Şeyh el-Elbanî rahimehullah’ın kızı Sukeyne bt. Muhammed
Nasıruddin el-Elbaniye 8.8.2010 tarihinde şöyle dedi:
سألتُ
أبي -رَحِمَهُ اللهُ- ما ملخَّصُه:
قرأتُ
أنّ بعضَ الأئمةِ كانوا إذا دَخَلَ رمضان
انقطعوا للقرآن فقط، رغم
أنهم مِن أهلِ العلم الذين يُفتون
الناس، فينقطعون حتىٰ عن فتوى الناس، فهل
هٰذا صحيح؟ هل أخصِّص هٰذا
الشهر بالقرآن؟ فأترك قراءةَ
الأحاديثِ وشرحِها
ودروسَ القراءات وغير ذٰلك؟
فقال
في جوابِهِ:
هٰذا
التَّخصيصُ ليس له أصْلٌ
في السُّنَّة،
ولٰكن الذي هو في
السُّنَّة ومعلومٌ في
"الصحيحين الإكثار مِن
تلاوة القرآن
في شهرِ رمضان.
أما تخصيصُ شهرِ رمضان
لتلاوة
القرآن فقط،
دون أيِّ عِبادةٍ
أُخرىٰ كطلبِ العلمِ وتدريسِ الحديث وبيانِه وشرحِه؛
فهذا ليس له أصْل، وكذٰلك يَدْخُل موضوعُ الْمَبَرَّات
والصَّدَقات والإحسان إلى الناس، و و إلخ، الانقطاعُ
للتلاوة ليس له أَصْل،
الذي له أَصْلٌ هو الإكثارُ
مِنها فَحَسْب
“Babama özetle şöyle sordum: “Bazı imamların Ramazan ayı
girdiği zaman sadece Kur’an ile meşgul olduklarını okudum. Kendileri insanlara
fetva veren ilim ehli oldukları halde insanlara fetva vermeyi dahi bırakıp Kur’an
ile meşgul oluyorlar. Bu doğru mudur? Bu ay, hadisleri ve şerhlerini okumayı
terk edip Kur’an kıraati ve dersleri için tahsis edilebilir mi?
Cevabında şöyle dedi: “Böyle bir tahsisin sünnette bir aslı
yoktur. Lakin sünnette malum olan Sahihayn’de geçtiği gibi Ramazan ayında Kur’an
kıraatini artırmaktır. Ama Ramazan ayında yalnız Kur’ân kıraati için tahsis
edip ilim talebi, hadis dersi veya şerhiyle açıklanması gibi diğer bir ibadetleri
terk etmenin bir aslı yoktur. Bağışlar yapmak, sadakalar vermek ve insanlara iyilik
etmek gibi konular da buna dahildir. Tilavet için başka işleri bırakmanın aslı
yoktur. Aslı olan şey, Kur’an kıraatini artırmaktır, bunu iyi düşün."
linkler:
*************************
Şeyh el-Elbani rahimehullah’ın kastettiği hadis şudur: “İbn
Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem Ramazan
ayında olabildiğince insanların en cömerdi idi. Cibril aleyhi's-selâm Ramazan
ayında her gece Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ile buluşur ve Kur’an dersi
yaparlardı. İşte Cibril aleyhi's-selâm, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile
buluştuğunda Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem rüzgârla sürüklenen yağmur gibi
cömert olurdu.” Buhârî (3220)
Ebu Hureyre ve Fatıma radıyallahu anhuma bu hadisteki bir
bölümü şöyle rivayet etmişlerdir: “Cebrail onunla birlikte Kur’anı
karşılaştırmalı olarak (muaraza) okurdu.” (Buhârî 3220)
Nevevî rahimehullah şöyle demiştir:
قَالَ أَصْحَابُنَا: السُّنَّةُ
كَثْرَةُ تِلَاوَةِ الْقُرْآنِ
فِي رَمَضَانَ وَمُدَارَسَتِهِ، وَهُوَ أَنْ
يَقْرَأَ عَلَىٰ غَيْرِهِ
وَيَقْرَأَ غَيْرُهُ عَلَيْهِ، لِلْحَدِيثِ السَّابِقِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ
“Ashabımız dediler ki: “Sünnet olan; Ramazanda Kur’an
tilavetini ve mudaresesini (karşılıklı dersini yapmayı) artırmaktır. Bu da
başkasına okuyup, başkasının da kendisine okumasıdır. Zira az önce geçen İbn
Abbas radıyallahu anhuma hadisi bunu göstermektedir.” (el-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb
6/274)
İbn Receb rahimehullah şöyle demiştir:
"وفيه
دليلٌ على استحبابِ
الإكثارِ مِن تلاوةِ القرآنِ في شهرِ رمضانَ
“Bu hadiste Ramazan ayında Kur’an kıraatini çoğaltmanın
müstehap oluşuna bir delil vardır.” (Letaifu’l-Mearif s.169)
“Kur’ân okumak için belirli bir vakit tahsis etmek mesela ikindi namazından sonrası gibi, bu bir bid’at olur mu?
İslamweb sitesinde bu mesele şöyle sorulmuştur:
“Kur’ân okumak için belirli bir vakit tahsis etmek mesela ikindi namazından sonrası gibi, bu bir bid’at olur mu?
Cevap: Hamd ve minnet Allah’adır. Allah’ın rasulüne,
ailesine ve ashabına salat ve selam olsun. Bundan sonra: “Şüphe yok ki Allah
Teâlâ’nın kitabını okumak, okuyucusuna her harfinden dolayı on hasenata
ulaştıran yüce bir ibadettir. Tirmizi, İbn Mesud radıyallahu anh’den şöyle
rivayet etti: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Kim Allah’ın
kitabından bir harf okursa ona bir hasene vardır. Hasene on misliyle karşılık
bulur. Elif lam mim bir harf demiyorum. Lakin elif bir harf, lam bir harf, mim
bir harftir.” Şeyh el-Elbanî sahih demiştir.
Allah Teâlâ’nın kitabını tilavet etmeye gücün yettiği kadar
devam etmeye hırs göstermelisin. Lakin sebepsiz yere ikindi namazından sonrası
gibi belirli bir vakte tahsis etmen gerekmez. Zira bunda izafi bid’at korkusu
vardır. Tilavet için belli bir vakte tahsis etmeye bir delil sabit olmamıştır.
İbadette aslolan tevkif/(meşru kılan sabit bir delil olmadıkça duraklama)tir. Eğer
işinden dolayı ancak bu vakitte müsait olman veya bunun benzeri gibi bir sebep
varsa veya kıraat için bu vaktin daha faziletli olduğuna itikad etmediğin
sürece bunda bir sakınca yoktur. Allah en iyi bilendir.”
Link: http://fatwa.islamweb.net/fatwa/index.php?page=showfatwa&Option=FatwaId&Id=185137