Bid’at ehlinin reddedilmesine karşı çıktığı halde sünnet ehlini
eleştirmekten geri durmayan bazı kimseler, sitemde sürekli olarak bid’at
ehline saldırı olduğu, "yoksa güya kendilerinin dernekleri bid’at, mescidleri
sünnet olarak kabul ettiklerini" iddia ediyorlarmış.
Bu kimseler, mevzu bahis bid’atlere ve bu bid’ati işleyenlere buğz etmedikçe, Rasul sallallâhu aleyhi ve sellem’e muhalefetlerinden tevbe edip, ıslah etmedikçe ve bid’at ehline saldırılarımı haklı görmedikçe onlara da Allah için buğzumuz devam edecektir. Zira bu menhec, Selefîliğin olmazsa olmazıdır. Deyyusîyye (Ebu Said Yarbuzi ve çömezleri) fırkasının saptırmaları Allah’ın izniyle selefin menhecine bir zarar veremeyecektir.
Bu kimseler, mevzu bahis bid’atlere ve bu bid’ati işleyenlere buğz etmedikçe, Rasul sallallâhu aleyhi ve sellem’e muhalefetlerinden tevbe edip, ıslah etmedikçe ve bid’at ehline saldırılarımı haklı görmedikçe onlara da Allah için buğzumuz devam edecektir. Zira bu menhec, Selefîliğin olmazsa olmazıdır. Deyyusîyye (Ebu Said Yarbuzi ve çömezleri) fırkasının saptırmaları Allah’ın izniyle selefin menhecine bir zarar veremeyecektir.
Bid’at ehline dostluk etmek, onları övmek, onlarla oturmak ve onlara
teşvik etmenin haramlığında icma vardır:
Şeyh Bekr b. Abdillah Ebu Zeyd rahimehullah, Hecru’l-Mubtedi adlı
eserinde bid’atçilere karşı hecr/dargınlık uygulamanın şekilleri, çeşitleri,
şartları, kitap, sünnet, ashabın uygulaması ve icmadan delillerini
zikretmiştir.
Kadı Ebu Ya’la rahimehullah: “Sahabe ve Tabiun, bid’atçilerle
bağların koparılmasında icma etmişlerdir” demiştir.[1]
İmam Gazalî rahimehullah: “Selefin isyan ehline karşı buğzetme
yolları farklıdır. Lakin hepsi de zalimlere, bid’atçilere ve günahı başkasına
bulaşacak olan günahkarlara karşı buğz ortaya koyma hususunda ittifak
etmişlerdir.”[2]
Ebu Osman es-Sabunî Akidetu’s-Selefi Ashabi’l-Hadis’te şöyle
demiştir: “Bid’at ehlinin kahredilmesi, onların zelil edilmeleri, onların
aşağılanmaları, onlardan uzaklaşılması, onlarla arkadaşlık etmekten ve beraber
bulunmaktan uzak durulması, onlardan uzaklaşmak ve onlara darılmak suretiyle
Allah Azze ve Celle’ye yakınlaşılması hususunda ittifak etmişlerdir.”[3]
Ebu Abdulmuiz Ferkus şöyle demiştir: “Dinde bid’atlerle
savaşılması, bid’atlerin terk edilip ondan sakındırılması ve bid’at ehline
şiddet ve sertlik gösterilmesi selefi menhecin en bariz özelliklerindendir.
Zira bid’atler, ibadetin iki şartından biri olan Rasûlullah sallallâhu aleyhi
ve sellem’e ittiba etmeye aykırıdır.”[4]
Begavî rahimehullah şöyle demiştir: “Sahabe, Tabiin ve onlara tabi
olan sünnet alimleri bid’at ehline düşmanlık ve onlara darılmak hususunda icma
ve ittifak etmişlerdir.”[5]
İbn Ebi Zemeneyn rahimehullah şöyle demiştir: “Ehl-i sünnet,
saptırıcı heva ehlini ayıplamaya, onlarla oturmaktan yasaklamaya, fitnelerinden
korkutmaya ve onların ahlaklarını haber vermeye devam etmişler, bunu gıybet
olarak ve onlara bir hakaret olarak görmemişlerdir.”[6]
Şatıbî şöyle demiştir: “Kurtulan fırka olan Ehl-i Sünnet, bid’at
ehline düşmanlık etmekle, onları kötülemekle, onların yolunu eleştirmekle,
onlarla savaşmakla emrolunmuşlardır. Nitekim alimler, onlarla arkadaşlık
etmekten, beraber oturmaktan sakındırmışlardır. Bunun düşmanlık ve kin yaydığı
zannedilir. Lakin bunu hafife almak cemaatten ayrılmaya ve sonradan çıkarılan
işlerle müminlerin yolundan başkasına tabi olmaya sebep olur. Nasıl olur da biz
onlara düşmanlık etmekle ve onlar da bize dostluk etmekle ve cemaate dönmekle
emrolundukları halde onlara mutlak olarak düşmanlık etmeyelim?”[7]
İmam Taberi, “Onlarla beraber oturmayın” (Nisa 140) ayetinin
tefsirinde şöyle demiştir: “Bu ayette batıllarına daldıklarına – bid’atçi veya
fasıklardan her türden - bâtıl ehliyle oturmaktan yasaklamaya açık bir delil
vardır.”[8]
Buhari Sahih’inde: “Günah işleyene darılmanın caiz olması babı”, “bir
günah işleyene selam vermeyen kimse ve tevbe ettiği ortaya çıkıncaya kadar onun
selamını almayan kimse babı ve günahkarın tevbe ettiği ne zaman anlaşılır babı,
Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma dedi ki: “içki içene selam vermeyin” babı”[9] şeklinde
başlıklar açmıştır.
Ebû Dâvûd rahimehullah Sünen’inde: “Heva ehlinden uzaklaşmak veya
onlara buğzetmek babı, heva ehline selamı terk etmek babı”[10]
şeklinde başlıklar açmıştır.
Nevevî, Riyazu’s-Salihin’de “Müslümanlar arasında üç günden fazla
dargın kalmanın haramlığı, ancak bid’at sebebiyle veya açıktan işlenen günah
sebebiyle dargın kalınacağı babı” şeklinde başlık açmıştır.[11]
Begavi rahimehullah Şerhu’s-Sunne’de “Heva ehlinden uzaklaşma babı”
açmıştır.[12]
Munziri, et-Tergib ve’t-Terhib’de: “Şerli kimseleri ve bid’at ehlini
sevmekten sakındırma. Zira kişi sevdiğiyle beraberdir babı” açmıştır.[13]
İmam Ahmed şöyle demiştir: “Onlara reddiye vermekten aciz olan
yahut onlara aldanmaktan korkan veya başkasına zarar vermesinden korkulan
kimsenin, küfreden yahut bir bid’atle günah işleyen veya saptırıcı yahut günaha
düşürücü bir bid’ate davet eden kimseye darılması gerekir.”[14]
İbn Abdilberr rahimehullah şöyle demiştir: “Ancak edeplendirilmesi
umulan veya bid’ati veya başka bir sebeple şerrinden korkulan kimseye hecr (darılma)
uygulanır.”[15]
Yine şöyle demiştir: “Alimler Müslümanın kardeşine üç günden fazla
küsmesinin caiz olmadığında icma etmişlerdir. Ancak konuşulması ve bağların
devam ettirilmesi halinde dinine zarar gelmesinden korkulan veya dini veya dünyası
hususunda nefsine zarar vermesinden korkulan kimseye dargınlığı devam ettirmeye
ruhsat verilmiştir.”[16]
Tenbih: Kişiye ancak açık bir nassa veya üzerinde icma edilmiş
olup, muhalefet etmekte mazeret olmayan bir meseleye muhalefet etmesinden sonra
bid’atçi hükmü verilir. Cehalet, te’vil gibi engel ve mazeretleri bulunan bid’atçi
ve günahkârlara ise zihinlerinde takılı bir şüphe bırakmayan bir açıklama
yapılması gözetilir.[17]
Bid’at veya açıkça işlenen günah sebebiyle selamı kesmek, sert
uyarı yapmak vb. meşru oluşunda icma edilmiş meselelerdendir. Kim bu tavrı
çirkin görürse, o da bir bid’atçidir.
[1] Bekr Ebu
Zeyd Hecru’l-Mubtedi (s.20)
[2] Bekr Ebu
Zeyd, Hecru’l-Mubtedi (s.20)
[3] Akidetu’s-Selefi
Ashabi’l-Hadis (s.123)
[4] Şeyh
Ferkus, Davabitu Hecri’l-Mubtedi (s.13-14)
[5] Şerhu’s-Sunne
(1/227)
[6] İbn Ebi
Zemeneyn, Usulu’s-Sunne (425)
[7] El-İ’tisam
(1/120)
[8] Tefsiru’t-Taberi
(4/330)
[9] Fethu’l-Bari
(10/491, 498) bkz.: Edebu’l-Mufred (tavla oynayana selam vermeyen kimse babı)
[10] Ebû
Dâvûd (4599-4602)
[11] Riyazu’s-Salihin
(609-601)
[12] Şerhu’s-Sunne
(1/219-230)
[13] Et-Tergib
ve’t-Terhib
[14] İbn
Muflih, Adabu’ş-Şer’iyye (1/268)
[15] Et-Temhid
(6/119)
[16] Et-Temhid
(6/127)
[17] Şeyh
Ferkus, Davabitu Hecri’l-Mubtedi (s.18)