Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Müslüman Kadının, Müslüman veya Kafir Kadına ve Mahremlerine Karşı Avreti

Şeyh el-Elbânî rahimehullah’a şöyle soruldu: “Müslüman bir kadının, Müslüman veya kitap ehli bir kadına karşı zinetinden ve bedeninden göstermesi helal olan kısım nedir?
Şöyle cevapladı: Bu soru hakikatte çok önemlidir. Zira Müslümanların kadınlarının ve hanımlarının geneli bu hakikatten gerçekten tehlikeli bir gaflet içerisindedirler. Bunun sebebi, bazı fakihlerde meydana gelen fıkhî sapmadır. Bu sapma satırlara geçmiş ve bu mezhebe intisap edenler bunu kabul ile karşılamışlardır. Özellikle bu mezhebin ülkede veya ülkede yaşayan halk üzerinde manevî bir otoritesi varsa böyledir. Fıkıh kitaplarının çoğunda şöyle denilir: - ki bu kesinlikle batıldır – “Kadının kadına karşı avreti, erkeğin erkeğe karşı avreti gibidir, yani göbek ile diz kapağı arasıdır.”
Öncelikle bu görüşün ne kitapta, ne sünnette sahih, zayıf ve hatta uydurma bir hadis olarak dahi bir delili yoktur. Bu sadece re’y (şahsi görüş)dir.
Sonra bu görüş batıldır, zira hepimizin okuduğu Kur’ân-ı Kerim’e aykırıdır. Lakin – maalesef – Allah’ın emriyle bizi yönlendirdiği şeye yönelmemiz çok azdır. Allah, emrederek şöyle buyurur: “Kur’ân’ı iyice düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerde kilitler mi var?” (Muhammed 24) Mesela biz Allah Teâlâ’nın şu sözünü okuruz: “Kendiliğinden görünen dışında ziynetlerini göstermesinler” Delil olan kısım burası değildir. Delil olan kısım: “zinetlerini kocalarından veya babalarından… başkasına göstermesinler” kısmıdır. Ayetin sonunda rabbimiz Azze ve Celle “veya kendi kadınlarından başkasına…” buyurur.
Bu ayetin delalet ettiği manadan anlarız ki kadının kadına karşı avreti sınırlanmıştır. Şer’î hakikati düşünmek zorundayız. Dikkat edin, bu hakikat Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in: “Kadın avrettir” sözüdür.
Bunun mutlak anlamı; kadının tamamen avret olmasıdır. Biz elimizde rabbimizin kitabından veya nebimizin sünnetinden kayıtlayan bir delil bulunmadıkça bu mutlak ifadenin dışına çıkamayız.
Peki kadının kadına karşı avretinin göbek ile  diz arası olduğunu kayıtlayan bir nas var mıdır?
Cevabımı öğrendiniz. Hatta uydurma bir hadis bile yoktur. Lakin burada bir ayet vardır. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Kadın avrettir” buyurmuş, ayet açıklanmıştır: “Ziynetlerini kocalarından veya babalarından… başkasına göstermesinler
Peki bir kızın, babasına karşı avreti nedir? Göbeği ile dizi arası mı?
Cevap: hayır, bunun bir aslı yoktur. Lakin ayet onun avretinin bundan çok daha geniş bir kısım olduğunu pekiştirmektedir. Böylece buradan Allah Teâlâ’nın “ziynetlerini göstermesinler” kavlinden öğrendiğimiz mana ortaya çıkmaktadır. “ziynetlerini” sözüyle kastedilen nedir?
Yani “ziynetlerini göstermesinler” kavlinde kastedilen ziynet yerleridir. Kastedilen ziynetin kendisi değildir. Ancak ziynet yerleri kastedilmiştir. Mesela maksat; kadınların kulaklarına taktıkları küpeleri göstermemesi değildir. Maksat; lügat alimlerinin dedikleri gibi, hazfedilmiş bir muzaf takdir edilerek “ziynet yerlerini göstermesinler” demektir.
Peki ziynet yerleri nerelerdir?
Göbekten yukarısı, cahiliyye döneminde dahi olsa, hiçbir gün ziynet yeri olmuş mudur? Cevap: hayır. Koltuk altları ziynet yeri midir? Belin iki yanı ziynet yeri midir? Sırt zinet yeri midir? Hayır! Bu avret, geçen hadisin ifadesiyle: “Kadın avrettir
Öyleyse: ayet Müslüman kadının bedeninden ziynet yerleri dışında bir yeri göstermesinin caiz olmadığını söylemektedir.
Ziynet yerleri ise; baş ve başta bulunanlar, küpeler, boyundaki gerdanlık, bileklerdeki bilezikler, pazudaki takılar, ayaklardaki halhallar, yani abdest organlarıdır. Abdest organları olan bu ziynet yerlerini Müslüman kadının, Müslüman kız kardeşine göstermesi caizdir.
Kafir kadına karşı ise, kafir kadın erkek gibidir. Kadının, kafire bir kadın önünde yüzünden ve ellerinden başkasını göstermesi caiz değildir.[1]
Son derece açık olan bu ayete nasıl muhalefet edilmiş ve ayetin tam aksine kanaat edilmiş bilmiyorum! Şayet bu konuda zayıf bir hadis bulunsa da, tıpkı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in hadisiyle Kur’ân’ın bu ayetini kayıtladığımız gibi, o hadisi sahih zannederek ayet bununla kayıtlanmış olsa neyse…”[2]
Şeyh el-Elbani rahimehullah’ın kızı Sukeyne, babasına şöyle sormuştur: “Kadının babasının, erkek kardeşinin ve mahrem akrabalarının yanında başörtüsü örtmesi caiz midir, yoksa örtmemeli midir?
Şöyle cevap verdi: “Onların yanında başörtüsü örtmesi veya örtmemesi eşittir. Her ikisi de caizdir. Soru, caizliği hakkında olduğu sürece bu caizdir. Lakin caiz demem iki şeyi kapsar:
* Her ikisinin de caiz olması şunu da kapsar:
* Yapılması terk edilmesinden daha faziletli olan ki buna da “caiz” denir.
Bu yüzden ben burada, “her ikisi de caizdir” dedikten sonra bir şeyi açıklamak istiyorum: Şüphe yok ki Müslüman kadının evinin ortasında dahi başörtü örtmeyi adet edinmesi, evde yabancı bir kimse olmadığı gerekçesiyle yarı çıplak durmaması daha faziletlidir. Evde yabancı bir kimse olmayabilir. Zira evde mesela kocası, oğlu ve hatta kızından başka kimse bulunmayabilir. Lakin onların – kocası haricinde, çocuklarının – annelerinin bedeninden, farz olan tesettüre ek olarak, örtünmeyi âdet edinmediği bir kısmı görmeleri caiz değildir. Nitekim bu konuda çok defalar bahsettik. Ama şimdi şunu söylemek istiyorum: daha faziletli olan örtünmeyi adet edinmelidirler. Bu da uzun bir elbise giymeleridir. Bugün “roba” dedikleri, düğmeli, uzun entari olabilir. Eğer daha kısa olursa en azından eklemlere kadar olmalıdır. Başörtüsü örtmeyi adet edinmeli, başını ve saçlarını örtmelidirler. Bu farz değildir lakin müstehaptır. Bu meselede görüşüm budur.”[3]


[1] Şeyh el-Elbani kadının yüz ve elinin avret olmadığı görüşünde olduğu için böyle söylemektedir. Lakin kuvvetli deliller Şeyh el-Elbani’nin bu meselede isabet etmediğini göstermiştir. Buna göre Müslüman kadın, kafir kadın yanında ellerini ve yüzünü dahi açamaz. Zira kadın tamamen avrettir. Kafire kadın ise yabancı erkek hükmündedir.
[2] Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur, kaset 641, dakika: 13:27
[3] Müteferrikat adlı seri, kaset no: 11, ilk dakika ve 30:53’de tekrar etmektedir. Sukeyne bt. Şeyh el-Elbani, Libasu’l-Mer’eti’l-Muslimeti Emame’l-Mer’eti’l-Muslime adlı kitabında (s.23-24) nakletmektedir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)