Putların Yedincisi: Siyasî Partiler
Bu partiler çirkin bir bidattir ve emperyalizmin sonuçlarından
biridir. Emperyalistler, tek ümmetin çocukları arasını ayırmak, tek vatanın
çocuklarını gruplara ayırmak için bunu çıkarmışlardır.
Her bir partiyi tanımlayan bir programı, bayrağı ve
temsilcileri vardır. Bu partilerden Komunist olanı, Marx’çı olanı, Milliyetçi
olanı, Liberal Laik olanı vardır.
Bu partilerin acı
sonuçlarını insanların bölünmesi olarak görmekteyiz. Dergilerde, gazetelerde,
televizyon kanallarında particilerin birbirlerini ithamlarına şahit
olunmaktadır. Bu partilerden herhangi birine üye olmak dinin asla onaylamadığı
bir bid’attir.
Şüphe yok ki bu kimselerin peşinden gidenler, hayatlarını,
nefislerini, mallarını partilerinin yolunda kurban ederler. Dünya karşılığında
ahiretlerini satarlar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ قُتِلَ تَحْتَ رَايَةٍ
عِمِّيَّةٍ، يَغْضَبُ لِلْعَصَبَةِ، وَيَنْصُرُ الْعَصَبَةَ، أَوْ يَدْعُو إِلَى
عَصَبَةٍ فَقِتْلَةٌ جَاهِلِيَّةٌ
“Kim kör bir bayrağın altında
savaşır, asabiyeti (taassupta bulunduğu grup) için öfkelenir, asabiyeti
desteklemek için savaşır veya asabiyete çağırırken öldürülürse cahiliye üzere
öldürülmüş olur.”[1]
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e
cesurluk, hamiyyet ve riya için savaşanlardan hangisinin Allah yolunda olduğu
sorulunca şöyle buyurmuştur:
مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ
كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ العُلْيَا، فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ
“Kim Allah’ın kelimesinin yüce olması için savaşırsa
Allah Azze ve Celle’nin yolunda olan odur.”[2]
İslam sancağı yerine, altında toplanmak
için birçok sancaklar yükselmiştir. Her bir grup kendi elindekiyle övünür,
sevinir. Din ise bu partileri tanımaz. Bize emredilen şey, bir tehlikeye
muhatap olduğumuz zaman birbirimize destek olup yardımlaşmamız, ümmetlerin ve
fertlerin onsuz olamayacağı dinimizi savunmak için, tek bir kişinin kalkışı
gibi kalkmamızdır.
Şeyh Muhammed el-İmam’a: “Siyasi
partilere üye olmak caiz midir?” diye sorulunca şöyle cevap vermiştir:
“Siyasi partiler laikliğin
gruplarıdır. Laiklik; dinsizliktir. Yani Allah’ın hak dinini din edinmemektir.
Hatta laiklik, Allah katından indirilmiş ve değişikliğe uğramamış dini dahi
kabul etmez. Laiklik, mesela batıda tahrif edilmiş ve değiştirilmiş Tevrat ve
İncil’i de kabul etmez. Kendi iddialarına göre Musa ve İsa aleyhime's-selâmdan
kaldığını ileri sürdükleri Yahudilik ve Hristiyanlığı da kabul etmez. Bu, Allah
Azze ve Celle’nin katından bir din indiğine iman etmemektir.
Sonra Müslümanlar arasında
laiklik yayıldı. Şu kaidelerini ortaya koydular: “Din Allah içindir, vatan
herkes içindir.” Yine: “Din kul ile rabbi arasındadır” kaidesini yaydılar. Yani
namaz, oruç ibadet edenin ibadetidir. Ama hükümler, ahlak, muameleler, siyasi
ve iktisadi meselelere gelince bunlarda insanların hükmüne müracaat edilmesi ve
insanların kanun koyması görüşündedirler! Bu konularda İslam dininin hükmünü
kabul etmezler. Müslümanların arasında
bu laiklik/dinsizlik çoğaldı. Bu, batılı devletlerin laikler için seçtiği
laiklik olup Müslümanlar arasında da bulunmaktadır.
Bütün bunlara göre; partiler,
laik partiler ile bidat ve sapıklık içeren partiler arasındadır. Bu partilere
girmek dinen caiz değildir. Bilakis bu haram, hatta haramların en
büyüklerindendir. Zira bunda günahta yardımlaşmak, sapıklık üzere düşmanlık ve
haddi aşma vardır. Özellikle siyasi partiler, ister seçim yoluyla gelip barış
devrimi denilen, demokrasi kanunlarıyla amel eden demokratik devrim partileri
olsun, isterse askeri devrimle gelenler olsun fark etmez.
Yine bu partiler iki şeyi bir
arada barındırır. Siyasi partiler fitnelerin ve sapıklıkların kaynağıdır.
Müslümanları fazlasıyla parçalamakta ve zayıflatmaktadır. Düşmanlar için
Müslümanlara karşı gedikler açmaktadır. Daha bunun gibi Müslümanlara zararlı
olan birçok meseleleri vardır. Hareket ve kuvvet ancak Allah’tandır. Allah’a ve
ahiret gününe iman eden için partilere girmek caiz değildir. Bilakis
Müslümanlara farz olan, tek grup olan Allah’ın seçtiği Allah’ın grubu olmaları,
tek ümmet olmalarıdır ki, o da salih selefin ve onlara güzellikle uyanların
üzerinde bulundukları nübüvvet menhecine tabi olan İslam ümmetidir. Allah en iyi bilendir."[3]
- inşallah yazı devam edecek -
[1]
Sahih. Ahmed (2/296) Muslim (1848)
İshak b. Rahuye (145) Ebu Avane (4/421) Beyhaki (8/156) İbn Hibban (10/442) İbn
Mace (3948) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (3579)
[2]
Sahih. Buhârî (123) Muslim (1904)