Şeyh el-Elbânî’ye
şöyle soruldu: “Abdullah b. Mes’ud mescidinde sizin kadınların mescidde dersler
vermesini caiz görmediğinizi işittik. Lakin bizim mescidimizde erkeklerin
mescidi ile kadınların mescidi ayrıdır. Kadınların mescidi alt katta,
erkeklerin mescidi üst kattadır. Burada erkekler ile kadınlar arasında tam bir
fasıla vardır. Böyle bir durumda kadının mescidde ders vermesini caiz görür
müsünüz?
Cevap: Ben kadın
mürşideler veya kadın vaizler denilen kimselerin mescidlerde dersler vermekten
uzak durmalarını öğütlemeye devam ediyorum. Çünkü bunda Salih selefin yoluna
açıkça bir muhalefet vardır. Hayırlı oluşlarına şahitlik edilen asırlarda Müslüman
kadınların âdeti asla böyle olmamış, onlar mescitlere çıkıp bu şekilde ders veya
vaazlar vermemişlerdir.
Lakin hakikatte burada
sizin mescidiniz gibi erkeklerle kadınların tamamen ayrı oldukları mescitlerde
bazı kadın vaizlerin ders vermeleri için bir çıkış olduğuna uyarmalıyım.
Meseleyi bu işi üstlenen bazı kimselerle inceledim. Şayet kadınların mekanına
yakın bir yerden geçen bir erkek onların seslerini işitmezse, ki çoğu zaman Cuma
veya teravih namazında buna şahit oluruz; erkekler tarafından değil de, kadınlar
tarafından sesler gelir. Durum bunun tam aksi olmalıydı. Zira kadınlar tabiaten
haya ve utangaçlık üzere yaratılmışlar, tesettür ve seslerini kısmakla
emrolunmuşlardır. Lakin bu zamandaki terbiyenin bozukluğu maalesef işleri
tersine çevirmiştir.
Bizler ders esnasında
ders veren hocanın veya derse katılanların gülünç bir nükte veya ibaresinin
mutlaka olacağını biliriz. Kadınlarda erkeklerde olandan daha fazlası
olmaktadır.
Eğer kadınların mekanı
erkeklerden tamamen ayrı ise, onların yanlarına girip çıkan erkekler yoksa,
onların sesleri işitilmiyorsa bu durumda orası evlerden bir ev mesabesinde
olur. İşte o zaman böyle bir mekanda kadınların ders vermesinde sakınca olmaz.
Mecmuu’l-Fetava’ş-Şeyh
el-Elbani rahimehullah adlı kitaptan nakleden: Şeyh el-Elbani rah.'ın kızı Sukeyne bt. Muhammed b. Nasır el-Elbaniyye (Allah bu kitabın basılmasına muvaffak kılsın)