Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

4 Eylül 2025 Perşembe

Terk Edilmiş Vacip Şiar: Sarık! Te'lif: Ebu Muaz el-Çubukâbâdî

Sarık Sarmanın Vacip Şiarlardan Oluşu

Başı açmak İslam düşmanı olan Yahudi ve hristiyanların şiarlarından olduğu için, namazda da namaz dışında da onlara benzemek caiz değildir. 

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem muhayyer bırakıldığı konularda Mekke’li müşriklere muhalefet edip, Ehl-i Kitaba benzemeyi tercih ediyordu. Hatta saç tarama şeklinde bile böyle davrandığını İbn Abbas radıyallahu anhuma açıklamıştır.

Sarık sarma konusunda Mekke’li müşriklere muhalefet etmemesi, sarığın İslamda ikrar edilmiş olduğunun delilidir. Zira sarık arapların âdeti idi. Bu yüzden İslam Tarihinde Zımmî’lerin Müslümanlara benzememeleri için onlara sarık sarmak yasaklanmıştır.[1]

Ebu Bekr el-Kattan – Ahmed b. Yusuf es-Sulemî – Muhammed b. Yusuf el-Firyabi – Sufyan es-Sevri – Sevr b. Yezid – Halid b. Ma’dan rahimehullah yoluyla:

أَتَى النَّبِي بِثِيَاب مِنَ الصَّدَقَة فَقَسمهَا بَيْنَ أَصْحَابه فَقَالَ اعتموا خالفوا عَلَى الْأُمَم قبلكُمْ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e zekât mallarından kumaşlar geldi. Bunları ashabı arasında taksim etti ve buyurdu ki:

Sarık sarın, sizden önceki ümmetlere muhalefet edin.”[2]

Bu hadis mürsel olup ravileri güvenilirdir. El-Elbani hadisin ravisi Muhammed b. Yusuf’un adını Muhammed b. Yunus şeklinde okuyarak onun el-Kedimî olduğunu zannetmiş ve rivayetin uydurma olduğuna hükmetmiştir.[3] Fakat Şuabu’l-İman kitabının bütün nüshalarında Muhammed b. Yusuf şeklinde geçmektedir ve o sika bir imam olan Muhammed b. Yusuf el-Firyabî’dir. Üstelik el-Kedimî, Sufyan es-Sevri’nin vefatından 20 sene sonra doğmuş olup, ondan rivayeti yoktur. Firyabi ise Sufyan’ın meşhur talebelerindendir ve “Haddesena Sufyan” şeklinde işitme sigasıyla rivayet etmiştir. Bu konuda el-Elbani açık bir yanılgıya düşmüştür.

İsmail b. Ayyaş – Safvan b. Amr – Halid b. Ma’dan ve Fudayl b. Fudale rahimehumallah yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

أَكْرَمَ اللَّهُ عز وجل هَذِهِ ‌الْأُمَّةَ ‌بِالْعَمَائِمِ وَالْأَلْوِيَةِ

Allah Azze ve Celle bu ümmete sarıklarla ve sancaklarla ikramda bulunmuştur.”[4]

Muhammed b. Rebia – Ebu’l-Hasen el-Askalanî – Ebu Ca’fer Muhammed b. Rukane – babası Rukane radıyallahu anh yoluyla: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

فَرْقُ مَا بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْمُشْرِكِينَ الْعَمَائِمُ عَلَى الْقَلَانِسِ

Bizimle müşrikler arasındaki fark kalensuveler (takkeler) üzerine sarılan sarıklardır.”[5]

Ebu Bekr İbn Lal – Muhammed b. Abdilvahid (b. Şazan) – İbrahim b. el-Huseyn (b. Diyzil) – Muslim b. İbrahim (el-Ferahidî) – Ömer b. Nebhan (el-Abdî) – Humeyd b. Hilal – İmran b. Husayn radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

العمائمُ وقارٌ للمؤْمِن وعزٌّ لِلْعَربَ فإذا وَضَعَتْ العرَبُ عمائِمَهَا وضَعَتْ عِزَّهَا

Sarıklar mü’minin vakarı ve Arapların izzetidir. Araplar sarıkları bıraktıkları zaman izzetlerini bırakmış olurlar.”[6]

İsnadında Ömer b. Nebhan el-Abdî dışındaki ravileri sikadır. Ömer b. Nebhan hakkında sarih bir cerh sabit olmamıştır. Hadisi şahit ve mutabaata elverişlidir. Yahya b. Main dedi ki: “Ömer b. Nebhan salihu’l-hadistir.” Bezzar: “Meşhurdur” dedi.  Ebu Hatim ve Yakub b. Sufyan: “Zayıf” dediler. 

Sad b. Abdilhamid b. Ca’fer – Ebu Yahya Eymen b. Abdilgaffar el-Kelbî – el-Kelbî – Ebu Salih – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

الْعَمَائِمُ ‌تِيجَانُ ‌الْعَرَبِ فَإِذَا وُضِعَتْ ذَهَبَ عِزُّهَا

Sarıklar Arapların taçlarıdır. Onu bıraktıkları zaman izzetleri gider.”[7]

İbn Ebi’z-Zerd – Attab b. Harb – Ubeydullah b. Ebi Humeyd – Ebu’l-Melih – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

العمائِمُ تِيجَانُ العَربَ فإِذا وَضَعوا العَمَائِمَ وَضَعَ الله عِزَّهم

 Sarıklar Arapların taçlarıdır. Onu bıraktıkları zaman izzetleri gider.”[8]

Ukbe b. Amir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

اعتموا تزدادوا حلما ووقارا فَإِذا تركت أمتِي الأعمة تركت عزها ووقارها

Sarık sarın hilminiz ve vakarınız artsın. Ümmetim onu terk ettiği zaman izzet ve vakarını terk etmiş olur.”[9]

Hilal b. Bişr – İmran b. Temmam – Ebu Cemre – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

‌اعْتَمُّوا تَزْدَادُوا حِلْمًا

Sarık sarın, hilminiz arsın.”[10]

Malik b. Enes – İbn Şihab – Enes b. Malik radıyallahu anh yoluyla:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ مَكَّةَ عَامَ الْفَتْحِ وَعَلَى رَأْسِهِ مِغْفَرٌ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye başında miğfer olduğu halde girdi.”[11]

İbn Hibban dedi ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Mekke’nin fethinde Mekke’ye girdiği gün başında bir miğfer vardı ve üzerine siyah sarık sarmıştı. Cabir radıyallahu anh sarık gördüğünü söylemiştir. Enes radıyallahu anh de miğfer gördüğünü söylemiştir. Bu iki haber arasında zıtlık yoktur.”[12]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Mekke’nin fethi gününde siyah bir sarık sarmış olduğuna dair rivayetler aşağıda zikredileceği üzere mütevatirdir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in migferi üzerine siyah sarık sarmış olması, sarığın vacip şiarlardan olduğunu göstermektedir:

Muaviye b. Ammar ed-Duhenî, Ammar ed-Duhenî, Hişam ed-Dustuvaî, Cami b. Ebi Raşid ve Hammad b. Seleme – Ebu’z-Zubeyr – Cabir b. Abdillah el-Ensarî radıyallahu anh yoluyla:

أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’nin fethi gününde Mekke’ye ihramsız olarak ve üzerinde siyah bir sarık olduğu halde girdi.”[13]

Abdurrahman b. Ebi’r-Rical ve Abdurrahman b. Ebi’l-Mevali – ez-Zuhrî – Enes radıyallahu anh yoluyla:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ

 “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye üzerinde siyah bir sarık olduğu halde girdi.”[14]

Abdulhamid – Hazim b. el-Huseyn – Yezid er-Rakaşî – Enes radıyallahu anh yoluyla:

دَخَلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye üzerinde siyah bir sarık olduğu halde girdi.”[15]

Musa b. Ubeyde – Abdullah b. Dinar – İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla:

أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ يَوْمَ فَتْحِ مَكَّةَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Fetih günü Mekke’ye üzerinde siyah sarık olduğu halde girdi.”[16]

Muhammed b. Ubeydillah – Abbad b. Ebi Salih – babası Ebu Salih – Ebu Hureyre radıyallahu anh yoluyla:

دَخَلَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم ‌يَوْمَئِذٍ ‌وَعَلَيْهِ ‌عِمَامَةٌ ‌سَوْدَاءُ وَرَايَتُهُ سَوْدَاءُ وَلِوَاؤُهُ أَسْوَدُ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem o gün (Mekke’nin fethi günü) üzerinde siyah bir sarık olduğu halde girdi. Bayrağı da sancağı da siyah idi.”[17]

Ebu Usame – Musavir el-Verrak – Cafer b. Amr – Amr b. Hureys radıyallahu anh yoluyla:

رَأَيْتَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عليه وسلم دخل مكة يَوْمَ الفتح وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ حَرَقَانِيَّة قَدْ أَرْخَى طَرَفَهَا بَيْنَ كَتِفَيْهِ

“Fetih günü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Mekke’ye girerken gördüm. Üzerinde siyah bir sarık vardı, ucunu da omuzları arasına sarkıtmıştı.”[18]

Sufyan ve Vekî – Musavir el-Verrak – Cafer b. Amr b. Hureys – babası Amr b. Hureys radıyallahu anh yoluyla:

أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَطَبَ النَّاسَ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem insanlara hutbe verirken üzerinde siyah bir sarık vardı.”[19]

Sarığın Ucunu Sarkıtmak

Sarık sarmak ve ucunu sarkıtmak hakkında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hem kavlî emir ve teşvik, hem de fiilî sünnet varid olmuştur:

Ebu Usame – Musavir el-Verrak – Cafer b. Amr – Amr b. Hureys radıyallahu anh yoluyla:

كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى الْمِنْبَرِ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ قَدْ أَرْخَى طَرَفَيْهَا بَيْنَ كَتِفَيْهِ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bakıyor gibiyim: Minber üzerinde, başında siyah bir sarık vardı ve iki ucunu omuzları arasına sarkıtmıştı.”[20]

Ubeydullah b. Ömer – Nafi - İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla:

كَانَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا اعْتَمَّ سَدَلَ عِمَامَتَهُ بَيْنَ كَتِفَيْهِ قَالَ نافع وَكَانَ ابْنُ عُمَرَ يَفْعَلُ ذَلِكَ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem sarık sardığında ucunu omuzları arasına sarkıtırdı.” Nafi dedi ki: İbn Ömer radıyallahu anhuma da böyle yapardı.”[21]

Ebu Ma’şer el-Berrâ – Halid el-Hazzâ - Ebu Abdisselam rahimehullah yoluyla::

سَأَلْتُ ابْنَ عُمَرَ كَيْفَ كَانَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم يَعْتَمُّ؟ قَالَ كَانَ يُدِيرُ الْعِمَامَةَ عَلَى رَأْسِهِ وَيَغْرِزُهَا مِنْ وَرَائِهِ وَيُرْسِلُ لَهَا ذُؤَابَةً بَيْنَ كَتِفَيْهِ

“İbn Ömer radıyallahu anhuma’ya Nebî sallallahu aleyhi ve sellem sarığı nasıl sarardı?” diye sordum. Dedi ki:

“Başı üzerinden dolandırır, ucunu arkasından geçirir, iki omuzu arasından sarkıtırdı.”[22]

el-Haccac b. Rişdeyn – Muaviye b. Salih – Ebu Ukbe - Sevban radıyallahu anh yoluyla:

أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا اعْتَمَّ أَرْخَى عِمَامَتَهُ بَيْنَ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem sarık sardığı zaman sarığının ucunu önünden ve arkasından sarkıtırdı.”[23]

el-Heysem b. Humeyd ve Halid b. Yezid b. Ebi Malik – Hafs b. Gaylan ve Yezid b. Ebi Malik – Atâ b. Ebi Rabah – İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla:

ثُمَّ أَمَرَ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ أَنْ يَتَجَهَّزَ لِسَرِيَّةٍ أَمَّرَهُ عَلَيْهَا فَأَصْبَحَ قَدِ اعْتَمَّ بِعِمَامَةِ كَرَابِيسَ سَوْدَاءَ فَدَعَاهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَقَضَهَا فَعَمَّمَهُ وَأَرْسَلَ مِنْ خَلْفِهِ أَرْبَعَ أَصَابِعَ ثُمَّ قَالَ هَكَذَا يَابْنَ عَوْفٍ فَاعْتَمَّ فَإِنَّهُ أَعْرَبُ وَأَحْسَنُ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh’e orduğu hazırlamasını emretti ve onu başlarına emir tayin etti. Sabah Abdurrahman radıyallahu anh siyah pamuklu bir sarık sarmıştı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onu çağırdı, sarığını çözdü, tekrar sarıp sarığın ucunu arkasından dört parmak sarkıttı ve şöyle buyurdu:

İşte böyle sarık sar ey İbn Avf! Bu daha hoş ve daha güzeldir.”[24]

Ebu Hariz Sehl el-Medenî - İbn Şihab ez-Zuhrî – Urve – Aişe radıyallahu anha yoluyla:

عَمَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ وَأَرْخَى لَهُ أَرْبَعَ أَصَابِعَ وَقَالَ إِنِّي لَمَّا صَعِدْتُ إِلَى السَّمَاءِ رَأَيْتُ أَكْثَرَ ‌الْمَلَائِكَةِ ‌مُعْتَمِّينَ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh’e sarık sardı ve arkasından dört parmak sarkıttı. Buyurdu ki:

Semaya çıkarıldığımda meleklerin çoğunluğunu sarıklı gördüm.”[25]

Yahya b. Osman el-Mısrî – Muhammed b. el-Ferac el-Haşimî – İsa b. Yunus – Malik b. Migvel – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

عَلَيْكُمْ بِالْعَمَائِمِ فَإِنَّهَا سِيمَاءُ الْمَلَائِكَةِ وَأَرْخُوا لَهَا خَلْفَ ظُهُورِكُمْ

Sarıkları sarmalısınız. Zira o meleklerin simâsıdır. Ucunu da arkanızdan sırtınıza sarkıtın.”[26]

Yahya b. Osman saduktur. Muhammed b. el-Ferac ise Haşimoğullarının azatlısıdır. İmam Ahmed’in komşusudur. Saduktur. Muslim onunla hüccet getirmiştir. Yahya b. Osman’ın ondan rivayeti sabittir. Muhammed b. el-Ferac’ın da rivayette bulunduğu İsa b. Yunus; İbn Ebi İshak es-Sebiî’dir, sikadır. Diğer ravileri güvenilirdir. Bu isnad hasendir.

Zehebî, İbn Merduye’nin İntika’sında Muhammed b. el-Ferac’ın nispesini “el-Mısrî” olarak zikretmesi sebebiyle onun meçhul olduğunu zannetmiş ve bu haberin münker olduğuna hükmetmiştir. İbn Hacer ve Şeyh el-Elbani de ona tabi olmuşlardır. Ancak Taberani’nin Mu’cem’inden naklettiğim gibi, Muhammed b. el-Ferac’ın nispesi el-Haşimî’dir ve o maruf bir ravidir. Ubade b. Samit radıyallahu anh’den gelen rivayet de bunun şahididir.

İsa b. Yunus – el-Ahvas b. Hâkim – Halid b. Ma’dan - Ubâde b. Samit radıyallahu anh yoluyla: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

عَلَيْكُمْ بِالْعَمَائِمِ فَإِنَّهَا سِيمَاءُ الْمَلَائِكَةِ وَأَرْخُوا لَهَا خَلْفَ ظُهُورِكُمْ

Sarıklar sarmalısınız. Zira o meleklerin simâsıdır. Ucunu da arkanızdan sırtınıza sarkıtın.”[27]

İsnadında el-Ahvas b. el-Hakîm hafızası bakımından eleştirilmiştir. Yahya b. Said ve başkaları onu sika görmüşlerdir. İbn Ammar: “Salih” demiştir. Darekutni: “Eğer ondan rivayet eden sika birisi ise, rivayetine itibar edilir” demiştir. Bu hadisi el-Ahvas’tan; sika bir ravi olan İsa b. Yunus rivayet etmiştir. Şahit olmaya elverişlidir.

Abdulaziz el-Uveysî – Ali b. Ebi Ali el-LehebÎ – Cafer b. Muhammed – babası – dedesi – Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh yoluyla:

أنَّ النَّبيَّ صلى الله عليه وسلم عَمَّمَ عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبٍ بِيَدِهِ ورتب الْعِمَامَةَ مِنْ وَرَائِهِ وَمِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ ثُمَّ قَالَ لَهُ النَّبيُّ صلى الله عليه وسلم (أدبر فَأَدْبَرَ ثُمَّ قَالَ لَهُ أَقْبِلْ فَأَقْبَلَ عَلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ النَّبيُّ صلى الله عليه وسلم هَكَذَا تَكُونُ تِيجَانُ الْمَلائِكَةِ

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’e kendi eliyle sarık sardı, ucunu da arkasından ve önünden sarkıttı. Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona:

Arkanı dön” dedi, döndü, “Önünü dön” buyurdu ve ashabına dönerek buyurdu ki:

Meleklerin tacları bu şekilde olur.”[28]

Müslümanlar İle Müşrikler Arasında Fark Sarığın Ucunu Sarkıtmaktır

Ebu’l-A’la – Muhammed b. es-Sabbah ed-Dulabi – İsmail b. Zekeriyya – Abdullah b. Busr – Hakîm el-Ahvas yoluyla:

دَعَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلِيًّا فَعَمَّمَهُ بِعِمَامَةٍ سَوْدَاءَ ثُمَّ أَرْخَاهَا بَيْنَ كَتِفَيْهِ مِنْ خَلْفِهِ فَقَالَ هَكَذَا فَاعْتَمُّوا فَإِنَّ ‌الْعَمَائِمَ ‌حَاجِزٌ ‌بَيْنَ ‌الْمُسْلِمِينَ وَالْمُشْرِكِينَ وَهِيَ سِيمَاءُ الإِسْلامِ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali radıyallahu anh’ı çağırdı, ona siyah bir sarık sarıp arkasından iki omuzu arasına ucunu sarkıttı ve şöyle buyurdu:

Bu şekilde sarık sarın. Zira sarıklar müslümanlar ile müşrikler arasında ayırıcı bir İslam alametidir.”[29]

Ebu’r-Rebi el-Eş’as b. Said es-Semman – Abdullah b. Busr - Ebu Raşid el-Hubrani - Ali radıyallahu anh yoluyla:

عَمَّنِي رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوم غَدِيرِ خُمٍّ  بِعِمَامَةٍ سَدَلَهَا خَلْفِي ثُمَّ قَالَ إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى أَيَّدَنِي يَوْمَ بَدْرٍ وَحُنَيْنٍ بِمَلَائِكَةٍ يَعْتَمُّونَ هَذِهِ الْعِمَامَةَ وَقَالَ إِنَّ الْعِمَامَةَ حَاجِزَةٌ بَيْنَ الكفر والإيمان وَرَأَى رَجُلًا يَرْمِي بِقَوْسٍ فَارِسِيَّةٍ فَقَالَ ارْمِ بِهَا ثُمَّ نَظَرَ إِلَى قَوْسٍ عَرَبِيَّةٍ فَقَالَ عَلَيْكُمْ بِهَذِهِ ‌وَأَمْثَالِهَا ‌وَرِمَاحِ الْقَنَا فَإِنَّ بِهَذِهِ يُمَكِّنُ اللهُ لَكُمْ فِي الْبِلَادِ وَيُؤَيِّدُ لَكُمْ فِي النَّصْرِ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Gadir Hum günü bana bir sarık sardı ve ucunu arkamdan sarkıttı. Sonra buyurdu ki:

Muhakkak ki Allah beni Bedir’de ve Huneyn’de bu şekilde sarık sarmış meleklerle destekledi. Muhakkak ki sarık iman ile küfrün arasını ayırandır.” Bir adamın İran yayı ile ok attığını gördü ve buyurdu ki:

Onu bırak!” Sonra bir Arap yayı gördü ve buyurdu ki:

Size bunun gibi yay ve oklarla atış yapmak gerekir. Zira Allah bununla size beldeleri mümkün kılar ve yardımla sizi destekler.”[30]

Ali b. Hişam – Eş’as b. Said – Abdullah b. Busr – Ebu Raşid – Ali radıyallahu anh yoluyla şu lafızla rivayet etti:

إِنَّ الْعِمَامَةَ ‌حَاجِزَةٌ ‌بَيْنَ ‌الْمُسْلِمِينَ ‌وَالْمُشْرِكِينَ

Muhakkak ki sarık, Müslümanlarla müşrikler arasındaki ayırıcıdır.”[31]

Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe – Sufyan b. Bişr - İsmail b. Ayyaş – Abdullah b. Busr – Abdurrahman b. Adiy el-Bahranî – kardeşi Abdula’lâ yoluyla

أن رسول الله صلى الله عليه وسلم دعا علي بن أبي طالب فعممه وأرخى عذبة العمامة من خلفه ثم قال هكذا فاعتموا! فإن العمامة سيما الإسلام وهي ‌حَاجِزَةٌ ‌بَيْنَ ‌الْمُسْلِمِينَ ‌وَالْمُشْرِكِينَ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh’ı çağırdı ve ona sarık sarıp sarığın ucunu arkasına sarkıttı. Sonra buyurdu ki:

Bu şekilde sarık sarın! Zira sarık İslam görüntüsüdür. O müslümanlarla müşriklerin ayırıcısıdır.”[32]

Hişam b. Ammar – Yahya b. Hamze – Ebu Ubeyde el-Humusî – Abdullah b. Busr yoluyla:

بَعَثَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلِيًّا إِلَى خَيْبَرَ فَعَمَّمَهُ بِعِمَامَةٍ سَوْدَاءَ ثُمَّ أَرْسَلَهَا من وَرَائه أَن قَالَ عَلَى كَتِفِهِ الْيُسْرَى ثُمَّ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتْبَعُ الْجَيْشَ وَهُوَ متوكىء على قَوْسٍ فَمَرَّ بِهِ رَجُلٌ يَحْمِلُ قَوْسًا فَارِسِيَّةً فَقَالَ أَلْقِهَا فَإِنَّهَا مَلْعُونَةٌ مَلْعُونٌ مَنْ يَحْمِلُهَا عَلَيْكُمْ بِالْقَنَا وَالْقِسِيِّ الْعَرَبِيَّةِ فَإِنَّ بِهَا يُعِزُّ اللَّهُ دِينَكُمْ وَيَفْتَحُ لَكُمُ الْبِلادَ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Ali radıyallahu anh’ı Hayber’e gönderdi ve ona siyah bir sarık sardı, ucunu da sol omuzu üzerine arkasından sarkıttı. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem çıktı, orduyu aradı. Bir yaya dayanmıştı. Bir adam İran yayı taşıyarak geçti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Onu bırak. Zira o lanetlidir. Onu taşıyan da lanetlidir. Size arap okları ve yayı gerekir. Zira Allah dininizi onunla aziz kılar ve beldelerin fethini size nasip eder.[33]

Bütün bu rivayet yollarında Abdullah b. Busr tek kalmıştır. Yahya b. Said onun hakkında: “Bir şey değildir” dedi.[34]

Nesâî: “Sika değildir” dedi.[35]

Ebû Dâvûd; “Kuvvetli değil” dedi.[36]

Ebu Hatim[37] ve Darekutni[38]: “Zayıf” dediler.

İbn Hibban es-Sikat’ta zikretti.[39]

Abdullah b. Busr yoluyla gelen rivayetin ikinci kısmı şu tarikle gelmiştir: Ebu Ahmed Abdurrahman b. el-Haris el-Ganevî – el-Hasen b. Ali b. Muhammed el-Haffaf – el-Hakem b. Amr el-Enmati – Muhammed b. İbrahim el-Kuraşî – Sufyan es-Sevrî – Ebu İshak – el-Haris – Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh yoluyla:

دَعَانِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَ غَدِيرِ خُمٍّ فَإِذَا رَجُلٌ بِيَدِهِ قَوْسٌ فَارِسِيَّةٌ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni Gadir Hum günü çağırdı. Bir adamın elinde İran yayı vardı…” Böylece hadisi zikretti”[40]

Böylece bu kıssanın rivayetinde Abdullah b. Busr’un tek kalmadığı anlaşılmaktadır. Abdullah b. Busr zayıf bir ravi olsa da yalanla itham edilmiş değildir. Zayıflığı hafızasıyla ilgilidir. Daha önce geçen Rukane hadisi ve Halid b. Ma’dan’ın mürsel rivayetiyle bu hadis kuvvet kazanmaktadır. Allah en iyi bilendir.

Taylasan

Taylasan, bugün Arap ülkelerinde sarık yerine adet edindikleri bir musibet olan, başın üzerinden atılan örtülerdir. Yahudilerin dinî kıyafetlerindendir.

İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Ne Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in, ne de ashabından birinin taylasan (şal, pelerin) giyindiği nakledilmiştir.”[41]

Mansur b. Ebi Muzahim – Yahya b. Hamze – el-Evzai – İshak b. Abdillah - amcası Enes b. Mâlik radıyallahu anh yoluyla: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

يَتْبَعُ الدَّجَّالَ مِنْ يَهُودِ أَصْبَهَانَ سَبْعُونَ أَلْفًا عَلَيْهِمُ الطَّيَالِسَةُ

Deccal’e Esbehan Yahudilerinden yetmiş bin taylasanlı Yahudi tabi olur.”[42]

Muhammed b. Said el-Huzaî – Ziyad b. er-Rabi - Ebu İmran rahimehullah yoluyla:

نَظَرَ أَنَسٌ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الجُمُعَةِ فَرَأَى طَيَالِسَةً فَقَالَ كَأَنَّهُمُ السَّاعَةَ يَهُودُ خَيْبَرَ

“Enes radıyallahu anh Cuma günü insanlara baktı ve onları taylasan (şal) gitmiş halde görünce şöyle dedi: “Şu an onlar Hayber Yahudilerine benziyorlar.”[43]

Yine İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Hicretin anlatıldığı hadiste Nebî sallallahu aleyhi ve sellem gündüzün sıcağın­da Ebu Bekir radıyallahu anh'ın yanına, başına bir bürgü (kapişon) geçirerek gel­mesi ise Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in o saat gizlenmek için yaptığı birşeydi. İhtiyaçtan dolayı yapmıştı. Yoksa başına bürgü bürünmek âdeti değildi… Hem bu örtü­, taylasan (şal bürünmek) demek değildir.”[44]

Ahmed b. İbrahim – Ebu Bekr b. Ayyaş – Asım b. Ebi’n-Nucud - Ziyad b. Hudeyr el-Esedî rahimehullah yoluyla:

قَدِمْتُ عَلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ وَعَلَيَّ طَيْلَسَانُ وَشَارِبِي عَافٍ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَفَعَ رَأْسَهُ فَنَظَرَ إِلَيَّ وَلَمْ يَرُدَّ السَّلَامَ فَانْصَرَفْتُ عَنْهُ فَأَتَيْتُ ابْنَهُ عَاصِمًا فَقُلْتُ لَهُ لَقَدْ رَمَيْت مِنْ أَمِيرِ الْمُؤْمِنِينَ فِي الرَّأْسِ فَقَالَ سَأَكْفِيكَ ذَلِكَ فَلَقِيَ أَبَاهُ فَقَالَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ أَخُوكَ زِيَادُ بْنُ حدير يُسَلِّمُ عَلَيْكَ فَلَمْ تَرُدَّ عَلَيْهِ السَّلَامَ فَقَالَ إِنِّي قَدْ رَأَيْتُ عَلَيْهِ طَيْلَسَانًا وَرَأَيْتُ شَارِبَهُ عَافِيًا قَالَ فَرَجَعَ إِلَيَّ فَأَخْبَرَنِي فَانْطَلَقْتُ فَقَصَصْتُ شَارِبِي وَكَانَ مَعِي بُرْدٌ شَقَقْتُهُ فَجَعَلْتُهُ إِزَارًا وَرِدَاءً ثُمَّ أَقْبَلْتُ إِلَى عُمَرَ فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَقَالَ وَعَلَيْكَ السَّلَامُ هَذَا أَحْسَنُ مِمَّا كُنْتَ فِيهِ يَا زِيَادُ

“Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh’ın yanına geldim. Üzerimde taylasan vardı ve bıyıklarım uzun idi. Ona selam verdim, başını kaldırıp bana baktı ve selamını almadı. Onun yanından ayrıldım ve oğlu Asım’a geldim. Ona dedim ki:

“Mü’minlerin emiri tarafından başımdan vuruldum.” Dedi ki: “Senin için aracı olurum.” Babasıyla karşılaşınca dedi ki: “Ey mü’minlerin emiri! Kardeşin Ziyad b. Hudeyr sana selam vermiş, selamını almamışsın.” Ömer radiyallahu anh dedi ki:

“Ben onun üzerinde taylasan gördüm ve bıyıklarının uzun olduğunu gördüm.” Asım bana döndü ve durumu haber verdi. Hemen bıyıklarımı kısalttım. Yanımda bir bürde vardı, onu iki parça yapıp izar (bel altını örten etek) ve ridâ (omuzların üzerinden atılan atkı) yaptım. Sonra Ömer radiyallahu anh’e gittim ve selam verdim. Dedi ki:

“Ve aleyke’s-Selam! Bu önceki halinden daha güzel ey Ziyad!”[45]



[1] Bu konuda bkz.: Ebu Abdillah Halid b. Muhammed el-Gırbanî, et-Tezkir Biba’di Ahkami’l-Amame

[2] Hasen ligayrihi, Beyhakî Şuab (5/176)

[3] El-Elbani ed-Daife (2347)

[4] Mürsel. Said b. Mansur (2528) ravileri güvenilirdir.

[5] Hasen ligayrihi. İbn Sa’d Tabakat (1/282) Buhârî Tarih (1/337, 4/253) Ebû Dâvûd (4078) Tirmizî (1887) Hâkim (3/511) Beyhakî Şuab (2658) Ebu Ya’la (3/5) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (5/71) Hatib el-Cami (891) Ebu Nuaym Marife (2809) Begavi Mu’cem (796) İbn Mende Marifetu’s-Sahabe (2/653) İbnu’l-Adim Tarihu Haleb (6/2783) isnadında Ebu’l-Hasen el-Askalani ve Muhammed b. Rukane meçhuldürler.

[6] Hasen ligayrihi. İbn Hacer Zehru’l-Firdevs (2085 Garaibu’l-Multekita 2169)) Deylemi (4247)

[7] Zayıf. Sem’anî Edebu’l-İmla (s.30) Muhammed b. Saib el-Kelbî metruktur. Eymen b. Abdilgaffar meçhuldür.

[8] Zayıf. İbn Hacer Zehru’l-Firdevs (2084) Bezzar (Keşfu’l-Estar 2/362) Ebu Ya’la Mu’cem (165) Ebu’ş-Şeyh el-Emsal (248) Bu isnadda Attab b. Harb zayıf, Ubeydullah b. Ebi Humeyd metruktur.

[9] Deylemi (293)

[10] Zayıf. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (12/221) Bunun isnadında İmran b. Temmam meçhuldür. Hadis daha çürük tariklerle de gelmiştir.

[11] Sahih. Muslim (1357)

[12] Sahihu İbn Hibban (9/37)

[13] Sahih. Muslim (1358) İbn Hibban (9/37, 12/243) Ahmed (3/363, 387) Ebû Dâvûd (4076) Tirmizî (1679, 1735) Nesâî (1869, 5344) İbn Mace (2822, 3585) Dârimî (1982) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (5396, 6971)

[14] Hasen. İbn Asakir Tarih (4/190) Ebu’l-Kasım et-Tenuhi Fevaidu’l-Avali (9) Darekutni el-Efrad (1107)

[15] Hasen ligayrihi. Ebu’ş-Şeyh Ahlaku’n-Nebi (311) İbn Adiy el-Kamil (3/531) Yezid er-Rakaşî zayıftır.

[16] Sahih ligayrihi. İbn Mace (3586) İbn Ebî Şeybe (5/179) Darekutni el-Efrad (3079) Musa b. Ubeyde’de zayıflık vardır.

[17] Hasenligayrihi. Vakidi el-Megazi (2/823) Muhammed b. Ömer el-Vakidi zayıftır.

[18] Muslim'in şartına göre sahih. Hattabi Garibu’l-Hadis (3/140) Beyhakî Delail (5/68)

[19] Sahih. Muslim (1359) Ahmed (4/307) İbn Mace (1104, 3584) İbn Ebî Şeybe (5/178)

[20] Sahih. Muslim (1359) İbn Mace (2821, 3587) Nesâî (9674, 9758) Ebû Dâvûd (4077) Nesâî (5346) İbn Ebî Şeybe (5/180)

[21] Sahih. Tirmizî Şemail (117) Tirmizî Sunen (1736) İbn Sa’d Tabakat (1/456) Begavi Şerhu’s-Sunne (3109) Beyhakî Şuab (5837) Ebu’ş-Şeyh Ahlaku’n-Nebi (308)

[22] Hasen ligayrihi. Buhârî el-Kuna (s.52) Beyhakî Şuabu’l-İman (5838) Beyhakî el-Adab (513) Ebu’ş-Şeyh Ahlaku’n-Nebi (306) İbn Asakir Tarih (4/192) Ebu Abdisselam meçhuldür.

[23] Hasen ligayrihi. Taberânî Musnedu'ş-Şamiyyîn (2065) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (432) Bunun isnadında el-Haccac b. Rişdeyn zayıftır.

[24] Hasen. Hâkim (4/582) Bezzar (12/315) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4671) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1558) Ebu Nuaym Ma’rife (482) Acurri eş-Şeria (1790) İbn Asakir Tarih (35/261) el-Elbani ve Şeyh Mukbil: “hasen demişlerdir: Mukbil b. Hadi, Delailu’n-Nubuvve (s.418) el-Elbani es-Sahiha (1/168)

[25] Hasen ligayrihi. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (8901) İbn Asakir Tarih (22/81) Bunun isnadında Ebu Hariz zayıftır.

[26] Muslim'in şartına göre sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (12/383) İbn Merduye, el-İntika Ale’t-Taberani (37)

[27] Hasen. Beyhakî Şuab (5/176) İbn Adiy el-Kamil (2/114)

[28] Zayıf. Ebu Ali el-Hazen b. Şazan el-Bezzar Meşyeha (26) Ebu Ali el-Hasen b. Şazan Hadisu Abdilbaki b. Kani (187) İsnadında Ali b. Ebi Ali el-Lehebî zayıftır.

[29] Zayıf. İbn Adiy’in el-Kamil (5/286) İsnadında Abdullah b. Busr el-Hubranî zayıftır.

[30] Zayıf. Tayalisi (154) Begavi Mu’cem (2354) Taberani Fadlu’r-Remy (27) Beyhakî (10/14) isnadında Eş’as b. Said metruk, Abdullah b. Busr el-Hubrani zayıftır. İbn Adiy’in rivayetinde (5/285) metruk bir ravi olan Abdusselam b. Haşim, Eş’as b. Said’e mutabaat etmiştir.

[31] Zayıf. Ahmed b. Meni’nin Musnedi’nden naklen: İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (2208) Busayri İthaf (4799) Abdullah b. Busr zayıftır.

[32] Zayıf. Ebu Nuaym Ma’rife (1883) Ebû Dâvûd Merasil (331) Beyhakî (10/14) Deylemi (2/258) Abdullah b. Busr zayıftır.

[33] Zayıf. Ziyau'l-Makdisi el-Muhtâre (9/109) İbn Ebî Hâtim el-İlel (1457) Begavi Mu’cem (1686) İbn Asakir Tarih (63/255) isnadında Abdullah b. Busr zayıf olup rivayet mürseldir. Ebu Hatim dedi ki: “Bu hatadır. Buradaki ravi Abdullah b. Busr el-Mazinî el-Humusî radıyallahu anh değil, Abdullah b. Busr el-Hubranî’dir.”

[34] Buhârî Tarih (5/48)

[35] Nesâî ed-Duafa (345)

[36] İbn Hacer et-Tehzib (5/160)

[37] İbn Ebî Hâtim el-Cerh ve’t-Ta’dil (57)

[38] Darekutni ed-Duafa (317) Darekutni el-İlel (1/244)

[39] İbn Hibban es-Sikat (5/15)

[40] Zayıf. Ebu Nuaym Riyadatu’l-Ebdan (13) Muhammed b. İbrahim el-Kuraşi meçhuldür. Haris el-A’ver zayıftır.

[41] Zadu’l-Mead (1/141)

[42] Sahih. Muslim (2944)

[43] Sahih. Buhârî (4208)

[44] Zadu’l-Mead (1/142)

[45] Sahih. Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/197) Belazuri Ensabu’l-Eşraf (11/206)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)