HUCCET(delil);
ALLAH RASULÜ SALLALLÂHU ALEYHİ VE SELLEM’DEDİR VE HZ. HÜSEYİN’İN HURÛC’UNDA (hariciler
için) DELİL YOKTUR!
بسم الله
الرحمن الرحيم الحمد لله والصلاة والسلام على أشرف الأنبياء والمرسلين محمد مصطفى
صلى الله عليه وسلم وعلى آله وصحبه ومن تبعهم باحسان الى يوم الدين أما بعد:
*Bu, tartışmalı bir
konuşmadan (video) terceme edilerek yazıya aktarılmıştır. Bazı yerlerde
tarafımdan(çeviren) parantez içi açıklamalar da bulunulmuştur. Ki; bu bir
konuşmadır. Malumdur ki; yazıya aktarıldığı zaman bazı noktalarda mana tam
anlaşılmamaktadır. Bu noksanlığı gidermek için paranteziçleri mevcuttur. Rivayetleri
uzun uzadıya tahkik ve tahriç etmedik. Çünkü araştıran kimsenin kaynaklarını
bulabileceğini düşündük. Sadece birkaç yerde kaynağın ismini zikrettik. Bunu da
konuşmanın ahengini bozmamak için yaptık.
Esasen
bu konuşma 3 (üç) fırkaya cevap içermektedir:
a)
Allah Rasul’ü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünden başka herhangi
bir şahsın sözünü dinde delil zannedenlere ve;
b)
Ellerine silah alarak, bağiylik eden, Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’in
sünnetinden yüz çeviren haricilere (günümüzdeki özgürlük savaşçıları!) ve son
olarak;
c)
Kur’an-ı kerim’deki ayetleri kendi akıllarına göre manalandıran (tahrif eden)
kimselere.
Allah
azze ve celle’den bu çalışmayı vechine halis kılmasını, onunla Müslümanları rey
ve kıyas ihtilafından kurtarıp; kitap ve sünnetin ittihadında birleştirmesini
niyaz ederim. Bu çalışmam ve sözlerimde, amellerimde işlediğim hatalardan
dolayı da; Allah azze ve celle’den afv ve mağfiret dilerim.
Yanlışlarımı
bildirmek veya öneri ve tavsiyeleriniz için: zahirnas@outlook.com
(Kitab-müteşabihleri
muhkemlere arz ederek - sunnet-hadis – sahih ve hasen senetlilerle amel edip;
zayıf ve mevzuları terk ederek - sahabenin icması – ıstıshab - ibahat-i
asliyye)
Çvr:Ebu Zuhra Ez-Zâhirî أبو زُهرة الظاهري
KONUŞAN:
Şeyh İmam Salahaddin b.İbrahim Ebu Arafe
Hüseyin
(as)’ın ayaklanması...
Allah
azze ve celle ondan ve babasından razı olsun.
Ve dedesi Muhammed (aleyhisselam)’a salat ve
selam eylesin.
Bir
kişi bana, Hz. Hüseyin’in karşı ayaklanışını (kerbela meselesini) sordu ve dedi
ki: ’’Bu bir revulotion/direniş-isyan değil mi?’’
Şayet
bu kimse bana şöyle demiş olsaydı; ’’Peygamber
(sallallâhu aleyhi ve sellem)’in ayaklanışı bir isyan değil mi?’’
Kendisininin
hükmüne boyun eğmek farz olan; masum kimsenin emrine uymam hususunda beni
zorunlu kılmıştı.
Fakat
soruyu soran kimse, masum olmayan bir kimse hakkında sordu(onun yaptığını delil
addetti).
Kim
derse ki; Hüseyin masum, Hasan masum, Ali masum, Fatıma masum...(delilsiz
konuşmuştur)
Dinleyin!
Masum
olan-hata etmeyen, vahiyle hareket eden-;o kimsedir ki, şayet Allah azze ve
celle tarafından gönderilmiş olmasaydı, Ali’nin şairlik yapan bir çoban olacağı,
Hasan ile Hüseyin’inde medine sokaklarında oyun oynayan çocuklar olacağı
kimseydi.
Evet!
Hüseyin hata etti! Ve Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) isabet etti.
Dinleyin
beni!
Hiçkimse
şöyle demesin:’’Ben isabet ettim de; Hüseyin hata etti.’’
Fakat
doğru olan; Hüseyin hata etti, dedesi (sallallâhu aleyhi ve sellem) isabet
etti.
Hüseyin
hata etti, Peygamberler aleyhimusselam isabet ettiler.
Peygamberler
masumdurlar.
Dinle
ey kardeşim! Dinle ey kardeşim!
(karşıdaki kur’an*ı kerim’den kendisine delil olmayacak bir
ayet-i kerime’yi okumaktadır. Biraz sonra o ayet gelecek)
Hatalı
konuştun, sözün yanlış. Kur’an’dan bilmediklerini okuyorsun.
Ahzab
Sure’sinden okuduğun ayet;
اِنَّمَا
يُرٖيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهٖيرًا
’’Ey
Ehl-i Beyt! Allah sizden ancak kiri(günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak
ister.’’(33 Ahzab:33)
Bu
ayet de kastolunanlar; Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in zevceleri yani
hanımlarıdır.
Ayet-i
dikkatlice, başını ve sonunu okumaz mısın? (32. Ayeti ve bizzat 33. Ayetin
başını okuyan kimse mananın bu olduğunu rahatlıkla anlayabilir:
وَقَرْنَ
فٖى بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُولٰى وَاَقِمْنَ
الصَّلٰوةَ وَاٰتٖينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ
Tamam,
tamam dinle kardeşim!
وَاذْكُرْنَ
مَا يُتْلٰى فٖى بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ
لَطٖيفًا خَبٖيرًا
’’Evlerinizde
okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırda tutun. Şüphesiz ki Allah, latif(her
şeyin inceliklerini bilen)dir, hakkıyla haberdardır.’’(33 Ahzab:34)
Oku!
Fakat sen okumuyorsun!
Allah-u
Teâla buyurdu ki: ’’Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti
hatırda tutun.’’
Ayette
ki ’’hikmet’’; Ali’nin, Fatıma’nın, Hasan ve Hüseyin’in ameli mi? Yoksa Allah
Rasulü Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in ameli mi?
Elbette
ki; Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in amelidir.
Hakk
sana açıkça geldi tabi ol ey kardeşim! Ki hakka tabi olmak gerekir. Tabi ol!
Dinle
ey kardeşim!
Ayeti
tamamlayayım tam mı okuyayım?
İşte
Ahzab Suresinde geçtiği üzere aynen okuyorum:
اِنَّمَا
يُرٖيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهٖيرًا …
وَاذْكُرْنَ
مَا يُتْلٰى فٖى بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ
لَطٖيفًا خَبٖيرًا
اِنَّ
الْمُسْلِمٖينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتٖينَ
وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقٖينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرٖينَ وَالصَّابِرَاتِ
وَالْخَاشِعٖينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقٖينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمٖينَ
وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظٖينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرٖينَ اللّٰهَ
كَثٖيرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظٖيمًا
’’...Ey
Ehl-i Beyt! Allah sizden ancak kiri(günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak
ister.
Evlerinizde
okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırda tutun. Şüphesiz ki Allah, latif (her
şeyin inceliklerini bilen)dir, hakkıyla haberdardır.
Şüphesiz
ki, müslüman olan (Allah’ın emirlerine teslim olan) erkeklerle, Müslüman kadınlar;
iman eden erkeklerle, iman eden kadınlar;...’’(33 Ahzab:33, 34, 35) diye devam eden
35.ayetten sonra ki 36. Ayette şöyle buyrulur:
وَمَا
كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ
لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ
ضَلَالًا مُبٖينًا
’’Allah
ve rasulü bir mesele de hüküm verdiği zaman, inanan bir erkek ve kadına, artık
o işte, kendilerine göre başka bir tercih hakkı yoktur. Kim Allah’a ve
rasul’üne karşı gelir(onlar tarafından verilmiş hükümleri beğenmez)se, kesinlikle
o, apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.’’ (33 Ahzab:36)
Oku
bakalım! Bu ayetin neresinde Hüseyin’in amelinden söz edilmektedir?,
Dinle
dinle ey şeyh!
Dinle
ey kardeşim!
Adam
kendince delil getirmeye çalıştı...
Hariciler
ve özgürlük savaşçısıyız diye isyan edenler, delille gelmişler!!!
Haricilerin
bütün ameli; Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayağının altındadır!
Allah
azze ve celle bilmektedir ki;
Ben,
Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’in sünnetlerini, hadislerini size söyledim;
bununla delil getirdim.
Allah
kitabıyla konuştuk biz!
Sizler
ise; şehvetle, reyle (ve kıyasla), yalanla ve cehaletle konuştunuz.
Bu
batıllardan sizi men ettik! yüz çevirin bunlardan dedik!
Dinle!
Hüseyin’in
ameli sünnet değildir!
Peygamber
sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı, Hüseyin için şereftir.
Muhammed
sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı, Ali için şereftir.
Allah
Rasul’ü Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı; müslümanların
tamamı için şereftir.
Muhammed
sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı, eserdir (takip edilmesi gereken
izdir).
Hüseyin
ve Hasan’ın ameli, (eser) dinde teşri-kanun delil değildir.
Bundan
başka bir şey söyleyen kimse; Şeytan’dır.
İşte
Şeytan’a muhalefet eden kimse; (Allah Rasul’ü –sallallâhu aleyhi ve sellem-‘ın
yolundadır.) açıktır bu husus.
Esasında
bütün peygamberler, Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e tabi
olmaktadırlar.
Hasan
ve Hüseyin’e*radiyalahu anhuma* değil!
Nebi
(sallallâhu aleyhi ve sellem) isra gecesi miraca çıktığı (göğe yükseltildiği)
zaman; Allah azze ve celle nebileri kabirlerinden ba’as ettirdi de; Allah
Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem) onlara imamlık yaptı.(Sahih-i Muslim
babul iman’daki hadise işaret etmektedir Şeyh)
Meseleye
farklı bir açıdan da bakabiliriz;
Size
göre; Hüseyin isabet etti ise; öyleyse; Hasan hata etmiştir.
Çünkü
Hasan; savaştan menetti ve vuruşmayı da reddetti. Muaviye’yede teslim verdi.
Size
göre; Ehl-i Beytten iki kişiden biri hatalıdır, ya Hasan ya da Hüseyin?
Hangisi?
Hangisi
olsun istiyorsun?!
(Karşıdaki
ikisi de isabet etti demektedir)
İkisi
de isabet etti mi diyorsun?
Bravo
sana, aferin!! İkisi de isabet etti!
İkisinden
hangisi seyyid?
Hasan...
Nebi
(sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: ’’Bu oğlum; seyyid’tir. Allah –Azze
ve Celle- onunla Müslümanların arasını ıslah eder.’’
Kardeşim
bırak beni! Bırak!
Bu
adam dedi ki: ’’Hasan ve Hüseyin; cennet ehlinin gençlerinin efendisidir.’’(Tirmizi)
Öyle
demedi mi kardeşlerim?!
Dinle
bakalım!
(Burada
Şeyh, hadisin subutuna değil fakat hadisten yanlış istinbat da bulunulduğuna
işaret etmektedir.)
Ebu
Bekir ve Umer *radiyallahu anhuma* Cennet ehlinin seyyidlerindendir. Din adına birçok şeyi Ebu Bekir ve Ömer’den
aldınız.
Evet!
Hayır, onlar yalan söylüyorlar. (muhalifin bir sözüne itiraz etmektedir yoksa
kendi söylediği söze değil itirazı)
Sahih
bir senetle gelen rivayette Umer, Ebu Umâme’ye dedi ki: Suveyd b. Gafele, “olabilir
ki benden sonra halef sen olabilirsin. Emire itaat et, seni kırbaçlarsa sabret,
sana zulmederse sabret, seni men ederse yine sabret.’’
Umer!
Umer!
Umer,
Hüseyin’den daha bilgilidir.
Ebu
Bekr, Hüseyin’den daha bilgilidir.
Hasan
ve Hüseyin ikisi de Ebu Bekr ve Umer’e bakarlardı da onları müslümanların kıdemlilerinden,
önderlerinden, âlimlerinden, Allah’ın Peygamberi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in
takipçilerinden, Allah’ın peygamberi sallallâhu aleyhi ve sellemden sonra
müslümanların imamlarından görürlerdi.
Ebu
Bekr ve Umer müslümanların arasındayken kendisine fetva danışılan kimdi? Onlar
mıydı yoksa Hasan ve Hüseyin mi?
Hüseyin
mi yoksa Ebu Bekr mi?
Evet
sahih hadiste geçtiği üzere, Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin efendileridir.
Fakat bunun manası onlar masumdur, günah işlemezler, onların sözü dinde
delildir mi demektir?
Masum
değillerdi...
(karşıdaki
onların *radiyallahu anhuma* cennetteki makamlarının yüksek olduğunu
söylemektedir*)
Yüksek
makam!
Allah
azze ve celle senin makamını yükselttsin ben sana ismet (masumluktan soruyorum.
Ben
ismetten soruyorum.
Muhammed
(sallallâhu aleyhi ve sellem)’in yüksek makamı vardır ve ismet sahibidir.
Muhammed
(sallallâhu aleyhi ve sellem) vesilede ismettir.
Hangisinin
makamı daha yüksek Hasan ve Hüseyin mi?
Yoksa
Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) mi?
Tamam,
bitirdik sayılır kardeşlerim!
Hüseyin’in
o amelinden hiçbir şey değil de yalnız Şia’nın bugün ortaya koyduğu bid’atler olsa,
gördüğümüz hususunda bize kafidir.
Şia
ne zaman ortaya çıktı? Ancak Hüseyin’den sonra değil mi?
Yani;
kan, bela ve kerbela, Allah’a ve Rasul’üne iftira, yalan, Hüseyin’i Allah azze
ve celleye şirk koşmak, Hüseyin’e ibadet etmek ne zaman ortaya çıktı?
Hz.
Hüseyin öldürüldükten sonra değil mi?
Dinleyin
beni!
Huccet(delil)
ancak ve ancak; Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellemdedir.
Dinle!
Bundan
başka bir şey söyleyen yalancıdır.
Huccet
ancak Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’dedir.
Onun
hucceti, İbrahim ve Meryem oğlu İsa’yada geçerlidir.
Muaviye’nin
sözü delil değildir!
(mukallitler,
şeyh’e karşı kaba-kuvvet’e başvurmak için ayağa kalmaktadırlar fakat bir olay olmamakta.
Zamanında Ali İbn Hazm El-Endelusî Ez-Zâhirî’ye *rahmetullahi aleyh* yaptıkları
gibi. Onlar delille cevap vermek yerine; tahkir ve darb yoluna yakındırlar
şerrlerinden Allah azze ve celle’ye sığınırız. âmin! çvr)
Otur,
otur!
Huccet
ancak Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’dedir.
Kim
bir müslümana karşı delil getirecek, onunla mücadele edecekse; Muhammed sallallâhu
aleyhi ve sellem’in sözleriyle, uygulamalarıyla, onaylamalarıyla delil
getirsin!
Allah’ın
salat ve selamı O’nun üzerine olsun!
Hasan
ve Hüseyin... Dinleyin ey kardeşlerim!
Hasan,
Hüseyin ve Ali... Dinle ey kardeşim!
Dinle!
Hasan,
Hüseyin, Fatıma ve Ali; Allah rasulü Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in
buyurduğu gibi;
’’Ey
Muhammed’in kızı Fatıma! Salih amel işle. Çünkü ben; Allah’tan gelecek bir
azabı senden kaldıramam.’’(Muslim sahih, babul iman)
Müslümanlar,
Hüseyin’in annesiyle dinde delil getirmiyorlardı ki; Hüseyinle getirsinler
(yani; onların sözü dinde teşri, kanun, delil değildir ta ki sözü Allah rasul’ü
sallallâhu aleyhi ve sellem‘e nispet edinceye dek *çvr*)
Hristiyanların
yaptığı gibi yapmayın! Ki onlar; Meryem ve oğlunu, bakireyi ve oğlunu, Allah
azze ve celleye iki denk kılıyorlardı.
Söyleyecek
sözümüz; ALLAH AZZE VE CELLE BÖYLE BUYURDU VE RASUL’Ü (SALLALLÂHU ALEYHİ VE
SELLEM) BÖYLE BUYURDU...
Başkada
sözümüz yoktur! Allahu Ekber deyin!
Ali
mi daha sabit yoksa Hasan ve Hüseyin mi?
Hz.Ali...(bunda
ihtilaf yok inşaAllah!)
Ali
radiyallahu anh, Hasan ve Hüseyin çocukları olduğu zaman isimlerini ilk; cafer
ve hamza olarak koymuştu.
Peygamber
(sallallâhu aleyhi ve sellem)’de onu çağırdı ve dedi ki: ’İkisinin ismini
değiştirmekle emrolundum’’
Bu
hadisi biliyor musun? Bilmiyorsun, öyleyse öğren inşaAllah.
’’İkisinin
ismini değiştirmekle emrolundum. İsimlerini; Hasan ve Hüseyin olarak
koyuyorum.’’
Bu
rivayetin senedi hasendir.
Açık
mı kardeşlerim?
Güzel.
Hasan
ve Hüseyin kendiişlerinden birşeye malik midirler burada?
İsimlerinin
nasıl olacağına karar verememişler hatta Ali bile kendi çocuklarının isimlerini
kendisi koyamamıştır.
Sadece
iki isim de bile, Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in önüne geçemiyorlar.
اَلنَّبِىُّ
اَوْلٰى بِالْمُؤْمِنٖينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ
’’Peygamber,
müminlere kendi nefislerinden daha evladır.’’(33 Ahzab:6)
Kim,
müslümanlardan herhangi bir kimsenin ameli ile delil getirirse; gerçekte bu delil,
huccet değildir.
Şayet
Hüseyin ile delil getirirsen; ona Hasan muhalefet etmişti.
Ali’yle
delil getirirsen; Akil ona muhalefet etmişti. Yani kardeşini kastediyoruz.
Bu
husus açık mı?
Lanetleştiler,
karşılıklı vuruştular!
Kişilerle
delil getirmeyiz.
Sen
Muaviye ile delil getirirsen bir başkası da Ali ile delil getirir. Birileri Ali
ile birileri de Muaviye ile delil getirir. (ihtilaftan başka bir şey olmaz)
Sen
Ali’nin taraftarlığını yaparsan bir başkası da Muaviye’nin taraftarlığını yapar
ve hizipleşme ortaya çıkar.
Fakat
ben size dedim ki:
Muhammed
aleyhisselatu vesselam’ın taraftarlığını yapın! Onun hizbinde yürüyün!
Şüphesiz
ki Ali, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in ayağını öpüyordu da bununla
Allah azze ve celle’nin rızasını umuyordu.
Hüseyin’de
böyleydi...
Hasan’da
böyleydi...
Dinleyin
beni!
Bir
keresinde Hz.Hasan namaz kılıyordu saçı da ensesi üzere arkadan bağlıydı. Ve
Ebu Hureyre*radiyallahu anh* geldi -dikkat edin Ali geldi demiyorum- Fatıma
geldi de demiyorum-
Ebu
Hureyre geldi ve onun saçındaki bağı çözdü. Namazdan sonra Hz.Hasan ona doğru
döndü ve ’’neden çözdün?’’ dedi.
Dinleyin!
Ebu Hureyre dedi ki:’’Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir kimsenin
saçı bağlı iken namaz kılmasını nehyetti.’’
Hasan
şöyle mi dedi; Ben Ehl-i beyt’tenim! Ben cennet ehli gençlerinin seyyidiyim!
Hasan
böyle birşey demedi, kendini tuttu, emre itaat etti. Çünkü O, Hasan’ın dedesi (sallallâhu
aleyhi ve sellem) kimdi, çok iyi biliyordu.
Allah’a
yemin ederim ki:
Şayet
Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin; Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’e
asilik ederek, emrine tabi olmasalar, ona muhalefet etseler; Allah azze ve
celle onları yüzükoyun ateşe atar.
Doğru
mu yoksa değil mi?
Allah’a
yemin olsun ki:
Şayet
Ebu Bekr ve Umer; Allah’ın peygamberine muhalefet etseler; Allah azze ve celle
onlara gazaplanır, şayet peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e asi olsalar;
onları yüzükoyun cehenneme atar!
Bu
bilinen bir husustur.
Din,
Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in getirdiği dindir ve Nebi (sallallâhu
aleyhi ve sellem)’in sözüdür.
Hasan
ve Hüseyin daha çocuk iken müslümanlar arasında oyun oynarken, Allah azze ve
celle Ebu Bekr ve Umer’in bulunduğu sahabe topluluğuna:
’’Ey
iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinin üstünde yükseltmeyin’’ (49 Hucurat:2) ayetini
nazil etti.
Açık
değil mi mesele?!
Hiçkimse
Hasan ve Hüseyin’le (Nebi aleyhi's-selâm’dan başkasıyla delil getirmesin)
Hüseyin
masum değildir, Hasan masum değildir.
Hüseyin,
kerbela bölgesine doğru huruc ettiği zaman, Sahabe’nin yaşlıları onun yanına geldiler.
Onu huruc’tan men ettiler.
İbn
Abbas, ehl-i beyt’ten mi yoksa değil mi?
Hızlı
cevap verin!
ehl-i
beyt’ten mi yoksa değil mi?
Abdullah
b. Abbas!
Ümmetin
bilgini, Kur’an’ın tercümanı!
Hüseyin,
İbn Abbas’ın önünde ilim tedris ederdi.
Kur’an
ilminde İbn Abbas’ın bilgisi malumdur.
Hüseyin
huruc etmek istediği zaman; ehli beyt’ten olan İbn Abbas geldi ve ona dedi ki: ’’Böyle
yapma! Huruc etme! İnsanların konuşması olmasaydı tüm gücümle senin başından
tutmuştum gitmemen için.’’
Sen
-ben gibi biri değil bunu söyleyen! Ehli Beyt’ten biri!
Anlaşıldı
mı?
Abdullah
b. Umer’de*radiyallahu anh* ona;’’Böyle yapma, huruc etme’’ dedi.
Cabir
b. Abdullah*radiyallahu anh* onun yanına geldi, Ebu Said El-Hudri radiyallahu
anh onun yanına geldi huruc etmemesi için.
Bunlardan
önce Hasan gelmişti ki o seyyidtir: ’’İşte Bu çocuğum seyyittir’. Allah Rasulü
(sallallâhu aleyhi ve sellem)’in yanında minberinin üzerinde oturuyordu?
Nerede
oturuyordu kardeşlerim?
Allah’ın
Nebi’si sallallâhu aleyhi ve sellem’in minberi üzerinde, Allah Rasul’ü (sallallâhu
aleyhi ve sellem) ’’İşte Bu çocuğum seyyittir’’ dedi. Seyyitlik neyledir?
’’Umulur
ki; Allah azze ve celle onunla iki büyük müslüman topluluğun arasını ıslah
eder.’’
İşte
ehl-i beyt’tin ameli ki; Hz.Hasan,huructan men etmişti.
İşte
bu ehli beyt’in siyadetinin amelidir.
Açık
mı?
Sana
diyorum ki:
Huccet,
ne Hüseyin’dedir ne de Hasan’da. Ne de Hasan ve Hüseyin’in annesinde. Ne de
Hasan ve Hüseyin’in babasında.
Doğru
olan; huccet; Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’dedir. Ki İbrahim aleyhisselam
bile kıyamet günü O Nebi (aleyhi's-selâm)’ın şefaatini ummaktadır.
Duydun
mu kim?
Allah
Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem) haber vermiştir ki, Allah azze ve cele üç
meselesine karşılık vermiştir.
Allah
azze ve celle demiştir ki: ’’Dua et! reddetmeyeceğim’’ üç mesele.
Açık
mı?
Dedi
ki:’’Allah’ım! Ümmetimi mağfiret et.’’ duasına icabet edildi.
İkincisi;
’’Allah’ım! Ümmetimi mağfiret et.’’
Üçüncüsünü
ise bütün yaratılmışların bana rağbet edeceği bir güne sakladım, gizledim.
İbrahim’in bile rağbet edeceği.
O
gün, kıyamet-din günü Hasan ve Hüseyin nerededir?
Ali
nerededir?
Hz.İbrahim
bile diyor ki o gün:’’Nefsim! Nefsim!’’(sahih*i muslim,babul iman)
Niçin?
Allah
Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in sözünü umuyor.
İnsanlar,
Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) in ayağı üzerinde haşrolacaklar.
Allah’ın
salat ve selamı onun üzerine olsun!
İşte
bu sahih’tir. Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den sahih olarak
sabit olmuştur.
Anlaşıldı
mı?
Kim,
kendisiyle cennete gireceği bir din istiyor, talep ediyorsa; dilini Allah
rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’e muhalefet etmemeye alıştırsın!
Organlarına
sahip çıksın da; Allah azze ve celle’ye isyan etmesin!
Açık
ve net mi kardeşlerim? (Konuşmayı Çvr: Ebu
Zuhra Ez-Zâhirî)
وصلى الله
على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه ومن تبعهم باحسان الى يوم الدين...