“Allah alemin ne içindedir, ne dışındadır” diyenler bugün kabirlere bağlanıyorlar. Avamı bu konuda fitneye düşürenler; Allah’ın zatıyla semalar üzerinde oluşunu kabul etmeyen Cehmiyye, Maturidiyye, Eş’ariyye, Mu’tezile meşrepki felsefeci ve kelamcılardır.
Bu yüzden onların hallerine bakan şöyle demekten kendisini
alamaz: “Allah’ın semada oluşunu inkar ediyorlar, bu yüzden kalplerini yerin
içinde olanlara bağlıyorlar!” Bu apaçık bir hüsrandır!
İbn Teymiyye, Beyanu Telbisi’l-Cehmiyye’de (3/783) şöyle
demiştir: “Selef, Cehmiyye’nin şöyle dediklerini zikrederler: “Onlar “Allah’ın
arşın üzerinde değildir, O herhangi bir mekanda değildir.” derler.” Bazen: “Her
yerdedir” derler. Onlardan kimisi şöyle der: “O vardır, zatının sonu
yoktur” Böylece onu yaratılmış varlıklardan kılarlar veya varlığın kendisi
olduğunu söylerler. Bazen “Asla bir mekanda değildir, alemin ne içinde, ne
dışındadır” derler. Böylece O’nu var olmayan şeyler gibi kılarlar. Onlar sürekli
şirk koşma ile ta’til (yok sayma) arasında bir tereddüt içindedirler. Ya mahlûklar
gibi kılarlar yahut var olmayan şey gibi kılarlar. Birinci türden olanlar
onların abidleri ve tasavvufçularıdır. İkinci türden olanları ise âlimleri ve
kelamcılarıdır.”
Evet, İbn Teymiyye rahimehullah’ın dediği gibi,
tasavvufçuların sapık olanları Vahdeti Vücuda inanırlar, bütün mahlukatın Allah’ın
kendisi olduğuna inanırlar. Dolayısıyla ölülerden medet istemek hatta putlara
tapmak bile onlara göre şirk sayılmaz!
Nitekim İbn Arabi’ye nispet edilen kitaplarda güya demiş ki:
“Mekke’li müşrikler sadece putlara ibadet ettikleri için yanlış yaptılar,
şayet herşeyin Allah olduğunu kabul etselerdi müşrik olmayacaklardı”(!) İbn
Arabi gibi ilim ve zeka sahibi bir zat gerçekten böyle bir saçmalığı dile
getirmiş midir, uzak ihtimal. Lakin İbn Arabi’ye nispet edilen bu kitaplardaki
ifadeleri gulat Sufiler benimsemekte ve itikad etmektedirler!
Diğer sınıf; Eş’ari ve Maturidilerin de dahil olduğu
kelamcıların zındık olanları, Allah’ın semaların üzerinde, arşının üzerinde
oluşunu kabul etmeyip, “Ne yerdedir, ne göktedir” diyerek yokluğun tanımına
sokuyorlar! Dolayısıyla onların da ölülerden medet isteme, istigasede bulunmayı
şirk görmüyor olmaları, hatta sufilerin rabıtasını savunmaya geçmeleri, Allah’ın
isim ve sıfatları konusundaki bozuk inançlarından kaynaklanmaktadır.