyor ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti uyulmaya daha layıktır.”

Yani Aişe radıyallahu anha’nın rivayet etmiş olduğu ve dedesi Ömer radıyallahu anh’e gizli kalan sünnet, Ömer radıyallahu anh’ın bütün üstünlüğüne rağmen, uyulmaya daha layıktır.

Şayet Salim rahimehullah birine taassup gösterecek olsaydı elbette dedesi Ömer radıyallahu anh’a taassup eder ve onu taklid ederdi. O raşid halifelerin ikincisidir ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebu Bekr radıyallahu anh’den sonra bu ümmetin en üstünüdür!

Şayet burada başkası olsaydı, Aişe radıyallahu anha’nın sözünü tercih eder ve dedesinin makamını korumak için onun fetvasından hiç bahsetmezdi! Lakin Salim rahimehullah inşaallah kıyamet gününe kadar kalacak olan ittibaya dair bir ders vermeyi murad etmiştir.

Son zamanlarda insanların birçoğu delile ittibâ etmemek konusunda bir genişlik olduğunu zannediyorlar! Durum böyle değildir! Bilakis delile ittiba vaciptir!

Neden ecir konusunda zahid davranırlar bilinmez, hâkim (yönetici veya kadı) ictihad edip isabet ederse ona iki ecir, hata ederse bir ecir vardır. Bu, çaba gösteren müçtehid hakkındadır. Peki ya hak apaçık ortada iken onu terk eden ve yanlışa taasup için cehd edenin durumu ne olur?

İnsanlardan kimisi zor olan ameli tercih etmenin gaye olduğunu, bunun dışına ancak müçtehid sıfatına sahip kimsenin çıkabileceğini düşünüyor! Halbuki kişi, iki müçtehid arasında tercih yapmaktadır!

Delile ittibanın geneli, aslında müçtehide tabi olmak ve bir müçtehidin kavline karşı diğer bir müçtehidin kavlini tercih etmektir.

Fıkhı bilen ve bunun derslerini yapan kimseler bilirler ki hakkında ihtilaf edilen meselelerin çoğunda meseleyi açıklığa kavuşturan hadis vardır. İlim talebelerinin geneli bunu anlar.

Bu konuda Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Rasûl’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Bir şey hakkında çekişirseniz, Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onu Allah’a ve Rasûl’e götürün. İşte bu daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.” (Nisa 59)

Meselelerde ihtilaf edilmiş ve sünnet aralarında hüküm vermiştir!

Evet, istidlal usullerini ve seleften gelen rivayetleri bilmeyen kimsenin delile ittiba edemeyeceği iddiası vardır. Delile ittiba edenin şaz olduğunun iddia edildiğini de görürsün! İhtilaf eden bu kimseler hazır olsalardı onlara delilin açıklanması gerekirdi, onlar sebebiyle delil terk edilmezdi!

Taassup ehli, eski zamanlarda da, şimdilerde de çoktur. Bazıları şöyle mugalatalar yapıyorlar: “O fakihler delile ittiba etmeyi amaçlamadılar mı?”

Denilir ki: Hadis ehlinin fakihleri delile ittibayı amaçlamışlar ve usullerinde ittifak etmişlerdir. Lakin aralarında kendilerine bazı sünnetlerin ulaşmadığı kimseler olabilir, bu yüzden delile aykırı fetva vermiş olabilir. Mesela Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh, sahabe ve tabiinin fakihleri, kendilerine ulaşmayan delil sebebiyle ona aykırı fetva verebilmişlerdir. Bu konuda şüphesiz mazurdurlar.

İnsanlardan bazıları fıkhın delillerinin başlangıçlarından veya: “Her müçtehid hakka isabet etmiştir” sözünden etkileniyorlar. Bu bizim zamanımızda çokça dile getirilen bâtıl bir şüphedir. İnsaf ile değerlendirenlere göre ihtilaf edilen birçok meselelerde hak apaçık ortadadır.

Hadise dair Kutub-u Sitte kitapları bu mana üzere yazılmışlar, insanların ihtiyacı olan meselelerin genelini hadisin beyan edip çözüm sunduğunu ortaya koymuşlardır. Re’y ehli ve kelamcıların aksine olarak, insanların ihtilaf ettikleri şeylerde hakka ulaşmayı kolaylaştırmışlardır.

Nitekim İmam Buhârî, Raf’ul-Yedeyn cüzünde (102) sanki mezhebine taassup göstererek sünneti terk edenleri kastederek şöyle demiştir:

عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ ‌‌‌سُنَّةُ ‌رَسُولِ ‌اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحَقُّ أَنْ ‌تُتَّبَعَ

“Salim b. Abdillah radıyallahu anhuma şöyle derdi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti uyulmaya daha layıktır!”

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)