Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

28 Eylül 2025 Pazar

Dağların Yürümesi Hakkında İtiraza Cevap

 

Soru: “Dağların Yürütülmesinin sadece kıyamet günü ile ilgili olduğuna delil getirirken, kıyamet gününün dehşeti içinde dağların bulut geçişi gibi aheste yürütülmesi size tezat gelmiyormu? Dağlar Güneş ve aydan daha mı heybetli ki, gökyüzü dürülürken yıldızlar ve felekler savrulurken dağlar tıpış tıpış yürüsün? Gecenin gündüzü örtmesinde yukevviru kelimesinin kullanılması, dolayısı ile sarmal bir örtme kastedildiği apaçıkken, bu manayı verenlere sadece hakaret ederek, herhangi bir delil getirmeden kendi kendinize dünyanın düz olduğu sonucuna nasıl varıyorsunuz. Arapçada "getirmek/götürmek" kelimeleri yokmu ki, Hz Allah "sararak örtmek" ifadesini kullanmış. İlimde hakaret yoktur!  Gerçeği ortaya koyarsın, delillerin batılı örter. Hiç kimse şu ayetin asıl 
manası budur diyemez. En fazla "Alimler şöyle demişler, biz de bu ayetten şunu anlıyoruz." diyebilirsiniz. Kendi nefsinize hoş geleni hakikat gibi gösterip diğerlerine hakaret ediyorsanız, sizin kastınız Allahın rızası değildir. Allah tevhidi bozmak isteyenlere fırsat vermesin inşallah.”

Cevap: Bahsedilen pasaj, Modern Bilimsel Hurafeler kitabımda aşağıda aktaracağım şekilde yer almaktadır ve asla bir hakaret söz konusu değildir. İfadelerim görüleceği üzere hazır konfeksiyon ürünleri gibidir ve kendi üzerine yakıştıran onları alır kendine yakıştırır ve üzerine giyinir. Daha okuduğu Türkçe metinleri dahi anlamamak için ısrarla kendilerini ahmaklaştıranlara, üstüne üstlük bu kıt anlayışla âlimlere üslup öğretmeye kalkışanlara ifadelerim pek de güzel yakışır. Bu soru sahibine ben de o ifadeleri yakıştırdım doğrusu, üzerinde şık durmuş.

Evet bahsi geçen bölüm Modern Bilimsel Hurafeler kitabımda şu şekildedir, bakın bakalım belli bir kimseye hakaret mi var, yoksa aklını kullanmayıp iman etmeyen, dünyanın küre şeklinde olduğu ve döndüğü yalanına kanıverecek kadar kendilerini ahmaklaştıranların durumunun hakikatinin beyanı mı var?

 Dağların Yürümesi Şüphesi

Dünyanın hareketli olduğuna şu ayeti delil getirenler olmuştur:

{وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ}

Donup kalmış sandığın dağları görürsün. Hâlbuki onlar bulut geçişi gibi geçerler.” (Neml 88)

Ayet bu kadar açıkken onu çarpık yorumlayanın sözleri, onun bilgisizliğini, Allah’ın kitabı hakkındaki basiretsizliğini gerçekler hakkındaki cehaletini ortaya koyan saptırıcı bir kuşkulandırmadan ibarettir. Esasen Allah Teâlâ bu ayet-i kerime’yi kıyamet gününü anlatmak için irad buyurmuştur. Bu ise ondan önceki ayetten anlaşılmaktadır. Çünkü bundan önceki ayet de şöyledir:

وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَاخِرِينَ

Sûr'a üfürüldüğü gün, -Allah'ın diledikleri müstesna- göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Herkes küçülmüş olarak O'na gelirler.” (Neml 87)  Sonra Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَتَرَى الْجِبَالَ تَحْسَبُهَا جَامِدَةً وَهِيَ تَمُرُّ مَرَّ السَّحَابِ

Donup kalmış sandığın dağları görürsün. Hâlbuki onlar bulut geçişi gibi geçerler.” (Neml 88) Önceki ayetlerden ve bu ayetlerin akışından da anlaşıldığı üzere Allah Teâlâ bununla sura üfleneceği günü işaret buyurmaktadır. Şu ayette olduğu gibi:

وَيَوْمَ نُسَيِّرُ الْجِبَالَ وَتَرَى الْأَرْضَ بَارِزَةً وَحَشَرْنَاهُمْ فَلَمْ نُغَادِرْ مِنْهُمْ أَحَدًا

“Dağları yürüteceğimiz gün yeri çırılçıplak olarak göreceksin. Onların tümünü bir araya toplayacağız da birini bile atlamayacağız.” (Kehf 47)

وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْجِبَالِ فَقُلْ يَنْسِفُهَا رَبِّي نَسْفًا

“Dağlar hakkında sana soru yönelteceklerdir; de ki: Rabbim onları savurup darmadağın edecektir.” (Taha 105)

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا * وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا * وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا

Sura üfleneceği gün bölük bölük geleceksiniz; sema açılacak kapılar oluşacaktır; dağlar yürütülecek, serap olacaktır.” (Nebe 18-20) bu anlamda ayetler çoktur.

Dağların, sabit olarak yerleştirildiği ayetlerde belirtilmiştir. Kıyamet gününde ise bulut gibi olurlar. Nitekim Karia suresinde şöyle buyrulur:

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ الْمَنْفُوشِ

Dağlar ise, atılmış renkli yüne dönerler.” (Karia 5)

Yine Nebe suresinde şöyle buyrulur:

وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا

Dağlar yürütülür, seraba dönüşür.” (Nebe 20)

Bu münasebetle, bilgimiz olmadan Allah adına bir şey söylemekten Ona sığınırız. Kabullenenleri alçaltan ve onları insanlık mertebesinden hayvanlık derekesine indiren kör taklitten de Allah’a sığınırız. Allah Teâlâ “Yeri görür onu durgun sanırsın” dememiştir, bilakis “Dağları görürsün” demiştir.

Şu halde Müslüman kişi âyeti, ifade etmediği bir anlama dayanarak nasıl kanıt gösterebilir? Bu ayetle, amaçlananı açıkça kanıtlayan ayetleri, nasıl bir kenara atabilir! Çünkü tefsir âlimleri arasında öteden beri uyulan temel kural şudur: ayetler birbirini açıkladığı sürece buna uymak kesinlikle gereklidir. Bundan sapıp başka kurallara dayanmak doğru değildir.

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ قَالَ فِي الْقُرْآنِ بِرَأْيِهِ، أَوْ بِمَا لَا يَعْلَمُ، فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ

Kim Kur’ân hakkında re’yi (şahsî görüşü) ile veya bilmeden konuşursa cehennemde oturacağı yere hazırlansın.”[1]

Ebû Bekr radıyallahu anh şöyle demiştir:

أَيُّ سَمَاءٍ تُظِلُّنِي وَأَيُّ أَرْضٍ تُقِلُّنِي إِذَا قُلْتُ فِي كِتَابِ اللهِ بِرَأْيٍ

‘Allah’ın Kitâbı(’ndaki bir ayet) hakkında görüşümle bir şey söylersem, hangi yer beni barındırır, hangi gök beni gölgelendirir.’[2]

Şeyh Muhammed el-Humeyd şöyle der: “Bazı küstah insanlar Allah’a karşı başkaldırmış, diyorlar ki: Neml suresi 88. ayeti dünyanın döndüğüne ve hareket ettiğine delalet etmektedir.” Hâlbuki bu istidlal yanlıştır ve makbul bir tefsir değildir. İşte sana gerçek açıklaması:

“Dünyanın döndüğüne ilişkin olarak bu ayet-i kerimeleri kanıt gösterebilmek, onlardaki siyak ve sibakın, kanıtlayıcının anlamadığı biçimde olmamasına bağlıdır. Bununla birlikte, onunla çatışan bir nass da bulunmamalıdır. Her iki nokta da burada mevcuttur. O zaman istidlal yolu doğru değildir; görüş de isabetli değildir.

Birinci noktaya gelince sibak ki sözün başlangıcıdır ve siyak ki o da sözün sonudur; ikisi de dağların aynen bulutlar gibi yürüdüğünü ifade etmektedirler; ancak bu kıyamet gününde olacaktır. Çünkü ayet o günü nitelemektedir… Açıkça görüldüğü üzere bu ayetler kıyamette olacaklardır, dünyada değil. Ayrıca nice ayetler vardır ki başlangıç ve sonlarından anlaşıldığı gibi Allah’ın, kıyamette ancak dağların yürüyeceğini, -yüce kitabının birçok yerinde- zikrettiğine ilişkin anlam vermektedir. Bunları başka türlü anlamak imkânsızdır… Bu beyanla anlaşılmaktadır ki, dünyanın hareket ettiğini ayetlerle kanıtlamak batıldır.

İkinci noktaya gelince o da, itiraz eden bir nassın bulunmamasıdır. Oysa biz bu düşünceye sırf şerî bir meseledir diye baktığımızda, Kur’an naslarının onu engelleyici hükümlerinden başka bir sonuca varamayız. Şöyle ki: Kur’an, yeryüzünün sabit olduğunu ifade etmektedir. Allah Teâlâ’nın bu konuda şu sözünden daha açık bir şey bulunmamaktadır:

وَجَعَلْنَا فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

Yeryüzünde insanları sarsmaması için üzerinde sabit dağlar, dosdoğru gidebilsinler diye dağlar arasında geniş yollar yarattık.” (Enbiya 31)

وَأَلْقَى فِي الأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ

 Yeryüzüne ravâsîler koyduk ki onları sarsmasın” (Lokman 10). Bu ayette geçen “Meyd” kelimesi, hareketlenmek, sallanmak demektir. Arapça dil kuralları da bunu teyit etmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا

“Yeryüzünü bir düzlük, dağları da birer kazık yapmadık mı?” (Nebe 6-7)

Bu ayetler, Allah Teâlâ’nın, yeryüzünü –hareket etmesin ve sallanmasın diye- dağlarla tespit ettiğini açıkça kanıtlamaktadır.

Tıpkı geminin dengesini korumak için ona ağır şeyler yüklemek gibi - yeryüzünün de sallanmasın diye - dağlarla tespit edilmiş olması onun dönmesine engel değildir” sözü, soğuk bir zorlamadır ve İslâmî zevke uymamaktadır. Kur’an’a özgü belagat da bunu kabul etmemektedir. Çünkü bu, yorumlama ile bir çıkmaz sokağa girilmekte ve nassı, gereksiz yere, akla gelenin dışına çekmektedir. Bu ise hakikatte sıhhatli temellere dayanan bir yorum değil, oyun oynamaktır. Çünkü Kur’an-ı Kerim, dünyanın durgun olduğunu kesin biçimde ifade ettiği gibi Güneş’in ve Ay’ın da hareket halinde olduklarını ve onun etrafında döndüklerini kesin şekilde ifade etmektedir. Allah Teâlâ, bu konuda şöyle buyurmaktadır:

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

“Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan Odur; bunların her biri bir yörüngede yüzer.” (Enbiya 33)

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ  وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ

“Güneş, kendine âit bir yer çevresinde akar gider. Bu, daima galip olan ve her şeyi hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. Aya da, eski hurma salkımının eğri dalı haline gelinceye kadar konaklar tayin etmişizdir. Ne güneşin aya yetişip onunla birleşmesi mümkündür, ne de gecenin gündüzü geçmesi. Hepsi de bir yörüngede yüzerler.” (Yasin 38-40)

Burada güneş için bir cereyan tespit edilmiştir. Bu, intikalî bir harekettir. Onun değirmen gibi hareketine gelince (yani onun eksen etrafındaki dönüşüne gelince), buna Arap dilinde cereyan değil, deveran denir. Hâlbuki Kur’an’ın nassı bunu cereyan diye ifade etmektedir. Özetle: Bu bölümde zikrettiklerimizin toplamından şöyle bir sonuç meydana çıkmaktadır: Bilimsel delil, dünyanın hareket ettiğini desteklememektedir. Bilakis onun durgun olduğunu, hareketin ise güneşe ve aya ait bulunduğunu belirlemektedir...” (Muhammed Humeyd’den nakil burada bitiyor)”

Evet, kitapta geçen bu ifadeler asla belli kimselere hakaret değil, apaçık ayetleri çarpıtmaya kalkışan sapkın bir zihniyetin durumunu beyan içermektedir.

Sözkonusu ayet hakkında müfessirlerin açıklamaları da benzer şekildedir. Soru sahibinin Allah’ın âyetlerine karşı inat ve kibirle yaklaşarak savsakladığı gibi bir durum söz konusu değildir. Mesela İbn Kesir Tefsir’indeki açıklamalara bakılabilir.

Adı geçen kitabımda “yukevviru” kelimesi ile ilgili yapılan açıklamalara da bakılırsa, anlayıştan nasipsiz soru sahibinin bu konuda söylediği şeylerin ne denli absürt bir itiraz olduğu da ortaya çıkar. Fakat âlîm ve hâkîm olan rabbimiz bakın ne buyuruyor:

Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” (Furkan 44)

Gerçi soru sahibine göre burada bir hakaret var ya(!) hakaret eden de samimi değilmiş ya! Bir de ilimde hakaret olmazmış ya!

İlmi vahyin dışında bir yerlerde felsefecilerin zihin süprüntülerinde arayanlar işte böyle abes kurallar koyuyorlar sonra da âlimlere karşı böyle büyükleniyorlar!



[1] Hasen. Taberî (1/72) Tirmizî (2950) Ahmed (1/233, 269) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (8031) İbn Hazm el-İhkam (6/210) el-Muhalla (3/202) Bezzar (11/61, 288) Taberânî (12/35) Ebû Ya'lâ (4/228) Mustagfiri Fadailu’l-Kur’ân (306) Hafız İbn Hacer el-Ucab Fi Beyani’l-Esbab’da (s.51) hasen demiştir. Hafız Iraki de Tahricu’l-İhya’da (1/61) Tirmizi’nin “hasen” demesini ikrar etmiştir.

[2] Sahih mevkuf. İbn Ebî Şeybe, (6/136); Bezzar (18/236) İbn Hazm, el-Muhallâ, (1/72); Sa’lebî, el-Keşfu ve’l-Beyan (s.2437) Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’an (s.227) Hâtîb, Câmî‘, (1585); Beyhakî, Şu‘ab, (2/424) Beyhakî Medhal, (792); İbn ‘Abdilberr, Câmî‘, (2/52); İbn Kayyım, İ‘lâmu’l-Muvakkî‘în, (1/54); İbn Hacer, Telhîsu’l-Hâbir, (3/208) İbn Hacer, Metâlibu’l-‘Alîye, (3512).

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)