Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

7 Ağustos 2014 Perşembe

Devlet Başkanlarına Ayaklanmak Sünnete Aykırıdır

HUCCET(delil); ALLAH RASULÜ SALLALLÂHU ALEYHİ VE SELLEM’DEDİR VE HZ. HÜSEYİN’İN HURÛC’UNDA (hariciler için) DELİL YOKTUR!
بسم الله الرحمن الرحيم الحمد لله والصلاة والسلام على أشرف الأنبياء والمرسلين محمد مصطفى صلى الله عليه وسلم وعلى آله وصحبه ومن تبعهم باحسان الى يوم الدين أما بعد:
*Bu, tartışmalı bir konuşmadan (video) terceme edilerek yazıya aktarılmıştır. Bazı yerlerde tarafımdan(çeviren) parantez içi açıklamalar da bulunulmuştur. Ki; bu bir konuşmadır. Malumdur ki; yazıya aktarıldığı zaman bazı noktalarda mana tam anlaşılmamaktadır. Bu noksanlığı gidermek için paranteziçleri mevcuttur. Rivayetleri uzun uzadıya tahkik ve tahriç etmedik. Çünkü araştıran kimsenin kaynaklarını bulabileceğini düşündük. Sadece birkaç yerde kaynağın ismini zikrettik. Bunu da konuşmanın ahengini bozmamak için yaptık.
Esasen bu konuşma 3 (üç) fırkaya cevap içermektedir:
a) Allah Rasul’ü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünden başka herhangi bir şahsın sözünü dinde delil zannedenlere ve;
b) Ellerine silah alarak, bağiylik eden, Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’in sünnetinden yüz çeviren haricilere (günümüzdeki özgürlük savaşçıları!) ve son olarak;
c) Kur’an-ı kerim’deki ayetleri kendi akıllarına göre manalandıran (tahrif eden) kimselere.
Allah azze ve celle’den bu çalışmayı vechine halis kılmasını, onunla Müslümanları rey ve kıyas ihtilafından kurtarıp; kitap ve sünnetin ittihadında birleştirmesini niyaz ederim. Bu çalışmam ve sözlerimde, amellerimde işlediğim hatalardan dolayı da; Allah azze ve celle’den afv ve mağfiret dilerim.
Yanlışlarımı bildirmek veya öneri ve tavsiyeleriniz için: zahirnas@outlook.com
(Kitab-müteşabihleri muhkemlere arz ederek - sunnet-hadis – sahih ve hasen senetlilerle amel edip; zayıf ve mevzuları terk ederek - sahabenin icması – ıstıshab - ibahat-i asliyye)
Çvr:Ebu Zuhra Ez-Zâhirî أبو زُهرة الظاهري
KONUŞAN: Şeyh İmam Salahaddin b.İbrahim Ebu Arafe

Hüseyin (as)’ın ayaklanması...
Allah azze ve celle ondan ve babasından razı olsun.
 Ve dedesi Muhammed (aleyhisselam)’a salat ve selam eylesin.
Bir kişi bana, Hz. Hüseyin’in karşı ayaklanışını (kerbela meselesini) sordu ve dedi ki: ’’Bu bir revulotion/direniş-isyan değil mi?’’
Şayet bu kimse bana şöyle demiş olsaydı; ’’Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in ayaklanışı bir isyan değil mi?’’
Kendisininin hükmüne boyun eğmek farz olan; masum kimsenin emrine uymam hususunda beni zorunlu kılmıştı.
Fakat soruyu soran kimse, masum olmayan bir kimse hakkında sordu(onun yaptığını delil addetti).
Kim derse ki; Hüseyin masum, Hasan masum, Ali masum, Fatıma masum...(delilsiz konuşmuştur)
Dinleyin!
Masum olan-hata etmeyen, vahiyle hareket eden-;o kimsedir ki, şayet Allah azze ve celle tarafından gönderilmiş olmasaydı, Ali’nin şairlik yapan bir çoban olacağı, Hasan ile Hüseyin’inde medine sokaklarında oyun oynayan çocuklar olacağı kimseydi.
Evet! Hüseyin hata etti! Ve Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) isabet etti.
Dinleyin beni!
Hiçkimse şöyle demesin:’’Ben isabet ettim de; Hüseyin hata etti.’’
Fakat doğru olan; Hüseyin hata etti, dedesi (sallallâhu aleyhi ve sellem) isabet etti.
Hüseyin hata etti, Peygamberler aleyhimusselam isabet ettiler.
Peygamberler masumdurlar.
Dinle ey kardeşim! Dinle ey kardeşim!
(karşıdaki kur’an*ı kerim’den kendisine delil olmayacak bir ayet-i kerime’yi okumaktadır. Biraz sonra o ayet gelecek)
Hatalı konuştun, sözün yanlış. Kur’an’dan bilmediklerini okuyorsun.
Ahzab Sure’sinden okuduğun ayet;
اِنَّمَا يُرٖيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهٖيرًا
’Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden ancak kiri(günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.’’(33 Ahzab:33)
Bu ayet de kastolunanlar; Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in zevceleri yani hanımlarıdır.
Ayet-i dikkatlice, başını ve sonunu okumaz mısın? (32. Ayeti ve bizzat 33. Ayetin başını okuyan kimse mananın bu olduğunu rahatlıkla anlayabilir:
وَقَرْنَ فٖى بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُولٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰتٖينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ
Tamam, tamam dinle kardeşim!
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى فٖى بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَطٖيفًا خَبٖيرًا
’’Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırda tutun. Şüphesiz ki Allah, latif(her şeyin inceliklerini bilen)dir, hakkıyla haberdardır.’’(33 Ahzab:34)
Oku! Fakat sen okumuyorsun!
Allah-u Teâla buyurdu ki: ’’Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırda tutun.’’
Ayette ki ’’hikmet’’; Ali’nin, Fatıma’nın, Hasan ve Hüseyin’in ameli mi? Yoksa Allah Rasulü Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in ameli mi?
Elbette ki; Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in amelidir.
Hakk sana açıkça geldi tabi ol ey kardeşim! Ki hakka tabi olmak gerekir. Tabi ol!
Dinle ey kardeşim!
Ayeti tamamlayayım tam mı okuyayım?
İşte Ahzab Suresinde geçtiği üzere aynen okuyorum:
اِنَّمَا يُرٖيدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهٖيرًا
وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى فٖى بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَطٖيفًا خَبٖيرًا
اِنَّ الْمُسْلِمٖينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنٖينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتٖينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقٖينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرٖينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعٖينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقٖينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمٖينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظٖينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرٖينَ اللّٰهَ كَثٖيرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظٖيمًا
’’...Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden ancak kiri(günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.
Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırda tutun. Şüphesiz ki Allah, latif (her şeyin inceliklerini bilen)dir, hakkıyla haberdardır.
Şüphesiz ki, müslüman olan (Allah’ın emirlerine teslim olan) erkeklerle, Müslüman kadınlar; iman eden erkeklerle, iman eden kadınlar;...’’(33 Ahzab:33, 34, 35) diye devam eden 35.ayetten sonra ki 36. Ayette şöyle buyrulur:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبٖينًا
’’Allah ve rasulü bir mesele de hüküm verdiği zaman, inanan bir erkek ve kadına, artık o işte, kendilerine göre başka bir tercih hakkı yoktur. Kim Allah’a ve rasul’üne karşı gelir(onlar tarafından verilmiş hükümleri beğenmez)se, kesinlikle o, apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.’’ (33 Ahzab:36)
Oku bakalım! Bu ayetin neresinde Hüseyin’in amelinden söz edilmektedir?,
Dinle dinle ey şeyh!
Dinle ey kardeşim!
Adam kendince delil getirmeye çalıştı...
Hariciler ve özgürlük savaşçısıyız diye isyan edenler, delille gelmişler!!!
Haricilerin bütün ameli; Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayağının altındadır!
Allah azze ve celle bilmektedir ki;
Ben, Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’in sünnetlerini, hadislerini size söyledim; bununla delil getirdim.
Allah kitabıyla konuştuk biz!
Sizler ise; şehvetle, reyle (ve kıyasla), yalanla ve cehaletle konuştunuz.
Bu batıllardan sizi men ettik! yüz çevirin bunlardan dedik!
Dinle!
Hüseyin’in ameli sünnet değildir!
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı, Hüseyin için şereftir.
Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı, Ali için şereftir.
Allah Rasul’ü Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı; müslümanların tamamı için şereftir.
Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in ayakkabısı, eserdir (takip edilmesi gereken izdir).
Hüseyin ve Hasan’ın ameli, (eser) dinde teşri-kanun delil değildir.
Bundan başka bir şey söyleyen kimse; Şeytan’dır.
İşte Şeytan’a muhalefet eden kimse; (Allah Rasul’ü –sallallâhu aleyhi ve sellem-‘ın yolundadır.) açıktır bu husus.
Esasında bütün peygamberler, Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e tabi olmaktadırlar.
Hasan ve Hüseyin’e*radiyalahu anhuma* değil!
Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem) isra gecesi miraca çıktığı (göğe yükseltildiği) zaman; Allah azze ve celle nebileri kabirlerinden ba’as ettirdi de; Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem) onlara imamlık yaptı.(Sahih-i Muslim babul iman’daki hadise işaret etmektedir Şeyh)
Meseleye farklı bir açıdan da bakabiliriz;
Size göre; Hüseyin isabet etti ise; öyleyse; Hasan hata etmiştir.
Çünkü Hasan; savaştan menetti ve vuruşmayı da reddetti. Muaviye’yede teslim verdi.
Size göre; Ehl-i Beytten iki kişiden biri hatalıdır, ya Hasan ya da Hüseyin? Hangisi?
Hangisi olsun istiyorsun?!
(Karşıdaki ikisi de isabet etti demektedir)
İkisi de isabet etti mi diyorsun?
Bravo sana, aferin!! İkisi de isabet etti!
İkisinden hangisi seyyid?
Hasan...
Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: ’’Bu oğlum; seyyid’tir. Allah –Azze ve Celle- onunla Müslümanların arasını ıslah eder.’’
Kardeşim bırak beni! Bırak!
Bu adam dedi ki: ’’Hasan ve Hüseyin; cennet ehlinin gençlerinin efendisidir.’’(Tirmizi)
Öyle demedi mi kardeşlerim?!
Dinle bakalım!
(Burada Şeyh, hadisin subutuna değil fakat hadisten yanlış istinbat da bulunulduğuna işaret etmektedir.)
Ebu Bekir ve Umer *radiyallahu anhuma* Cennet ehlinin seyyidlerindendir. Din  adına birçok şeyi Ebu Bekir ve Ömer’den aldınız.
Evet! Hayır, onlar yalan söylüyorlar. (muhalifin bir sözüne itiraz etmektedir yoksa kendi söylediği söze değil itirazı)
Sahih bir senetle gelen rivayette Umer, Ebu Umâme’ye dedi ki: Suveyd b. Gafele, “olabilir ki benden sonra halef sen olabilirsin. Emire itaat et, seni kırbaçlarsa sabret, sana zulmederse sabret, seni men ederse yine sabret.’’
Umer! Umer!
Umer, Hüseyin’den daha bilgilidir.
Ebu Bekr, Hüseyin’den daha bilgilidir.
Hasan ve Hüseyin ikisi de Ebu Bekr ve Umer’e bakarlardı da onları müslümanların kıdemlilerinden, önderlerinden, âlimlerinden, Allah’ın Peygamberi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in takipçilerinden, Allah’ın peygamberi sallallâhu aleyhi ve sellemden sonra müslümanların imamlarından görürlerdi.
Ebu Bekr ve Umer müslümanların arasındayken kendisine fetva danışılan kimdi? Onlar mıydı yoksa Hasan ve Hüseyin mi?
Hüseyin mi yoksa Ebu Bekr mi?
Evet sahih hadiste geçtiği üzere, Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin efendileridir. Fakat bunun manası onlar masumdur, günah işlemezler, onların sözü dinde delildir mi demektir?
Masum değillerdi...
(karşıdaki onların *radiyallahu anhuma* cennetteki makamlarının yüksek olduğunu söylemektedir*)
Yüksek makam!
Allah azze ve celle senin makamını yükselttsin ben sana ismet (masumluktan soruyorum.
Ben ismetten soruyorum.
Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in yüksek makamı vardır ve ismet sahibidir.
Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) vesilede ismettir.
Hangisinin makamı daha yüksek Hasan ve Hüseyin mi?
Yoksa Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) mi?
Tamam, bitirdik sayılır kardeşlerim!
Hüseyin’in o amelinden hiçbir şey değil de yalnız Şia’nın bugün ortaya koyduğu bid’atler olsa, gördüğümüz hususunda bize kafidir.
Şia ne zaman ortaya çıktı? Ancak Hüseyin’den sonra değil mi?
Yani; kan, bela ve kerbela, Allah’a ve Rasul’üne iftira, yalan, Hüseyin’i Allah azze ve celleye şirk koşmak, Hüseyin’e ibadet etmek ne zaman ortaya çıktı?
Hz. Hüseyin öldürüldükten sonra değil mi?
Dinleyin beni!
Huccet(delil) ancak ve ancak; Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellemdedir.
Dinle!
Bundan başka bir şey söyleyen yalancıdır.
Huccet ancak Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’dedir.
Onun hucceti, İbrahim ve Meryem oğlu İsa’yada geçerlidir.
Muaviye’nin sözü delil değildir!
(mukallitler, şeyh’e karşı kaba-kuvvet’e başvurmak için ayağa kalmaktadırlar fakat bir olay olmamakta. Zamanında Ali İbn Hazm El-Endelusî Ez-Zâhirî’ye *rahmetullahi aleyh* yaptıkları gibi. Onlar delille cevap vermek yerine; tahkir ve darb yoluna yakındırlar şerrlerinden Allah azze ve celle’ye sığınırız. âmin! çvr)
Otur, otur!
Huccet ancak Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’dedir.
Kim bir müslümana karşı delil getirecek, onunla mücadele edecekse; Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in sözleriyle, uygulamalarıyla, onaylamalarıyla delil getirsin!
Allah’ın salat ve selamı O’nun üzerine olsun!
Hasan ve Hüseyin... Dinleyin ey kardeşlerim!
Hasan, Hüseyin ve Ali... Dinle ey kardeşim!
Dinle!
Hasan, Hüseyin, Fatıma ve Ali; Allah rasulü Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibi;
’’Ey Muhammed’in kızı Fatıma! Salih amel işle. Çünkü ben; Allah’tan gelecek bir azabı senden kaldıramam.’’(Muslim sahih, babul iman)
Müslümanlar, Hüseyin’in annesiyle dinde delil getirmiyorlardı ki; Hüseyinle getirsinler (yani; onların sözü dinde teşri, kanun, delil değildir ta ki sözü Allah rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem‘e nispet edinceye dek *çvr*)
Hristiyanların yaptığı gibi yapmayın! Ki onlar; Meryem ve oğlunu, bakireyi ve oğlunu, Allah azze ve celleye iki denk kılıyorlardı.
Söyleyecek sözümüz; ALLAH AZZE VE CELLE BÖYLE BUYURDU VE RASUL’Ü (SALLALLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) BÖYLE BUYURDU...
Başkada sözümüz yoktur! Allahu Ekber deyin!
Ali mi daha sabit yoksa Hasan ve Hüseyin mi?
Hz.Ali...(bunda ihtilaf yok inşaAllah!)
Ali radiyallahu anh, Hasan ve Hüseyin çocukları olduğu zaman isimlerini ilk; cafer ve hamza olarak koymuştu.
Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’de onu çağırdı ve dedi ki: ’İkisinin ismini değiştirmekle emrolundum’’
Bu hadisi biliyor musun? Bilmiyorsun, öyleyse öğren inşaAllah.
’’İkisinin ismini değiştirmekle emrolundum. İsimlerini; Hasan ve Hüseyin olarak koyuyorum.’’
Bu rivayetin senedi hasendir.
Açık mı kardeşlerim?
Güzel.
Hasan ve Hüseyin kendiişlerinden birşeye malik midirler burada?
İsimlerinin nasıl olacağına karar verememişler hatta Ali bile kendi çocuklarının isimlerini kendisi koyamamıştır.
Sadece iki isim de bile, Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in önüne geçemiyorlar.
اَلنَّبِىُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِنٖينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ
’’Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha evladır.’’(33 Ahzab:6)
Kim, müslümanlardan herhangi bir kimsenin ameli ile delil getirirse; gerçekte bu delil, huccet değildir.
Şayet Hüseyin ile delil getirirsen; ona Hasan muhalefet etmişti.
Ali’yle delil getirirsen; Akil ona muhalefet etmişti. Yani kardeşini kastediyoruz.
Bu husus açık mı?
Lanetleştiler, karşılıklı vuruştular!
Kişilerle delil getirmeyiz.
Sen Muaviye ile delil getirirsen bir başkası da Ali ile delil getirir. Birileri Ali ile birileri de Muaviye ile delil getirir. (ihtilaftan başka bir şey olmaz)
Sen Ali’nin taraftarlığını yaparsan bir başkası da Muaviye’nin taraftarlığını yapar ve hizipleşme ortaya çıkar.
Fakat ben size dedim ki:
Muhammed aleyhisselatu vesselam’ın taraftarlığını yapın! Onun hizbinde yürüyün!
Şüphesiz ki Ali, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in ayağını öpüyordu da bununla Allah azze ve celle’nin rızasını umuyordu.
Hüseyin’de böyleydi...
Hasan’da böyleydi...
Dinleyin beni!
Bir keresinde Hz.Hasan namaz kılıyordu saçı da ensesi üzere arkadan bağlıydı. Ve Ebu Hureyre*radiyallahu anh* geldi -dikkat edin Ali geldi demiyorum- Fatıma geldi de demiyorum-
Ebu Hureyre geldi ve onun saçındaki bağı çözdü. Namazdan sonra Hz.Hasan ona doğru döndü ve ’’neden çözdün?’’ dedi.
Dinleyin! Ebu Hureyre dedi ki:’’Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir kimsenin saçı bağlı iken namaz kılmasını nehyetti.’’
Hasan şöyle mi dedi; Ben Ehl-i beyt’tenim! Ben cennet ehli gençlerinin seyyidiyim!
Hasan böyle birşey demedi, kendini tuttu, emre itaat etti. Çünkü O, Hasan’ın dedesi (sallallâhu aleyhi ve sellem) kimdi, çok iyi biliyordu.
Allah’a yemin ederim ki:
Şayet Fatıma, Ali, Hasan ve Hüseyin; Allah Rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’e asilik ederek, emrine tabi olmasalar, ona muhalefet etseler; Allah azze ve celle onları yüzükoyun ateşe atar.
Doğru mu yoksa değil mi?
Allah’a yemin olsun ki:
Şayet Ebu Bekr ve Umer; Allah’ın peygamberine muhalefet etseler; Allah azze ve celle onlara gazaplanır, şayet peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e asi olsalar; onları yüzükoyun cehenneme atar!
Bu bilinen bir husustur.
Din, Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in getirdiği dindir ve Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in sözüdür.
Hasan ve Hüseyin daha çocuk iken müslümanlar arasında oyun oynarken, Allah azze ve celle Ebu Bekr ve Umer’in bulunduğu sahabe topluluğuna:
’’Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinin üstünde yükseltmeyin’’ (49 Hucurat:2) ayetini nazil etti.
Açık değil mi mesele?!
Hiçkimse Hasan ve Hüseyin’le (Nebi aleyhi's-selâm’dan başkasıyla delil getirmesin)
Hüseyin masum değildir, Hasan masum değildir.
Hüseyin, kerbela bölgesine doğru huruc ettiği zaman, Sahabe’nin yaşlıları onun yanına geldiler. Onu huruc’tan men ettiler.
İbn Abbas, ehl-i beyt’ten mi yoksa değil mi?
Hızlı cevap verin!
ehl-i beyt’ten mi yoksa değil mi?
Abdullah b. Abbas!
Ümmetin bilgini, Kur’an’ın tercümanı!
Hüseyin, İbn Abbas’ın önünde ilim tedris ederdi.
Kur’an ilminde İbn Abbas’ın bilgisi malumdur.
Hüseyin huruc etmek istediği zaman; ehli beyt’ten olan İbn Abbas geldi ve ona dedi ki: ’’Böyle yapma! Huruc etme! İnsanların konuşması olmasaydı tüm gücümle senin başından tutmuştum gitmemen için.’’
Sen -ben gibi biri değil bunu söyleyen! Ehli Beyt’ten biri!
Anlaşıldı mı?
Abdullah b. Umer’de*radiyallahu anh* ona;’’Böyle yapma, huruc etme’’ dedi.
Cabir b. Abdullah*radiyallahu anh* onun yanına geldi, Ebu Said El-Hudri radiyallahu anh onun yanına geldi huruc etmemesi için.
Bunlardan önce Hasan gelmişti ki o seyyidtir: ’’İşte Bu çocuğum seyyittir’. Allah Rasulü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in yanında minberinin üzerinde oturuyordu?
Nerede oturuyordu kardeşlerim?
Allah’ın Nebi’si sallallâhu aleyhi ve sellem’in minberi üzerinde, Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ’’İşte Bu çocuğum seyyittir’’ dedi. Seyyitlik neyledir?
’’Umulur ki; Allah azze ve celle onunla iki büyük müslüman topluluğun arasını ıslah eder.’’
İşte ehl-i beyt’tin ameli ki; Hz.Hasan,huructan men etmişti.
İşte bu ehli beyt’in siyadetinin amelidir.
Açık mı?
Sana diyorum ki:
Huccet, ne Hüseyin’dedir ne de Hasan’da. Ne de Hasan ve Hüseyin’in annesinde. Ne de Hasan ve Hüseyin’in babasında.
Doğru olan; huccet; Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem)’dedir. Ki İbrahim aleyhisselam bile kıyamet günü O Nebi (aleyhi's-selâm)’ın şefaatini ummaktadır.
Duydun mu kim?
Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem) haber vermiştir ki, Allah azze ve cele üç meselesine karşılık vermiştir.
Allah azze ve celle demiştir ki: ’’Dua et! reddetmeyeceğim’’ üç mesele.
Açık mı?
Dedi ki:’’Allah’ım! Ümmetimi mağfiret et.’’ duasına icabet edildi.
İkincisi; ’’Allah’ım! Ümmetimi mağfiret et.’’
Üçüncüsünü ise bütün yaratılmışların bana rağbet edeceği bir güne sakladım, gizledim. İbrahim’in bile rağbet edeceği.
O gün, kıyamet-din günü Hasan ve Hüseyin nerededir?
Ali nerededir?
Hz.İbrahim bile diyor ki o gün:’’Nefsim! Nefsim!’’(sahih*i muslim,babul iman)
Niçin?
Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in sözünü umuyor.
İnsanlar, Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem) in ayağı üzerinde haşrolacaklar.
Allah’ın salat ve selamı onun üzerine olsun!
İşte bu sahih’tir. Allah Rasul’ü (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den sahih olarak sabit olmuştur.
Anlaşıldı mı?
Kim, kendisiyle cennete gireceği bir din istiyor, talep ediyorsa; dilini Allah rasul’ü sallallâhu aleyhi ve sellem’e muhalefet etmemeye alıştırsın!
Organlarına sahip çıksın da; Allah azze ve celle’ye isyan etmesin!
Açık ve net mi kardeşlerim?  (Konuşmayı Çvr: Ebu Zuhra Ez-Zâhirî)
وصلى الله على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه ومن تبعهم باحسان الى يوم الدين...

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)