Şeyh el-Elbânî rahimehullah’a şöyle soruldu: “Müslüman bir
kadının, Müslüman veya kitap ehli bir kadına karşı zinetinden ve bedeninden
göstermesi helal olan kısım nedir?
Şöyle cevapladı: Bu soru hakikatte çok önemlidir. Zira Müslümanların
kadınlarının ve hanımlarının geneli bu hakikatten gerçekten tehlikeli bir
gaflet içerisindedirler. Bunun sebebi, bazı fakihlerde meydana gelen fıkhî
sapmadır. Bu sapma satırlara geçmiş ve bu mezhebe intisap edenler bunu kabul
ile karşılamışlardır. Özellikle bu mezhebin ülkede veya ülkede yaşayan halk
üzerinde manevî bir otoritesi varsa böyledir. Fıkıh kitaplarının çoğunda şöyle
denilir: - ki bu kesinlikle batıldır – “Kadının kadına karşı avreti, erkeğin erkeğe
karşı avreti gibidir, yani göbek ile diz kapağı arasıdır.”
Öncelikle bu görüşün ne kitapta, ne sünnette sahih, zayıf ve
hatta uydurma bir hadis olarak dahi bir delili yoktur. Bu sadece re’y (şahsi görüş)dir.
Sonra bu görüş batıldır, zira hepimizin okuduğu Kur’ân-ı
Kerim’e aykırıdır. Lakin – maalesef – Allah’ın emriyle bizi yönlendirdiği şeye
yönelmemiz çok azdır. Allah, emrederek şöyle buyurur: “Kur’ân’ı iyice
düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerde kilitler mi var?” (Muhammed 24) Mesela biz Allah
Teâlâ’nın şu sözünü okuruz: “Kendiliğinden görünen dışında ziynetlerini
göstermesinler” Delil olan kısım burası değildir. Delil olan kısım: “zinetlerini
kocalarından veya babalarından… başkasına göstermesinler” kısmıdır. Ayetin
sonunda rabbimiz Azze ve Celle “veya kendi kadınlarından başkasına…” buyurur.
Bu ayetin delalet ettiği manadan anlarız ki kadının kadına
karşı avreti sınırlanmıştır. Şer’î hakikati düşünmek zorundayız. Dikkat edin,
bu hakikat Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in: “Kadın avrettir” sözüdür.
Bunun mutlak anlamı; kadının tamamen avret olmasıdır. Biz elimizde
rabbimizin kitabından veya nebimizin sünnetinden kayıtlayan bir delil
bulunmadıkça bu mutlak ifadenin dışına çıkamayız.
Peki kadının kadına karşı avretinin göbek ile diz arası olduğunu kayıtlayan bir nas var
mıdır?
Cevabımı öğrendiniz. Hatta uydurma bir hadis bile yoktur. Lakin
burada bir ayet vardır. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Kadın avrettir”
buyurmuş, ayet açıklanmıştır: “Ziynetlerini kocalarından veya babalarından…
başkasına göstermesinler”
Peki bir kızın, babasına karşı avreti nedir? Göbeği ile dizi
arası mı?
Cevap: hayır, bunun bir aslı yoktur. Lakin ayet onun
avretinin bundan çok daha geniş bir kısım olduğunu pekiştirmektedir. Böylece buradan
Allah Teâlâ’nın “ziynetlerini göstermesinler” kavlinden öğrendiğimiz mana
ortaya çıkmaktadır. “ziynetlerini” sözüyle kastedilen nedir?
Yani “ziynetlerini göstermesinler” kavlinde kastedilen
ziynet yerleridir. Kastedilen ziynetin kendisi değildir. Ancak ziynet yerleri
kastedilmiştir. Mesela maksat; kadınların kulaklarına taktıkları küpeleri göstermemesi
değildir. Maksat; lügat alimlerinin dedikleri gibi, hazfedilmiş bir muzaf
takdir edilerek “ziynet yerlerini göstermesinler” demektir.
Peki ziynet yerleri nerelerdir?
Göbekten yukarısı, cahiliyye döneminde dahi olsa, hiçbir gün
ziynet yeri olmuş mudur? Cevap: hayır. Koltuk altları ziynet yeri midir? Belin iki
yanı ziynet yeri midir? Sırt zinet yeri midir? Hayır! Bu avret, geçen hadisin
ifadesiyle: “Kadın avrettir”
Öyleyse: ayet Müslüman kadının bedeninden ziynet yerleri
dışında bir yeri göstermesinin caiz olmadığını söylemektedir.
Ziynet yerleri ise; baş ve başta bulunanlar, küpeler,
boyundaki gerdanlık, bileklerdeki bilezikler, pazudaki takılar, ayaklardaki
halhallar, yani abdest organlarıdır. Abdest organları olan bu ziynet yerlerini Müslüman
kadının, Müslüman kız kardeşine göstermesi caizdir.
Kafir kadına karşı ise, kafir kadın erkek gibidir. Kadının,
kafire bir kadın önünde yüzünden ve ellerinden başkasını göstermesi caiz
değildir.[1]
Son derece açık olan bu ayete nasıl muhalefet edilmiş ve
ayetin tam aksine kanaat edilmiş bilmiyorum! Şayet bu konuda zayıf bir hadis
bulunsa da, tıpkı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in hadisiyle Kur’ân’ın
bu ayetini kayıtladığımız gibi, o hadisi sahih zannederek ayet bununla kayıtlanmış
olsa neyse…”[2]
Şeyh el-Elbani rahimehullah’ın kızı Sukeyne, babasına şöyle
sormuştur: “Kadının babasının, erkek kardeşinin ve mahrem akrabalarının yanında
başörtüsü örtmesi caiz midir, yoksa örtmemeli midir?
Şöyle cevap verdi: “Onların yanında başörtüsü örtmesi veya
örtmemesi eşittir. Her ikisi de caizdir. Soru, caizliği hakkında olduğu sürece
bu caizdir. Lakin caiz demem iki şeyi kapsar:
* Her ikisinin de caiz olması şunu da kapsar:
* Yapılması terk edilmesinden daha faziletli olan ki buna da
“caiz” denir.
Bu yüzden ben burada, “her ikisi de caizdir” dedikten sonra
bir şeyi açıklamak istiyorum: Şüphe yok ki Müslüman kadının evinin ortasında
dahi başörtü örtmeyi adet edinmesi, evde yabancı bir kimse olmadığı
gerekçesiyle yarı çıplak durmaması daha faziletlidir. Evde yabancı bir kimse
olmayabilir. Zira evde mesela kocası, oğlu ve hatta kızından başka kimse
bulunmayabilir. Lakin onların – kocası haricinde, çocuklarının – annelerinin bedeninden,
farz olan tesettüre ek olarak, örtünmeyi âdet edinmediği bir kısmı görmeleri caiz
değildir. Nitekim bu konuda çok defalar bahsettik. Ama şimdi şunu söylemek
istiyorum: daha faziletli olan örtünmeyi adet edinmelidirler. Bu da uzun bir
elbise giymeleridir. Bugün “roba” dedikleri, düğmeli, uzun entari olabilir. Eğer
daha kısa olursa en azından eklemlere kadar olmalıdır. Başörtüsü örtmeyi adet
edinmeli, başını ve saçlarını örtmelidirler. Bu farz değildir lakin
müstehaptır. Bu meselede görüşüm budur.”[3]
[1]
Şeyh el-Elbani kadının yüz ve elinin avret olmadığı görüşünde olduğu için böyle
söylemektedir. Lakin kuvvetli deliller Şeyh el-Elbani’nin bu meselede isabet
etmediğini göstermiştir. Buna göre Müslüman kadın, kafir kadın yanında ellerini
ve yüzünü dahi açamaz. Zira kadın tamamen avrettir. Kafire kadın ise yabancı erkek
hükmündedir.
[2]
Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur, kaset 641, dakika: 13:27
[3]
Müteferrikat adlı seri, kaset no: 11, ilk dakika ve 30:53’de tekrar etmektedir.
Sukeyne bt. Şeyh el-Elbani, Libasu’l-Mer’eti’l-Muslimeti Emame’l-Mer’eti’l-Muslime
adlı kitabında (s.23-24) nakletmektedir.