Şeyh el-Elbâni rahimehullah birisine
reddiye verirken şöyle demiştir: “Durumun, namaza başlama duası olarak beş
sahabeden gelen “Subhaneke…” okuma hadisini zayıf saymaya ulaşması önemlidir. Burada
yani Şam’da, Ürdün’de heva sahiplerinden birinin yoluyla bu hadisi tenkid
ediyor!.. Çirkin bir hata yapıyor. Bu beş
hadisi zikrediyor ve isnadlarını tek tek tenkid ediyor. Sonra daha tuhaf bir
duruma düşüyor. Maalesef bazı gençlerde hâkim olan cehaletle delil getiriyor.
Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’ın namaza "subhanekallahumme..." duasıyla
başladığını ve insanlara öğretmek için sesini yükselttiğini zikrediyor. Bu
rivayeti bildiği halde hadisi zayıf sayıyor. Hâlbuki bu konuda Ömer radıyallahu
anh rivayetinden başka hadis olmasaydı bile bu yeterdi. O, insanların
huzurunda, gizli okunması sünnet olduğu bilinen bir duayı arkasındaki
insanlara, “Subhaneke” okumanın sünnet olduğunu öğretmek için sesli okuyor.
Buna hayret edersin! Sen de tek tek rivayetleri zayıf sayarsın! Sizin
de bildiğiniz gibi, zayıflığı şiddetli olmamak şartıyla hadisin rivayet
yollarının çokluğu ile takviye olacağı kaidesine itibar edilir. Sahihu
Muslim’de ve başka eserlerde gelen, Darekutni’nin de sahih dediği bu delil ile
neden o hadislerin zayıflığını takviye etmiyorsun?
O, bu konuda İbn Ebi Hâtim’in
el-İlel’ine dayanıyor ve Ebu Hatim şöyle dedi diyor. Sualinde, etrafında
döndüğün ilmî araştırmaya dayanmıyor! Zira sual, öncekilerden bazı hafızların
münker dedikleri hadis için bugünkü araştırıcıların kuvvetli bir isnad bulması
veya şahit ve mutabiler bulması hakkındadır. Onun buna karşı konumu nedir? Onun
konumu şudur: dayandığı ilim ancak, kendi gerekçesine uygun söyleyen bir hafız
varsa, bu hadisi inkâr edebilmek için onu kullanmasıdır. Böylece herkes hadis
hakkında konuşuyor!
(Likaatu Ebi’l-Hasen el-Me’tebî Maa’l-Elbani s.4)