Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

11 Mart 2017 Cumartesi

Çağın Yeni Putları - 8 -

Putların Sekizincisi: Âdetler ve Taklidler
Taklidlerimizin ve adetlerimizin büyük kısmı İslam hükümleriyle çelişmektedir ve beşerin iki cihanda saadetini hedefleyen İslam’ın musamahalı ruhuna uymamaktadır. Bu ümmetin mensuplarından pekçoğu dine aykırı olan alışkanlıklar ve âdetlere ve hatta taklitle yapılan ibadetlere o kadar müptela olmuştur ki, âdet ile ibadet birbirinden ayrılamaz hale gelmiştir. Öyle ki, birisi onlara karşı çıkacak olsa: “Bu bizim adetimizdir, bildiğimiz budur” derler.
Matemler, bayram kutlamaları, sevinçler, kadın erkek karışık programlar, genel olarak oturumlarda kadın erkek karışıklığı, kadın erkek karışık eğitimler, nişan ve düğün merasimleri, kızların mehirlerinin yükselmesi, velilerin kabirlerini ziyaret, kabirler için adak sunma, bütün bunlar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile gelen apaçık hidayet olan dine aykırı olan ve birçok müslüman ülkelerinde yaygınlaşmış olan adet ve taklitlerdendir.
Müslümanlara gereken şey bu adet ve taklitleri yeniden gözden geçirip, İslam’a, hanif dine uygun olan unsurlarla bunları değiştirmeleri, İslam’a aykırı olanlardan da yüz çevirip derhal uzaklaşmalarıdır. Ta ki müslüman kendisini dünyada e ahirette cezalandırılmaya sunmuş olmasın.[1]
Bu âdet ve taklitler kökleşmiş meseleler haline gelince, bunlar meşru sayılır hale gelmekte ve bunların dışında çıkan kişiye karşı çıkılmaktadır. Böylece yeni bir put haline gelmekte, Allah Azze ve Celle’nin dışında itaat edilen, helal ve haram koyma hususunda tabi olunan bir unsur olmaktadır.
İnsanlardan bazısı Allah’ın dışında niddler/denkler edinmişlerdir. Kur’ân’ın ilk muhatapları asrında bu denkler taşlar, ağaçlar, yıldızlar, gezegenler, melekler veya şeytanlar idi. Onlar, bütün cahiliyye zamanlarında eşyalar, şahıslar, şiarlar ve itibarlardır. Allah’ın isminin yanına konduğu zaman gizli ya da açık olsun, hepsi de şirktir. Kişi kalbinde Allah sevgisiyle beraber onu ortak ederse şirk koşmuş olur. Peki ya kalbinden Allah sevgisi çıkıp da sadece bu denk koşulanların sevgisi kalbi kuşatırsa ne olur?
Muhakkak ki mü’minler Allah’ı sevdikleri gibi hiçbir şeyi sevmezler. Ne canlarını ne de başka bir şeyi, ne şahısları, ne itibarları, ne işaretleri, ne de bu dünyada insanların peşinden koştukları değerlerinden herhangi bir değeri, Allah’ı sevdikleri gibi sevemezler.
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَتَّخِذُ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْدَادًا يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللَّهِ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ
İnsanlardan öyleleri vardır ki Allah'tan başka denkler edinirler de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’ı sevmeleri daha güçlüdür.” (Bakara 165)
Bu denklerin örnekleri:
1- İnsanların çoğu modaya bağlanır, özellikle Allah’ın kendilerine zenginlikle ihsanda bulunduğu ülkelerdeki kadınlar sürekli moda eşyaları alırlar. Rablerinin emir ve kurallarından çok bu modanın yeniliklerini takip eder, gözetirler. Kadınların çoğu cildi güzelleştiren, koruyan, beyazlaştıran veya besleyen yağlar, kremlerden türlü makyaj malzemeleri, çeşitli sabunlar onlarca çeşit ve renkte dudak boyaları, göz farı, öje, şampuan, saç boyaları gibi malzemelerle odalarını sanki bir eczane gibi doldururlar, lakin gel de bu odada bir mushaf, dininde faydalanacağı bir ilmi kitap bul! Onun ibadet, namaz ve takva konusundaki gayretine bak!
Müslüman kadınlar model dergilerininin isimlerini Kur’an surelerinin isimlerinden daha iyi ezberlemekte! Hatta bazıları sayısı bilinmeyecek kadar şarkıcı ve sinema aktörünün isimlerini bilir de rablerinin rasulünün eşlerinin isimlerini bilmez! Bir de bu şarkıcı ve aktörlerin davranışlarını taklid varsa bu apaçık bir hüsrandır!
Maalesef kadın bir esir haline gelmiştir! Onu esir alan moda evlerinin sahipleridir! Onları diledikleri zaman, diledikleri şekilde, diledikleri renklerde giydiriyorlar… Kadın da kayıtsız şartsız onlara icabet ediyor.[2]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
بُعِثْتُ بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ بِالسَّيْفِ حَتَّى يُعْبَدَ اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، وَجُعِلَ رِزْقِي تَحْتَ ظِلِّ رُمْحِي، وَجُعِلَ الذِّلَّةُ وَالصَّغَارُ عَلَى مَنْ خَالَفَ أَمْرِي، وَمَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ
Kıyametin önünde, kılıçla gönderildim ki hiçbir şey ortak koşulmadan yalnızca Allah’a ibadet edilsin. Rızkım mızrağımın gölgesi altında kılındı. Emrime muhalefet edenlere zillet ve küçüklük yazıldı. Kim kendini bir kavme benzetirse onlardandır.”[3]
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لتَتَّبِعُنَّ سَنَن مَنْ كان قبلكم شِبْرا بِشِبر، وَذِرَاعا بِذِراع حتى لو دَخَلُوا جُحْرَ ضَبّ لَتَبِعْتُموهُمْ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى قَالَ: فَمَنْ
Elbette sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış uyacaksınız. Hatta öyle ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler siz de onları takip edeceksiniz.” Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh dedi ki:
“Biz: Ey Allah’ın rasulü! Yahudi ve Hıristiyanları mı (kastediyorsun)? Dedik. Buyurdu ki:
(Başka) kimler olacaktı ki?[4]
Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتَرْكَبُنَّ سُنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ مِثْلًا بِمِثْلٍ
Nefsim elinde olana yemin olsun ki, sizden öncekilerin yaptıklarını aynısıyla siz de yapacaksınız[5]
Şeddad b. Evs radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَيَحْمِلَنَّ شِرَارُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَلَى سَنَنِ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ أَهْلِ الْكِتَابِ حَذْوَ الْقُذَّةِ بِالْقُذَّةِ
Bu ümmetin kötüleri, daha önce yaşayan Ehl-i Kitab’ın yaptıklarını eksiksiz bir şekilde, adım adım aynen yapacaktır.[6]
Mısır Allamesi Ahmed Muhammed Şakir Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’ya: “Kâfirlerin elbisesini giyme” buyurduğu hadisin dipnotunda şöyle demiştir:
“Bu hadis, giyim ve görünüm konusunda kâfirlere benzemenin haram olduğunu açıkça ifade etmektedir. Nitekim diğer bir sahih hadiste: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur. İlim ehli ilk asırlardan bu son asırlara kadar, kâfirlere benzemenin haramlığı hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Müslümanlar arasında köleleşmeye çalışan zelil nesiller çıkmış, her konuda kâfirlere benzeyerek onlara alay konusu olmuş ve köleleşmişlerdir. Sonra ilme yapışan ve kendilerini ilme nispet edip, giyim, görünüm, şekil, ahlak ve her konuda kâfirlere benzeme işini onlara süsleyen kimseler buldular. Durum o hale geldi ki, ümmet arasında içine bidat soktukları namaz, oruç ve hac görüntüleri dışında kâfirlere benzetmedik bir İslam alameti kalmadı.”[7]
2- Bazı şahısların, şarkıcı ve artistlerin; “Halkın ilahı”, “İdol (bu kelime put demektir)” gibi isimlerle takdis edilmeleri. Veya ilme nispet edilen birinin yöneticilerden biri hakkında söylediği şu söz gibi sözler: “Şayet elimde olsa onu yaptıklarından sorgulanmayan bir makama koyardım.”!!!
Yine dengesizlerden biri bu ülkenin cumhurbaşkanı hakkında: “Allah’ın sahip olduğu bütün sıfatları kendisinde toplamış bir lider” tabirini kullanmış, o liderin hayranları tarafından bu tabir türlü şekillerde te’vil edilmeye çalışılmıştır. Sonra Allah ve rasulü için herhangi bir hareketliliği olmayan kimselerin, bu lider için canları pahasına her yola hareketlendiğini görürüz.
Allah'ın dininde ruh taşıyan canlıların suretlerinin yasak olmasına rağmen, takdis edilen bu şahısların resimlerinin biriktirilmesi, posterlerinin asılması, facebook, twitter gibi modern yayın organlarında resimlerinin sitayişkâr duygularla paylaşılması gibi unsurlar, ilah edinmenin göstergelerindendir. Allah'tan selamet ve afiyet dileriz.
3- Futbol takımlarının fanatizmi. Nitekim büyük stadlardan biri hakkında “Futbolun mabedi” tabiri kullanılmıştır. Mabed: ibadet edilen yer demektir. Birçok gafil kimse için bu tabir maalesef hakikati ifade etmektedir. Rabbine ibadet için vakit ayırmayan, mescide, Cuma namazlarına, ilim meclislerine katılmayan kimseler, üstelik ücret de ödeyerek, fanatiği olduğu takımın maçlarını kaçırmamakta, takımı için sevinip takımı için üzülmekte, takımı için bir fasık ya da gayri muslime sevgi beslerken, takımı için bir müslümandan nefret edebilmekte, hatta bu uğurda kavgalar yapabilmektedir.
Müslümanların kalplerini yoklamaları ve Allah’ın sevgisine, Allah’ın korkusuna denk veya ondan daha üstün tutulan sevgi ve korkular var mı, yok mu diye yoklamaları gerekir. Aksi halde netice dünyada ve ahirette hüsran olacaktır.
Çağın yeni putlarından özet olarak ancak bu kadar zikredebildik. Şüphesiz müslüman coğrafyasında daha etraflı bir gözlem yapıldığında benzer örnekler çoğaltılabilir. Ancak, zikredilen misaller inşaallah bu konuda uyanık davranılıp mevcut yanlışların telafisi ve tekrar benzer hatalara düşmemek için yeterli bir uyarı olur. Allah Azze ve Celle’den müslümanları, bâtıl ilahların ve bâtıl davaların eteklerinden kurtarıp, kendisinin rasulüyle gönderdiği tevhid ve sünnet dininin etrafında birleştirmesini dileriz.
وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
Allah, sizlerden iman edip sâlih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vâad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır.” (Nur 55)
Evet, Allah Azze ve Celle, şirk şaibelerinden uzak sahih bir imanla iman etmeyi ve bid’atlerden uzak salih amel işlemeyi gerçekleştirdikleri takdirde bu ümmete vaadini muhakkak gerçekleştirecektir. Allah vaadinden dönmez, lakin bu vaadin şartı ayette zikredilmektedir. Kulların, bu şartı yerine getirmeden vaad edilen zaferi istemeye hakları yoktur:
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
Ey iman edenler, eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlamlaştırır.” (Muhammed 7)
Subhanekallahumme vebihamdike ve eşhedu en la ilahe illa ente vahdeke la şerîke leke ve estağfiruke ve etûbu ileyk.

[1] Halid el-Hac, Musrau’ş-Şirk ve’l-Hurafe (s.324-328)
[2] Halid Abdurrahman eş-Şayi’, Risaletu’n-Nisa ve’l-Muda ve’l-Ezyâ (s.27, 53, 84)
[3] Sahih. Ahmed (2/50, 92) Ebu Davud (4031) İbn Ebi Şeybe (4/212) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (216) Tahavi Muşkilu’l-Asar (231) Abd b. Humeyd (848). El-Elbani, el-İrva (1269) Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel’in isnadlarında hakkında ihtilaf edilen Abdurrahman b. Sabit b. Sevban bulunmasından dolayı Şuayb el-Arnaut zayıf demiştir. Lakin Ahmed b. Hazlem’in, Hadisu’l-Evzai cüzünde (s.31 no:30) ve Tahavi’nin Muşkilu’l-Asar adlı eserinde (1/238) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayetinde İbn Sabit yerinde el-Evzai vardır. Bu mutabi ile hadis sahihtir. Ayrıca hadisin şahitleri de vardır. Bu hadisi muhaddislerin geneli hasen ve sahih olarak değerlendirmişlerdir. Bkz.: Darekutni el-İlel (9/272) Iraki el-Muğni (1/217) İbn Hacer Fethu’l-Bari (10/271) Busayri İthafu’s-Sadetil-Mahera (4/484) Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela (15/509) Suyuti Camiu’s-Sagir (8593) Elbani (Sahihu Ebi Davud, Gayetu’l-Meram, Cilbabu’l-Mer’e)
[4] Sahih. Buhari (3456) Müslim (2669) benzerini Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Buhari (7319) rivayet etmiştir.
[5] Hasen ligayrihi. Ahmed (5/340) Taberani (8/204)
[6] Hasen. Ahmed (4/125) Tayalisi (1217) Taberani (7/281)
[7] Musned (10/19)
 
 
 
 

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)